Paylaş
Gecen aksam Ingiliz bacanagim Nevil aradi. Selam sabah ve hal hatirdan sonra Mayk'i gorup gormedigini sordum.
‘‘Mayk'i gectigimiz kis maalesef kaybettik’’ dedi.
Nasil uzuldum bilemezsiniz, adeta canim yandi. Maykil Rabsin, eski bir Ingiliz boksoruydu. Soho civarindaki boksorler pabinda tanismistik. Birbirimizi cok sevdik. Londra'ya her gidisimde bulustuk. Birbirimize kartlar attik.
Bacanak Nevil, benim bir pab duskunu oldugumu bildigi icin Londra'ya her gittigimde beni pab turuna cikarir. Pab Ingilizler'in meyhanesidir. Bir cesit bar yani... Londra bir pab cennetidir. Oturula oturula insan kiclarinin oydugu tahta kanapeli dortyuz yillik pablar bile vardir. Cogu mesleklerin ve milletlerin de pablari ayridir. Irlandalilar pabi, Avusturyalilar pabi, polislerin, isadamlarinin, boksorlerin, gazetecilerin hatta karikaturculerin bile ayri pablari vardir.
Boksorler pabi kirik burunlu adamlarla doluydu. Duvarlarda Cim Corbet, Marsel Serdan, Co Luis, Raki Marsiyano gibi eski sampiyonlarin resimleri asiliydi. Cogu pab halki bagira cagira birbirlerine eski maclarini anlatiyorlardi. Barda yaninda oturdugum adam ezik burnu, icerlek gozleri, genis omuzlari, muhtesem bir bira gobeginin altindaki siska bacaklariyla tam bir boksor eskisiydi. Adam yuzume bakti sonra,
‘‘Sen bir amatorsun’’ dedi.
‘‘Nereden anladin?’’
‘‘Profesyonel olsan bu ince kemikli sirca gibi cenenle su anda hayatta olmazdin.’’
‘‘Peki ama boks yaptigimi nereden bildin?’’
‘‘Adamin gozunun icine bakiyorsun ve viskiyi bile eskiv yapar gibi iciyorsun.’’ deyip keyifli bir kahkaha patlatti. Ben de ona paynd bira ismarladim ve muhabbet basladi.
‘‘Ben 1960'larin en unlu boksorlerinden biriydim. Belki de Ingiltere'nin en sevilen boksoruydum. Sampiyonlarin maclarinda bile salon tam dolmazken, benim maclarimi millet ayakta izlerdi. Sokaga cikinca imza vermekten yuz metrelik yolu bir saatte zor alirdim. Bircok unlu boksorden fazla para kazanirdim. Ingiltere'de boksorler Amerikalilar gibi milyonlar kazanamaz. Bizde oyle milyon dolarlik televizyon ve reklam gelirleri yoktur. Gelirin cogu, seyircidendir. Boksa da halkin fakir ve Irlandali kesimi merak sarar. Yani bilet fiyatlarini ucuz tutmak zorundadirlar. Buna ragmen yine de iyi para kazanirdim. Unlu boksorler yilda 3-4 mac zor bulurken, organizetorler bana her ay mac yaptirirlardi. Cunku salonu doldururdum. Ama ne yazik ki kazandigimdan fazlasini yerdim. Kadinlara ve iyi giyinmeye bayilirdim. Bak, sirtimdaki su ceket bile Borbori'dendir.’’ deyip gogus cebi altindaki markayi gosterdi. Ceket gercekten Borbori'dendi, ama kol yenleri tirfillenmis, yirtik cep agizlari tamir gormus, dirsek kisimlari da eridigi icin icindeki astari gorunen tarihi bir ceketti. Ben Mayk'a bir paynd daha ismarladim. Mayk,
‘‘Olmaz, raunt sirasi bende’’ deyip elini cebine atti. Biraz karistirdiktan sonra,
‘‘Haydi seni kirmayayim. Hey Morfi, bu centilmenden bana bir paynd daha doldur’’ dedi.
