BİR meslektaşımızı onbinlerin sevgi seliyle ebediyete uğurladıktan bir gün sonra ötekinin kaybıyla sarsıldık:
Dün sabah, üstelik tam da sevgili Uğur Mumcu’yu kaybedişimizin 14’üncü yıldönümünde İsmail Cem vefat etti.
Takvimlerin 24 Ocak günü ne kadar da sevimsizleşti... Diyarbakır’ın insan sevgisiyle efsaneleşen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’a 2001 yılının ilk ayı bitmeden yapılan suikast da o güne rastlamıştı.
Hepsini sevgiyle, saygıyla anıyoruz.
Son kaybımız olan İsmail Cem hem mesleğimiz, hem siyaset dünyası ve hem de insanlık için bir "kalite" simgesiydi.
Cem daha genç yaşta birikimiyle ve dengeli kişiliğiyle dikkat çeken bir gazeteciydi. Kamuoyu onu Milliyet Gazetesi’ndeki sütununda tanıdı. Orada sosyal demokrasiye inanmış, ilkeli ve uygar bir yazarın süzgecinden geçen yorumlarını okudu.
Ve o yorumlardaki kalite, İsmail Cem’i 1974’te, o dönem Türkiye’sinin en güçlü yayın grubunu oluşturan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nunbaşına getirdi.
İsmail Cem bu görevde çok uzun süre kalmadı. Ama 1975’te kurulan Birinci Milliyetçi Cephe hükümeti o göreve bir Ziraat Profesörü’nü getirinceye kadar İsmail Cem bir devrim yaptı. TRT’nin tarafsızlığını ve bağımsızlığını korumak için zaman zaman, kendisini göreve getiren CHP hükümetine de karşı durdu.
Kuruma protokol haberciliği yerine dinamik habercilik anlayışını o getirdi. Çalışanlara inanılmaz bir görev heyecanı verdi. Cem’in kalitesi kuruma yansıdı.
Ama onun görevden ayrılması, kurumu kısa zamanda eski çizgisine oturttu. Aradan 32 yıl geçti, TRT hálá, kendisini siyasi iktidarın tasallutundan (sataşmalarından) kurtaramadı.
İsmail Cem siyaset yaşamımızın bir zenginliği idi. Sosyal demokrasi kavramını bilimsel ciddiyetle ele alan ilk politikacımız -yanılmıyorsak- o idi. 12 Eylül’den sonra yurtdışına gitti. Orada boş durmadı, kendisini siyasetin önemli bir aktörü olmaya hazırladı. Sonra da özlemine uygun konumlarda görev yaptı. Parlamentoya girdi. Siyasetin ayak oyunlarına maruz kaldı. Örneğin, bir defasında sırf "seçilmemesi" isteniyormuş gibi tamamen yabancısı olduğu Kayseri’den aday gösterildi. Cem yılmadı. Dağ-taş dolaştı. Kendisini seçmene sevdirdi ve herkesi şaşkına çeviren bir başarıyla Kayseri Milletvekili oldu.
Cem bir kültür adamıydı. Geniş ufuklu bir gazeteciydi. İnce ruhlu bir fotoğraf san’atçısıydı. Belki hepsinden önemlisi, düzgün bir aile babası, dürüst ve dost bir insandı. Kişiliğinin bu tarafları onu gelmiş geçmiş Dışişleri bakanlarının en popülerlerinden biri yaptı.
Bu sırada diplomasinin katı kurallarını kendi insani kurallarıyla zorlaması, zaman zaman bizim diplomatların eleştiri konusu oldu. Ama Türkiye’nin politikalarından gereksiz ödün vermeden diplomasiyle kattığı "insani" boyut sayesinde önemli başarılar elde etti.
Örneğin, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin rahatlamasının mimarı -Yunanistan’daki karşıtı Yorgo Papandreu ile birlikte- o oldu.
İsmail Cem’in vefatıyla hepimiz çok şey kaybettik.