ÇOK önemli bir konuyu Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılı günler nedeniyle ele alamadık. Sayın Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığına seçilmesini ve bu seçimin muhtemel sonuçlarını tartışamadık. Bu yüksek mahkemenin "seçim" anlayışını irdeleyemedik.
Söze devam etmeden belirtelim. İlk fırsatı değerlendirmenin görevimiz olduğu bilincindeyiz.
Hoş, Türkiye ayağa kalkmışken, tek ayak üstünde fırıldak gibi 40 kere dönen ve daha dört gün önce "PKK liderlerinin yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmesi hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir rüyadır. (...) Biz değil bir Kürt’ü, bir kediyi bile Türkiye’ye teslim etmeyiz" (22 Ekim 2007 Vatan) diyen Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani kendisine Türkiye’nin 6 maddelik ültimatomunu ileten Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a şimdi ağız değiştirip:
"PKK’yı terör örgütü olarak görüyoruz. PKK’ya mensup kişilerin iadesini dışlamıyorum" dediği bildirilirken bunun dışında bir konu ele alamazdık.
Bu haberi Celal Talabani dün akşam yalanladı. "Biz PKK liderlerinin Kürt şehirlerinde değil Kandil dağında binlerce militanla birlikte yaşadıklarını ve bizim onları yakalayarak Türkiye’ye teslim etmemizin mümkün olmadığını defalarca söyledik" dediğini kamuoyuna duyurdu.
İlk haberler mi yoksa Talabani’nin bu yalanlaması mı gerçeğe uygundur bilemiyoruz. Ancak bu konularda en az güvenilecek kaynağın Celal Talabani olduğunun çok örnek sayesinde farkındayız.
Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Riyad’da "Bazen yanlış anlaşılsak da biz her zaman Türkiye’nin yanında olduk. PKK Irak’ta büyük çapta silah bıraktı, pasifize edildi. Ancak hálá silahlı olanların yerlerini bize tam olarak bildirirseniz onları da dağıtmak için elimizden geleni yaparız" diyen de Celal Talabani’dir (30 Mart 2007 Sabah), kendisine istediği bilgiler dosya halinde sunulduğu halde kılını kımıldatmayan da odur.
Keza 19 Kasım 2003 tarihinde "Irak topraklarının Türkiye’ye karşı hareketlerde kullanılmasına izin vermeyeceklerini" söyleyen, 28 Nisan 2007’de ’’Türkiye’ye karşı olan bize de karşıdır’’ diyen kişidir.
O nedenle Talabani’ye değil, genellikle daha tutarlı davranan Mesut Barzani’ye ve ne kadar zayıf olursa olsun bir de Irak Başbakanı Nuri El Maliki’ye bakmak doğru olur. Irak’ın kuzeyindeki ve Bağdat’taki ruh halini onların sözleri yansıtır.
Biliyorsunuz Irak Başbakanı Nuri El Maliki PKK’yı dün "Kötü bir terör örgütü" diye niteledi. Onun ardından Mesut Barzani bir bildiri yayımlayarak "PKK’ya şiddete son vermesi ve silahlı mücadeleyi bir operasyon yöntemi olarak kullanmayı bırakması" çağrısında bulundu. Ayrıca "Irak topraklarının (PKK tarafından) üs olarak kullanılmasını kabul etmediklerini" vurguladı.
Oysa aynı Barzani daha birkaç gün önce "PKK’yı terörist olarak kabul etmiyoruz" diyordu (22 Ekim 2007 Vatan). Barzani’ye göre "Kürt bölgesinde PKK’ya yardım edildiği" de kabul edilemez bir suçlamaydı (20 Ekim 2007 Radikal)
Irak’tan gelen bu sesler, Talabani’nin tekzibine rağmen, bir zamanlar Abdullah Öcalan’ı koruyan Hafız Esad gibi, nihayet akıllarının başlarına geleceği ihtimalini yükseltmektedir. Ne var ki bu "mal"lara güven olmadığını bilerek beklemeye mecburuz.