WASHINGTON’daki Büyükelçimiz Nabi Şensoy geçenlerde, seçim gümbürtüsü arasında kaynayıp gitmesine izin verilmeyecek çok önemli bir açıklama yaptı. Washington’daki gazetecilere:
’’PKK’nın elinde olduğu belirlenen Amerikan menşeli silahların, Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin liderliğini yaptığı KDP (Kürdistan Demokratik Partisi) tarafından terör örgütüne verildiği" yolundaki tahminlerini iletti.
Şensoy’un bu konuşma sırasında "ABD’nin kendisinin PKK’ya silah sağladığına inanmadığını" belirttiği de haberlerde bildirilmekteydi.
Biliyorsunuz 30 Haziran’da, PKK’dan kaçarak Türkiye’ye sığınan 4 PKK itirafçısı, Şırnak’ın Silopi İlçesi’ndeki Verimli Jandarma Karakolu’nda gazetecilere, "Kandil Dağı’ndaki PKK kampına 2 ABD zırhlı aracının silah getirdiğine şahit olduk" demişlerdi. Bu iddiahem Ankara’daki ABD Büyükelçiliği hem de Washington’daki resmi ağızlar tarafından hemen yalanlanmıştı.
Anlaşılan bu yalanlamaların Türk kamuoyuna artık pek de inandırıcı gelmediği düşünülmüş.
Sayın Nabi Şensoy’un "ABD’nin kendisinin PKK’ya silah sağladığına inanmadığı" yolundaki sözleri işte o inandırıcılık açığını kapatmayı amaçlıyor olmalı.
Lakin bu sözler zihinlerdeki tüm soruları yanıtlamaya yetmiyor. Nitekim Şensoy,"ABD bizzat silah vermiyordur" anlamında konuşsa bile, "Öyleyse bu silahları kim veriyor?" sorusu yanıt bekleyecektir.
Şensoy, "KDP Başkanı Mesut Barzani"yi anlaşılan bu amaçla gösteriyor olmalı...
Ancak bu da yetmiyor...
Bu noktada akla Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın ABD’nin adını vermemeye dikkat ederek yaptığı bazı açıklamalar ve suçlamalar geliyor.
Bilindiği gibi Büyükanıt, genel olarak Batılı ülkelerin PKK’ya verdiği destekten yakınmaktadır.
PKK itirafçılarına inanmayalım... Nabi Şensoy’un dediklerini kabul edelim ama bir gerçek var ki, tüm dünyadaki "terör" örgütlerine karşı savaş açtığını ilan eden ABD, kendisi tarafından da "terör örgütü" ilan edilen PKK’ya gelince, kılını kıpırdatmıyor.
Dahası ABD, fiilen kendi egemenliği altında bulunan Kuzey Irak’taki PKK’nın lojistik yollarını kesmeyerek, kolayca yakalayıp Türkiye’ye teslim edebileceği kadrolarına dokunmayarak ona zaten yeterince destek vermektedir.
Ondan da önemlisi, sayalım ki koşullar ABD’nin bu aşamada bu tür operasyonlar yapmasına izin vermiyor... Lütfen söyler misiniz? 1964’te Kıbrıs’a -uluslararası anlaşmalara dayanarak- müdahalede bulunmamız gündeme gelince, ABD Başkanı Lyondon Johnson o tarihteki Başbakan İsmet İnönü’ye mektup yazıp, "Size verdiğimiz silahları, bizim rızamız olmadan kullanamazsınız" dememiş miydi?
Sonra yani 1974’te Kıbrıs’taki Türkleri katliamdan kurtarmak için ABD silahları kullanarak Barış Harekátı yaptık diye Türkiye’ye "silah ambargosu" koyan ABD değil miydi?
ABD’nin gücü, Barzani’ye "O silahları PKK’ya veremezsin" demeye de yetmiyor mu?