ADAMIN en kötü ve en tehlikelisi kendisinden başka herkesin aptal olduğuna inanandır. Bu Mesud Barzani adındaki zat, onun tipik bir örneği...
Son kriz malum... Türkiye, "Irak’ın kuzeyinde bulunan PKK’yı oradan söküp atmazsanız biz gelip atacağız" diye ABD’sinden Irak hükümetine kadar çalmadık kapı, uyarmadık muhatap bırakmadı.
Ne kimseden bir yardım gördü ne de cümle alem tarafından "terör örgütü" olarak kabul edilen PKK’ya karşı parmağını kımıldatan bir dost (!?) çıktı.
Tersine... Mesud Barzani ile Celal Talabani üstelik PKK’ya kol kanat gerdiler. Â
Şimdi öğreniyoruz ki Barzani’nin çağrısı üzerine onunla toplanan Kürdistan Yurtsever Birliği yöneticileri, yaptıkları açıklamada:
"Ne yazık ki PKK, herhangi bir yasal izin almadan merkezi Irak Hükümeti veya Kürt bölgesel hükümeti ile bir siyasi mutabakat olmaksızın sınır bölgelerinde konuşlanmıştır. Biz bu örgütün bizim için de çeşitli sorunlar yarattığının farkındayız. Komşularımızın güvenliğini tehlikeye sokan her türlü faaliyeti durdurmak için Irak merkezi hükümeti ve ABD güçleriyle beraber sınırda ortak önlemler almaya hazırız" demişler.
Bu maskaralığın Türkiye’yi durdurmaya yetip yetmeyeceğini yakında göreceğiz. Olay o platforma taşınınca zaten konuşulan dil de farklı olur. Biz şimdi bugünün diliyle devam edelim:
Dünkü Milliyet’te Barzani’nin, gazeteci Hasan Cemal’e, "Onlarca defa söyledim. PKK silah bırakmalıdır diye... Silahın, şiddetin zamanı geçmiştir, diye..." dediği bildiriliyordu. Oysa aynı Barzani birçok demecinde "PKK’yı terör örgütü olarak görmediğini" vurgulamıştı. Dahası... PKK’yı kendisinin terör örgütü olarak kabul edebilmesi için Türkiye, PKK’ya bir çözüm planı sunmalıymış. Eğer PKK bu planı reddederse, Barzani ancak o zaman PKK’ya "terör örgütü" diyebilirmiş.
Konuşmasından anlaşılan bir koşulu daha var... "Türkiye olarak benimle konuşmuyorsun. Sonra da benden bir şey istiyorsun PKK’ya karşı... Bu nasıl iş?" diyor.
Bu adam kendisinin hukuken, Irak’taki bir bölgenin mahalli yöneticisi olduğunu, PKK’nın da sivillerin de canına kıyan bir eşkıya sürüsü siciliyle ortalıkta dolaştığını görmüyor olabilir mi? Bu sözlerinin kabul edilebilmesi için Türkiye’deki herkesin aklını peynir ekmekle yemiş olması gerektiğini bilmiyor olabilir mi?
Bakıyorsunuz bir konuşmasında "Türkiye eğer Kerkük’e müdahale ederse biz de Diyarbakır’a ve diğer kentlere karışırız" diyecek kadar tehdid ve şantaj dilini kullanıyor, bir başkasında -örneğin Hasan Cemal’e verdiği mülakatta, "Şantaj dilini, tehdit dilini sevmem, hiç sevmedim" diyor.
Bir insan başkalarını ahmak yerine koymadan bu lafı edebilir mi?
Bir bakıyorsunuz "Ortadoğu’daki 30 milyon Kürt’ten" söz ediyor, sonra onu 40’a ve son olarak da 50 milyona çıkartıyor. Onunla da kalmayıp Türkiye’nin asıl derdinin "PKK değil, tüm Kürtler olduğunu" ileri sürüyor. Böylece en tehlikeli silahla oynuyor. Terörle mücadeleyi Türk-Kürt savaşı boyutuna dönüştürmek istiyor. Böylesi bir söz, akıllı bir kafadan çıkabilir mi?