ESKİDEN keçe dedikleri bir materyal vardı. Şimdi yanılmıyorsak sanayinin belli dallarından başka yerde kullanılmaz oldu. Özelliklerinden biri “dövdükçe sertleşmesi ve kalite kazanmasıdır” diye bilinirdi.
Malum skandaldan sonra kamuoyunun karşısına çıkan Deniz Baykal’ın söyledikleri bize onu anımsattı.
“Ben sıfırdan yine başlarım” diyor. Başlar... Üstelik bakarsınız birkaç yıl içinde siyaset dünyamızın baş yahut önemli aktörlerinden biri oluverir. Ama o zamanki Deniz Baykal dünkü -veya bugünkü- Beniz Baykal’dan farklı olur mu? Bize sorarsanız olmaz. Önceki gün CNN Türk ve STAR TV’ye “10 yılda bir hayatımın köklü bir değişiklik yaşadığına inanıyorum. 5 yıl yasaklıydım, yine siyaset yaptım. Yine yapacağım. (...) CHP benim iç dünyamda çok büyük bir önem taşıyor. 2010 yılında yeniden köklü bir değişim yaşıyoruz. Bu tür dönüşümlerin benim bünyemde bir ihtiyaç haline geldiğini görüyorum. 10 yılda bir sil baştan yapıyorum. Her 10 yılda bir böyle değişimlerin olması bana doping gibi geliyor” dediğine bakarsanız, gerideki 10 yıldan bir şikayeti -yahut hata olarak gördüğü herhangi bir hareketi- zaten yok. Ortada sadece kendi iradesi dışında yaşanmış, 12 Eylül darbesi gibi; başında bulunduğu partinin 1999 seçimlerinde yüzde 10’luk baraj altında kalıp kendi kurduğu Meclis’e girememesi gibi olaylar var. Gerçi söyledikleri 1980’de yasaklanmasını, 1999’da Parti Genel Başkanlığı’ndan ayrılmasını açıklıyor. Ama örneğin 1990’da bir önemli şok daha yaşadı mı onu söylemiyor. Her neyse... O önemli değil. Ama verdiği yanıtlardaki, “Benim Genel Başkanlığım sırasında CHP’nin oy tabanı yüzde 25-30 arasını gösteriyordu” vurgulaması, hatta bir ara “Ben istifa ederken oyumuz yüzde 30’a ulaştı” demesi, yarın öbür gün “Ben bu partiyi size öyle teslim ettim” diyebilmenin altyapısı gibi görünüyor. Baykal’ın “Siyasette illa ki genel başkanlık yapılmaz ki... Siyaset hayatım devam edecek. Gerekirse meydanlara çıkacağım. Meclis’e, de mitinge de gideceğim. Meclis’e artık bir milletvekili olarak gitmek beni üzmez” şeklindeki sözleri de “gerekirse sıfırdan başlama” azmini ortaya koyuyor. Tabii -tam aksini söylese de- dönüp dolaşıp tekrar “Genel Başkanlık” kavgasına gireceğini de... Konjonktür müsait olursa elbet girer. Bize bunlardan önemli görünen şey, “10 yılda bir” yeni bir döneme girdiğine olan inancı... Bu “10 yılda bir yeni bir döneme girme” de galiba moda oldu... Sen o 10 yıl boyunca her türlü yanlışı yap, sonra ister açıkça pişmanlık ifade ederek, ister Baykal gibi, kendinde hiç kabahat bulmayarak yeni bir dönem havariliğine soyun. İyi de... Hadi biz biliyor, aldanmıyoruz ama, sizin değerlendirme kusurunuzun faturasını sizi ciddiye alanlara ödetmeye hakkınız var mı?