AB’nin özgürlükçüleri nerde?

ANIMSAYACAKSINIZ... Bundan 20 yıl kadar önce cebinize Türk pasaportunu koyunca Avrupa’nın -Sovyet bloku dışındaki- bütün ülkelerini, hiçbirinden vize almaksızın dolaşabilirdiniz.

Sonra Alman hükümeti "Türklere vize" koydu. Ve onu öteki tüm Avrupa ülkeleri izledi.

Geçenlerde Alman hükümetinin -ve oradaki Türklerden büyük destek alan Sosyal Demokrat Parti’nin- gayretleriyle bir yasa kabul edildi. Temelde oradaki Türkleri hedef alan yasa, "Eşiniz Amerikalı yahut Japon ise Almanca bilmeden de gelip sizinle kalabilir ama eğer Türk ise bu hakkı yoktur. Ancak kendini ifade edecek düzeyde Almanca biliyorsa Almanya’ya girebilir" anlamına gelen hükümlerle çıktı. Ve bu ayrımcı hükümlerine rağmen yürürlüğe girdi.

Düşünün siz Türkiye’de böyle "ayrımcı" bir yasa çıksaydı ne kadar kıyamet kopardı. Nerdeyse 10 yaşındaki Avrupalılar bile bizi, "Bu ayrımcı yasalarla Avrupa Birliği’ne (AB) üye olamazsınız" diyerek azarlarlardı.

Gecikmeden Yunanistan devreye girdi.

Yunanistan da biliyorsunuz pek özgürlükçü (!) ve eşitlikçi (!) bir AB üyesidir. İhtimal o nedenle olacak, yaptıkları bu kriterlere uyar mı uymaz mı pek sorgulanmaz.

Nitekim orada da yeni bir yasa çıktı ve 19 Temmuz 2007 günü yürürlüğe girdi. Buna göre Yunanistan’da yayın yapan radyoların "konuşma"lı programlarında artık öncelikli (ya da ağırlıklı) olarak Yunanca kullanılacak. Yerel radyolar günde 24 saat yayın yapmaya mecbur olacaklar ve en az 60-100 bin Euro kuruluş sermayesi koymayan, "en az 5 kişi" çalıştırmayan istasyon kapatılacak.

Yunanistan biliyorsunuz "etnik" açıdan hayli türdeş bir ülkedir. Şimdi 11 milyon nüfusu var. Bunların yüzde 99’u "Rumca=Elence" konuşur. Zaten "din"le ilgili bilgiler de buna paraleldir. Çünkü nüfusun yüzde 98’i Ortodoks, sadece yüzde 1.3’ü -en iyimser rakamlarla yaklaşık 140 bin kişi- Müslüman/Türk’tür.

Gördüğünüz gibi bu 100 bin küsur insanın kendi diliyle radyo yayınlarını dinlemesine bile "demokrasinin beşiği" (!?) Yunanistan tahammül edemiyor.

Bir bunu görün, bir de Türkiye’ye buna benzer nedenlerle yapılan baskıları anımsayın.

Daha önce değindiğimiz eşitsizliklere, örneğin Yunanistan’daki Müslümanların camilerini yapmalarına izin verilmemesine, müftülerini onların değil hükümetin belirlemesine girmiyoruz. Bunların AB standartlarıyla ve özellikle Kopenhag kriterleri ile nasıl telif edilebildiğini de sormuyoruz.

Olayın tüm o boyutlarını bir kenara bırakın... "İletişim özgürlüğü" açısından da böyle bir düzenlemenin bir cinayet kadar ağır suç oluşturduğunu vurgulamak zorundayız...

Hani artık "insan hakları ve özgürlükler evrensel değerdir" deniyor ya... O nedenle Yunanistan’da kabul edilen bu yeni yasanın, "yayın yapmak mali teminat şartına bağlanamaz" diyen ilk ve temel koşula da uymadığını söylüyoruz. Çünkü ancak en az 60 bin Euro’su olanlar, kitlelere hitap etme özgürlüğüne sahiptir anlamına geliyor bu yasa...

Yasanın evrensel açıdan ayıp teşkil etmesi, AB kriterlerine aykırı olması bir yana, bizi ilgilendiren öteki tarafı, şu anda Batı Trakya’da yayın yapan 6 radyonun bu yasa sonucu kapanmak zorunda kalması ihtimalidir. Çünkü onlar "eti ne budu ne?" diyebileceğiniz türden olanaksızlıklara rağmen halka hizmet sunarken bu yasayla belleri kırılmaktadır.
Yazarın Tüm Yazıları