Paylaş
Cumhurbaşkanı daha önce yanında büyük heyetler ve işadamları eşliğinde 24 Afrika ülkesini ziyaret etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa bir süre sonra bu kez Afrika kıtasının güneyinde bazı ülkeleri ziyaret edeceğini de açıkladı. Türkiye’nin tüm Afrika kıtasıyla siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerindeki gelişmeler bir süreden beri dikkat çekiyor.
Rakkamlar gerçekten etkileyici bir tabloyu ve Türkiye’nin Afrika kıtasıyla güçlenen ilişkilerini ortaya koyuyor. 2000’lı yılların başında Türkiye’nin (6’sı Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerinde olmak üzere) sadece 12 Afrika ülkesinde Büyükelçiliği varken bugün bu sayı 40’a yükselmiş durumda. Bu Büyükelçiliklerimizin çoğunda ticaret müşavirlikleri de bulunuyor. Ankara’daki Afrika ülkeleri Büyükelçiliklerinin sayısında da aynı şekilde göze çarpan bir artış görüyoruz. Bugün Ankara’da 33 Afrika ülkesinin Büyükelçiliği bulunuyor.
Türkiye-Afrika ülkeri arasındaki artan siyasi ilişkiler büyüyen ekonomik bağlarla da destekleniyor. 2000’lı yıllarla karşılaştırıldığında Türkiye’nin Afrika ile ikili ticaret hacmi üç kat artmış, geçen yıl 20 milyar ABD doları seviyesine ulaşmış. Türkiye’nin Afrika ülkelerine ihracaatı 12 milyar dolara ulaşırken, Afrika’dan ithalatı 7 milyar doları geçmiş.
Afrika ülkelerindeki toplam Türk yatırımlarının 6 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Türk müteahitlerinin Afrika kıtadasındaki faaliyetleri de önemli. Afrika’nın Türk müteahhitlerinin toplam uluslararası iş hacmindeki payı % 20’lerin biraz üzerinde. Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle yaptığı işbirliğinin askeri ve kültürel boyutları da gelişiyor. Türkiye’nin Afrika kıtasına açılım gayretlerinin önemli bir dış yardım boyutu da var.
Geçmişte Afrika şehirlerine uçmak için bir Avrupa şehrinde aktarma yapmak zorunluluğu varken, bugün Türk Hava Yolları Türkiye’yi Afrika’ya doğrudan ve hergeçen gün artan bir uçuş ağıyla bağlıyor. THY İstanbul’dan Afrika’daki 33 ülkeye 52 noktaya uçuyor. THY Afrika kıtasındaki en başarılı uluslararası havayolu şirketleri arasına girmiş durumda.
Ulaşımda ortaya çıkan yeni imkanlar Türkiye ve Afrika arasında turizm alanında ilişkilerde yeni bir açılım sağlamış. Türkiye’ye gelen Afrikalı turist sayısı artıyor. Türkiye-Afrika ilişkilerinde dikkat çeken bir boyut da Türkiye’deki Afrikalılar. Türkiye’de yaşayan Afrikalı sayısının büyüdüğünü İstanbul sokaklarında görmek mümkün. Eğitim alanında gelişen ilişkiler geleceğe dönük bağları oluşturuyor. 2016-2017 akademik yılında Türkiye’de yükseköğretim gören Afrikalı öğrenci sayısı 15 bine yaklaşmış.
Türkiye’nin Afrika kıtası ( ve özellikle Sahra Altı Afrika ) ile ilişkilerini geliştirme gayretleri, Ankara’nın uluslararası ilişkilerinde “ Çok Yönlü Bir Dış Politika “ izleme isteğinin bir parçası. Soğuk Savaşın bitmesinin 90’lı yıllarda Türkiye’yi dış politikada yeni arayışlara ittiği açık. 1964 yılında ABD Başkanı Johnson’un dönemin Başbakanı İnönü’ye yazdığı mektubun ve Türkiye’nin 1974’de karşılaştığı ABD silah ambargosunun Ankara’nın dış ilişkilere yaklaşımında ve dünyaya bakışında köklü değişikliklere neden olduğu biliniyor.
