Paylaş
Yugoslavya’nın 1990-1992 yılları arasındaki dağılma süreci sonucunda ilk önce 5 yeni ülke ortaya çıkmış (Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan ve Makedonya), daha sonra Karadağ ile Kosova’nın da katılmasıyla (Yugoslavya’nın parçalanması sonucu ortaya çıkan) ülke sayısı 7’ye yükselmiştir. Bu yeni ülkelerin uluslararası alanda tanınması ve Birleşmiş Milletler (BM) üyelikleri zaman almış, Yugoslav iç savaşı ancak uluslararası toplumun (BM ve NATO) Yugoslavya’daki olaylara doğrudan müdahalesi ile sonuçlandırılabilmiştir. Daha sonra (2008 yılında) bağımsızlığını kazanan Kosova hala BM üyesi değildir.
Yugoslavya’nın dağılması ve yeni 7 ülkenin ortaya çıkışı doğal olarak Balkanlar’daki dengeleri büyük ölçüde etkilemiştir. Bugün oldukça küçük bir alanı kapsayan Balkan yarımadasında (Trakya bölgesiyle Türkiye dahil) 12 ülke yer almaktadır. Yugoslavya’nın parçalanmasının komşu ülkeler için yarattığı sorunlar içinde en ilginç olanlarından biri Makedonya ile Yunanistan arasında yaşanan “isim” sorunudur. Makedonya’nın Yunanistan için yarattığı “isim” sorunu 27 yıldan bu yana devam etmektedir.
Makedonya bağımsızlığını 1991 yılı Eylül ayında yapılan referandumdan sonra kazanmış, referanduma katılanların %95’ınden fazlası (bağımsızlık için) olumlu oy kullanmıştır. Bununla birlikte Makedonya’nın BM üyeliği ancak 1993 yılı Nisan ayında gerçekleşmiştir. Bunun sebebi Yunanistan’ın yeni ülkenin “ismine” itiraz etmesidir. Makedonya diğer ülkelerin çok büyük bir kısmı tarafından bu (Anayasal) ismiyle tanınırken, Yunanistan baştan itibaren yeni ülkenin Makedonya ismini kullanmasına karşı çıkmış, Makedonya’nın BM üyeliği ancak (Yunanistan’ın zorlukla kabul ettiği) “Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya (FYROM)” ismiyle kabul edilebilmiştir.
“Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya (FYROM)” ismi Yunanistan’ın yeni (kuzey) komşusuna başlangıçtan itibaren gösterdiği “düşmanca” tutumu yumuşatabilmek, böylece Makedonya’nın BM üyeliğini ve güney Balkanlarda (Soğuk Savaş sonrasında) “istikrarı” sağlamak isteyen ABD ve AB’nin yeni ülke ile Yunanistan arasında yaptıkları arabuluculuk sayesinde bulunan “geçici” bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır.
“FYROM” ismi Makedonya tarafından iç kullanımda (anayasa dahil) hiçbir zaman kabul edilmemiş, hemen hemen diğer tüm devletler yeni ülkeyi “Makedonya Cumhuriyeti” ismiyle tanımaya devam etmişlerdir. Ancak Makedonya BM ve diğer uluslararası kuruluşlarda (bugüne kadar) “FYROM” adını kullanmak zorunda kalmış, Yunanistan ise yeni komşusunun ismine itirazlarını devam ettirmiş ve iki ülke arasındaki isim sorunu ve bu sorunu çözmek için (kesintilerle yapılan) görüşmeler günümüze kadar devam etmiştir.
“İsim” sorunu, dışardan bakanlara çok “anlamsız” gelse de, Yunanistan’da baştan itibaren ciddi bir mesele olarak algılanmış, Yunanistan iç ve dış politikasında önemli rol oynaya gelmiştir. Yunanistan, yeni komşusunun “Makedonya” ismini kullanmasına Yunanistan’da Makedonya ismiyle bir bölge bulunduğu “gerekçesiyle” karşı çıkmaktadır. Yunanistan’ın itirazının temelinde Makedonya’nın antik Yunan kültür ve tarihinin bir parçası olduğu ve yeni ülkenin “Makedonya” ismini kullanarak eski (antik) Yunan tarihinin (önemli) bir parçasına sahip çıkmak istediği iddiası yatmaktadır. Yunanistan yeni ülkeye karşı hasmane tutumunu (birçok tarihçinin gerçeklerle uyuşmadığına işaret ettiği) Yunan tarihinden ve kültüründen ayrı bir “Makedonya” tarihi ve kültürü olmadığı iddiasına dayandırmaktadır.
