Baykal’a sorarsanız...

TEMPO yine hızlandı. Seçim sonuçlarını yeterince analiz etme fırsatı olmadan Deniz Baykal çekilecek mi?

Abdullah Gül yeniden cumhurbaşkanlığına aday olacak mı soruları başta olmak üzere pek çok konu gündemi işgal etmeye başladı.

Bu durumda "sonuç analizi" konusunu yeri geldikçe ele alıp öncelik taşıyan Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan çekilmesi gerekli mi değil mi sorusuna eğilmek istiyoruz.

Baştan belirtelim ki biz Deniz Baykal’ın seçim kampanyasını -eğer o kampanya son iki aylık çabadan ibaret ise- başarılı buluyoruz. Baykal son derece dinamik idi. Halka meydandaki insanın diliyle hitap etmekte başarılıydı. Seçim polemiklerinde en az rakibi Tayyip Erdoğan kadar -zaman zaman ondan çok daha- iyiydi.

Partinin afişleri, medyayı kullanma becerisi, verdiği kampanya ilanları genelde etkileyici, hızlı ve daha da önemlisi tam da hedefe yönelikti... Başbakan’ın oğlunun aldığı gemi... "Yalanını da git!..." ilanı akılda kalan etkili kompozisyonlardı.

Ama CHP sonuç alamadı. Çünkü CHP örgütü, daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu defa da seçime hazırlık niteliğinde çalışma hiç yapmamıştı. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi son dört yılı, "yarın seçim yapılacakmış gibi" sistemli bir çalışmayla geçirmişti. O nedenle başta Baykal olmak üzere Genel Merkez bu yenilginin sorumlusudur denirse, yeridir.

Ama anlaşılan o ki Baykal ortada bir yenilgi görmemektedir. Ona göre sadece "kendisini tatmin etmeyen bir sonuç" söz konusudur. Sanki tek başına iktidara gelmeyi bekliyormuş da koalisyon kabinesi kurmaya mecbur olmuş bir parti lideri gibi...

Oysa CHP açık olmalı ve AKP karşısında ciddi ve ağır bir yenilgiye uğradığını görmeli, kabul etmelidir. Aksini düşünmek "Deniz Baykal iktidar olmayı istemiyor. Hatta ondan korkuyor. Ona ana muhalefet lideri olmak yetiyor" diyenlerin haklılığını teslim etmek olur. Bizce böyle bir gerçek, "iktidara gelmek" için mücadele edip yenik düşmekten çok daha vahimdir.

Maalesef ortadaki veriler bu vahim iddiayı doğrular türdendir. Çünkü dün gazetecilere "sonucu tatmin edici bulmasa da CHP’nin aldığı oy sayısının bir önceki seçimden 1 milyon 200 bin fazla olduğunu" söylemenin "ana muhalefette kalmayı yeterli bulmak" dışında bir gerekçesi olamaz.

Daha da vahimi Sayın Baykal, onunla kalmıyor. İşine geldiği zaman CHP’yi 9 Eylül 1922’den başlatıyor. O zaman CHP -bizce haklı olarak- "Devlet kuran parti" oluyor. Geçmişin bütün parlak eserlerine ve 1977’de yüzde 41.4’ü bulan oyuna sahip çıkıyor. Ama bir seçim yenilgisi ardından hesap vermek zorunda kalınca onları unutup "Partiyi kurduğumuz 1992 yılından itibaren girdiğimiz her seçimde kazanamamamız durumunda bırakmamız mı gerekirdi? Yüzde 4.70’i, şimdi yüzde 20’lerin üzerine çıkardık" diyor.

Oysa o hesap da bizce doğru değil. Çünkü Baykal şimdi, 1994 yerel seçimlerine katılarak yüzde 13.5 oy almış SHP’nin, yüzde 8.7 oy almış DSP’nin yani toplam yüzde 26.9 oyun da hesabını vermek durumunda. Çünkü hepsinin várisi olarak konuşuyor.

Baykal 85 yaşına gelmiş CHP’yi "kurumlaşmış bir noktaya getirmeye" çalıştığını söylerken zaten partideki durumun vahametini ilan etmiş oluyor. O zaman da "Durumu inceleyeceğiz, gereken yapısal değişiklikleri yapacağız" türü, eskiden de benzerini kendisinden çok duyduğumuz sözler maalesef inandırıcı olmuyor.
Yazarın Tüm Yazıları