Nurten Erk Tosuner

Kadınların altın günleri artık ’bireysel emeklilik günü’ olacak

8 Ocak 2007
BİREYSEL emeklilik şirketleri 1 milyon civarındaki katılımcı sayısını artırmak için yeni uygulamalara yönelirken, Anadolu Hayat Emeklilik kadınların ’altın günlerine’ el attı. Anadolu Hayat Genel Müdürü Mete, bu altın günlerine giden uzmanlar kanalıyla ev kadınlarına yönelik poliçeyi tanıttıklarını belirtirken, bu sayede sisteme 51 bin üye kattıklarını açıkladı.

TÜRKİYE’de Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) üçüncü yılını doldururken, sisteme katılan kişi sayısı 2006 yılı sonunda 1 milyon 60 bini, sistemdeki fon tutarı da 2.7 milyon YTL’yi aştı. Sektördeki 11 BES şirketi, sisteme giren katılımcı sayısını daha da artırmak, pazarı büyütmek için değişik poliçe seçenekleri geliştiriyor. Bunlardan biri de Anadolu Hayat Emeklilik... Kadınları, özellikle ev kadınlarını hedef kitle belirleyen şirket, çaylı-pastalı sohbetlerin yapıldığı ’altın günlerini’, ’BES günleri’ne dönüştürmeye başlamış. Anadolu Hayat Genel Müdürü Mete Uğurlu, "Ev Hanımları Emeklilik Planı adıyla hazırladığımız özel poliçe ile kadınların geleceğini güvence altına almasına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Kadınların toplandığı günlere katılan gelecek uzmanlarımız, BES hakkında bilgi veriyor ve isteyenleri anında sigortalıyor. Üstelik aylık prim ücreti de kadının yaşına göre sadece 50 YTL’den başlıyor" diyor. Bu sayede BES’e dahil olan kadın katılımcıların sayısı 51 bine ulaşmış.

ÜZÜCÜ DURUMLARDA GÜVENCE

"Kadınların altın günlerini BES günleri olarak değiştirmeye başladık" diyen Mete Uğurlu, kadınlara özel bu poliçenin en önemli özelliğinin ’emeklilik garantisi’ olduğunu belirterek, şunları söylüyor: "10 yıl sonra emekli olmayı planlayarak bizden poliçe satın alan bir kadının örneğin birkaç yıl sonra eşinin vefat etmesi, iş göremez hale gelmesi ya da kendisinin iş göremez hale gelmesi durumunda emekliliğe kadar kalan prim tutarını biz ödemeyi garanti ediyoruz."

Türkiye’deki potansiyelin büyüklüğünü gören yabancı yatırımcıların da Türk şirketlerine ilgi gösterdiğini söyleyen Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu ile kadınlara özel uygulamaların yanısıra sektörün geleceğini de konuştuk.

Ev Hanımları Emeklilik Planı’na kadınların ilgisi nasıl?

- Kadınlara özel hazırlanan plan ile sektörde önemli bir boşluğu dolduruyoruz. Sisteme giren kadın sayısı 51 bine geldi. Kadınlarımız bilgilendirildikleri zaman geleceklerini bugünden güvence altına alma bilinciyle hızla hareket ediyor.

Neden kadınlara özel böyle bir plan yaptınız?/images/100/0x0/55ea6deff018fbb8f87f5b3e

- Bunu sosyal güvenceden yoksun bir kitleye, sosyal sorumluluk olarak düşündük. En kárlı kesim bu kesim değil. Düşük katkı payı dediğinizde bu alanın bize operasyon maliyeti çok yüksek. Ama biz madem bu işteyiz, toplumun en çok sosyal güvenceye ihtiyacı olan kesimi olan ev kadınlarının da bu sisteme katılması için ne yapabiliriz diye düşündük ve bu plan ortaya çıktı. Kadınlar ne kadar iyi eğitilir, ne kadar kendilerini güvende hissederlerse, gelecek nesiller de o kadar iyi yetişir diye düşünüyoruz.

2008 HEDEFİ 100 BİN

Kaç kadına ulaşmayı hedefliyorsunuz?


- 100 bine ulaşırsak gururlanacağız. Şu anda 51 binlerdeyiz. 2008’in ikinci yarısında 100 bine ulaşmayı planlıyoruz.

* Kadınlar bu plana nasıl katılabiliyor?

-
Yaptığımız tanıtımların yanısıra kulaktan kulağa yayılan haberler sayesinde de hanımlar, gelecek planlama uzmanlarını altın günlerine davet ediyor. Altın günleri yavaş yavaş BES günleri olarak değişmeye başlıyor. Ev kadınları, kabul-altın günlerini BES günleri’ne çevirmek isterse 444 55 00 numaralı telefondan randevu alabiliyor. Böylece bu günlere gelecek planlama uzmanımız da katılarak onlara sistem hakkında bilgi veriyor.

Sisteme katılım için katkı payı ne kadar?

- Her kesimden katılım olsun diye katkı payını düşük tuttuk. Kadınlar, 18-34 yaş arasında 50 YTL., 35- 41 yaş arasında 70 YTL., 42 yaş ve üstü 90 YTL. ödeyerek bu sisteme dahil olabiliyor.

Sektördeki fırsatları değerlendiririz

Sektörde satılan şirketlerle ilgileniyor musunuz?

- Geçmişte Başak Sigorta’nın satış sürecine biz de katıldık. Bizim inorganiz büyümeyle ilgili hiçbir planımız yok. Etkin, verimli ve kárlı çalışmayı öngörüyoruz. Ama sermayemiz var, sektörde bir hareketlilik olursa onlarla ilgileniriz tabii ki. O tür fırsatları da değerlendiririz.

Emekliler ortaya çıktıkça BES’e ilgi daha da artacak

Bireysel Emeklilik Sistemi’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

-
2007’nin son çeyreğinde biz ilk emeklilerimizi göreceğiz. Bunların çoğu bireysel hayattan bireysel emekliliğe aktardığımız kişiler. Bu emeklilerimiz tatmin edici bir birikim ya da düzenli bir gelir alacaklar. Bu emeklilerin ortaya çıkmasının da etkisiyle sistemin 2008’den itibaren ivmelenmesi beklenmeli. Bence ilgi arttıkça, insanlar sisteme koyacakları parayı da artıracaktır.

Katılımcıların yüzde 61’i ev kadını

Müşterileriniz içinde kadınların oranı nedir?

- Müşteri sayımız 192 binlerde ve 95 bini kadın. Bizde kadın-erkek aşağı yukarı eşit. Sektörde bu oran yüzde 40 kadın, yüzde 60 erkek.

Plana katılanların yaş ve meslek dağılımı nasıl?

- Yüzde 47’si 25-35 yaş, yüzde 29’u 35-44 yaş arasında. 24 yaş ve altı olanların oranı yüzde 12. Yüzde 36.5’i lise, yüzde 25’i üniversite ve yüksek okul mezunu. İlköğretim mezunu olanların oranı yüzde 27.5. Katılımcıların yüzde 61’i ev kadını, yüzde 5.69’u öğretmen.

Eşi sakatlanan ya da vefat eden kadının primlerini üstleniyoruz

Planı diğerlerinden ayıran özelliği nedir?

- Bu plan, beklenmeyen üzücü durumlarda ödemeleri üstlenerek kadınların geleceği için tam güvence sağlıyor. Planı alan kadının eşinin ölmesi ya da sakatlanması durumunda ödemeleri Anadolu Hayat Emeklilik üstleniyor. Planı alan kadın bekarsa, sakatlanması durumunda ödemeler yine Anadolu Hayat Emeklilik tarafından yapılıyor. Bu plan dahilinde ücretsiz 24 saat tıbbi yardım, ambulans ve doktor hizmetinin yanı sıra, çok sayıda sağlık kuruluşunda özel indirimler de kadınların hizmetine sunuluyor

Yabancılar Türkiye’deki her şirketle ilgileniyor

Yabancıların sektöre ilgisini nasıl buluyorsunuz?

- Türkiye’de 2004 sonu itibariyle kişi başına hayat prim üretimi 12 dolar, bu rakam ABD’de 1600 dolar, Avrupa ülkelerini çoğunda 2 bin doların üzerinde. Yabancılar bunu baktığında çok cazip görünüyor. Nüfusumuzun yüzde 75’i 25 yaş altında. Sigortacılık henüz emekleme döneminde. Kendi ülkeleri ise yaşlanmış ve artık sigortada yatırım yapacak alan kalmamış. Bu yüzden de Türkiye’de sigorta sektörüne yabancıların büyük ilgisi var. Hemen hemen de her şirketle ilgileniyorlar.

10’uncu yıl hedeflerinde sapma olması beklenmiyor

BES açısından 2006 nasıl geçti?

- Sektör 2006’da ciddi şekilde büyüdü. Katılımcı sayısı yüzde 55 arttı, 400 bine yakın yeni katılımcı geldi. 25 Aralık 2006 itibariyle BES’deki katılımcı sayısı 1 milyon 60 bini, fon tutarı 2.7 milyon YTL’yi aştı. Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) hedefleri açısından sapma olmayacak gibi görünüyor. EGM’nin 2013 için 10. yıl hedefi ise 3 milyon katılımcı ve 15 milyar dolar fon büyüklüğü.

Anadolu Hayat Emeklilik 2007’ye nasıl başladı?

- 2006’yı 188 binin üzerinde katılımcı sayısı, 530 milyonun üzerinde fon büyüklüğü ile tamamladık. Ocak sonunda 200 bin katılımcı hedefliyoruz.

