Nurten Erk Tosuner

MAN’a ilanla girdim, yükseldim hedefimde Almanya’daki zirve var

5 Mart 2007
GEÇEN ay MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş.’nin Yürütme Kurulu Başkanlığı’na getirilen Tuncay Bekiroğlu, gazete ilanıyla girdiği MAN’da bundan sonra Almanya’daki Yürütme Kurulu’na girmeyi hedefliyor. 38 yaşındaki Bekiroğlu, "Her 5 yılda bir basamak çıkarak MAN’ın Dünya Yürütme Kurulu’na girmek istiyorum" diyerek, zirveye tırmanacağının mesajını veriyor.

ALTI yıl önce ilanla başvurarak işe girdiği MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret’te geçen ay Yürütme Kurulu Başkanlığı görevine atanan 38 yaşındaki Tuncay Bekiroğlu, gözünü MAN’ın Almanya merkezindeki zirveye dikti. Henüz 32 yaşındayken gördüğü bir ilana başvurarak MAN’a Satıştan Sorumlu Grup Müdürü olarak katılan Tuncay Bekiroğlu, "MAN’a başvururken kariyer hedefimde MAN Ticari Araçlar Dünya Yürütme Kurulu Başkanlığı vardı, hálá da var, iki basamak kaldı. En azından Yürütme Kurulu Üyeliği öncelikli hedefim" diyor.

"Bugünkü görevim için 5 yıl süre koymuştum, 6’ıncı yılda oldu. