Paylaş
Argüden: Toplam Kalite'de işçi-işveren kavgası olmaz
Kalite Derneği
Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, toplam kalitede kavgaya yer olmadığını, şirketlerde yaşanan işçi-işveren sorunlarının, tarafların biraraya gelerek çözümlemesi gerektiğini söyledi. Dr. Argüden, ‘‘Toplam Kalite Yönetimi'nde patron, işçi, tedarikçi bir sac ayağı gibi. Bütün ayaklara ihtiyaç var’’ dedi.
Ekonomik kriz nedeniyle son günlerde özellikle Kordsa gibi Ulusal Kalite Ödüllü şirketlerde yaşanan işçi-işveren gerginlikleri, ‘‘Toplam Kalite Yönetimi, kriz dönemlerinde tam işlemiyor mu?’’ sorusunu gündeme getirdi. Çünkü Toplam Kalite Yönetimi'nin temelinde; işçi, işveren, tedarikçi ve müşterinin her türlü soruna verilere dayanarak, ‘‘birlikte çözüm üretmek’’ yatıyor.
Kalite Derneği (KalDer) Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, ‘‘Toplam Kalite Yönetimi’’nin kamu-özel sektör ayrımı yapılmadan her şirketin ve kurumun, her dönemde uygulaması gerektiğinin en ısrarlı savunucularından. Argüden, toplam kalitede kavgaya yer olmadığını, sorunların, tarafların biraraya gelerek çözümlemesi gerektiğine işaret ediyor. Argüden ile ‘‘Toplam Kalite Yönetimi’’ ve krizi konuştuk.
Kriz, Toplam Kalite Yönetimi uygulayan şirketlere nasıl yansıyor?
- Toplam kalite, uzun vadeli bir yaşam stili. Bu yaşam stili, gerek fırsatların, gerek tehditlerin, o fırsatı ve tehditi karşılayan tüm kesimlerce, karşılıklı anlayış ve birlikte çözüm üreterek aşılmasını gerektiriyor. Yani fırsatları değerlendirmeyi, tehditleri aşmayı gerektiren bir anlayış yapısı. Toplam kalite, krizleri ortadan kaldırır diye bir şey yok. Kriz varsa, gereken tedbirlerin de alınması lazım. Toplam kalitede sadece bir kesimden fedakarlık istenemez.
Bu sistemi uygulayan şirketler krizi nasıl aşılabilir?
- Toplam kaliteyi uygulayanlar krizde tam şu sonuca ulaşır diyemeyiz. Toplam kalite yönetimi uygulayanlar krizde çözümleri bulabilmek için işçisiyle, tedarikçisiyle, patronuyla, müşterisiyle çok daha iletişim içinde olur. Böylece, bu sorundan nereler zarar görür, nasıl zarar görür, bunları en aza indirmek için ne gibi anlaşmalar, ne gibi fedakarlıklar yapmak lazım, bu nasıl paylaşılabilinir bu noktalar belirlenir.
Kalite ödüllü şirketlerin işçi çıkarmaları konusunda ne diyorsunuz?
- Bu tip dönemlerde maalesef bazı zor kararların alınması gerekebiliyor. Ancak işten çıkarmak yerine, herkesin az çalışması toplam kaliteye uygundur, diğeri uygun değildir demek doğru değil. Toplam kalite, oraya verilecek olan çözümün hangi süreçle ortaya çıkarılacağını gösterir.
Toplam kalite çerçevesinde bu süreçte neler yapılabilir?
- Örneğin emekliliği gelmiş olanların ayrılması sözkonusu olabilir. Belki paylaşmak adına herkesin daha az çalışması olabilir. Ama bunların hepsi karşılıklı anlayışla, aynı masa etrafında oturarak bulunabilecek çözümler. Önemli olan bu acıyı paylaşacak olan herkesin, çözümün üretilmesine katkıda bulunmasıdır.
Toplam kalite, krizde ne gibi avantajları getiriyor?