METE UĞURLU

Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu, 1955 Ankara doğumlu. ODTÜ İdari İlimler Fakültesi İşletme Fakültesi’nden 1978’de mezun oldu. Aynı yıl İş Bankası Organizasyon Müdürlüğü’nde Organizasyon ve Metod Uzman Yardımcısı olarak göreve başladı. 1990’da Bilgi İşlem Müdürlüğü’ne Grup Müdürü olarak atandı. 1996’da Organizasyon Müdürlüğü’ne, 2002’de İş Bankası Genel Müdür Yardımcılığı’na getirildi. Şubat 2006’dan itibaren de Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Yazının Devamını Oku

Borsada servet kaybettim bilmeyen sakın oynamasın

3 Ocak 2007
BORSADA bilerek oynanması gerektiği uyarısında bulunan sanatçı Orhan Gencebay, "6 yıl önce borsaya girdiğim para TL’de kalsaydı bugün çok daha iyi durumda olurdum. Ben bilmediğim için zarar ettim. Bir gün inanıyorum ki borsamıza yatırımcıyı koruyan kurallar gelecek" dedi. GEÇTİĞİMİZ ağustos ayında borsada işlem yasağı getirilen ve hakkında suç duyurusu yapılan ünlü sanatçı Orhan Gencebay, borsada sanılandan daha fazla olduğunu belirterek, "Borsada oynansın, ama bilerek oynansın" uyarısında bulundu. Borsada 1 milyon dolar civarında zarar ettiği söylenen Orhan Gencebay, "Kaybım 1 milyon doların da üzerinde. Birikimlerimin önemli bir kısmıydı" dedi. Gencebay, "6 yıl önce borsaya girdiğim para TL’de kalsaydı bugün çok daha iyi durumda olurdum. Ben bilmediğim için zarar ettim. Birgün inanıyorum ki borsamıza yatırımcıyı koruyan kurallar gelecek" diye konuştu. Orhan Gencebay, geçtiğimiz ağustos ayında Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Tek-Art Turizm hisselerinde manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle borsada işlem yasağı getirilenler arasında yer almasına da çok üzülmüş. Gencebay, "By-pass oldum, ölümden döndüm üzülmedim, ama bu beni gerçekten çok üzdü. Yanlışım olduğuna inanmıyorum. Manipülasyonun ne olduğunu hálá tam anlayamıyorum" dedi. Sanat dünyasında 40’ıncı yılına giren ve kısa bir süre önce 41’inci albümünü çıkaran Orhan Gencebay ile müzik yapım sektörünün yanısıra borsayı konuştuk.

Sanat hayatınızda kazandıklarınızı doğru yerlerde değerlendirdiğinize inanıyor musunuz?

- Yanlış kararlar vermedim, ama daha iyi kararlar verebilirdim diyorum geriye baktığımda. Ama sanatçılar bu denli derin düşünemezler, düşünürlerse zaten işadamı olur, sanatçı olamazlar. Para gerçek sanatçılarda ikinci plandadır. Parayı düşünürlerse o zaman sanatını yapamaz. Sanat duygusallığa bağlıdır. Üstelik kazanıyorsa düşünecektir. Çoğu da kazanamıyor zaten. Ben istisna bir kişi olduğum için kazanç hanemde 39 yıldır vergi veriyorum. Yatırımlarım 450 albüme gitti. Başka iş kuramam, ne yapabilirim ki? Kazandığım ya mevduattadır ya dövizdedir. Ya gayrimenkule yatırmışımdır ya da 6 yıl önce kazayla girdiğim borsada oynamışımdır. Borsa bilerek girmediğim bir alan olduğu için çok zarar gördüm.

BORSAYA BİLMEDEN GİRDİM

Borsadan tamamen çıktınız değil mi?


- İşlem yasaklısı olduktan sonra tamamen çıktım. Sözkonusu Tek-Art hisselerim bloke edildiği için satamıyorum. Onlar duruyor. İşlem yasağım olduğu için diğerlerini satmam gerekiyormuş. Soruşturmanın sonuçlanmasını bekliyorum. Yanlışım olması mümkün değil. Ben 2000 yılı başında 17 Ocak’ta en yüksek dönemde almışım. Bilmeden aldım, arkasından büyük zarar gördüm.

6 yıldır borsada hiç kazandığınız olmadı mı?

- Başlangıçta koyduğum parayı aldım mı, katiyyen hiçbir zaman geri alamadım.

Ne kadar zarar ettiniz, 1 milyon dolar civarında bir rakam söyleniyor.

- 1 milyon doların da çok üzerinde. Benim birikimlerimin önemli bir kısmıydı. Bilmediğimiz bir işe girince böyle oldu. 6 yıl evvel her tarafta özel sektöre üretimde katkıda bulunun, hisse alın, katkıda bulunun diye herkes teşvik ediyordu. Ben de iyi vatansever olduğumu düşündüm ve param mevduatta duracağına borsada dursun diye düşündüm, ama arkasından kriz geldi. 2000’de by-pass oldum, kendi haline bıraktım. Bir ara bazıları yükseldi.

YATIRDIĞIMI GERİ ALAMADIM

Başlangıçtaki paranızı geri alabildiniz mi?


- Tabii ki çok büyük zarar döneminde değilim, zararın birçoğu zamanla çıktı, ama koyduğum para ilk başta TL olarak kalsaydı çok daha iyi olacaktı. Onu hiçbir zaman geri alamadım. Ben bilmediğim için zarar ettim.

Borsada yatırım yapmak isteyenlere önerileriniz var mı?

- Borsada oynansın, ama bilerek oynansın demek istiyorum. Henüz borsayı tam anlayamadık. Halkımız anlayamadığı gibi bunu götürenler de bunu yeterince götürebiliyor mu? Dünya borsalarına bakıldığında çok farklı yerlerdeyiz. Borsayı daha yeni tanıyoruz. Birgün inanıyorum ki borsamıza yatırımcıyı koruyan kurallar gelecek. Henüz bunların olduğu söylenemez.

Borsaya küstünüz mü?

- Israrla borsada kalmak durumunda değilim. Küs de değilim. Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaştığım için üzüldüm tabii. Bir manipülasyon şüphelisi olarak gösterildim, son derece üzüldüm. By-pass oldum, ölümden döndüm, birçok şey yaşadım üzülmedim, ama bu konu beni gerçekten çok üzdü. Çünkü bir yanlışım olduğuna inanmıyorum. Manipülasyonun anlamının tam olarak ne olduğunu hálá tam olarak anlayamıyorum. (Manipülasyon, sermaye piyasalarındaki alım-satımlarda, işlemi yaptıranın kimliğini gizleyerek, gerçek verilere dayanmadan suni fiyat oluşturup haksız kazanç elde edilmesidir.)

Devlet korsanı çözse 3 milyar

dolarlık müzik sektörü doğacak


Yürürlükteki Telif Yasası’nı yeterli buluyor musunuz?

- Telif Yasamız gayet güzel bir yasa, ama tam yürüyemiyor. Uygulanabilse belki haklarımızı daha iyi ve gerektiği gibi alabileceğimize inanıyoruz. Hukuk insanlarımızın bu konuyu bilmeleri gerekiyor. Ülkemiz maalesef sadece sanat alanında değil tekstilde, gıdada her konuda birinci derecede korsan ülkesi. Bunun adı aslında hırsızlık. Gelişmiş ülkelerde yaratılar patent verilerek korunuyor. Telif hakkı ödemeden de o yaratıyı kimse kullanamıyor. Çok büyük cezası var. Biz yaratıyı korumuyoruz.

Patent ve telif hakkı Türkiye’de yeterince uygulanabiliyor mu?

- Yasa son iki yıldır daha iyi yere geldi. Aldığımız telif, almak istediğimizin 30’da 40’da belki de 50’de biri. Gelişmiş ülkelere göre komik rakamlar. İnternette kayıplarımız şu anda daha da büyük. Potansiyelimizin yüzde 90-95’i korsana gidiyor. Yüzde 5-10’u bize kalıyor.

Korsanlığın önüne geçilebilse sektörün devlete getirisi ne olur?

- Sektörümüz gerek korsan CD’ler, gerekse telifiyle 2.5-3 milyar dolarlık bir sektör. Bu paralar bizde olsaydı, devletimize hatırı sayılır vergiler verecek olduğumuz gibi dünya çapında prodüksiyonlara girebilirdik. Bunların devlete getirileri de çok yüksek olurdu.

Mehmet Ali ile

dostluğum bitmez

Manipülasyon suçlaması Tek-Art şirketinin sahibi Mehmet Ali Yılmaz’la dostluğunuzu etkiledi mi?

- Mehmet Ali çocukluk arkadaşım. Yasaklanmama neden olan O’nun hissesi olsa da benim dostluğum devam eder. O’nun hissesini ona sorarak almadım. Borsaya 20 hisse alarak girmiştim, Tek-Art hisseleri bunlardan biri.

Türkiye’de sanatçı

bolca dağıtılıyor

Bir sanatçı olarak geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?/images/100/0x0/55eb5885f018fbb8f8bb4a9a

- Dünyada herkese sanatçı denmez, ama ülkemizde sanatçı ünvanı bolca dağıtılıyor. Bunun gereğini yerine getirebilen sanatçı fazla değil. Sanat camiasındaki kişilerin geleceğe güvenle baktığı söylenemez. Çoğu sürünerek hayatlarını idame ettiriyor. İstisnalar var, ben de o istisnalardan biriyim. Her sanatçı şöhret olmayabilir. Zaten yaratıcı sanatçı sayımız 7-8 bin. Avrupa ülkelerinde bu rakam 70-80 binlerde.