Makedonya’nın bağımsızlığını kazanmasının Yunan algı sisteminde bu yeni ülkenin “ilerde” Yunanistan kontrolündeki (güney) Makedonya’ya karşı toprak isteklerinde bulunabileceği endişesini yarattığı da anlaşılmaktadır. Nüfusu 2 milyonun biraz üzerinde, alanı 25 bin km2 kadar olan ufak bir ülkenin Yunanistan için nasıl bir “tehdit” oluşturduğunu (dışardan) anlamak zor olsa da, Yunan düşünce sisteminde Makedonya “tehdidinin” gerçek olduğu izlenmektedir.
Osmanlı Devleti’nin Doğu Rumeli adını verdiği Makedonya 1913 Balkan Savaşları sırasında Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan tarafından paylaşılmıştır. Bu üç ülkenin de (o dönemde) Makedonya üzerinde hak iddia ettiği, ilk Balkan Savaşı sırasında nüfusunun büyük çoğunluğu Yahudi ve Müslüman olan Selanik şehri üzerinde Yunanistan ile Bulgaristan arasında ciddi bir rekabet yaşandığı, sonuçta Selanik’in Yunanistan kontrolüne geçtiği bilinmektedir. Balkan Savaşları sonucunda kuzey Makedonya Sırbistan’ın, Selanik dahil güney Makedonya’nın büyük bir bölümü ise Yunanistan’ın elinde kalmıştır. Yunanistan Güney Makedonya’yı kontrolü altına aldığında, bu bölgede Yunanca konuşan nüfus bir azınlıktır. Yunanistan’ın bugünkü Makedonya “tehdit” algılamasının arka planında (büyük ihtimalle) bu tarihi gerçekler yatmaktadır.
Yunanistan ile Makedonya arasındaki “antik tarihi” paylaşma “kavgası” giderek büyümüştür. Makedonya (başkent) Üsküp’e yapılan havaalanına ve ülkeyi güneye (Yunanistan’a) bağlayan otoyola “Büyük İskender” adını vermiştir. İki ülkede de Büyük İskender anıtları dikilmiş, Üsküp ve Selanik şehirlerindeki anıtların büyüklükleri bile rekabet konusu olabilmiştir. Selanik şehrinin daha önce “Mikra” ismini taşıyan havaalanının adı 1992 yılında (Makedonya’nın bağımsızlığını kazanmasından bir sene sonra) “Makedonya” havaalanı olarak değiştirilmiştir.
Uzun bir zamandan beri devam eden (27 yıl) bu “isim” sorununun “nihayet” sonuçlandırılacağı konusunda bir süreden beri işaretler gelmeye başlamıştı. Bu sene başında Bulgaristan’da yapılan Avrupa Birliği (AB) Zirve toplantısı sırasında Yunanistan ve Makedonya Başbakanları Aleksis Çipras ile Zoran Zaev’in bir araya gelerek bir görüşme yapmaları iki ülke arasında sürdürülen görüşmelerin “iyi gittiği” haberlerinin çıkmasına neden olmuş, Yunanistan’da aşırı sağın Çipras’ı uyarmak amacıyla yaptığı gösteriler de bu haberleri izlemişti.
Geçen hafta Yunanistan ile Makedonya’nın isim sorununu halletmek amacıyla anlaştıkları açıklanmış, Makedonya’nın adının “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesini ve bu ismin Makedonya’da hem içte hem de dışta kullanılmasını öngören anlaşma (bu hafta sonu) iki ülke Dışişleri Bakanları tarafından imzalanmıştır. Makedonya’nın ismine sadece “kuzey” kelimesinin eklenmesiyle 27 yıl sonra çözümlenmeye çalışılması (bu ve benzer çözümler esasen daha önce de gündeme getirildiği için) doğal olarak ilgi çekicidir.
