HRANT Dink öldürüldükten 32 saat sonra katil zanlısını bulduk diye nasıl da çalım satmıştık. Şimdi anlıyoruz ki zanlının fotoğrafı televizyonlardan yayınlanmasa ve babası "Bu benim oğlum" diyerek Emniyet’e başvurmasaydı, belki bu dosya da "faili meçhul"ler kervanına katılabilirmiş.
Emniyet Jandarma’yı, Jandarma Emniyet’i suçuyor. Orada bitmiyor, Emniyet’in bir bölümü de ötekini suçluyor.
Bu yapılırken de araç olarak basın/medya kullanılıyor.
Şimdi söyleyin bakalım... Trabzon’daki muhbiri McDonald’s’ın 2004 yılındaki bombalanması olayıyla ilgili soruşturma dışında tutan mı sorumlu, yoksa onun Emniyet’le ilişkisini kesen mi?
Muhbirin telefonlarını dinleme amacıyla polisin yaptığı başvuruyu, "orası Jandarma bölgesidir" diyerek reddeden yargıç mı kusurlu, yoksa bu isteği Jandarma aracılığıyla tekrar yargıya götürmeyenler mi?
Trabzon polisinin "Hrant Dink’in öldürüleceği haberini aldık. Araştırın" diye yaptığı uyarıyı dikkate almayan -veya üstünkörü bir araştırmayla rafa kaldıran- İstanbul Emniyeti mi, yoksa Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki (üstelik Trabzon’dan gelmiş) İstihbarat Daire Başkanı mı?
Zanlı Ogün Samast’ı yakaladıktan sonra onun nizami usulle çekilen fotoğraflarından ayrı olarak Samsun Emniyeti’nin çay ocağında kendisiyle hatıra fotoğrafı çektirmek için yarışa giren polis ve jandarmalar mı kusurlu, yoksa onlara "zanlı ile hatıra fotoğrafı çektirmenin profesyonel açıdan çok büyük bir disiplin suçu oluşturacağını" öğretmeyen polis ve Jandarma teşkilatı mı?
Yoksa soruşturmanın seyrini etkileyecek demeç veren yetkililer mi?
Gördüğünüz gibi inanılmaz bir karmaşa içindeyiz.
Kurumlar ve yetkililer hem suç işliyor, hem de başkasını suçlu göstermek için yarışıyor.
Aksi söz konusu olsa Emniyet teşkilatı, Ogün Samast’ın üzerinde Atatürk’e ait olduğu ileri sürülen bir söz yazılı bayrak önünde çekilmiş "poster" havalı fotoğrafıyla ilgili video kayıtlarını "Jandarma Karakolunda" çekildiği iddiasıyla yayınlatır mıydı?
Nitekim Jandarma Genel Komutanlığı, "(Ogün Samast’ın bayrak önündeki görüntülerinin) kaynak belirtilmeden ve jandarma karakolunda çekildiği ifade edilerek TGRT kanalına servis edilmesi, bu tertibin arkasında olanların niyet ve maksatlarını göstermesi açısından son derece düşündürücü ve endişe vericidir" diyen bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Böyle polis örgütü olur mu?
Bir zamanların -1980 öncesinin- "Polder" (solcu polis derneği) ile "Polbir" (sağcı polis derneği) bile polis teşkilatını bu kadar bölememiş, bu kadar köreltememişti.
Emniyet Genel Müdürlüğü adına açıklama yapan sözcü İsmail Çalışkan’ın;
"Kurumların basın önünde birbirlerini suçlamaları doğru değildir. Jandarma veya polis olsun bu ülkenin önemli kurumlarıdır, kurumların ahenk içerisinde çalışması önemlidir. Görüntülerin böyle sızdırılması da şık olmamıştır" dediği bildiriliyor.