BEKLENMEDİK sırada ortaya çıkıp bu sütunu iki gün işgal eden Alman genci Marco konusu bıktırdı. Biz de bunu fırsat sayıp siyasi partilerin seçim nedeniyle yayımladıkları "Bildirge"lere nihayet değinebileceğiz.
Sözün başında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adına dünkü Hürriyet’te yayımlanan bir açıklamaya değinmek istiyoruz. Açıklamada aynen şu deniyordu:
"Başbakanlık kaynakları, dünkü gazetemizde (25 Haziran 2007 tarihli Hürriyet’te) yer alan ’3 Kasım 2002 seçimlerinde ’türbana kesin çözüm getireceğiz’ diye meydanlara çıkan AKP’nin Seçim Bildirgesi’nde türban konusuna yer verilmedi’ ifadesinin gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Aynı kaynaklar, ’2002 Seçim Bildirgemizde ’Türban sorununu çözeceğiz’ diye bir ifade yer almamıştır, dedi."
Hemen belirtelim... Bu açıklamayı yapanların iddiasının tam tersi doğrudur. Bir başka deyişle AKP ileri gelenlerinin 2002 seçiminde meydanlarda "Türbana kesin çözüm getirmeyi vaat ettikleri" bir gerçektir. Ama ikinci gerçek de o tarihli Seçim Bildirgesi’nde (beyannamesinde) AKP’nin "Türban sorununu çözmeyi" vaat eden bir sözünün bulunmadığıdır.
Lakin bunlardan da önemli olan bir başka husus var:
Dikkat ederseniz "açıklama"yı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin değil Başbakanlığın yetkilileri yapıyorlar.
Bizim bildiğimiz "Başbakanlık" mensupları 657 sayılı yasaya göre "devlet memuru"durlar.
Şimdi lütfen söyler misiniz, bir devlet memuru "2002 Seçim Bildirgemizde ’Türban sorununu çözeceğiz’ diye bir ifade yer almamamıştır" deme hak ve yetkisini kimden alıyor olabilir?
Çok değil daha bir ay kadar önce Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ülkeyi "tek parti" rejimiyle yönettiği 1937-39 yılları arasında "Valileri aynı zamanda bulundukları ilin CHP İl Başkanı" olarak görevlendirmelerini eleştirmemiş miydi?
Sayın Erdoğan üstelik bu olaya atıfta bulunurken söz konusu "devlet/parti" iç içeliğinin, 1923’ten 1950’ye kadar yani CHP’nin27 yıllık iktidar dönemi boyunca sürdüğü izlenimini verecek şekilde konuşmuştu.
Görüyorsunuz 2007 yılında bu defa AKP/Devlet iç içeliğinden söz etmek zorunda kalıyoruz.
Bildirgeler konusuna gelince:
Elbet her siyasi parti kendi iktidarında uygulayacağı en temel politikalara kendi bildirgesinde ağırlık verir. O nedenle bildirgeler konusunu ele alınca, bu açıdan hangi partinin temelde neyi vaat ettiğini ortaya koymak doğru olur.
Bir de bildiriyi ele alıp inceleyen insan, "kendi ilgi alanı" ne ise, hangi parti o konuda ne diyor diyerek değerlendirme yapabilir.
Bizim birinci açıdan bakınca edindiğimiz izlenim şu:
CHP ve MHP bildirgelerinde "teröre karşı kararlılığı" ön plana çıkmış gördük. AKP bildirgesinde ise "ekonomik gelişme ve refah" ile inandırıcılığı güçlü olmayan bir "demokratikleşme" vurgusu var.
İlginç bir nokta da "yolsuzlukla mücadele" konusunda dikkati çekiyor. CHP ile MHP bu konuda ayrıntılı vaatlerde bulunuyorlar. Buna karşılık AKP vaadini nerdeyse "Yolsuzluklarla mücadeleye kararlılıkla devam edeceklerini" bildirmekle sınırlı tutuyor.