Bir başka 1 Mayıs

DEMEK ki dünyanın yüz yıldır kutladığı 1 Mayıs’a, şaşkın ördeğin tersten dalması gibi yanlış yerden yaklaşmayınca her şey farklı olabiliyormuş.

Haberin Devamı

Bunu sadece resmi makamlar için söylemiyoruz. İşçi Sendikaları da 1 Mayıs’ın bir “kuvvet gösterisi” günü olmadığını anladılar da rahat bir ortama gelebildik.

Sözün başında hem İstanbul Valisi Muammer Güler’i ve Valiliğin önünü açan Başbakan Tayyip Erdoğan’la İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı, hem de Valilikle işbirliği yaparak 1 Mayıs’ı tam bir “bayram” olarak değerlendirmeye karar veren Türk-İş’i, DİSK’i, Hak-İş’i, KESK’i, Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi “çalışan kesim” temsilcisi örgütleri kutluyoruz.

Bu anlayış ve işbirliği sonucu ne devlet, “Taksim Meydanı’na giremezsiniz” demek gereğini duydu ne de çalışan kesim kuruluşları “Taksim’i zapt edeceğiz” türü bir iddia ortaya attı.

Haberin Devamı


Nitekim, İstanbul Valisi Muammer Güler’in verdiği bilgiye göre Taksim Meydanı’ndaki miting (o Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlama toplantısı diyor) nedeniyle toplanacak on binlerce insanın dış güvenliğini 22 bin polis, meydanın iç güvenliğini de yukarıda kısa isimlerini yazdığımız çalışan kesim örgütleri sağlayacak.


Anlaşılan provokatörlerin, yasadışı örgütlerin bu “bayram”ı herkese zehir etmesine izin vermeyecekler.


Bunlar eğer başarılı bir şekilde uygulanırsa hepimizi sevindirecek şeyler.


Toplumlar maalesef bu tür sevindirici olgunluk noktasına kolay gelmiyor. Oraya gelinceye kadar çoğu kez hatırlamak bile istemeyeceğiniz kadar kötü deneyimler yaşanıyor.


Gerçekten 1 Mayıs 1977 tarihinde, hâlâ failleri ortaya çıkartılmamış bir provokasyon, ülkemizi 12 Eylül darbesine sürükleyen kanlı olaylar döneminin başlangıcı oldu:


Anımsanacağı gibi Taksim’e bakan Sular İdaresi’nden ve -o tarihteki adıyla- Inter-Continental Oteli’nin (şimdiki The Marmara Oteli) terasından kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş ve bundan kaynaklanan panik sonucu 34 insanımız öldü. Yüzlerce insan da yaralandı.


Daha sonraki yıllarda Taksim hem inatlaşmaların hem de 1 Mayıs’ın sembolü haline geldi.


Aslını ararsanız, önceki yılların 1 Mayıs’ları da iç açıcı olayların günü değildi. Örneğin polis kayıtlarında “komünist” görünen aydınlar, işçiler, sendikacılar, öğrenciler bazı illerde (genellikle de İstanbul’da) 1 Mayıs’tan en az bir gün önce karakola davet edilerek gözaltına alınırdı.

Haberin Devamı

Hoş, 1 Mayıs’ın resmi tatil günü olması bir yana, o tatil gününün “İşçi Bayramı” olarak nitelenmesi bile bazı bağnaz kafalara aykırı gelirdi. Nitekim sonunda, geçen yıl çıkarılan bir yasa 1 Mayıs’ı “Emek ve Dayanışma Günü” olarak ilan etti de tartışma -hiç değilse bir süre için- bitti.


Şimdi gerginliklerin, inatlaşmaların, güç gösterilerinin ve demokratik rejim düşmanlıklarının kol gezeceği bir 1 Mayıs yerine, yüzü gülen insanların 1 Mayıs’ını yaşarsak, bir aşamayı daha geride bırakmış oluruz.

Yazarın Tüm Yazıları