Kıbrıs konusunda ABD ve Batılı müttefiklerinden aradığı desteği bulamamasının Ankara’da doğurduğu düş kırıklığı ile daha sonra 90’lı yıllarda Avrupa Birliği ülkelerinden gördüğümüz (kültürel temelde oluştuğu anlaşılan) ayrımcı ve itici yaklaşımın Türkiye’nin dünyada yeni dostlar, siyasi ve diplomatik ilişkiler arama gayretlerinde önemli bir rolü var.
Bununla birlikte, Türkiye’nin yakın çevresini (Orta Doğu, Balkanlar, Karadeniz ve Kafkasya) de aşarak Afrika, Güney Afrika ve Uzak Doğu ülkeleriyle yeni bağlar arama istedi, büyüyen ve gelişen Türkiye ekonomisinin ortaya çıkarttığı yeni ihtiyaçlarla doğrudan bağlantılıdır. Dış ticarette yeni ihracaat ve ithalat pazarları bulma zorunluluğu, Türk ekonomisinin ithal enerjiye olan bağımlılığı, müteahhitlik ve turizm gibi önemli sektörlerin büyüyen ihtiyaçları Türkiye’yi küresel yeni arayışlara ve işbirliği yapacağı yeni ülkeler arayışına itmiştir.
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik alanda işbirliği yapacağı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar arayışı Afrika’yla sınırlı değildir. Çok yönlü dış politika arayışı Türkiye’yi, Asya ve Güney Amerika ülkelerindeki Büyükelçiliklerinin sayısını da arttırmaya ve bu kıtalarda da siyasi ve ekonomik işbirliği yapabileceği yeni ortaklar bulmaya sevk etmiştir.
2010 Yılında Tayland’ın başkenti Bangkok’ta büyükelçi olarak gittiğimde, Bangkok Büyükelçiliğimiz Tayland’ın yanında Kamboçya, Myanmar ve Laos’a da akredite idi. Yani bu ülkelerde mukim Büyükelçiliğimiz yoktu. Büyükelçi olarak çeşitli sebeplerle Bangkok’tan bu ülkeleri de ziyaret ederek tanıma imkanı bulmuştum. Daha sonra Türkiye Kamboçya’nın Başkenti Punom Pen ve Myanmar’ın başkenti Nepido’da mukim büyükelçilikler açarak bu iki ülkeyle ilişkilerine yeni bir boyut kazandırdı. Türkiye şimdi de Laos’un başkenti Vientiane’da büyükelçilik açmaya hazırlanıyor. Böylece Türkiye büyük bir ekonomik atılım içindeki Güney Doğu Asya ülkeleri ile ilişkilerini yeni bir boyuta taşımış oluyor.
Türkiye’nin dış siyasi ve ekonomik ilişkilerini çeşitlendirme ve genişletme gayretleri (ikili düzeyde) ülkelerle de sınırlı değil. Ankara Avrupa dışındaki bölgesel siyasi ve ekonomik kuruluşlarla da ilgileniyor. İçinde Şanghay İşbirliği Örgütü, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), Afrika Birliği, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Amerikan Devletleri Örgütü’nün bulunduğu uluslararası kuruluşlarla ilgileniyor, “ daimi gözlemci”, “stratejik ortak” gibi statülerle bu kuruluşlarla yakın ilişkiler geliştirmeye gayret gösteriyor, dış siyasi ve ekonomik ilişkilerine çok yönlü bir görünüm kazandırıyor.
Stratejik konumu, önemi ile coğrafyası ve büyüyen ekonomisi esasen Türkiye’ye çok yanlı bir dış politika izleyebilmesi için gerekli alt yapıyı sağlamaktadır.Çok yönlü bir dış politika içinde hiçbir ülke, bölge ve bölgesel kuruluş diğeri için alternatif değildir. Esasen mevcut çok kutuplu uluslararası sistem Türkiye’nin çok yanlı bir dış politika izlemesini kolaylaştırmaktadır. Türkiye’nin çok yanlı bir dış politika izlemesi için mevcut ittifakalarından, kurduğu siyasi, ekonomik bağ ve ilişkilerinden uzaklaşması, vazgeçmesi gerekmemekte, (ülkeler ve uluslararası kuruluşlar bağlamında) mevcut bağlarını devam ettirmemesi ve güçlendirmeye çalışmaması için bir neden bulunmamaktadır.
Paylaş