Paylaş
Esasen bu Başkan Trump’ın Kim Jong-un ile 2. görüşmesiydi. Trump ile Kim daha önce, geçen yılın Haziran ayında, Singapur’da bir araya gelmiş, bu görüşme ABD ve Kuzey Kore liderlerinin ilk görüşmesi, bir araya gelmesi olarak tarihe geçmişti.
ABD için Kuzey Kore önemli bir sorun ve Kuzey Kore’nin ortaya çıkarttığı nükleer tehdit çözülmesi gerekli bir mesele. Kuzey Kore’nin başarılı bir şekilde nükleer silah üretmesi, askeri bir güç haline gelmesi ve yürüttüğü füze programı Vaşington’u büyük ölçüde rahatsız ediyor.
Kore yarımadası (2. Dünya Savaşı’nın bittiği) 1945 yılından beri ikiye (Kuzey ve Güney Kore) bölünmüş durumda. Soğuk Savaş’ın çıktığı sıralarda, 1950-1953 yılları arasında patlak veren Kore Savaşı’nın sonuçları hala Kore yarımadasındaki siyasi durumu etkiliyor. İki Kore arasında ateşkes sağlanmış olmasına rağmen (aradan geçen 56 yıldan bu yana) barış anlaşması imzalanmış değil; yani iki Kore arasındaki savaş durumu hukuken devam ediyor.
Güney Kore, ABD’nin Uzak Doğu’daki (Japonya ile birlikte) en önde gelen iki müttefikinden birisi. Güney Kore’de çok sayıda Amerikan askeri ve Amerikan askeri üsleri var. ABD 1950’li yıllardan beri Kore yarımadasında nükleer silah da bulunduruyor. Güney Kore siyasi ve ekonomik alanda çok başarılı ve Dünya’daki en güçlü 10 ekonomi arasına girmiş bir ülke.
Kuzey Kore’de ise Komünist Partisi’nin yönlendirdiği totaliter bir rejim bulunuyor. Kuzey Kore’nin ekonomisi küçük ve Kuzey Kore Dünya’dan izole edilmiş bir durumda. Pyongyang’ın müttefikleri (dış destekleyicileri) Çin ve bir ölçüde Rusya.
Bu tabloya rağmen, Kuzey Kore’yi uluslararası ilişkilerde önemli yapan husus bu ülkenin askeri gücü ve kitle imha silahlarına sahip olması. Kuzey Kore’nin askeri nükleer programı 1060’lı yıllarda başlamış. Pyongyang’ın 1990’lı yıllarda nükleer silah ürettiği ve ilk nükleer silah denemesini 1996 yılında gerçekleştirdiği biliniyor.
Kuzey Kore 2003 yılında Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’ndan ayrılmış ve 2006 yılında nükleer silah ürettiğini kabul etmiş. Vaşington’u endişelendiren diğer bir gelişme de Kuzey Kore’nin 2000’li yıllardan itibaren füze denemelerine başlamış olması. Kuzey Kore’nin kısa ve orta menzilli füzeler yanında uzun menzilli füzeler de üretmeye çalıştığı biliniyor. Füze programı ve üretimi Kuzey Kore’yi Dünya’da önemli askeri (nükleer) bir güç haline getiriyor. Bugün Kuzey Kore’nin ABD’nin New York, Şikago, Los Angeles gibi büyük şehirlerine, başkent Vaşington’a ulaşabilecek nükleer askeri bir güç haline gelmesi ABD’yi ciddi olarak kaygılandırıyor.
Nükleer silah üretmesi ve füze programı nedeniyle Kuzey Kore’ye hem Birleşmiş Milletler hem de ABD (tek taraflı) ekonomik yaptırımlar uyguluyor. Trump Yönetimi iktidara geldiğinden bu yana Kuzey Kore’ye uygulanan ağır yaptırımlar rejimi daha da genişletilmiş durumda. Kuzey Kore’nin bu ekonomik yaptırımlardan çok olumsuz şekilde etkilendiği anlaşılıyor.
Trump Yönetimi’nin (2 yıl önce) Kuzey Kore ile ilişkilerinin hiç de iyi bir şekilde başlamadığı da biliniyor. Başkan Trump’ın Kuzey Kore liderini “Küçük Roket Adam” olarak isimlendirdiği, Kuzey Kore’yi “yok etmekle” tehdit ettiği hala hatırlarda. Uluslararası kamuoyunun Vaşington’la Pyongyang arasındaki “söz düellosuna” odaklandığı günler çok da uzakta değil.
Ancak 2018 yılı başından itibaren ABD ile Kuzey Kore’nin ilişkilerini yürütmek amacıyla çatışmayı değil diplomasi yolunu seçtikleri, iki ülke arasında görüşme trafiğinin başladığı, (şimdiki ABD Dışişleri Bakanı) Pompeo’nun CIA Başkanı olduğu dönemlerde Pyongyang’ı bir keç kez ziyaret ettiği biliniyor. Bu temaslar 2018 yılı Haziran ayında Kim Jong-un ile Trump’ın Singapur’da bir araya gelmelerini mümkün kılan süreci başlatmıştır.
