2018 yılında Türk dış politikası (2)

Bir önceki yazımda Türk dış politikasında 2018’de yaşanan ve girdiğimiz yılda ön plana çıkabilecek önemli gelişmelere bakmaya başlamıştım.

Haberin Devamı

Akdeniz gibi Karadeniz de Türkiye için önem taşımaktadır. Rusya-Ukrayna ilişkilerindeki gelişmeler Türkiye’nin Karadeniz’deki gelişmeleri de dikkatle izlemesini zorunlu kılmıştır. 2018 yılında Rusya-Ukrayna ilişkileri daha da gerginleşmiş, 2018 Azak Denizi üzerinden Moskova ile Kiev arasında yaşanan bir gerginlikle kapanmıştır. 2019 yılında Ukrayna’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacak olması Moskova-Kiev ilişkilerinin daha da gerginleşmesi tehlikesini arttırmaktadır. Karadeniz’de dengelerde meydana gelebilecek her türlü gelişme Ankara’yı doğrudan ilgilendirmektedir.

Karadeniz’de Türkiye’nin iyi ilişkiler devam ettirdiği iki komşu arasındaki gerginlikte olabilecek yeni tırmanmalar Ankara için rahatsızlık vericidir. Ancak, Ankara’dan bakıldığında, Karadeniz’deki sorun Rusya ile Ukrayna arasındaki gelişmeler, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’daki ayrılıkçı savaşı desteklemesi değildir. Avrupa Birliği (AB) ve NATO’nun Rusya ve Ukrayna sorununa artan ölçülerde karışması ihtimali Türkiye için daha da tedirginlik vericidir.

Haberin Devamı

Karadeniz’de bir NATO-Rusya gerginliği, Montrö Anlaşmasının tartışılmaya açılması Ankara’nın istemediği hususlardır. Gürcistan ve Ukrayna sorunları Karadeniz’deki dengeleri zorlayıcı yönde gelişme özellikleri taşımaktadır. Bugün Karadeniz’e kıyıdaş olan ülkelerden Bulgaristan ve Romanya da hem NATO hem de AB üyesidir. NATO’nun Karadeniz’de daimi bir deniz gücü oluşturmak istemesi Karadeniz’de yeni ve ciddi sorunlara yol açabilecek gelişmeleri başlatabilecektir. Son Azak krizi sırasında NATO ve AB’nin Ukrayna-Rusya krizine doğrudan karışma yönündeki (Ukrayna’dan gelen) çağrılara olumlu yaklaşmamaları dikkat çekici ve Ankara için oldukça rahatlatıcıdır. 

Ankara’nın 2019 yılında Suriye’deki gelişmeler kadar Irak’la da ilgilenmesi gerekecektir. Başkan Trump’ın Noel vesilesiyle Irak’taki ABD askerlerine yaptığı ziyaretin Irak’ta yeni tartışmalara neden olduğu izlenmiştir. Trump’ın Irak’a yaptığı kısa ziyaret sırasında Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi ile (yüzyüze) görüşmemesi dikkatleri çekmiş, çeşitli yorumlara neden olmuştur. Irak, ABD ile İran arasında bölgedeki rekabetin en yoğun olduğu düşünülen ülkedir. Başkan Trump,  Suriye’den çekilme kararının hemen arkasından gelen Irak (Irak’taki Amerikan askerlerini)  ziyareti sırasında, ABD’nin Irak’tan çekilmeyeceğini açıklamıştır.

Haberin Devamı

Türkiye açısından önemli bir ekonomik ortak olan Irak, PKK ile mücadele açısından da büyük önem taşımaktadır. 2019’da Ankara’ya yapılacak ilk üst düzey resmi ziyaretlerden birinin Irak’tan gelecek olması ilgi çekicidir. Irak Cumhurbaşkanı Bahram Salih yeni yılın ilk haftasında Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirecektir. Ankara’ya 2018’in Cumhurbaşkanı düzeyinde son ziyaretinin İran’dan yapılmış olması çerçevesinde bu ziyaretin de ilgi çekmesi beklenmektedir.

Irak 1970’lerden bu yana Türkiye için önemli bir ekonomik ortak durumuna gelmiştir. Irak, uzun bir dönemden beri, Türkiye’nin dış ticaretinde ilk beş ülke arasına girmektedir. 2018 yılında da durum böyledir. 2018 yılı yaz aylarında Türkiye’nin Irak içinde Kandil’in kuzey bölgelerinde (Hakurk’ta) düzenlediği kara operasyonu, Aralık ayında Sincar ve Karacak Dağı’na düzenlenen yoğun hava operasyonu Türkiye’nin Irak’ta PKK ile mücadeledeki kararlılığını açıkça ortaya koymaktadır.