Korsan tehdidine rağmen

41’inci albümümü çıkardım

Müzik yapım sektörü ne durumda?

- Tamamen çöktü diyebiliriz. Geçen yıl 1400’ün üzerinde albüm çıktı. Bu yıl bini bulmaz. Önceki yıllarda bu rakam 3 bin 500’dü. Amerika’da çıkan albüm sayısı 33 bin, İngiltere’de 26 bin. Sektörümüzün kalkınması için yasaların yürümesi ve korsan meselesinin hallolması lazım.

Korsana rağmen çıkardığınız ’Yargısız İnfaz’ kaçıncı albümünüz?

- Bin civarında bestem var, 400’ünü kendim seslendirdim. 2-3 yılda bir albüm yapıyorum, sadece kendim için. Kervan Plakçılık olarak 450 albüm yaptım. 41’i kendi albümüm.

Bir albüm en az 300 bin YTL

ister, inanmadığıma yapmam

Bugün bir albümün yapım maliyeti nedir?

- Bu müziğin yapısına ve albümü yapılan kişinin tanınmışlığına göre ortalama 300 bin YTL. gerekir. Kişiye göre 1 milyon dolar da harcanabilir.

Sesine inanmadığınız kişilere de albüm yaptınız mı?

- İnanmadığım birine albüm yapmadım. Müziğe ihanet etmem.

1 milyon dolara yapılan bir albümün geri dönüşü oluyor mu?

- Kesinlikle olmaz. Korsan olmasaydı gerçekten sevilen, sayılan birinin albüm yapması halinde 5-6 milyon satabilirdi.Bugün bizde korsan yüzünden 200-400 bin satan albüm rekor kırmış sayılıyor.

Bana ’Koca Yürek’ de

’Dede Orhan’ da derler

Yıllardır size neden Orhan Baba, Orhan Abi diyorlar?

- Müziğe katkılarımdan dolayı bana ’Dede Orhan’ da derler. Kişiliğimden ve albüm satışlarımdan dolayı Orhan Baba, Orhan Abi, Kral derler. Koca Yürek, Özgürlüklerin Babası da bana takılan sıfatlar. Ben tabuların karşısında olan biriyim. İnsanları çok severim, barıştan yanayım. Lise yıllarımda ise giyimime çok dikkat ettiğim için ’Kont Orhan’ derlerdi.

Torunum da sanatçı olursa mutlu olurum

Genelde bir günü nasıl geçirirsiniz?

- Günlük programım müzikle dolu. Meslek örgütlerimizde telif haklarıyla ilgili yönetim kurulu toplantılarına katılıyorum. Bunun dışında ailemle ve dostlarımla birlikteyim. Bir de televizyon dizisi hazırlığı içindeyim. Kitap okumayı ve saz çalmayı çok seviyorum. Ailem en büyük mutluluğum. 6.5 yaşında torunum var. Yeterliliği varsa onun da sanatçı olmasına engel olmam, tabii anne ve babası bilir. İyi bir sanatçı olursa da mutlu olurum.

Orhan Gencebay

Orhan Gencebay, 1944 Samsun doğumlu. Müziğe 6 yaşında mandolin ve keman çalarak başladı. Yedi yaşında bağlama ile tanıştı. 20 yaşında konservatuar sınavlarını kazandı ve bir süre devam etti. Daha sonra ayrıldı ve Ankara Radyosu sınavını kazandı, ama gitmedi. İki yıl sonra İstanbul Radyosu’nun sınavı kazandı. 10 ay TRT’de çalışıp ayrıldı. Sonra İstanbul Plakçılar Çarşısı’nda söz yazarı, besteci, yorumcu, bağlama sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Ses sanatçısı olarak adını ilk kez ’Başa Gelen Çekilirmiş’ adlı 45’lik plağı ile duyurdu. 1969’da ’Bir Teselli Ver’in satışını katlayarak kırdığı rekor nedeniyle ’Altın Taç’ ile ödüllendirildi. 1971’de İstanbul Plak’a ortak oldu. Daha sonra Kervan Plak’ı kurdu.
Yazının Devamını Oku

Kebabı solladık, hedefimiz simitten ucuza pizza satmak

25 Aralık 2006
10 yıl önce ’evlere servis pizza’ hizmeti vermeye başlayan Amerika merkezli Domino’s Pizza’nın Genel Müdürü Aslan Saranga, "İlk başladığımızda evlere serviste kebaptan 2-3 kat daha pahalıydık. Şimdi kebabı geçtik. Hedefimiz yaygınlıkta ve ucuzlukta simidi yakalamak" dedi. GELENEKSEL kebap türü yiyeceklere alışkın olan Türkler’i pizzaya alıştıran pizzacılar, kebabın ardından yaygınlık ve ucuzlukta simite de rakip olmayı hedefliyor. Bundan 10 yıl önce ’evlere servis pizza’ hizmeti vermeye başlayan Amerika merkezli Domino’s Pizza’nın Genel Müdürü Aslan Saranga, "İlk başladığımızda evlere serviste kebaptan 2-3 kat daha pahalıydık. Şimdi kebabı geçtik. Hedefimiz yaygınlıkta ve ucuzlukta simidi yakalamak" diyor. Pizzayı lüks semtlerden çıkarıp şehrin her kesimine ulaştırdıklarını vurgulayan Aslan Saranga, geçtiğimiz mayıs ayında da Japon yemeğini tüm dünyaya sevdiren ünlü restoran zinciri Wagamama’yı Türkiye’ye getirdiklerini hatırlattı. Saranga, Kanyon’daki restoranda 7 ayda 100 binin üzerinde kişiyi ağırladıklarını, 3 yılda 5 restoran açarak, 15 milyon dolar ciroya ulaşmayı planladıklarını belirtiyor. Saranga ile hem pizzayı hem de Japon mutfağındaki hedeflerini konuştuk.

Domino’s Pizza’da 10 yılda kaç restorana ulaştınız, 2007’de kaç restoran açacaksınız?

- 2007’ye ’altın yıl’ adını koyduk. Şu anda 63 restorana ulaştık. 2007 en hızlı büyüyeceğimiz yıl olacak. En az 30 yeni restoran açacağız. İstanbul’un yanısıra Ankara, İzmir, Antalya, Denizli, Bursa illerimizden gelen talepleri de değerlendiriyoruz. Bu büyüme için ciddi yatırım yaptık. 1.5 yıldır büyümeye hazırlanıyoruz.

10 yılda yaptığınız yatırım miktarı nedir?

- Bugüne kadar yaptığımız yatırım 15 milyon doları buldu.

PİZZAYA BAKIŞI DEĞİŞTİRDİK

2007’de ne kadarlık yatırım yapacaksınız?


- Restoranlar ve mutfak yatırımlarımız dahil 7-8 milyon dolarlık bir yatırım yapacağız. Gebze’deki merkez mutfağımız var, Ankara’da yeni bir merkez mutfak açıyoruz.

10 yılda arzu ettiğiniz müşteri portföyünü yakalayabildiniz mi?

- İlk açıldığımızda ’evlere servis pizza’ sadece seçkin semtlerde, gelir seviyesi yüksek kısıtlı bir kesimin yediği ürün olarak algılanıyordu. Bunu artık değiştirdiğimizi düşünüyoruz. İstanbul’un her noktasından, her gelir seviyesinden müşterimiz var. Bu yıl artık pizzayı simit gibi satacağız. Fiyatları çok ciddi anlamda daha uygun hale getirip, gelir seviyesinin her kademesine pizza satmak istiyoruz. Pizza bugün hem doyurucu, hem en ucuz ürünlerden biri oldu.

Fiyat bakımından pizza bugün hangi kategoride?

- Bugün pizza kebaptan ucuz hale geldi. Hedefimiz simit gibi olmak. İlk girdiğimizde kebapla pizza fiyatı arasında iki, üç misli fark vardı. Artık bulunduğumuz illerde evlere serviste kebabı geçmiş durumdayız. Evlere serviste pazar payı olarak yüzde 45’lere geldik. Hedefimiz simit gibi yaygınlaşabilmek. Belki de fiyatta ileride simiti yakalayabilmek. Büyük pizzamız 15-20 YTL arasında. Promosyonda ikinci pizzayı bedava veriyoruz yani fiyatı yarı yarıya düşüyor.

WAGAMAMA’YI AYLAR SONRA İKNA ETTİK

Pizza zinciriniz varken, Japon mutfağı zinciri Wagamama’yı Türkiye’ye getirme fikri nereden çıktı?


- Yeni bir marka arayışımız birkaç yıldır vardı. Domino’s ile çok ciddi bir bilgi birikimi ve altyapımızı oluşturduk. Bunu başka bir marka için de kullanabiliriz diye düşündük. Londra merkezli Wagamama’yı Yönetim Kurulu Üyemiz Ayşe Ataman üç yıl önce önerdi. Asya lokantaları genelde küçüktür, ağır bir yemek kokusu vardır. Wagamama’da ise minimalist, açık ve ferah bir mekan, 150 metrekare mutfak var. Burada yediğiniz Japon yemekleri de orjinal değil, modernleştirilmiş Japon yemekleridir.

Wagamama’yı Türkiye’ye gelmeye ikna etmek zor oldu mu?

- 1.5 yıl ısrarla gidip geldik, franchise vermeyi düşünmüyorlardı. Sonra ’görüşebiliriz’ dediler. Görüşmede çok iyi bir sinerji yakaladık. 6 ay sonra bizi seçtiklerini söylediler. Bizden önce daha büyük firmalar Wagamama’yı getirmek istemiş. Wagamama da bizim kendisi gibi bu işe kalbimizi koyduğumuzu ve heyecanımızı gördü.

Yaramaz Çocuk’u en çok, çocuklu aileler sevdi

Asya mutfağı riskli bir seçim değil mi? Umduğunuzu buldunuz mu?

- Asya mutfağına bu kadar büyük bir yatırım yapmak büyük bir riskti, ama gayet güzel gitti. İlk iki ayda 40 bin kişiyi ağırladık. Bugüne kadar ağırladığımız kişi sayısı 100 bini geçti.

Damak tadının farklı olması başlangıçta sizi endişelendirmedi mi?

- Asya mutfağının tadı bizden farklı ama özellikle küçük çocuklu aileler bizi çok sevdi. Wagamama Japonca’da Yaramaz Çocuk anlamına geliyor.

Çin mantısını, noodle’ları artık kendimiz üretiyoruz

Restoranda kullandığınız ürünler ithal mi?

-
İlk dönemde bütün ürünleri ithal getiriyorduk. Şu anda yaklaşık yüzde 80’ini Gebze’deki merkezimizde üretiyoruz. Çin mantısını, noodle’ları hep kendimiz yapıyoruz. Ürettiğimiz ürünlere Londra’dan bile ilgi var. Zaten ikinci restoranı açmadan önce bunu yapmamız gerekiyordu.

5 restoran olunca hedef yılda 15 milyon dolar ciro

Japon yemekleriyle ne kadar ciro hedefliyorsunuz?

- 5 restorana ulaştığımızda yıllık 15 milyon dolar gibi bir ciro hedefimiz var.

Wagamama’da kaç kişi çalışıyor, bunların eğitimi nasıl oluyor?

- Bir restoranımızda 60 kişi çalışıyor. Aşçılardan müdürlere kadar bu elemanların büyük bölümü Londra’da eğitim aldı. Sonra da onlar gelip buradakileri eğitti.

Genel merkez İstanbul Kanyon’dan çok memnun

Wagamama genel merkezi Türkiye’deki performanstan memnun mu?

- Kanyon Wagamama, tüm dünyadaki Wagamama’lar içinde en çok konuşulan restoran haline geldi. Dekorasyonumuz ve satışlarımızdaki başarımızla farklılık yarattık. Wagamama genel merkezi İstanbul’daki çalışmalardan çok mutlu. Yeni şubeler açmak için bizi destekliyorlar.

3 yılda 5 yeni Wagamama gelecek

Daha kaç restoran açmayı planlıyorsunuz?

- Önümüzdeki 3 yıl içinde 5 restoran hedefimiz var. İlk başta 5 yılda 5 restoran demiştik ama ilgiyi görünce bu hedefimizi 3 yıla çektik. 5 restoranı da İstanbul için düşünüyoruz. Daha sonra Ankara ve İzmir’e de bakacağız.

İkinci restoranı nerede ve ne zaman açacaksınız?

- En zoru ikinci restoranı açmaktır. Çünkü herşey yüzde 100 büyüyor demektir. İkinciden sonrası daha kolay gelir. Bu yüzden çok dikkatli davranıyoruz. Yerine tam karar vermedik. Taksim, Nişantaşı, Bağdat Caddesi’ne bakıyoruz. İkinci restoranımıza da birincisi kadar yatırım yapacağız. Haziran-Eylül arasında açmak istiyoruz.

Aslan Saranga

Domino’s Pizza’nın Genel Müdürü Aslan Saranga 1969 İstanbul doğumlu. 1987’de İstanbul Üniversitesi İngilizce İş İdaresi Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra yine aynı üniversitede finans alanında master yaptı. Bir süre sağlık sektöründe çalıştıktan sonra gıda sektörüne geçti. Ardından, 1997 yılında Amerikan Domino’s Pizza’nın Türkiye’deki kuruluşunda görev aldı ve Genel Müdürlüğü’nü üstlendi.
Yazının Devamını Oku

Oğlumun ’Biracı anne’si oldum Türkiye’yi ihracat üssü yaparım

18 Aralık 2006
OĞLUNUN deyimiyle ’biracı anne’ Damla Birol, Carlsberg’in ilk kadın CEO’su olarak, Türkiye’yi ’ihracat üssü’ yapmayı planlıyor. Yeni yılla birlikte Türk Tuborg’da CEO’luğu devralmaya hazırlanan Birol, "2006’da ihracatımızı yüzde 16 artırdık. İhracatta 20 ülkenin üzerine çıktık, Carlsberg ülkelerine ihracat yapar hale geldik" dedi.

DÜNYANIN en büyük 5 bira şirketi arasında yer alan Carlsberg’in uluslararası organizasyonları içindeki ilk kadın CEO olan Damla Birol, Türk Tuborg’u Carlsberg’in ’ihracat üssü’ haline getirmeyi hedefliyor. Tüketicilerinin büyük bölümü erkek olan bira sektöründe faaliyet gösteren Türk Tuborg’un CEO’luk görevini 1 Ocak’ta devralacak olan Damla Hanım, 5.5 yaşındaki oğlu Kerem’in bile artık kendisine ’anne’ yerine ’biracı anne’ diye seslendiğini söylüyor. Carlsberg dünya için ürettiği biraları 20 civarında ülkeye ihrac ettiklerini belirten Damla Birol, "Carlsberg dünyasından sürekli yeni istekler geliyor. İhracatta kesinlikle yeni ülkeler olacağını düşünüyorum" diyor. 2003 yılından beri bira sektöründe yöneticilik yapan Damla Birol ile CEO’luk döneminde Türk Tuborg’da yapmak istediklerini, hedeflerini ve bira sektörünü konuştuk.

CEO olmanızı yakın çevreniz nasıl karşıladı?

- Herkese çok ilginç geliyor, bu konuda çok tebrik alıyorum. 5.5 yaşında bir oğlum var, Kerem. CEO’luk özel hayatımı muhakkak etkileyecek. Yoğun çalışıyoruz zaten, daha da yoğunlaşacak. Ama iyi bir denge yakaladığımı düşünüyorum. Anne, baba, eşim, yardımcılarımdan oluşan çok büyük bir destek grubum var. Boş vakitlerimi oğlumla geçiriyorum. Oğlum bana ’biracı anne’ diyor zaten. Anne ne zaman bana göre bir ürün yapacaksın diye soruyor hatta. CEO olduktan sonra beni tebrik etti ’Anneciğim CEO olmuşsun dedi sonra da ’Peki bugün işte ne yaptın’ diye sordu.

Türk Tuborg’da çalışmaya nasıl başlamıştınız?

- 2003’den beri Tuborg’dayım. Ama hikayemiz biraz daha eski ve duygusal. Kariyerimin ilk dönemlerinde P&G’nin Sefaköy’deki tesislerinde çalışıyordum. Tuborg’un da orada deposu vardı. Danışmanlık yaptığım yıllarda da iki yıllık bir çalışmamız oldu. Tuborg Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı arayışına girdiğinde görüştük. 2005’de Satış ve Pazarlama’dan Sorumlu Genel Müdür oldum. Bugün CEO’luk görevini devralıyorum.

Bira sektöründe işe başladığınızda, planlarınız arasında CEO olmak var mıydı?

- O yıllarda herşeyden önce yapacağım işte başarılı olmayı düşünüyordum. İşle, pazarla ve ekibimle ilgili pek çok hedefim vardı. Ama tabii ki hayalini kuruyordum.

İÇ PAZAR KÜÇÜLDÜ

Bira sektörü 2006’yı nasıl geçirdi?

- 9 aylık sonuçlara göre alkollü içecekler ve birada pazarda bir küçülme yaşandı. Bizim için önemli olan şuydu. Biz ilk 9 ayda vergi ve faiz öncesi kárlılıkta yüzde 30’luk bir düzelme sağladık. Bu yılki önceliğimiz buydu. 9 ayda 300 milyon YTL ciromuz oldu. İyi bir yıl yaşadık. 2007’de hem kárlılık, hem de büyümede biraz daha atak davranacağız.

İç pazardaki daralmada neler etkili oldu?

- Pazara ilişkin birçok konuda değişiklikler oldu. ÖTV de artışlar oldu ve bu fiyata yansıdı. Turizm beklenildiği gibi gitmedi. Bunlar bir araya geldiğinde tüketim açısından oldukça zor bir yıl oldu.

İHRACATIMIZI YÜZDE 16 ARTIRDIK

Şu anda Türkiye’deki üretiminizin ne kadarı ihraç ediliyor?

- Bizim üretimimizin yüzde 20’si ihracata gidiyor. Hedefimiz Türkiye’nin bira ihracatındaki payını artırmak. Bira ihracatının yüzde 36’sını yapıyoruz, yüzde 40’lara doğru gidiyoruz. 2006’da ihracatımızı yüzde 16 artırdık. İhracatta 20 ülkenin üzerine çıktık. İlk defa ABD’ye ve bazı Latin ülkelerine ihracata başladık. Carlsberg camiası içinde bir ihracat üssüne dönüşmeye başladık. Ürünlerimizin kalitesi, yenilikçi ambalajları üretme imkanına sahip olmamız, maliyetlerimizden dolayı çeşitli Carlsberg ülkelerine ihracat yapar hale geldik.

