Paylaş
Bu muhalefet yine kudurdu.
Kılıçdaroğlu bir yandan Bahçeli bir yandan milleti fiştikleyip duruyorlar. Amaç, on iki yıl içinde, bin bir fedakârlık ile kurulan bu huzur düzenini bozmak, yerine kaos getirmek.
Bu arada “Kaos” sözcüğüne Google’dan baktım, çok kötü bir şey. Allah kimsenin başına “Kaos gibi dert” vermesin. Hani kişinin mabadında fistül çıktığında, şeyi nasıl acıyla tutuşursa bu ”Kaos” başa geldiğinde beteri yaşanıyor.
Kaos’u 77 milyona çıkan nüfusumuzdan bir örnekle izah edeyim. Kaos, aynı anda 77 milyon insanın mabadında fistül çıkması gibi bir şey oluyor.
Kaos’un merhemi de yok ki sürelim geçsin.
Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye, Demirtaş’a sormak isterim. Başımızdaki dünya lideri gitsin de başımıza Kaos mu gelsin? İnsanlar sokaklarda Kaoslu Kaoslu yürüyüp, birbirlerine atarlansınlar mı?
Çarşı karışsın, esnaf birbirine düşsün, sonunda Yunanistan’daki gibi kravatsızın birini bulup başbakan mı yapalım?
Geçen gün kendini muhalif sanan salağın biri demeç vermiş. Bu hükümet vatandaşı dinlemeyip, kafasına göre iş yapıyormuş. Yalancının kızı “Bu tarz benim” yarışmasından elensin mi?
İşte İçişleri Bakanımız Efgan Ala’nın açıklaması. Geçtiğimiz yıl 250 bin kişi için dinleme kararı alınmış, onlar dinlenirken yaklaşık beş milyon insan da teknik açıdan kayda girmiş.
Bir yılda beş milyon insan konuşuyor, hükümetin adamları teker teker dinliyor.
Bunu ben kafadan sallamıyorum. Erzurum’u âlâsı, balaların balası Efgan Ala söylüyor.
Sorarım şimdi akl-ı perişan muhaliflere. Bu güne kadar hangi hükümet vatandaşını böyle can kulağıyla dinlemiş?
Vatandaş cepten konuşuyor. Teee Dudullu’daki Hamide Teyze’nin evlenen komşu kızına çeyrek mi taktı yarım altın mı taktı, hükümetin haberi oluyor. Ekonominin nabzını tutmak budur.
***
İki yıl önce Etiyopya’daki Afrika Demokrasileri Üzerinde Tarzan’ın Etkileri ve Ekonomik Bilişimler konulu platforma izleyici olarak katılmıştım. Herkes Türkiye’yi, Türkiye’nin demokratik ve dünyaya ayar veren liderini merak ediyordu.
Benim de Saray’a yakın olduğumu duymuşlar, herkes peşimde dolaşıyordu. CIA bile peşime adam takmıştı. Obama’yı cepten arayıp “Adamlarını çek” dedim.
“Ne öğrenmek istiyorsan bana delikanlı gibi sor. Büyükelçin gelsin, anlatayım” diye payladım onu. Obama özür diledi, adamlarını çekti.
İşte o platformda yaptığım konuşmadan sonra, dünyanın ne kadar önde gelen ekonomisti varsa yanıma koştular. Herkesin elinde bir akıllı telefon, benimle selfi çektirme yarışına girmişler.
Aralarında öyle çekiştiler ki Adam Smith adındaki ünlü bir iktisatçı ezilip, ambulansla hastaneye kaldırıldı.
O fasıl bittikten sonra liderimizin bu ekonomik mucizeyi nasıl yarattığını sordular. O kadar çok soru geldi ki kürsüye yeniden çıkmak zorunda kaldım ve başarımızın sırrını açıkladım:
“En az üç çocuk politikası!”
“Siz de bizim gibi çok çocuk yaparsanız Allah rızıklarını verecektir, ülkeleriniz o rızıkların rüzgârıyla kalkınacaktır” dedim.
Gerisini hatırlamıyorum. Çünkü alkışların şiddetinden kürsüde bayılmışım. Hastanede gözlerimi açtığımda büyük ekonomist Yiğit Bulut başucumdaydı, ağlıyordu.
Paylaş