Haberin Devamı

Irak’ta 2018 yılı içinde yapılan seçimler sonucu yeni bir Başbakan bulunmaktadır. Başbakan Abdulmehdi hem İran’a hem de ABD’ye yakın olarak bilinmektedir.  2019 yılı içinde Türkiye, Irak’ta merkezi yönetimle ilişkilerini geliştirmek yanında, Kürt Özerk Yönetimi’yle ilişkilerinde de düzenlemelere gitmek durumundadır. Ankara-Erbil ilişkilerinde, Barzani’nin bağımsızlık referandumunda ısrarından bu yana, süren soğukluk hala devam etmektedir. Ankara-Bağdat kadar Ankara-Erbil ilişkilerinin de yeni bir temel üzerinde yapılanması önem taşımaktadır.           

İran’la ilişkiler Ankara için 2018’de önemini arttırarak sürdüren diğer bir konu olmuştur. Vaşington-Tahran ilişkilerindeki hızlı bozulmanın Ankara tarafından 2019 içinde de yakından takip edilmesi gerekecektir. Başkan Trump seçim kampanyası sırasında başlattığı İran karşıtı söylemlerini 2018 yılında, iktidara geldikten 1,5 yıl kadar sonra uygulamaya geçirmiş, ABD’yi İran Nükleer Anlaşması’ndan çekmiş, ABD İran’a yeniden geniş bir yaptırımlar rejimi uygulamaya başlamıştır. Türkiye’nin Vaşington tarafından bu yaptırımlar rejiminden muaf tutulan az sayıdaki ülke içinde tutulması her ne kadar şimdilik Ankara’yı bir ölçüde rahatlattı ise de, İran’ı izole etmek  (hatta mevcut rejimi değiştirmek) için başlatıldığı anlaşılan politikaların yakından izlenmesi gereği devam etmektedir.

Haberin Devamı

ABD, 2020 Başkanlık seçim kampanyası içine şimdiden girmektedir. 2018’de Başkan Trump’ın İran ve Filistin karşıtı politikalarının gideren İsrail Başbakanı Netanyahu’nun paralelinde ve etkisinde oluştuğunu gösteren işaretler artmıştır. 2018’de Vaşington’dan İsrail-Filistin ilişkilerinde Filistin karşıtı sayılan bir dizi karar gelmiştir. Başkan Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner tarafından,  Başbakan Netanyahu’nun görüşleri doğrultusunda hazırlandığı belirtilen, yeni barış planı 2018 yılında açıklanmamıştır. Vaşington’dan gelen işaretler bu Filistin planının yakın bir gelecekte açıklanabileceğini göstermektedir.

Başkan Trump’ın Filistinlilerin kabul etmeyeceği şimdiden açık olduğu görülen bu planın aralarında Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Ürdün gibi (Vaşington’a yakın)  Arap ülkeleri tarafından tam olarak desteklenmesi ve Filistinlilere kabul ettirilmesi beklentisi içinde olduğu; bu durumun Orta Doğu’da ciddi sıkıntılara yol açabileceği ifade edilmektedir. ABD’nin uluslararası toplumun beklentilerinden uzak gerçek iki devletli çözümden uzaklaşması ve Filistinlilere bir “çözüm” empoze etme gayretleri içine girmesi, sadece Orta Doğu’da değil tüm İslam Dünya’sı içinde ciddi sıkıntılara yol açma tehlikesini taşımaktadır.

Haberin Devamı

2018 içinde Türk ve Dünya kamuoyunun en fazla dikkatini çeken olay şüphesiz Kaşıkçı cinayeti olmuştur. Kaşıkcı olayının Suudi Arabistan’ın Türkiye ile ilişkilerini ilgilendiren bir yanı bulunduğu gibi, Suudi Arabistan’ın uluslararası toplum, başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri ve her şeyden önce Suudi Arabistan’ın uluslararası imajını ilgilendiren yönleri de bulunmaktadır.

Kaşıkçı cinayetinin her yönüyle Suudi Arabistan’ı çok olumsuz şekilde etkilediği açıktır. Riyad açısından ABD ile ilişkiler büyük bir önem taşımaktadır. Başkan Trump’ın Suudi yönetimine çok yakın tutumuna rağmen, Vaşington’da esmekte olan Suudi Arabistan aleyhtarı rüzgarların Riyad’ı büyük ölçüde tedirgin ettiği izlenmektedir.

ABD Kongresi’nde Senato kanadında kabul edilen Yemen ve Kaşıkçı cinayeti ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Salman’ı doğrudan ilişkilendiren karar tasarılarının akıbeti ve kanunlaşıp kanunlaşmayacağı henüz belli değildir. Bununla birlikte Temsilciler Meclisi kanadının Demokrat Partinin yönetimine geçmesinden sonra, Kongre’deki Suudi Arabistan karşıtı tutumun daha da kuvvetlenmesi beklentisi bulunmaktadır.

Kaşıkçı cinayeti Suudi Arabistan’ın dış ilişkilerine ve Suudi imajına yaptığı çok olumsuz etkiler dışında, yabancı bir ülkede diplomatik misyon binalarında işlenmesi sebebiyle, diplomatik bağışıklıkların çok açık bir şekilde kötüye kullanılması olarak da iz bırakıcı bir olaydır. Diplomatik bağışıklık ve ayrıcalıklar uluslararası ilişkilerin sağlıklı bir şekilde işlemesi için önem taşımaktadır. Diplomatik bağışıklıkların bu şekilde kötüye kullanılması önümüzdeki dönemde yeni tartışmaların açılmasını tetikleyebilecektir.