‘‘Bana unutamadigin maclarindan birini anlat Mayk.’’
‘‘Ohhoo, benim butun maclarim unutulmaz maclardir. Ama O'Kannir'la yaptigim macin ikinci raundundan sonrasini hatirlayamadigim icin maci sana Morfi anlatsin. O macta Morfi, kosemde bana suvanyorluk yapiyordu.’’
Morfi,
‘‘O mac Mayk'i yildiz yapan bir dovustu. Seyirci cildirmis gibi 'Mayk Mayk' diye bagiriyordu.’’ diye soze karisti. Ingilizcem pek parlak degildir. Soylenenleri arada bir anlamadigim olur. Ama barmen Morfi'nin dediklerinin en az yarisini anlamiyordum. Bacanak Nevil'e,
‘‘Bu herif nece konusuyor?’’ diye sordum. Kokney'ce konusuyormus. Yani Londrali bitirimlerin argo sivesiyle... Nevil de bana Morfi'nin anlattiklarini Ingilizce'den Ingilizce'ye cevirdi.
‘‘O'Kannir Irlanda sampiyonuydu. Iki eliyle de cok sert vuran bir herifti. Ustelik bizim Mayk'tan bir kafa uzundu. Daha macin basinda bir sol krose ile Mayk'i yere yatirdi. Ama Mayk hemen kalkti ve herife sagli sollu giristi. Irlandali o kose senin bu kose benim saklambac oynamaya basladi. Fakat adam sert vuruyor dedim ya, Mayk benim bulundugum kosede onu doverken O'Kannir bir sag aparkatla Mayk'i yine yatirdi. Tabii Mayk hemen kalkip tekrar herife saldirdi. Ikinci raundu Mayk aldi. Ama sag gozu tamamen kapanmisti ve sol gozunun de ancak bir kismi goruyordu. Ucuncu raundda Mayk savunmayi filan birakip gardini indirdi. Irlandali vuruyor, Mayk vuruyordu. Ikisi de eskivi ve dans etmeyi filan birakmis, ringin ortasina dikilip birbirlerini gebertiyorlardi. Seyirci keyiften cilgina donmustu.’’
Barmen Morfi, hem bir spiker gibi maci anlatiyor hem de anlattiklarini pandomim olarak tarif ediyordu. Havaya kroseler, aparkatlar savuruyor, arada bir eskiv yapmayi da ihmal etmiyordu. Bu arada maci kesmeden musterilerinin ickilerini de dolduruyordu. Ucuncu duble viskiden sonra ben de havaya girmistim.
‘‘Eee, macin sonu ne oldu?’’
‘‘Tabii, Mayk nakavt oldu.’’
Fena halde dus kirikligina ugramistim.
‘‘Ama bosver, seyirci herifi degil, zor bela ayilttigimiz Mayk'i alkisliyordu.’’
‘‘Evet o mactan sonra mac teklifleri artmisti. Hele unlu Amerikali zenci Tomi Cansin'la Livirpul'da yaptigim mactan sonra fiyatim ikiye katlandi.’’
‘‘Demek herifi yendin.’’
‘‘Yok yahu, o dev gibi Arap nasil yenilir? Zaten herif bir yil sonra yari agirda dunya sampiyonu oldu. Ona tam 6 raunt dayanmistim. Ustelik 5. raundda cenesine vurdugum bir kontrayla Arap'i kicustu oturtmustum. Ama o mactan aldigim paranin yarisini da dis protezlerine harcamistim. Dislerimin bir kismi dokulmustu. Bosver. (Nevir maynd yani...)’’
‘‘Eee, sonra ne oldu?’’
‘‘Altin Cocuk Tim'le yaptigim maca kadar halkin kahramani olarak yillarca ringe ciktim. Bir film yildizi kadar unlendim. Dunyanin da parasini kazandim.’’
‘‘O macta ne oldu?’’
