ZAFER Üskül Hoca hızlı başladı dedik dün. O kadar hızlı başladı ki daha "Bismillah" demeden lafa, "Anayasa’dan -kendi deyimiyle- Kemalist ideolojiyi atalım" cümlesiyle girdi.
Sadece biz değil, Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu da hayret etmiş Zafer Üskül’ün bu acelesine...
Nitekim Üskül’ün, bundan 5-6 yıl önce birlikte hazırladıkları bir Anayasa önerisinde Atatürk’ün genel esin kaynağı olarak alınmasına karşı olmadığını anımsatıyor.
Zafer Üskül dün gazetecilere bu sözlerinin dayanağı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin "Seçim Beyannamesi"nigöstermiş. "Bizim sivil anayasa yaklaşımımız (AKP’nin) seçim bildirgesinde var. Bizim görüşümüz bu" demiş.
Oysa AKP’nin Seçim Bildirgesi’nde "renksiz yasa yapmak" diye bir vaat yok.
Evet "Atatürk veya Atatürk milliyetçiliğinden" söz edilmiyor ama;
"Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasamızın değişmez hükümleri ile belirlenmiş olan bu nitelikler bir bütündür ve Cumhuriyetin temel değerleridir.
Bu niteliklerden biri diğerine tercih edilemeyeceği gibi, birbiri aleyhine de kullanılamaz. AKP, Anayasa’da tarifini bulan bu temel değerlerin bütünlüğünün savunucusu ve bu bütünlük üzerine yükselen Türkiye’nin güvencesidir" deniyor.
Bu kadar açık ifadeye rağmen Üskül Hoca’nın cinlik yapması ve Anayasa’nın 2’nci maddesini ve o maddenin açık şekilde atıfta bulunduğu Başlangıç kısmını yok saymaya kalkması yakışık alıyor mu?
AKP’nin Seçim Bildirgesi’ndeki ifadenin, Anayasamızın;
"Türkiye Cumhuriyeti (...) Atatürk milliyetçiliğine bağlı (...) demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" şeklindeki 2’nci madde hükmünü kapsamadığı savunulabilir mi?
Kaldı ki AKP’ye giriş kaydının henüz mürekkebi bile kurumamış olan Zafer Üskül’ün kamuoyuna "AKP’nin politikası" imiş gibi gösterdiği sözlerini, AKP’nin kurucularından İstanbul milletvekili ve Anayasa Profesörü Burhan Kuzu ve hukukçu Ertuğrul Yalçınbayır ile yıllardır AKP Meclis Grup Başkan Vekili olarak sorumluluk üstlenen Salih Kapusuz da doğrulamıyor.
Bu durumda Üskül’ün ya kendiliğinden böyle bir gayretkeşlik yapmış olması yahut da şimşekleri üstüne çekme pahasına, birileri adına kamuoyunun tepkisini ölçmek istediği ihtimali akla geliyor.
Bunlardan hangisinin gerçeği yansıttığını AKP’nin Anayasa projesi ortaya çıkınca anlayacağız.
Ama yeri gelmişken Üskül Hoca’nın "Anayasalar bütün ideolojilere eşit mesafede durmalıdır. Renksiz olmalıdır" sözüne de değinelim:
Bu söz açık konuşmak gerekirse, -Sayın Sabih Kanadoğlu’nun dün ifade ettiği gibi- Atatürk’ün kurduğu bağımsız "ulus devlet"i içine sindiremeyenlerin önce "ulus devleti tasfiye etme" özlemlerinin ifadesidir.
Kaldı ki "Anayasa’nın renksiz olması" teorik açıdan arzuya uygun düşse bile pratikte hemen her devletin anayasası, o devletin kuruluş felsefesini yansıtır. Örneğin Federal Almanya Anayasası o nedenle "Nazizme" kapalıdır (Madde 18 ve 21/2). İtalya Anayasası da "kapatılmış faşist partisinin herhangi bir şekilde yeniden kurulması yasaktır" diyen Geçici 12’nci maddesive Savoia Hanedanı’na koyduğu yasaklarla anayasal rejimin duyarlı olduğu hususlarda güvenceler oluşturmuştur.