Arınç ve haber değeri...

ÇOK gördüğünüz olayın haber değeri önce azalır sonra hemen hemen hiç kalmaz.

O nedenle TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç’ın resmi bir ziyaret için gittiği Moskova’da yatan Sovyet devrimi lideri V.İ. Lenin’in manevi huzurundan ayrıldıktan sonra:

"Lenin’i ölü olarak görmek çok güzel" demesini doğrusu yadırgamamıştık.

Biz biliyoruz ki Sayın Arınç kendisini kontrol altında tutmadığı zaman gaf yapmaya açık bir kişiliğe sahiptir. Nitekim Haziran 2003’te Japonya’ya yaptığı resmi gezide, Tokyo’daki bir camiyi gezerken, "Umarım Japonlar bu camiye gidenleri görür ve hak dinine (Müslümanlığa) intisap eder" dediği hálá zihinlerdedir.

Gazete koleksiyonlarını karıştırırsanız bu gafların bir aşamada bizzat Arınç’ı da rahatsız ettiğini görürsünüz. Nitekim Nuriye Akman’ın kendisiyle yaptığı mülakatta "Artık her yerde gelişigüzel konuşmayacağım" dediği 5 Ekim 2003 tarihli Zaman gazetesinde bildirilmektedir.

Ama Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 23 Nisan 2004 tarihinde verdiği kabul resmine (türbanlı olan) eşinin çağrılmamasına tepki gösterirken, "Bunun karşılığı, şeyini ettiğimin şeyidir. Bunu bana tekrar niye soruyorsunuz?" diyen de Sayın Arınç’tır.

İşte tam da bu yüzden Sayın Arınç’ın gaflarının artık -tüm rekorları kıran yeni bir gaf yapmadıkça- haber değeri yoktur.

Belki de Sayın Arınç, Moskova’dan ayrılmadan önce oradaki Türk gazetecilere verdiği "gazetecilik" dersinde o nedenle, "Basınımız da haber nedir, nasıl olmalıdır? Haber kişilik haklarına saygılı olmak zorunda mıdır? Haberin objektif oluşu hangi ölçütlerle sağlanmalıdır, konularında kendini sorgulamalı" demiş.

Tavsiye nereden gelirse gelsin makbuldür. O nedenle Sayın Arınç’a teşekkür ederiz.

Lakin bu bağlamda Sayın Arınç’ın da dikkate alması gereken hususlar var. Örneğin kendisinin, ziyaret ettiği bir yabancı ülkede yaptığı gafın yazılacağını fark edince "Bu haber önemli değil" demesi o olayın haber değerini değiştirmez.

Bunca yılın siyasetçisi Bülent Arınç’ın sadece onu değil, gazetecilerin bu tür tavsiyelere hiç kulak vermediğini de bilmesi gerekir.

Kaldı ki "basının kişilik haklarına saygılı olmasını" tavsiye etmeden önce Sayın Arınç’ın kendi konumu ile kendi sözleri arasında doğru orantılı bir "düzey" ilişkisi olduğunu (veya olması gerektiğini) dikkate alması gerekmez mi?

Sayın Arınç merak etmesin... Türk basını kendisinin işaret ettiklerinin hepsini yapıyor. Örneğin haber nedir, nasıl olmalıdır sorusu, her gün her gazetenin veya öteki medya organlarının istihbarat ve yazı işleri toplantılarında sayısız defa soruluyor. Öteki sorulara da her gün aynı ciddiyetle yanıt aranıyor. Ve kendisinin şikayet ettiği haberler işte bu sorgulamaların ürünü olarak ortaya çıkıyor.

O nedenle kolaycılığa kaçıp çareyi basının kusurunda arayacağına kendi sözlerinde ararsa sanırız Sayın Arınç daha doğru yapmış olur.
Yazarın Tüm Yazıları