‘‘Timoti Seymir 60 Olimpiyatlari'nda madalya kazanmis, gelecegin dunya sampiyonu gozuyle bakilan milletin gozbebegi bir boksordu. Ustelik altin gibi sari dalgali saclariyla cok da yakisikli bir gencti. Londra'nin en unlu salonu Kristal Palas bizi gormeye gelen binlerce kisiyle hinca hinc dolmustu. Delikanli gercekten benden cok daha iyi bir boksordu. Tim, beni dovdukce seyirci sevinc naralari atiyordu. Ama dorduncu raundda hayatimin hatasini yaptim.’’
‘‘Ne yaptin?’’
‘‘Birden sinirlendim. Herif bir taraftan beni dovuyor, bir taraftan da seyirciye komik isaretler yapiyordu. Yani benimle dalgasini geciyordu. Zafer sarhoslugu icinde iyice gevsemisti. Erken gelen basarilar hiyari simartmisti. Yedigim sagli sollu kombine birkac yumruktan sonra ellerimi indirip duser gibi yaptim. Hemen ustume atladi. Bir sayd-step yapip once midesine sonra da hafif faullu bir kroseyle kulaginin ustune vurdum. Sonra da bir sol direkt ve sag aparkatla Altin Cocugu yere uzattim.’’
‘‘Seyirci keyiften mahvolmustur, zevkten olmustur!..’’
‘‘Hayir, Altin Cocuk kalkmaya calisti, kalkamayinca koca Kristal Palas'i bir olum sessizligi kapladi. Hatta birkac yuh sesi bile duyuldu.’’
‘‘Niye yahu?’’
Mayk bicimi bozulmus, ama yine de sevimli kalabilmis agziyla gulumsedi.
‘‘Sigarandan alabilir miyim?’’ diye sordu. Paketi uzatip sigarasini yaktim.
‘‘Bu benim kazandigim ilk ciddi macti. O mactan sonra fiyatim dustu. Birkac mac sonra da hicbir organizator bana is vermedi. Boylece boks hayatim bitti.’’
Mayk'in anlattiklarindan ve besinci duble viskiden sonra kafam iyice karismisti.
‘‘Anlayamadim, kazandin ya iste!..’’
‘‘Hatam kazanmakti. Cunku benim seyircilerim hep kaybedenler takimindandi. Kazananlara hayranlik duyuyorlardi. Ama kaybedenleri kendilerinden sayip seviyorlardi. Hele benim gibi canini disine takarak dovusup kaybedenleri aileden sayiyorlardi. Yani benim isim kaybetmekti. Sizde de oyle degil midir?’’
Bu soru uzerine hic ilgisi olmadigi halde Londra'nin bir boksor pabinda aklima Ajda Pekkan'la Muslum Gurses dustu. Muslum'un ameliyatla burnunu kaldirttigini, ipek kadifeden pantolonlar giydigini dusledim. Fena halde canim sikildi. Ama Ajda'ya da hayrandim. Mayk sigarasindan bir of cekti ve disariya hic duman koyvermedi.
‘‘Uzun yillar sonra Altin Cocugu doverek onlara, yani kaybedenlere ihanet ettigimi farkettim. Sinif degistirmistim ve onlari yalniz birakmistim. Herkes fazla itiraz etmeden payina dusen dayagi yemeli.’’
Mayk'in felsefesine bayilmistim ama yine de kisiligime aykiriydi.
‘‘Altin Cocuk kalkmak icin yerde debelenirken neler hissetmistin?’’
‘‘Mutluluk!..’’
‘‘Onlar zaten alacakli dogmustur. Seyircinin mutluluguna bosverip kendi mutlulugumuza da arada bir aparkat vurmakta fayda vardir!..’’ dedim.
Tabii benim Turkce dusunup kafamda Ingilizce'ye tercume ettigim bu cumleden topragi bol olasica Mayk hicbir sey anlamamisti. Insallah sizler anlamissinizdir.
Paylaş