Singapur Trump-Kim Zirvesi çok başarılı olarak nitelendirilmiş, Zirve sonrasında yayınlan Singapur Bildirisi Kuzey Kore’nin nükleer silah ve füze programlarının sona erdirilebileceği ve Kuzey Kore’nin elindeki nükleer silahların (barışçı yöntemlerle) yok edilebileceği yönündeki “ümitleri” arttırmıştır. Singapur’daki ilk görüşmeden 8 ay kadar sonra Trump ile Kim Jong-un 27-28 Şubat tarihinde bu kez Vietnam’ın başkenti Hanoi’de buluşmuşlar ve iki ülke arasındaki görüşme trafiği devam etmiştir.
Ancak Hanoi Zirvesi’nin, beklentilerin aksine, sonuçsuz bir şekilde bitmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini tehlikeye sokan bir gelişmedir. Başkan Trump Hanoi Zirvesi’nden ( iki lideri bir araya getirecek çalışma yemeğine ve ortak basın toplantısına katılmadan) erken ayrılmış, iki ülkenin Zirve’de (ortak bir bildiri yayınlanmasını mümkün kılacak) bir uzlaşıya varamadıkları açıklanmıştır.
ABD’nin Hanoi Zirvesi’nde Kuzey Kore’den askeri nükleer ve füze programlarına son vermesini, elindeki nükleer silahları yok etmesini ve nükleer tesislerini kapatmasını, yani tam olarak nükleer silahlardan arınmayı sağlamasını, bu yönde açık bir taahhüt altına girmeyi kabul etmesini istediği anlaşılmaktadır. Buna karşılık Pyongyang’ın ise ABD’den Kuzey Kore’ye uygulanan ekonomik yaptırımların bütünüyle kaldırılmasını talep ettiği, buna karşılık Yongbyon Nükleer Tesisini kapatmayı önerdiği ortaya çıkmaktadır.
ABD Başkanı Trump, Kuzey Kore’nin nükleer silahlarından arındırılması sürecine sokulmasını dış politikada “çok önemli” bir başarı olarak göstermiş, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile kurduğu diyalogu da elde ettiği büyük bir başarı olarak ortaya koymuştur. Vietnam Hanoi Zirvesinin ortak bir bildiri yayınlanmadan, hatta ortak bir basın toplantısı bile yapılamadan, sonuçsuz bir şekilde bitmesi nedeniyle Başkan Trump’ın “Kuzey Kore başarısının” şimdi gölgelendiğine (tehlikeye girdiğine) işaret edilmektedir.
Başkan Trump Vietnam’dan ayrıldıktan hemen sonra ABD’ye dönerken yolda Güney Kore Başkanı Moon Jae-in ile telefonda görüşmüş ve Zirve hakkında bilgi vermiştir. Başkan Trump yine uçaktan Japonya Başbakanı Shinzo Abe’yi arayarak, onunla da görüşmüştür.
Kore yarımadasında ABD-Kuzey Kore diyalogu ve görüşmeleri yanında Güney ve Kuzey Kore arasında da önemli bir diyalog, hızlı bir diplomasi ve ziyaret trafiği yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı Moon Jae-in 2017 yılında Kore içi diyalog ve daha yakın ilişkiler isteği doğrultusunda seçimleri kazanarak Güney Kore Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Moon Jae-in ile Kim Jong-un arasında kısa sürede kurulan yakın ilişkiler ve diyalog bulunmaktadır.
Beklendiği gibi Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in Başkan Trump’a ABD-Kuzey Kore diyalogunu kurtarmak amacıyla elinden geleni yapacağını ve bu doğrultuda Kuzey Kore lideriyle görüşeceğini belirtmiştir. Hanoi Zirvesi’nin sonuçsuz bitmesine rağmen Kuzey Kore’nin hem nükleer hem de füze programları üzerinde uyguladığı “dondurma” devam etmektedir.
Pyogyang, ABD ile diyalog ve görüşme süreci başladığından ve Güney Kore ile diyaloguna hız verdiğinden bu yana yeni bir nükleer silah veya füze denemesi gerçekleştirmemiştir ve bu durumun devam etmesi ABD-Kuzey Kore görüşmelerinin (Hanoi Zirvesi sonrasında) yeniden başlatılabilmesi için önemlidir. ABD-Kuzey Kore ilişkilerinin tekrar “çatışma ortamına” dönmesi hiç kimsenin yararına olmayacaktır.