Hem Yunanistan hem de Makedonya hükümetleri üzerinde (sorunun bir an önce çözümlenmesi için) yoğun bir AB ve NATO baskısı olduğunu ortaya çıkmaktadır. Yunanistan “isim” sorunu “çözülmeden” Makedonya’nın NATO üyeliğini, AB’yle ise üyelik sürecinin başlatılması engellemekte, bu durum Almanya ve Fransa’nın hiç de hoşuna gitmemektedir. Bu iki ülkenin “isim” sorunu “çözmeleri” için Çipras ve Zaev üzerinde ağır bir baskı uyguladıklarını tahmin etmek zor değildir.
AB’nin (Almanya ve Fransa’nın) “şimdi” niye aceleci davrandıklarını da esasen Fransa’nın “genç” Cumhurbaşkanı Macron’un kendi sözlerinden çıkartmak mümkündür. Macron AB’nin genişleme stratejisiyle ilgili bir konuşmasında, Balkanlar’daki Rusya ve Türkiye nüfuzunun artmasının engellenmesi gereğinden bahsetmiş, Balkan ülkelerine üyelik konusunda perspektif verilmesinin öneminin altını çizmiştir. Fransa’nın Putin’li Rusya’yı AB için bir rakip (hasım) olarak görmesini (ve göstermesini) anlamak belki mümkündür. NATO üyesi olan ve AB’nin (karar verici) üyelerinden Fransa’nın Cumhurbaşkanının AB ile üyelik müzakerelerini sürdüren diğer bir NATO üyesi ülkenin (Türkiye’nin) Balkanlarda önünü kesmek istemesi ise üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu Fransa’nın Türkiye’yi (NATO içinde) bir müttefik ve (AB içinde) bir ortak olarak kabul etmek bir yana, (Rusya ile birlikte) önü kesilmesi gereken bir rakip (hatta hasım) olarak algıladığının açık bir şekilde ortaya konmasıdır.
Yunanistan-Makedonya “isim anlaşmasına” ilk desteklerin Avrupa Konseyi Başkanı Tusk, AB Dış Politika Temsilcisi Mogherini ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’den gelmesi de, bu çerçevede, şaşırtıcı olmamıştır. “İsim” sorunun, imzalanan Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle, halledilmesi Makedonya’nın NATO üyeliğinin önünü açacak, AB’ne ekonomik olarak bağlanması da (üyelik sürecinin başlatılmasıyla) büyük ölçüde sağlanmış olacaktır.
NATO ve AB’den gelen destek beyanlarına karşılık, “İsim Anlaşmasına” Yunanistan ve özellikle Makedonya’da ortaya çıkan tepkiler tam bir destek yönünde değildir. Özellikle Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge İvanov’un Anlaşmayı, Yunanistan’a çok fazla taviz verildiğini vurgulayarak sert şekilde eleştirmesi ve konuyu (Anlaşmanın destekçisi) Başbakan Zoran Zaev ile görüşmeyi bile kabul etmemesinin (Anlaşmanın iplerini çeken) Brüksel, Paris ve Berlin’de “can sıkıntısı” yarattığını düşünmek mümkündür.
“İsim Anlaşmasının” (zaten Üsküp Havaalanı ve Güney Otoyolunun isimlerini değiştiren) Makedonya’ya ülkedeki bütün (Makedonya ile ilgili) anıt ve heykellerle ilgili yeni sorumluluklar getirdiği, Anlaşmanın Makedonya’ya getirdiği sorumluluklar arasında ülke Anayasasında (ülke ismiyle ilgili) gerekli değişiklikleri yapma zorunluluğunun da bulunduğu anlaşılmaktadır. Komşusunun isminde “Makedonya’ya” hiçbir atfın bulunmasını istemeyen Yunanistan sağının da “yeni” isimden memnun olmadığı, bunu (geçmişte yaptığı gibi gürültülü) sokak gösterileriyle duyuracağı anlaşılmaktadır.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için Makedonya tarafında Parlamento tarafından onaylanması, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanması, (muhtemelen sonbaharda) yapılacak halk oylamasında kabul edilmesi, Anayasası’nı değiştirmesi ve Anayasa değişikliğinin de referandumda kabul edilmesi gerekmektedir. Yunanistan tarafında da Anlaşmanın Parlamento tarafından onaylanması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu süreçlerin ne Makedonya ne de Yunanistan’da “kolay” yürümeyeceği anlaşılmaktadır.
Paylaş