DÜŞÜNÜN ki siz dünyanın en şanslı ülkelerinden birinin en yetkili konumdaki yöneticisi veya sokaktaki düz vatandaşısınız.
Ve sayınız ki bu şansınızın nedeni, tabiatın size verdiği bir nimetten örneğin petrolden, altın madeninden veya tabiat güzelliğinden kaynaklanıyor.
Elbet bunlar başka ülkelerde de var ama onlarınki yüzde 25 ise sizinki yüzde 75... Bir başka deyişle siz ne derseniz herkes onu kabul etmeye mecbur.
Böyle bir durumda siz, elinizdeki nimeti -ister petrolü deyin, ister altını, ister eşsiz tabiat güzelliğini- başkalarına ucuza mı satarsınız, olabilecek en yüksek fiyata mı?
Türkiye "en ucuza" satmanın şampiyonluğuna soyundu. Çünkü dünyanın fındık üretiminin yüzde 70-75’inin sahibi Türkiye’nin Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), geçen yıl Fiskobirlik’in 7 YTL’de aldığı fındığı bu yıl 4 YTL’den alacağını ilan etti.
Geçen yılki biraz yüksekti. Ama gerisinde yine de bir mantık vardı. Amaç dünyada tekel konumunda olmanın avantajını kullanmaktı.
Biliyorsunuz, fındık fiyatı meselesi bu noktaya gelmeden önce büyük gerilimler yaşandı. Başbakan Tayyip Erdoğan, fındık üreticisinin tüccar ve ihracatçı tarafından ezilmesini önlemek için 1938’de kurulan Fiskobirlik yönetimine "kendi istediği" kişiler seçilmedi diye, hem Birliğe hem de fındık üreticisine adeta savaş açtı. Bu bağlamda söylediklerini tekrar etmeyelim, çünkü yerimiz yok.
"Üreticiden fındık satın alma" yetkisi o sırada Fiskobirlik’ten TMO’ya geçince zannedildi ki, "hükümetin aklı başına geldi".
Tam tersi oldu. TMO, ihracatçının ve tüccarınbaskısı altında oluşan "1 kilo -kabuklu- fındık 3 YTL’dir" fiyatına sözde biraz da zam yapıp, "1 kilo fındığın en iyisini 4 YTL’den alacağını" ilan etti. Oysa uzmanlar bu 3 YTL’nin "serbest piyasa" değil (ihracatçı ve tüccara) "mahkûm piyasa" fiyatı olduğunu söylüyorlar.
Sebep bu yıl çok yüksek imiş. Çünkü 450-450 bin ton yerine 650 bin ton fındık üretmişiz. Bu "arz fazlası" fiyatı düşürürmüş.
Oysa geçen yıl da fındık fazlası vardı. Buna rağmen fiyatlar yüksekti. Çünkü Avrupa’daki alıcılar -ister istemez- Türkiye’nin koyduğu fiyata uydular. Her yıl olduğu gibi 250 bin ton kadar fındık satın aldılar ve Türkiye’nin kasasına 2 milyar dolar kadar fındık parası girdi.
Bu yıl da fiyat yüksek olsaydı, -özellikle çikolata üretmek için- Türk fındığı almaya mecbur olan Avrupalı, yine o kadar fındığı alacak ve kasamıza yine o kadar para girecekti. Oysa şimdi çok çok yarısı kadar, yani 800-900 milyon dolar ya girecek ya girmeyecek.
Bu da üstelik temiz para, yani "1 kilo fındıktan" kazandığınız dövizin içinde daha önce yaptığınız ithalat nedeniyle ödediğiniz bir cent (doların yüzde 1’i) bile yok. Oysa geçen gün Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu pek de fiyaka yaptığımız ihracat rakamlarından söz ederken "İhracatımız ithalata dayalı büyüyor" diyor, yani kazandığımız temiz paranın aslında pek de büyük olmadığını söylüyordu.
Dünyadaki fındığın yüzde 70-75’ini üreten Türkiye’ye bu ahmaklık yakışıyor mu?
Hiçbir şeyden ders almıyoruz, petrol zengini Arapları da mı görmüyoruz?