20 ülkeye ihracat yapıyoruz Batı Avrupa’dan da talep var

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz? Bunlara yenileri eklenecek mi?

- Azerbaycan, Nahcıvan, KKTC, Gürcistan, Türkmenistan, Umman, Sırbistan Karadağ, Pakistan, Lübnan, Irak, İran, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bulgaristan Türk Tuborg’un ihracat yaptığı ülkeler arasında. Amerika’ya yeni başladık. Carlsberg dünyasından sürekli istekler geliyor. Batı Avrupa’dan da bazı talepler var. İhracatta kesinlikle yeni ülkeler olacak.

Beklenen büyüme olursa yeni fabrika düşünülebilir

İhracattaki artışlara paralel ikinci fabrika gündeme gelebilir mi?

- İşler o şekilde giderse muhakkak düşünürüz. Çünkü biz Türk Tuborg ve Carlsberg olarak Carlsberg dünyasında Doğu Avrupa ve Rusya pazarına bağlıyız. Bu pazar da dünya genelinde Carlsberg’in büyüme motoru olarak kabul ediliyor. Bu bölgede beklenen büyüme gerçekleşirse değerlendirilir. Ama şu anda böyle bir planımız yok.

Türkiye’nin birada en büyük pazarı Irak

Birada en büyük ihracat pazarınız hangisi?

- Türkiye’nin en büyük ihraç pazarı Irak. Türkiye’nin bu ülkeye olan ihracatının yüzde 60’ını biz yapıyoruz. Bizim ihracatımızın da yüzde 70’i Irak’a. Ortadoğu, özellikle Irak ve İran bizim en büyük pazarımız. Bu ülkeler zor günler geçiriyor. Buna rağmen oralarda gelişmeyi sürdürdük. Bugünkü koşullarda orada üretim yapılamadığından Türkiye için birada da iyi bir pazara dönüştü. Ama zorlu bir pazar.

Aromalı birayı pazara sunuyoruz

Önümüzdeki günlerde pazara yeni ürünler sunacak mısınız?

- Türkiye’nin ilk aromalı birasını piyasaya sürüyoruz. İsmi T -Beer Mexicana. İçinde ’agave’ aroması var ve agave tekilanın ana maddesi olan bir tür mavi kaktüs. T- Beer Mexicana’nın alkol oranı ise yüzde 5.6. Carlsberg’in 140’ın üzerinde markası var. Yeni ürünler gelecek elbette.

İç pazardaki bira tüketimi 800 milyon litre

İç pazarda bira tüketimi ve sizin üretiminiz ne kadar?

- İç pazardaki bira tüketimi 8 milyar hektolitrenin (800 milyon litre) üzerinde. Bizim üretimimiz 2 milyar hektolitre (200 milyon litre). Son 7 yılda Carlsberg’in uluslararası bira satışları üçe katlandı. 1999’da ağırlıklı Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerinde faaliyeti varken, 2006’da hem Batı Avrupa’da, hem de Doğu Avrupa, Rusya ve Asya’da çok büyük gelişmeler kaydetti. Dünyada 48 ülkede üretimi, 90 üretim tesisi var.

Her mekanda kendi biramı içerim

Gittiğiniz mekanlarda ne içersiniz?

-
Her içeceğin yeri ayrı, ama ağırlıklı bira içiyorum. Kendi markalarımı içerim, hepsi benim çocuğum. Gittiğim yerde kendi markamız yoksa bira içmem. Gezmeyi, gece çıkmayı, mekanlara, konserlere gitmeyi seviyorum. Hem kendi yaptığımız etkinliklerde bulunmaktan, hem de biramızın satıldığı mekanlarda olmaktan büyük bir keyif alıyorum.

DAMLA BİROL

TÜRK Tuborg CEO’su Damla Birol, 1964 Ankara doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra Amerika’da Indiana Üniversitesi’nde işletme yüksek lisans yaptı. İş hayatına 1989’da Procter&(P&G) başladı. 1989-1992 arasında Kanada P&G’de Ürün Müdürü, 1992-1995 arasında İstanbul P&G’da Pazarlama Müdürü, 1995’de Emsan Holding’de Satış ve Pazarlama Koordinatörü olarak görev aldı. 1998-2003 arasında pazarlama konusunda Pınar Süt, Türk Tuborg, Turk Nokta Net gibi firmalara danışmanlık yaptı. 2003’de Türk Tuborg’a Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak katıldı. 2005’de CEO Vekili ve Satış Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür oldu. 1 Ocak 2007’den itibaren de Türk Tuborg Carlsberg’un CEO’luğuna atandı.
Yazının Devamını Oku

Kahvede okey oynayıp erkeklerin ’kişisel bakım nabzı’nı ölçüyoruz

11 Aralık 2006
GILETTE pazarlama ekibi, kıraathanelere giderek Türk erkeğini ve tüketim alışkanlıklarını anlamaya çalışıyor.

Türkiye Kafkaslar ve Orta Asya Cumhuriyetleri Bölgesi’nden sorumlu Tıraş Bıçakları, Kişisel Bakım, Diş Fırçaları ve Diş Macunları kategorilerinden sorumlu Pazarlama Direktör Yardımcısı İhsan Karagöz, "Kıraathanelere düzenli olarak gider, okey oynar çay içeriz. Tüketicimize hissettirmeden onun neler istediğini anlarız" diyor.

DÜNYADAKİ cirosu 60 milyar doları aşan tüketici ürünleri devi Procter & Gamble (P&G), Gillette’le birleşmesini altı ay önce tamamlamasının ardından gözünü Türk erkeğinin kişisel bakımına dikti. Gillette pazarlama ekibi, Türk erkeğinin en çok gittiği kıraathaneleri düzenli olarak giderek Türk erkeğini ve tüketim alışkanlıklarını daha yakından anlamaya çalışıyor. Türkiye Kafkaslar ve Orta Asya Cumhuriyetleri Bölgesi’nden sorumlu Tıraş Bıçakları, Kişisel Bakım, Diş Fırçaları ve Diş Macunları kategorilerinden sorumlu Pazarlama Direktör Yardımcısı İhsan Karagöz, "Biz kıraathanelere düzenli olarak gider, okey oynar çay içeriz. Tüketicimize hissettirmeden onun neler istediğini anlarız" diyor. Türk erkeğinin kendini en rahat ifade ettiği ortamların kıraathaneler olduğunu belirten İhsan Karagöz, "Kıraathanede okey oynarken yeri geldiğinde ’Abi ne güzel tıraş olmuşsun’ diyerek sözü tıraşa getirir ve onun beklentilerini anlarız, onu tanırız" diye konuşuyor. Türkiye’de yılda 200-250 milyon adetlik bir tıraş bıçağı pazarı olduğunu tahmin ettiklerini belirten İhsan Karagöz, Türk erkeğinin ortalama haftada 2.3 kere tıraş olduğunu, bu rakamın muvazzaf subay ve ofis çalışanlarında 5’e çıktığını söylüyor. İhsan Karagöz ile Türkiye’de tıraş pazarını, erkek kişisel bakımındaki trendi ve Gillette’in yeni pazarlama stratejilerini konuştuk.

Erkek kişisel bakım ürünlerinde trend nereye gidiyor?

- Dünyada kişisel bakım ürünlerinde kadında saçtan yüz bakımına her konuda doyuma ulaşan ürünler var. Erkek ürünlerinde böyle bir şey yok. Erkekler eskiden bakımlı olmak zorunda değildi. Günümüzde erkekler giderek daha bakımlı hale geliyor. Bakımlı olmaktan kasıt insandan insana değişir. Bazı erkekler manikür bile yaptırırken, bazıları için tıraş olmak yeterlidir. Dünyanın çeşitli yerlerindeki erkekler için cilt nemlendiricileri, gözaltı kremleri geliştiriyoruz. Türk erkeği henüz bu derece cilt bakımına girmiş değil. Türk erkeği cilt bakımını öğrendikçe pazar büyüyecek. Erkeği bizden daha iyi bilen bir şirket daha yoktur.

Yazının Devamını Oku

İstanbul’a 2 milyar dolar kazandırdık Açıkhava’yı açılır-kapanır yapalım

4 Aralık 2006
İSTANBUL, 2010’da yılda 100 kongre düzenleyerek, bu alanda ilk 5’e girmeyi hedefliyor. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın işletmeci firması Uktaş’ın Genel Müdürü Orhan Sanus, "Lütfi Kırdar’da bugüne kadar yapılan kongrelerin İstanbul’a getirdiği gelir yaklaşık 2 milyar dolar" dedi. Sanus, Açıkhava’ya açılır-kapanır bir sistem yapılmasını da önerdi. ON yıl önce uluslararası dev kongrelerin yapıldığı şehirler listesinde bile olmayan İstanbul, 2010’da yılda 100 kongre düzenleyerek, bu alanda ilk 5’e girmeyi hedefliyor. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın işletmeci firması Uktaş’ın Genel Müdürü Orhan Sanus, 2009 yılında Su Forumu ve IMF gibi iki dev toplantıyı üstlenen İstanbul’un Kongre Vadisi Projesi’ni bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor. Proje, Harbiye’de Lütfi Kırdar’ın hemen alt caddesinde yer alan Açıkhava Tiyatrosu’nun üzerinin açılır-kapanır olmasını ve caddenin de tavanı camdan dev bir fuayeye dönüştürülmesini öngörüyor. On yıldır Lütfi Kırdar’ın Genel Müdürlüğü’nü yürüten Orhan Sanus ile İstanbul’un dünya kongre şehirleri arasındaki yerini ve Uktaş’ın planlarını konuştuk.