En büyük avantajı konuşarak çözüme ulaşılması. Toplam kaliteyle yönetilen şirketlerde şeffaflık olduğu için, durumun sıkışıklığı herkesle paylaşılıyor. Diğer yönetimlerde paylaşım olmadığı için güvensizlik daha fazla oluyor. Bilgi ve performans kriterleriniz sürekli paylaşılıyorsa, maaş indirmeye karar verirken ‘Ya bu işi kapatacağız ya da yarım maaşla idare edeceğiz, başka çözümümüz yok, işte her şey ortada’ dediğiniz zaman herhalde bir anlaşmaya varma ihtimaliniz daha kolay. Toplam kalite deyince veriye dayalı, şeffaf, paylaşımcı, çözüm üretme tekniklerinden bahsediyoruz. Bugüne kadar uygulamayıp da bugün toplam kaliteye geçelim krizi atlatalım olmaz. Her dönemde ve gerçek anlamda uygulayanlar, kriz döneminde de daha avantajlı olmanın altyapısını oluşturacaklar. Krizden daha az zararla, hatta avantajlı bile çıkabilirler.
Ê Toplam kalite yönetimi uygulayan ve uygulamayan şirketler arasında kriz döneminde ne gibi farklar görebiliriz?
- Mesela Beksa çok ciddi bir krizdeyken toplam kaliteye başladı ve performansı çok iyileşti. Kavgada herkes bir yumruk yer, sonuçta bu işten kimse kazançlı çıkmaz. Anlaşarak sorunları çözdüğünüz zaman her şey daha uyumlu oluyor. Anlaşarak çözümlemenin yolu da paylaşımcı olmaktan, verilere dayanmaktan ve şeffaf olmaktan geçiyor. Toplam kalitede sen ben kavgası yok, müşteri edinme kavgası var. Dolayısıyla patron, işçi, tedarikçi bir sac ayağı gibi. Bütün ayaklara ihtiyaç var, toplam kalite bunu söylüyor.
Krize Tofaş örneği
Peki şirketler toplam kaliteye krizde de sadık kalabiliyorlar mı?
- 94 krizi sırasında Tofaş'ta sendikayla anlaşarak, 'Şu anda üretim yapamıyoruz, adam çıkartmak zorundayız. Ama piyasa yeniden canlandığında dışarıdan alacağımız ilk kişiler, çıkarılanlar olacak. Dolayısıyla tamamen işlerini kaybetmeyecekler' denildi. Bu noktaya gelmeden, önce ücretli izinler, sonra ücretsiz izinler kullandırıldı ve bu tip tedbirlere gelindi. Bunlara belli bir anlayışla gelindi ve olay falan çıkmadı o zaman. Ama belli bir anlayışla oldu. Piyasa iyileşir iyileşmez sözlerini tuttular, önce işten çıkarılanlar geri alındı.
Bazı şirketler toplam kaliteye bir moda olarak bakıyor.
Toplam kaliteyi bir moda ya da belge almak için uygulamak önemli değil. Gerçek anlamda inanarak, yaşam felsefesi haline getirerek uygulamak önemli. Toplam kalite dostlar alışverişte görsün diye uygulanmamalı. Moda olsun diye uygulamaya kalkanlar başarılı olamaz.
Argüden'den kalite fıkrası
Yılmaz Argüden, toplam kalite yönetimini uygulayan ve uygulamayan şirketler arasındaki farkı, şu fıkrayla özetledi:
‘‘Bir Japon ve bir Amerikalı çölde bir aslanla karşılaşmış. Ellerinde kurşun da kalmamış. Japon hemen çantasından spor ayakkabılarını çıkarıp giymeye çalışırken, Amerikalı sormuş:
- Aslandan hızlı koşacağını mı sanıyorsun?
Japon 'Hayır' demiş. Senden hızlı koşsam yeterli.’’
YILMAZ ARGÜDEN
Kalite Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu. Nato bursuyla ABD'ye gitti, doktorasını The Rand Graduate Institute'dan aldı. Çalışma hayatına 1978'de Koç Holding Araştırma ve Geliştirme Merkezi'nde başladı. 1980-85 arasında The Rant Corp.'ta stratejik analizler uzmanı, 1985-1988 arasında Dünya Bankası krediler bölümünde kısım amiri olarak çalıştı. 1988'de Adnan Kahveci'nin davetiyle Türkiye'ye döndü. İki yıl Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi'nde Özelleştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1991'de ilk Mesut Yılmaz Hükümeti döneminde ekonomi konusunda Başbakan Başdanışmanlığı görevini üstlendi. 1997'de Erdemir Yönetim Kurulu Başkanlığı'na seçildi. Halen ARGE'nin Yönetim Kurulu Başkanı, Türk-Kanada İş Konseyi Başkanı, Türk-Amerikan İş Konseyi Başkan Yardımcısı.
Paylaş