Trump-Kim 2. Zirvesinin yapıldığı yer olarak Vietnam’ın seçilmesi de dikkat çekici ve önemli bir husustur. Vietnam, ABD’nin yakın tarihinde çok önemli yer alan bir ülkedir. Vietnam Savaşı’nın ABD’de yarattığı “travma”, ABD’nin Savaşı kaybederek Vietnam’dan çekilmek zorunda kalması, Kuzey Vietnam’ın Güney Vietnam’ı tamamen ele geçirerek ülkeyi birleştirmesi hala canlı bir şekilde hatırlardadır. Bangkok’ta Büyükelçi olarak bulunduğum dönemde Vietnam Savaşı’nın bölgede (Vietnam, Kamboçya ve Laos’ta) yarattığı yıkımın izlerini yerinde görme imkanım olmuştu.
Vietnam, Soğuk Savaş’ın sıcak bir çatışmaya dönüştüğü ülkelerin başında gelmekte, Vietnam bugün de Komünist Partisi tarafından yönetilmektedir. Batı’nın Vietnam Savaşı’nı kaybetmesine rağmen, Güneydoğu Asya’da “domino” teorisi gerçekleşmemiş, Güneydoğu Asya ülkeleri “birer birer” Komünist yönetim altına girmemiştir.
Tam tersine ABD’nin Vietnam’daki yenilgisinden sonra Batı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Soğuk Savaşı kazanmış, (Çin Halk Cumhuriyeti gibi) Vietnam ekonomik kalkınması için serbest piyasa uygulamalarına geçmek zorunda kalmış, önemli ekonomik bir başarı gerçekleştirebilmiş, ekonomisini Dünya ile entegre edebilmekte başarılı olmuştur.
Vietnam Savaşı’nın (Hollywood filmlerinin de sık sık hatırlattığı) “acı” hatıralarına rağmen Hanoi ile Vaşington ilişkilerini son yıllarda sürekli bir şekilde geliştirebilmişler, ABD-Vietnam ilişkileri iyi bir düzeye getirilebilmiştir. Bugün Vietnam’ın (Komünist Parti tarafından yönetilen) Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerinde birçok sorun bulunmakta, ABD Hanoi’ye destek sağlamaktadır.
ABD yetkilileri Kuzey Kore için Vietnam’ı örnek olarak göstermekte, Vaşington’la ilişkilerini düzeltmesi halinde Pyongyang’ın da aynı ekonomik “başarıyı” elde edebileceğine, ekonomisi büyüyen istikrarlı bir ülke haline gelebileceğine işaret edilmektedir. Başkan Trump da Hanoi’ye geldiğinde Vietnam’ın ekonomik “mucizesini” övmüş, Vietnam-ABD ilişkilerinin Kuzey Kore için iyi bir örnek olabileceğini vurgulamıştır.
Geçen hafta Türkiye-ABD ilişkilerinde de önemli gelişmeler izlenmiştir. ABD askerlerinin Doğu Suriye’den Türkiye ile eşgüdümlü ve düzenli bir şekilde çekilmesinin sağlanması ve Ankara’nın Doğu Suriye’deki güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki Ankara-Vaşington diyalogu geçen hafta hızlanmıştır.
Yine geçen hafta Ankara, ABD Başkanı Trump’ın damadı ve Orta Doğu konularındaki danışmanı Jared Kushner’i ağırlamış, Kushner Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kabul edilmiştir.
Kushner Ankara’ya, Orta Doğu ülkelerine yaptığı ziyaret sırasında, Oman ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki temaslarından sonra gelmiş, Ankara’dan sonra Suudi Arabistan, Katar, Mısır ve Kuveyt’e gitmiştir.
ABD basınında Kushner’in bu bölge ziyaretinin Trump Yönetiminin Filistin Sorununu “çözmek” amacıyla hazırladığı ifade edilen bir planla ilgili olduğu bildirilmektedir. Trump Yönetiminin “Asrın Çözümü” adını verdiği bu plan henüz açıklanmamış olup, planın ortaya çıkartılmasının son aşamalarına gelindiği anlaşılmaktadır. Basında planla ilgili bir çok spekülasyon ve iddialar yer almakta, Filistinliler Trump Yönetimi ile planı tartışmaya ve görüşmeye yanaşmamaktadır.
Jared Kushner’in Ankara ziyareti sırasında bu planla ilgili bilgi verdiği ve Ankara’nın desteğini istediği tahmin edilmektedir. Kushner’in heyetinde ABD’nin Orta Doğu Müzakereleri Özel Temsilcisi Jason Greenblatt ve İran Özel Temsilcisi Brain Hook’un da bulunması Kushner’in Ankara temaslarında Orta Doğu konularının ağırlıklı olarak masada bulunduğuna esasen işaret etmektedir.
Kushner’in Ankara temaslarında Ankara ile Vaşington arasında bu yıl gerçekleşecek üst düzey ziyaretlerin de gündemde olduğunu, iki ülke arasında ekonomik ilişkilerin arttırılması ve hedef olarak gösterilen 75 milyar dolarlık ticaret hacmine yaklaşmak için neler yapılabileceğinin ele alındığını da tahmin etmek zor değildir.
Paylaş