İstanbul dünyadaki kongre merkezleri içinde nerede?

- Şu anda İstanbul dünyadaki kongre şehirleri içinde 35’inci. 10 yıl önce bu listede yoktuk bile. 2010 yılında yılda 100 kongre yapılan bir şehir haline gelirsek bu bizi ilk 5’in içine sokar. Dünyada yılda 4 binin üzerinde uluslararası kongre düzenleniyor. İstanbul’un aldığı pay en iyi yılında 30. Muazzam bir pasta var ve biz yüzde 1’ini bile alamıyoruz.

Daha kaç kongre merkezine ihtiyaç olduğunu düşünüyorsunuz?

- Bu çok hassas bir denge. Kongre şehirleri olarak baktığımızda bir şehirdeki tam teşekküllü ve onbinlere hizmet veren kongre merkezi sayısı 2-3’ü geçmez. Bunlar da belli bir plan ve kontrol altında hizmet verir. Şu anda İstanbul’da yapımı süren ya da ihaleye çıkarılacak 4-5 kongre merkezi var. Dünyada bu kadar kongre merkezi olan şehir yok. Şu anda İstanbul yılda 30 kongre yapıyorsa, bir ya da iki yeni tam teşekküllü kongre merkeziyle rahatlıkla yılda 100 kongre yapılan bir şehir haline gelebilir.

On yıllık cironuz ne kadar oldu?

- Lütfi Kırdar çatısı altında salon kiralamaları, yiyecek-içecek gelirleri dahil yılda 15-16 milyon dolar ciro yapılıyor. On yıllık ciromuz 155 milyon dolar. Ama kongrelerde yapılan cirodan çok, kongrenin o şehire kazandırdığı katma değer önemli. Lütfi Kırdar’da bugüne kadar yapılan kongrelerin İstanbul’a getirdiği gelir yaklaşık 2 milyar dolar.

AÇIKHAVA’YI KIŞIN DA KULLANMALIYIZ

Bundan sonraki hedefleriniz neler?

- Bu şehrin dünyadaki kongre pastasından aldığı payı büyütmeliyiz. Bunun için de Kongre Vadisi Projesi’ni hayata geçirmemiz gerekiyor. Harbiye’de yine Lütfi Kırdar’ın yaptığı Açıkhava Tiyatrosu yılın 60-70 günü kullanılıyor, 300 günü boş. Şehrin en güzel yerinde, ama şehrin en atıl binası. Açıkhava’ya açılır-kapanır bir sistem yapılmasını, oturma ve ses düzeninin yenilenerek kışın da kullanılabilir hale gelmesini istiyoruz. Böyle bir sistemle birkaç dakika içinde üzeri açılıp kapanabilir. Yazın yine açık hava konserleri veya başka etkinlikler yapılabilir.

Bu projenin size katkısı ne olacak?

- İstanbul, şehrin ortasında, 5 yıldızlı otellere yürüme mesafesinde 6 bin kişilik bir mekana kavuşur. Lütfi Kırdar’ın kapasitesi ikiye katlanır. İstanbul 10 bin kişinin üzerindeki kongrelere ev sahipliği yapabilir.

CADDENİN ÜZERİ CAMLA KAPANACAK

Proje bugün hangi aşamada ve maliyeti ne olacak?


- Projeyi Kültür ve Turizm Bakanı’na anlattık, olumlu yaklaştı. Başbakan’a iletildi konu. Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bilgisi dahilinde proje yavaş yavaş yola çıkıyor. Lütfi Kırdar ile Açıkhava arasındaki caddenin araç trafiği tünelle alttan geçecek. Caddenin üzeri camla kapanacak. Cadde, dev bir fuaye ve sergi merkezi olacak. 20-25 milyon dolarlık bir proje. 9-10 ay içinde tamamlanması mümkün.

Kongre Vadisi Projesi gerçekleşebilecek mi?

- 2009’da İstanbul dünyanın en önemli organizasyonuna ev sahipliği yapacak. Dünya Su Forumu’na 25 bin, IMF’nin yıllık toplantısına 20-25 bin kişinin katılması bekleniyor. Nasıl ki Habitat’ın İstanbul’da yapılması kararlaştırılınca Lütfi Kırdar yapıldı, 2009’daki kongreler de Açıkhava Tiyatrosu’nun 12 ay hizmet verebilmesi için bahane olacak. İstanbul da bu işin birinci ligine çıkacak.

Lütfi Kırdar’ı Habitat sayesinde kazandık

Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ne zaman kuruldu?

- Bina, zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı ve Valisi Lütfi Kırdar tarafından 1948’de Avrupa Güreş Şampiyonası için yapılmış. 90’ların başında İstanbul 1996’da yapılacak Habitat Kongresi’ni üstlendi. 25-30 bin kişi bekleniyordu, ama uluslarası bir kongre merkezi yoktu. İyice eskiyen bina 43 milyon dolarlık yatırımla uluslararası kongre merkezine çevrildi. Bina, Büyükşehir Belediyesi’ne ait. 49 yıllığına Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi. Bakanlık da 25 yıllığına Uktaş’a kiraladı. Uktaş’ın yüzde 25’i bakanlığa ait, yüzde 75’i özel sektörün. Toplam 104 ortaklı konsorsiyum.

Bir delege ortalama 800-900 Euro getirir

Bir kongre delegesi kaldığı şehirde ortalama ne kadar para harcar?

- Normal bir turiste göre kongre turistinin getirisi çok daha fazladır. Turistler 20 YTL’ye herşey dahil konaklayabiliyor. Kongre delegesi ise KDV hariç 200 Euro otel parası öder. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği, kongre kayıt bedeliyle en az 400 Euro bırakır. Ayrıca gelir düzeyi üst düzey insanlardan oluşan katılımcılar kendileri de şehirde 400-500 Euro harcar. Bir kongre delegesi gittiği şehire ortalama 800-900 Euro bırakır.

Yılda ortalama 350 bin kişi ağırlıyoruz

Lütfi Kırdar’da yılda kaç kongre yapıyor, kaç kişi ağırlıyorsunuz?

- Bu yıl 29 ulusal ve uluslararası kongreye ev sahipliği yaptık. Yılda ortalama 20 kongreye, 17-18 fuara ev sahipliği yapıyoruz. Uluslararası kongrelerde 2006’da 40 bin kişi ağırladık. Ulusal fuarlarda bu sayı 250 bin. Özel organizasyonları da alırsak yılda 350 bin kişiyi ağırlıyoruz.

2007’nin nasıl geçmesini bekliyorsunuz?

- 2007 uluslararası kongreler açısından iyi bir yıl olmayacak. Çünkü, 2007’deki kongrelerin şehir seçimleri 2003’de yapıldı. O yıl da Türkiye’de Sinagog bombalamaları gibi birçok tatsız olay yaşandı.

ORHAN SANUS

UKTAŞ Genel Müdürü Orhan Sanus, 1963 İstanbul doğumlu. Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’nin ardından Fransa’da Nice Üniversitesi Ekonomi bilimlerini bitirdi. Otelcilik kariyerine,1988’de Fransa’nın dünyaca ünlü otel zinciri Le Meridien’de başladı. Daha sonra Merit International ve Swissotel’de üst düzey yöneticilik yaptı. 1996’da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda Satış ve Pazarlama Direktörü olarak göreve başladı. 1999’dan bu yana İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi’nin işletmecisi Uktaş’ın Genel Müdürü. Aynı zamanda Dünya Kongre ve Toplantı Birliği (ICCA) bünyesindeki Akdeniz Ülkeleri Yürütme Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

İngiltere ince kadın çorabı pazarının yüzde 15’i Türklerin

27 Kasım 2006
İNCE kadın çorabında Türk üreticiler Avrupa’da başta İngiltere olmak üzere hızla pazar payını artırıyor. Öğretmen Çorapları’nın Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo, artık İngiltere’de yüzde 15 pazar payını ele geçirdiklerini ve bu rakamı önümüzdeki yıl yüzde 20’ye çekmeyi hedeflediklerini söyledi. TÜRKİYE bugün çorap üretiminde son derece güçlü bir ülke. 1 milyar dolarlık Avrupa Birliği pazarındaki yaklaşık her dört çoraptan birini Türkiye üretiyor. Üretim kapasitesi bakımından 1.5 milyar adetle dünyadaki üçüncü büyük üretici ülke. Bu rakamlar çorap pazarının geneline ilişkin. Yani kadın ve erkek tüm çorapları kapsıyor. Üretimi daha kolay erkek çoraplarında Çin son iki yıldır Türkiye’yi tehdit ederken, ince kadın çorabında Türk üreticiler Avrupa’da başta İngiltere olmak üzere hızla pazar payını artırıyor. Öğretmen Çorapları’nın Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo, artık İngiltere’de yüzde 15 pazar payını ele geçirdiklerini ve bu rakamı önümüzdeki yıl yüzde 20’ye çekmeyi hedeflediklerini söylüyor. Marks&Spencer’ın (M&S) da toplam ince kadın çorap ihtiyacının yüzde 35’inin Türkiye’de ürettiklerine dikkat çeken Sami Kariyo, "Bugün M&S’ın dışında İngiltere’de Tesco, Debenhams, Boots gibi /images/100/0x0/55ead5aff018fbb8f899bab9perakende zincirlerine de Türk çorabı veriyoruz. Her 6-7 İngiliz kadınından biri Öğretmen Çorap Fabrikasında üretilen bir ürünü giyiyor. Gelecek yıl her 5 kadından biri bizim çorabımızı giyiyor olacak" diyor. Erkek çorabında Çin’in büyük bir tehdit oluşturmasına karşılık ince kadın çorabının üretiminin daha zor olduğunu belirten Sami Kariyo, Çin’i tehdit olarak görmüyor. Kuruluşunun 55’inci yılını da kutlayan Öğretmen Çorap’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo ile çorap sektörünü ve ağırlıklı ince kadın çorabını, Penti’nin geleceğe bakışını konuştuk.

