DAHA önce gerçeğe aykırı beyanlarından şikáyet etmiştik. Hukuka, yargıya saygısı olmadığına ilişkin örnekleri saymıştık.
Gözünün "İmam Hatip Lisesi"nden başka bir şey görmediğini ileri sürmüştük. Saymadık ama Meclis’e getirmeyi tasarladığı yasa taslaklarının veya yürürlüğe koymaya kalktığı yönetmeliklerin pek çoğunun kısa sürede çıkmaza saplandığını söylemiştik.
Yetmemiş... Resmi sıfatı Milli Eğitim Bakanı olan Hüseyin Çelik’in en az 15 yıldır sadece bizim bile 40-50 kere değindiğimiz "tarikat" bağlantılı öğrenci yurtlarından hiç haberi yokmuş.
Bizzat kendisinin CHP Sinop milletvekili Engin Altay’ın "(...) Yazılı ve görsel basında yer aldığı şekliyle belirli bir cemaat ve tarikatla doğrudan ya da dolaylı bağlantısı olan yurt var mıdır?" şeklindeki "yazılı soru önergesi"ne verdiği yanıttan anlıyoruz bunu.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin tüm eğitim politikalarından sorumlu olan Bakan Hüseyin Çelik yanıtında şöyle demiş:
"Soruya konu durumun olduğuna ilişkin (yani ülkemizde cemaat ve tarikat yurdu bulunup bulunmadığı hususunda) Bakanlığımıza intikal eden herhangi bir bilgi bulunmamaktadır."
Pardon! Türkiye’de tarikat yurdu var mı yok mu bilmiyormuş, ama bakanlıktaki kayıtlardan anlaşıldığına göre "özel ortaöğretim yurtlarının sayısı toplam 1882" imiş. Bunların 1481’i dernekler, diğerleri de vakıf, şirket veya şahıslar tarafından işletiliyormuş.
Onlar anlaşılan hep faal haldeymiş. Yalnız "1 özel yükseköğretim öğrenci yurdu süresiz olarak kapatılmış"mış.
Buyurun... Bu öğretim yılı başında kendisine 16 milyon 817 bin çocuğumuzu emanet ettiğimiz zat söylüyor bunu.
Oysa sözü edilen tarikat yurtlarının mülki amirlikler tarafından etkin şekilde denetlenmesini engellemek için yönetmelik değiştiren bakan da Hüseyin Çelik’ten başkası değildir. Bugün söz konusu yurtlar üzerinde devletin zerre kadar denetim yetkisi kaldıysa, onu da Danıştay’ınsöz konusu değişikliği iptal etmesine borçluyuz.
Bakan Hüseyin Çelik bilmiyormuş, görmüyormuş gibi yapsa da -bunun ne kadar dürüst bir tavır olduğunu sizin takdirinize bırakıyoruz- gerçek şu ki söz konusu 1882 özel yurdun en az 1800’ü tamamen tarikat ve cemaat yurdudur.
Kaç defa yazdık ki bu yurtlara Anadolu’nun ortaöğretim çağındaki yoksul fakat çalışkan çocukları alınır. Görüntüdeki amaç onların okuyup adam olmalarına katkıda bulunmaktır. Kısaca kimsenin "hayır" demeyeceği bir amaç söz konusudur. Ama asıl amaç o yurdu işleten cemaat ve tarikat için taraftar -hatta militan- yetiştirmektir.
Aynı şey, üniversite çağındaki öğrenciler için açılan "abi" (ağabey), "abla" denetimli evler için de geçerlidir. "Mazbut" bir muhitte, öğrenimlerine devam ediyor diye aileler bu tür evlere üstelik para da vermekte, ama sonra evladını bir cemaatin müridi olarak teslim almaktadır.
Uyumayalım! Türkiye’nin geleceğine hükmedecek nesiller böyle yetişmektedir.
Bunlardan Hüseyin Çelik’in haberi yoktur. Çünkü zaten bunun böyle olmasını isteyen de odur.