DANIŞTAY 8’inci Dairesi’nin geçen yıl kamuoyunu hayli meşgul eden meşhur "Kırmızı sokak" genelgesini esastan iptal ettiğini öğrenince belki siz de, "İyi ki laik cumhuriyetin temel değerlerini koruyan birkaç kurumumuz hálá var ve görevlerini yapıyorlar" demişsinizdir.
Aslında Danıştay bu genelgenin uygulanmasını tam bir yıl önce, yani 1 Nisan 2006 tarihinde durdurmuştu. Şimdi konunun esastan değerlendirilmesi sonunda varılan karar ortaya çıktı.
"Kırmızı sokak" genelgesi, anımsayacağınız gibi Kasım 2005 sonlarında öğrenildi. Genelgeyi İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı’na Vekáleten bakan Zekeriya Şarbak imzalamıştı.
Genelge tüm belediyelerle il genel meclislerinin kendi yetki alanları içinde, "içkili yer bölgelerini yeniden tespit etmesini" istiyordu.
Görüntüde her şey normaldi. Çünkü yeni bir yönetmelik çıkmıştı ve genelge onun uygulanmasına ilişkin yön gösteriyordu.
Dahası gerekçe de hazırdı. Nitekim hemen "Şehir içindeki içkili yerlerin sebep olduğu gürültüden ve içkili insanların diğerlerinin huzurunu kaçıran hareketlerinden aileleri vs.yi korumak" türü bahaneler dile getirildi.
Ve gayretli bazı belediyelerle kamu kurumlarının bağnaz yöneticileri hemen fırsat bu fırsat diyerek harekete geçti. Örneğin Ankara Büyükşehir ile Konya’daki Büyükşehir ve ilçe belediye tesislerinde içki servisine son verildi. Tokat’taki öğretmen evinde, Amasya’daki DSİ tesislerinde içki yasağı kondu. Denizli Belediyesi "içkili yerleri şehir dışına çıkarma" kararı aldı.
Neyse ki Adalet ve Kalkınma Partili başkanların bulunduğu Antalya’da, İstanbul’da bu çağdışı kafa egemen olamadı. Ama AKP elindeki birçok belediye, hemen bulundukları yörenin üstüne, "burada yaşam yok" perdesini çektiler.
Hepimiz biliyoruz ki konunun özü "içkili yer" değil. "İçkili yer" bahane... Asıl mesele "Senin yaşam şeklini beğenmiyorum. Onu bana uydurmaya mecbursun" dayatması.
Dayatma da "din" adına yapılıyor ama laik bir devlette bunu "din" gerekçesiyle ortaya koyunca sistemin duvarına çarpıldığı için başka gerekçeler bulmak gerekiyor. Çünkü hálá laik cumhuriyetten öç alma kavgası sürdürülüyor.
Nitekim son günlerde İstanbul kamuoyunda çok tartışılan iki konu var. Kültür Bakanlığı aklını Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’ne taktı. Onu yıkıp yerine "çok amaçlı bir yeni kültür merkezi yapılacak"mış.
Büyükşehir Belediyesi de Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nuyıkmaktan ve yerine daha iyisini yapmaktan söz ediyor.
"Peki ne yapacaksanız onu ortaya koyun da sonra konuşalım" deyince doyurucu bir yanıt alamıyorsunuz. Çünkü muhtemelen gerçek niyet buna izin vermiyor.
Gerçek niyeti öğrenemeyince de insanın aklına ister istemez soru işaretleri geliyor. Hani 1996-97’de "Taksim’e cami yapıp İstanbul’u bir kere daha fethetmek" iddiası vardı.
"Onu yapamadık ama bunu yıkarız" türü bir düşünce gerilerde rol oynamış olmasın...