Türkiye’de bugün çorap pazarını büyüklüğü nedir?

-
İnce kadın çorabında 50 milyon dolar, 30-40 milyon dolarlık da erkek çorabı pazarı olduğunu tahmin ediyoruz. Toplam çorap pazarının ise ihracatla birlikte çorap sektörünün büyüklüğünü yaklaşık 1 milyar dolarlık iş hacmi yarattığını düşünüyoruz. Bunun yüzde 10’u yerli piyasa, yüzde 90’ı ihracata yönelik. 10 yıl önce Türkiye’deki pazarın toplam tüketiminin 5.5 milyon düzine civarında olduğunu konuşurduk. Bunun en az yüzde 10-15 daraldığını ve 4.5-5 milyon düzineye indiğini düşünüyorum. Miktar açısından böyle bir düşüşe karşın değer olarak düşüşün çok fazla olmadığı kanaatindeyim. Çünkü sektör katma değeri daha yüksek ürünlere yöneldi.

Türkiye çorap üretiminde dünyada nerede?

-
Biz çorabın Türkiye’de nereye doğru gideceğini 10 yıl önce tahmin etmeye çalıştık. Çorabın dünyadaki merkezi İtalya. Ama ince kadın çorap ve erkek soket çorap üretimi yavaş yavaş doğuya kayıyor. Avrupa Birliği’ndeki yaklaşık her dört çoraptan birini Türkiye üretiyor. Türkiye çorapta kuvvetli bir ülke haline geldi. Üretim kapasitesi bakımından baktığımızda 1.5 milyar adetle dünyadaki üçüncü büyük üretici ülke Türkiye. İtalya’da buna yakın bir rakama sahip. Bizim ortalama fiyatlarımız maalesef İtalyanlar’ın yüzde 40’ı seviyesinde. O yüzden İtalyanlar’ın katma değer açısından pazarının değeri daha büyük. Birinci sırada ABD var. ABD ağırlıklı olarak kendi iç pazarına hitap ediyor. İkinci büyük üretici ise Çin. Türkiye çorapta yıldızlaşma içindeyken son iki yılda Çin faktörü ortaya çıktı.

ÇİN BİZİ TEHDİT EDEMEZ

Çin malları, Türk çorabını olumsuz etkiliyor mu?

- Türkiye’de çorap üretiminin yüzde 80’ini erkek çorabı ve soket üretimi oluşturur. Çin faktöründen bu kategori çok olumsuz etkilendi. Avrupa Birliği’ne olan ihracatımız ki yaklaşık 1 milyar adet seviyesinde. Çin bu seviyeye iki yılda ulaştı. Ancak 2006 sonlarına doğru bu trendin tekrar değişmekte olduğun ve Türkiye’ye yeniden talep geldiğini görüyoruz. İnce kadın çorabına baktığımızda ise hiçbir şekilde biz böyle bir trend görmedik. İnce kadın çorabında Çin, ne AB’de ne de Türkiye’de yerli üreticilere rakip olabilecek konuma gelmedi.

İnce kadın çorabında neden size rakip olamadılar?

-
İnce kadın çorabı üretimi diğer çoraplara göre nispeten daha zor, çok daha fazla sabit sermaye yatırımı gerektiren bir iş. Daha fazla para yatırmanız, işi daha iyi bilmeniz, yönetim ve kalite olayına daha fazla sahip olmanız gerekiyor. Bütün bunlar fiyata yansıyor. Biz Avrupa’da ve Türkiye’de herhangi bir Çin tehdidi görmedik. Hatta Çin’in potansiyel bir tehdit olabileceğini düşünerek Çin’e kendimiz gittik. Bazı fabrikalardan ince kadın çorabı alma girişiminde bulunduk ama çok pişman olduk. Çok rahatlıkla önümüzdeki 3-5 yıl içinde Çin’in hala ince kadın çorabında bir tehdit olmayacağını, olamayacağını düşünüyoruz.

Kosova’da kadın çorabı Penti olarak anılıyor

Komşu ülkelere ihracatınız var mı?

- Bizim komşu ülkelerde ciddi bir ağırlığımız var. Gürcistan’da, Azerbaycan’da, Makedonya’da, Sırbistan’da önemli bir markayız. Kosova’da çorap Penti olarak anılmaya başlanmış. Ayrıca Macaristan, Slovenya’da bir sürü müşterimiz var. Biz Penti ile komşu ülkelerde çok daha ağırlıyız. Penti markasıyla ihracatımız da 1 milyon dolar seviyesinde. Biz Penti olarak 2005 yılında bütün çorap sektörü içinde ciro açısından en büyük firma haline geldik. İSO’nun ikinci 500 büyük sıralamasında 200’üncü olduk.

2006 cironuz ne olacak, 2007 beklentiniz nedir?

- 2005 yılı ciromuz yaklaşık 46 milyon YTL, 2006 yılında ise bu rakama 9 ayda ulaştık. Sene sonu ciromuzun da 55-60 milyon YTL olacağını düşünüyoruz.

Açık alanlara çorap otomatları geliyor

2007’de yeni projeleriniz olacak mı?

- 2007 kuruluşumuzun 55’inci yılı. Yeniliklerimiz sürecek. 2007 başında çorap otomatımızın lansmanını yapacağız. Makineye para atarak ürünü alabileceksiniz. Çorap sektöründe bu ilk defa yapılıyor. Satış değil, imaj ve özüm amaçlı. Bir kadının ihtiyacının bir dakikada çözümleneceği bir proje yapmak istedik. Bu otomatları havaalanları gibi açık alanlara koymak istiyoruz.

Kaç makine düşünüyorsunuz?

- Üç makineyle gireceğiz. Bir yıl içinde 15 makineye ulaşmak istiyoruz. İleride bunu çok küçük çamaşırların satış ve pazarlamasında da kullanacağız. Bu otomatlar Türkiye’de yapılıyor, yüzde 100 Türk imalatı. Bankamatik gibi ekrana basılarak kullanılabilecek.

SAMİ KARİYO

ÖĞRETMEN Çorapları’nın Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo, 1958 İstanbul doğumlu. Robert Koleji’den mezun olduktan sonra Amerika’da Colombia Üniversitesi’ne gitti. Okulu bitirmeden Türkiye’ye döndü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdi. Ama mezun olmadan Fransa’ya gitti ve iki yıl kaldı. 1984’de İstanbul’a gelerek aile şirketi olan Öğretmen Çorapları’nda çalışmaya başladı. Bir süre sonra şirketi devralarak Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. Halen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Çorap Meslek Komitesi Başkanı, İTKİB Meslek ve Eğitim Komitesi Üyesi. Çorap Sanayicileri Derneği’nin eski başkanı ve bugünkü Başkan Yardımcısı.
Yazının Devamını Oku

Fast food 10 yılda 5 milyar doları bulur, yüzde 20’sini biz alırız

20 Kasım 2006
DÜNYANIN önde gelen fast-food zincirlerinden Burger King’in de Türkiye temsilciliğini yapan Kurdoğlu Grubu’nun Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Kurdoğlu, fast-food sektörünün Türkiye’de 10 yıl sonra 5 milyar dolara ulaşacağını tahmin ederek, "Biz de bundan en az yüzde 20 pay almak istiyoruz" dedi. GIDA, finans, inşaat ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren Kurdoğlu Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Kurdoğlu, fast-food sektörünün Türkiye’de 10 yıl sonra 5 milyar dolara ulaşacağını tahmin ederek, "Biz de bundan en az yüzde 20 pay almak istiyoruz" dedi. Dünyanın önde gelen fast-food zincirlerinden Burger King ile faaliyet gösteren Tab Gıda’nın da Yönetim Kurulu Üyesi olan Erhan Kurdoğlu, İtalyan restoran zinciri Sbarro’nun ilk şubesini aralık ayında açacaklarını belirterek, "Sırada Osmanlı mutfağı veya tatlılardan oluşan yeni fast-food gıda zincirleri olabilir" mesajını verdi.

Denizli Acıpayam’daki çiftlikte süt üretimine odaklandıklarını söyleyen Kurdoğlu, 2007 yılında 5 bin inekle, 50 bin ton süt üretmeyi hedeflediklerini belirtti. Sarıyer’deki 200 milyon dolarlık lüks konut inşaatını da askıya aldıklarını kaydeden Erhan Kurdoğlu, önümüzdeki günlerde yabancılarla birlikte 45 bin YTL’ye satılabilecek, 50 bin konutluk uydu kent projelerine imza atmak istediklerini söyledi. 2007 yılında 600 milyon dolar ciro hedefleyen Kurdoğlu Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Kurdoğlu ile Burger King’den yeni markası Sbarro’ya, süt yatırımlarından konuta uzanan bir sohbet yaptık.

