Başlangıç

ARTIK yeni Anayasa taslağını tartışabiliriz. Çünkü 6 bilim adamının hazırladığı taslak resmen açıklanmasa da bilinir hale geldi. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) bu taslakta yapmayı gerekli gördüğü değişiklikler henüz ortaya çıkmadı, ama ne de olsa, mevcut taslak esas alınacak.

O zaman yeni taslağın bir "genel değerlendirmesi" yapılabilir.

Önce temel gözlemlerimizi belirtelim:

Yeni Anayasa’nın "sivil" olması öngörülüyor. Bununla anlaşılan "askeri yönetimlerin şekillendirmediği anayasa"dan söz edilmiş oluyor.

Tamam... 1961 Anayasası 27 Mayıs 1960 ihtilalinin, 1982 Anayasası da 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin ürünleridir.

Ama bu konuda ağzını açanlar, "Türkiye’nin bugüne kadar hiçbir zaman sivil bir anayasası olmadı" diyorlar.

Peki 1924 Anayasası neydi?

Onu Cumhuriyet’i ilan eden İkinci Büyük Millet Meclisi’nin, yani kimsenin işleyişinin demokratik olup olmadığını tartışmadığı sivil iradenin yaptığını inkár edebilir miyiz?

O zaman "sivil toplum" anlayışı yoktu ki, "onlara sorulmadı" demenin anlamı olsun.

Bunu "inkárcı" bir bakışla yola çıkmasak iyi olur diye kaydediyoruz.

İkinci nokta biliyorsunuz, Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül’ün "Sivil Anayasa’nın ideolojisi olmamalı" şeklindeki sözleri nedeniyle hayli tartışılmıştı.

Teorik olarak bu söze, "Eğer demokratik sistemin Anayasası yapılacaksa, elbet o tüm siyasi ideolojilere açık ve eşit mesafede olmalıdır. Bu nedenle, Anayasa’nın herhangi bir ideolojiye yakınlık ifade etmemesi gerekir" düşüncesiyle destek vermemek mümkün değil.

Burada bu tezi savunan bilim kurulu, Anayasa’nın öteki maddelerinde de aynı tavrı sergilemek zorundadır. Oysa yeri gelince göstereceğimiz gibi durum hiç de öyle değildir.

Kaldı ki "demokrasinin kendisi" de bir ideoloji değil mi? Onu yıkmaya izin vermeyen anayasalar -ki örneği çoktur- "anti-demokratiktir" diyebilir miyiz?

Nazizme, faşizme kapalı anayasaların "her ideolojiye aynı mesafede" olduğu söylenebilir mi?

"Ama onlar sakıncalı" derseniz bu sizin "şahsi" görüşünüz olur. Gerçeği değiştirmez.

Demek ki Anayasa yaparken ölçüyü kaçırmamak lazım. Bu da Türkiye örneğinde, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, bu karakteri bozulmadan ebediyete kadar yaşatacak önlemleri almamızı gerektirir.

Peki yeni Anayasa taslağında bu var mı?

Bizim kanımıza göre, hayır... Maalesef yok.

Yeni taslağın mimarı Prof. Dr. Ergun Özbudun’un, "Biz laikliği 1982 Anayasası’na göre daha da güçlendiren bir taslak hazırladık" demesine rağmen iddia ediyoruz ki, durum maalesef öyle değil.

Tam tersine laik Cumhuriyet’i -eski TBMM Başkanı dostumuz Hüsamettin Cindoruk’un bir gazeteye verdiği mülakattaki ifadesiyle söyleyelim- bir süre sonra "ılımlı bir İslam demokrasisi" dedikleri Malezya’ya benzetecek boşluklar ve öneriler var. Hoş şimdiden bizi zaten o kategoriye koyuyorlar...

Bu konuya daha sonra da bol bol gireceğimiz için şimdi noktayı koyuyoruz. Çünkü yer kalmadı.
Yazarın Tüm Yazıları