DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün 45 dakika konuşup "Cumhurbaşkanı adaylığının devam ettiğini" ihsas etmek dışında bir şey söylemediği basın toplantısını yorumlamak için bir makale ayırmak sanırız ki gereksiz olur. O nedenle biz seçim sonuçları bağlamında değinmediğimiz Demokrat Parti konusuna bakmak istiyoruz.
Aslında bu fırsatı Sayın Mehmet Ağar’ün dünkü Hürriyet’te yayımlanan sözleri verdi. Ağar’ın seçimden niçin fena halde yenik çıktığını açıklarken, "TBMM’de cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında, salona girmeyerek büyük bir hata yaptık. Vatandaş bu tavrı benimsemedi. Bu hatayı bütün seçim kampanyası boyunca tamir edemedik" demesinden anlıyoruz ki, bu sözlerle yeni bir hata daha yapıyor.
Yanlış anlaşılmamak için belirtelim:
Cumhurbaşkanlığı seçimine katılmamak, kendi oy tabanında sorun yaratmış olabilir. Buna itirazımız yok. Ama Ağar’a seçimi asıl başka hataların kaybettirdiğine inanıyoruz. Bunlardan birini herkes biliyor. Eminiz kampanya sırasında "Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanmayarak hata yaptınız" diyenlerin en az üç beş misli insan "Anavatan Partisi ile birleşme sürecini başarısızlığa uğratarak büyük hata ettiniz" demiştir.
Eğer öyle olmasaydı Ağar kampanyanın başında, ortasında sonunda, kısaca her fırsatta kamuoyuna "Birleşme süreci bitmemiştir. Bu süreç seçimden sonra tamamlanacaktır" demek gereğini duymazdı.
Bizce Ağar’ın asıl affedilmez hatası budur. Bu hata sadece -yeni bir umut olarak siyaset sahnesine çıkan- Mehmet Ağar’ın Genel Başkanlık’tan ayrılması ve partisinin Meclis dışında kalması sonucunu verseydi yine de hafif sayılabilirdi. Bu hata DYP-Anavatan birleşmesini yıkmakla da kalmadı. Bu hata, seçimlerde hep merkez sağı destekleyen yüzde 65-70’lik kitleyi, bir daha geri alınması çok zor şekilde Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kaptırdı.
Doğrusu şu ki Sayın Ağar’ın hálá yeterince açıklığa kavuşmamış bir başka hatası da bütün bunları hazırlamıştır. O hata, 2002 seçimine sahte belgeyle giren DEHAP’ın sahtekarlığı mahkeme kararıyla ortaya çıkıp da ona verilen 1 milyon 960 bin oy geçersiz hale gelince yapıldı. O sırada Yüksek Seçim Kurulu ya bu oyları "geçersiz" ilan edip Meclis’teki sandalye dağılımını tüm geçerli oylardan bu miktarı düşerek yeniden yapacaktı yahut da "Olmuş bir kere... Artık bu böyle gitsin" anlamına gelen bir yol izleyecekti.
O tarihte DYP Genel Başkanı olan Mehmet Ağar eğer partisinin hakkına sahip çıksa ve DEHAP oylarının geçersizliği nedeniyle Meclis’teki sandalye dağılımının yeniden yapılmasını talep etseydi, sanırız Yüksek Seçim Kurulu, DEHAP oylarını geçerli saymaya cesaret edemezdi. Bunun sonunda, 2002’de zaten yüzde 9.54 oranında oy alan DYP ile yüzde 8.36 oranında oy alan MHP barajı geçerdi. Meclis’te 50-60 sandalyeye sahip olan DYP de son seçime güçlü bir kadroyla girerdi.
Mehmet Ağar’ın -gözlemimiz yanlış değilse- bir başka hatası daha oldu:
Genel Başkanlık, aslında mütevazı ve sevimli bir insan olan Ağar’ın ayağını yerden kesti. Çevresinin ağına düştü. Nüzhet Kandemir gibi birkaç kişinin varlığı bunu düzeltmeye yetmedi.