GÖNLÜMÜZ 100 BİN İNEKTE

Çiftlik işine Koç Grubu ile girmiştiniz.
Koç-Ata neden yürümedi?

-
Et ve süt aynı çiftlikte birlikte olur. Ama biz sütün daha fazla gelişmesini istiyorduk, Koç ile ortaklığımızda yatırım komple et besiciliğine döndü. Onların et işleme tesisi olduğu için, çok fazla et ihtiyacı vardı. Denizli Acıpayam’da süt besiciliği fırsatı çıkınca biz buraya geçtik, eti onlara bıraktık. Biz süt üretimine ve besi tarımına yöneldik.

Acıpayam’daki besi çiftliğine ne kadar yatırım yapıyorsunuz?

- Burada etten ziyade daha verimli olduğumuz sütü geliştirmeye odaklandık. 2 bin 500 süt ineğimiz var, 2007’de hedefimiz 5 bin süt ineğine ulaşmak. Yatırımlarımızı bu yönde yapıyoruz. 15-20 milyon dolarlık yatırım devam ediyor, yatırımın tamamı 40 milyon doları bulacak. Bizim hedefimiz teknolojik üretimin yapıldığı bu çiftliği büyütmek ve sayısını artırmak.

Yılda ne kadar süt elde edeceksiniz?

- Bir inekten yılda 10 ton süt almak mümkün. 2 bin 500 inek, yılda 25 bin ton süt üretimi demek. 2007’de bu rakam 50 bin tona çıkacak. Hayvanlar doğup ürüyor. Sistem her yıl yüzde 25 otomatik büyüyor. Her yıl 1250 süt ineğimiz olacak, bunları ya satacağız, ya da yeni ünitelerde geliştireceksiniz. Bizim gönlümüz büyütmek ve belli bir zamanda 100 bine götürmekten yana.

İTALYAN SBARRO ZİNCİRİ GELİYOR

Peki perakende sektöründeki yatırımlarınız sürecek mi?


- Perakendede Burger King’i büyütüyoruz. Geçen yıl 115 restorandık, bu yıl sonunda 160 restoran olacağız, seneye hedefimiz 200 restoran. Epey hızlı büyüyoruz orada. İtalyan Sbarro’yu Türkiye’ye getiriyoruz. Sbarro, en hızlı İtalyan restoranı olarak biliniyor. İlk şubemizi Aralık ayında açacağız. Sbarro’nun 380 çeşit ürünü var. Avrupa, Kanada, Rusya, İsrail, Kore ve Avustralya’nın olduğu 30 ülkede binden fazla restoran ile faaliyet gösteriyor

Kaç şube açmayı planlıyorsunuz?

- Yılda 15-20 restoran açmayı planlıyoruz. Sbarro’da önümüzdeki 10 yılda 300 şubeye ulaşacağımıza inanıyorum. İki yıl franchise vermeyeceğiz. ve 20 milyon dolarlık yatırım yapacağız.

Fast food’da başka markalar da getirecek misiniz?

-
Gıda sektörünün önü çok açık, başka markalar da düşünüyorum. 2-3 marka daha olabilir ileride. Bir Japon restoran zinciri olabilir, tatlı kurabiye türü, hazır gıdaların satıldığı bir zincir olabilir. Gelişmiş bir Osmanlı fast food mutfağı yapma düşüncemiz de var. Fast god’da çok büyük bir tecrübemiz var. Bunu başka alanlarda da kullanabiliriz.

Önümüzdeki yıllarda hangi sektörlerin büyümesini bekliyorsunuz, sizin burada yeriniz ne olur?

-
Benim en büyük beklentim dağıtım ve fast food sektörü. Türkiye’de 10 yıl sonra bu sektörün büyüklüğü 5 milyar dolar olur. Biz de bundan en az yüzde 20 pay almak istiyoruz.

Grubunuzun toplam cirosunda perakendenin rolü ne?

- Perakendenin grubun toplam gelirindeki payı yüzde 30, bu daha da artacak. Donuk dağıtım şirketimizi büyütüyoruz, yeni depolar kuruyoruz, otellere hizmet vermeye başladık. Türkiye’de henüz 2.5-3 milyon dolarlık donuk dağıtımı var, bu rakam da 15 yıl içinde 30 milyar dolara çıkacak. Biz bu alanda da yüzde 10 bir pay almayı hedefliyoruz.

Burger King’de 500 restorana çıkacağız

Burger King’de kaç mağaza açacaksınız?

- Burger King’de hedefimiz 10 yılda 500 restorana çıkmak. Bu yıl 45 restoran açtık, seneye 40 restoran açacağız. Burger King için önümüzdeki iki yılda 35-40 milyon dolarlık yatırım daha yapacağız. 2006 ciro beklentimiz 170 milyon dolar, 2007’de 200 milyon doları buluruz. Şu anda 24 ildeyiz, 2010 yılında Türkiye’nin her yerinde olacağız.

2007 ciro hedefi 600 milyon dolar

Grubunuzun 2006 cirosu ve 2007 hedefiniz nedir?

- 2006 yılı sonunda ciromuz 750-800 milyon YTL civarında olacak. Yani yaklaşık 500 milyon dolar civarı. 2005 yılında 400 milyon dolardı, 2007 hedefimiz 600 milyon dolar. Şu anda 5 bine yakın çalışanımız var.

Sütü sadece üreteceğiz ihtiyacı olana satacağız

Sütte neden üretime ağırlık verme kararı aldınız?

- Eskiden bir markamız vardı, ama artık yok. Sütü üretmek başka, işlemek, satmak başka bir iş. Sadece üreteceğiz ve süte ihtiyacı olan firmalara satacağız. Türkiye’nin kaliteli süt ihtiyacı yılda 15 milyon ton. 25 bin ton süt üretiminden, yılda 14-15 milyon dolar bekliyoruz. Perakende de işler bir anda katlanıyor, sütte de böyle olacak.

Enerji sektörüne gireceğiz

Yeni girmek istediğiniz sektör var mı?

- Enerji sektörüne bakıyoruz. Özellikle hidroelektrik santralı (HES) düşünüyoruz. Enerjide mutlaka biz de olmak istiyoruz.

Escada’da büyüyecek misiniz?

- 8 Escada mağazası var. Yıllık cirosu 8-10 milyon Euro. Belli yerlerde yeni mağazalar açacağız. 15-20 mağaza ve 15-20 milyon Euro ciroyu buluruz.

45-50 metrekarelik, 45-50 bin konutluk projeler gelecek

Çok konut yapılıyor diyorsunuz yarım kalacak proje olur mu?

- Konutların yüzde 35-40 oranında tamamlanabileceğini düşünüyorum. İleride 45-50 bin konutluk projeler gelecek. İnsanlara 45-70 metrekarelik yaşam alanları üretilmeli. Bugün 250 metrekare büyüklük açısından çok lüks bir daire. Onu ısıtmak, soğutmak büyük paralar istiyor.

Siz 50 bin konutluk proje yapmayı düşünüyor musunuz?

- 40-45 bin YTL’ye alınabilecek, 50 bin konutluk bir proje düşünüyoruz. İstanbul değil, ama İstanbul’a yakın uydu kent projesi planlıyoruz. Okulu, hastanesi herşeyi olacak. Böyle bir projeyi yabancı bir grupla birlikte yapmak istiyoruz. Ama seçimleri geride bırakmamız şart.

200 milyon dolarlık inşaat projemizi askıya aldık

İnşaat sektöründe özellikle konutta yeni projeleriniz var mı?

- 200 milyon dolarlık bir konut projemiz var, ama şu anda beklemedeyiz. İstanbul Sarıyer’de bir yerimiz var. Ancak o kadar çok konut üretildi ki. Ben konuttaki talebin düşmesini bekliyorum, bu yüzden 4 ay önce projemizi askıya aldık. Hem fiyat, hem zaman açısından uygun olmadığını düşündük. Yerimiz itibariyle lüks konut yapmak zorundayım.

Büyük şirketler çiftlik kursa Türkiye düze çıkar

Tarım sanayiine geçmek için Türk iş dünyası neler yapmalı?

- Türkiye’nin sorunlarının çözümlenebilmesi için tarım sanayiine yönelmesi gerekiyor. Türkiye’deki en büyük bin şirket bir çiftlik kursa, Türkiye düze çıkar. Devlet de sulama projelerine ağırlık vermeli. Türkiye’de tarım sanayiinden yılda 150 milyar dolara yakın katma değer üretililebilir. Türkiye’nin de sorunu kalmaz. Biz artık mecburen besi tarımı yapacağız. Hayvanlarımızı beslemek için buna mecburuz. Yüksek düzeyde verim, maliyetleri de düşürüyor.

ERHAN KURDOĞLU

Kurdoğlu Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Kurdoğlu, 1962 Samsun doğumlu. TED Ankara Koleji’ni bitirdikten sonra Miami Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nden mezun oldu. 1986 yılında Türkiye’ye dönerek Ata İnşaat’ın üstlendiği Atatürk Barajı ve Hidroelektrik Santralı’nın inşaatında bir yıl çalıştı. Daha sonra Kurdoğlu grubundaki bazı şirketleri kurdu. 1995 yılında Amerikan fast food zinciri Burger King’in Türkiye temsilciliğini aldı.
Yazının Devamını Oku