KIZMAK ayrı, başetmek ayrı... Irak’ın kuzeyindeki bölgenin yöneticisi Mesut Barzani ne kadar tahrik edici, ne kadar rahatsızlık verici bir dil kullansa da, kabul edelim ki, Türkiye’yi yönetenlerden çok daha akıllıca bir politika uyguluyor.
Bizimkilerin haftada bir çelişkiye düştüğü bir konuda o, yıllardır hiç tutarsızlığa düşmeden, üstelik sağlam adımlarla ilerliyor.
Amacını da saklamıyor... Bugün değilse yarın bağımsız bir Kürdistan devletini kuracağız. Buna kendinizi alıştırın diyor.
Peki biz ne yanıt veriyoruz:
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün dün ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’la bir telefon konuşması yaptığı ve Barzani’nin "Türkiye, Kerkük’e karışırsa biz de Diyarbakır’a karışırız" şeklindeki sözlerine değinerek;
"Söyledikleri kabul edilemez. Tamamen provokatif bir tutum. Bu tür söylemlerden vazgeçmesi için ciddi şekilde uyarılmalı. Irak sizin sorumluluğunuz altında. Eğer siz susturmazsanız, biz nasıl susturacağımızı biliriz" dediği bildiriliyor.
O bildiriliyor da Rice’ın;
"Beyefendi, bu tür tehditleri gerek sizin gerekse Başbakanınızın ağzından kaçıncı defa duyuyoruz. İsterseniz inandırıcı olmak için daha yeni ve daha akıllıca bir şey bulup söyleyin" türü bir yanıt verip vermediğini bildirilmiyor.
Rice iyi ki sadece Abdullah Gül’ün sözlerine yanıt vermek durumunda kalmış. Ya bir de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dün gazetecilere;
"Ben (Barzani’ye) şunu tavsiye ederim, altından kalkamayacakları sözler söylemesinler. Sonra bu sözlerin altında ezilirler. Türkiye ile sınırdaş bir Kuzey Irak, şu anda attığı bu adımlarla çok ciddi yanlışlar yapıyor. Bunun bedeli onlar için çok ağır olur. Barzani burada ne yazık ki haddini aşmıştır. Bu ifadelerle eğer kendini tatmin ediyorsa onu bilemem" dediğini duysaydı Gül’e;
"Sayın Gül siz bu konuyu benimle neden konuşuyorsunuz? Başbakanınızın bugün, Barzani’nin hükmettiği ’Türkiye ile sınırdaş bir Kuzey Irak’ diye söz ettiğini duymadınız mı? Bu sözleri biz ’Türkiye’ ile ’Kuzey Irak’ isimli (veya Kuzey Irak’taki) bir ülkenin komşu olduğu şeklinde anlarız. O zaman da gidin kendi meselenizi kendiniz çözün deriz" yanıtını vermesi gerekirdi.
Tutarsızlığımızın örnekleri keşke bu kadar olsa... Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, "PKK terörünü desteklediklerini" ileri sürerek, "Irak’taki Kürtlerle görüşmem" demesine bu hükümet karşı çıkmadı mı? Sonra Başbakan Erdoğan,Riyad’a gitme bahanesini kullanarak Talabani ile muhabbetli bir konuşma yapmadı mı? Bunun ardından "diyaloğun fazileti" vurgulanmadı mı?
Oysa bakın, Barzani hiç aldırış etmiyor. Aşama aşama ve muntazam adımlarla amacına doğru ilerliyor. Çünkü oturmuş, hesabını yapmış. Kısa vadede neler diyeceğini ve uzun vadede ne yapacağını belli ki programa bağlamış.
Ya bizimkiler? Hálá ortalıkta sallanıp duruyorlar.
Allah üçüncü sınıf bir cehaletin elinde kalan bu ulusu korusun... Başka ne diyelim?