Kaşıkçı cinayeti ile ilgili birçok soru henüz yanıt bulmuş değildir. Suudi Arabistan’ın cinayete açıklık getirmek için Türkiye ile tam bir işbirliği yapmadığı da ortadadır. Bu durumda cinayetin karanlık kalan yanlarının aydınlatılması ve gerçek sorumlularının ortaya çıkartılması için uluslararası bir soruşturma açılıp açılmayacağı da henüz açıklık kazanmamıştır. Basında yer alan son bilgiler bu konuda Türkiye’nin “bazı ülkelerle” birlikte çalıştığı yönündedir. Birleşmiş Milletler çerçevesinde uluslararası bir soruşturma açılmasının Riyad üzerindeki baskıyı arttırarak devam ettireceğine şüphe bulunmamaktadır.

Uluslararası basın Suudi Arabistan’daki son kabine ve üst düzey yönetici değişikliklerini Kaşıkçı cinayeti ile ilişkilendirmiş ve Riyad’ın Kaşıkçı cinayetinin etkilerinden kurtulma çabası olarak nitelendirmiştir. Bununla birlikte Suudi Kraliyet ailesinin bazı üst düzey yöneticilerde yaptığı değişikliklerin esasta Veliaht Prens Salman’ı güçlendirdiği de konuşulan bir husustur.

Kaşıkçı cinayetinin 2019 yılında da Türkiye’nin gündeminde kalmaya devam edeceği, Türk ve uluslararası toplumun ilgisini çekmeye devam edeceği görülmektedir. Kaşıkçı cinayetinin bir etkisi de uluslararası toplumun dikkatlerinin Yemen Savaşı üzerine toplanması olmuştur. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen Savaşı’ndaki rolleri giderek daha fazla ışık altına girmektedir. Yemen savaşını siyasi bir çözümle bitirme ve Yemen halkının çektiği acıları hafifletme çabaları 2018 son aylarında ivme kazanmış ve bu yönde bazı gelişmeler de sağlanmıştır.                            

Kaşıkçı cinayeti olayından sonra 2019 yılında Ankara’nın Suudi Arabistan ile ilişkilerinde meydana gelebilecek gelişmeler de Türk dış politikası açısından ilgiyle izlenecektir. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanının, Riyad’daki son Hükümet revizyonunda değişmesi, Ankara-Riyad temaslarını rahatlatıcı bir gelişme olabilecektir. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri bölge dengeleri açısından önemlidir. Riyad’ın bir süreden beri Türkiye’ye karşı izlediği yanlış politikalardan sonra, şimdi ilişkilerin yoluna sokulması için ilk adımın Suudi Arabistan’dan gelmesi önem taşımaktadır.

2018 Türkiye-Avrupa Birliği ülkeleri ilişkileri açısından da bir düzelme yılı olma özelliği göstermiştir. Daha önceki iki yıl içinde yaşanan ciddi krizlerden sonra Türkiye’nin başta Almanya olmak üzere AB üyesi ülkelerle ilişkilerinde geçen yıl ortaya çıkan olumlu yöndeki gelişmelerin 2019’da da devam etmesi önem taşımaktadır. 2018 yılı içinde Almanya ile üst düzey diyalog yeniden başlamıştır. Türkiye-AB ilişkileri ise “donmuş” bir durumda, buzdolabındadır. AB tarafının Türkiye ile ilişkilere canlılık verecek adımları bir türlü atamadığı izlenmektedir. Örneğin Gümrük Birliğinin yenilenmesi ve genişletilmesi müzakerelerinin başlaması ve biran önce tamamlanması Türkiye-AB ilişkilerine önemli bir ivme kazandırabilecektir.     

Türkiye, 2018 yılında çok yönlü bir dış politika izleme yönünde adımlarına devam etmiştir. Türkiye’nin Afrika, Asya ve Güney Amerika ülkelerine açılımı devam etmektedir. 2018 yılında içinde Laos ve Paraguay’ın bulunduğu ülkelerde Büyükelçilikler açılmış, birçok Afrika, Asya ve Güney Amerika ülkeleriyle diplomatik ilişkiler yeni bir düzeye taşınmıştır. Yeni birçok ülkeyle siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin arttırılması amacıyla üst düzey ziyaretlere önem verildiği izlenmektedir.

2019 yılında Ankara’ya ilk resmi ziyaretin Pakistan Başbakanı İmran Han tarafından gerçekleştirilecek olması önemlidir. Pakistan Türkiye’ye yakın dostluğunu her vesileyle göstermiş bir ülkedir. 2019 yılında Türkiye’nin eski dostlukların güçlendirilmesi ve yeni dostlar, siyasi ve ekonomik ortaklar aranmaya devam etmesi gerektiği açıktır.

                  

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları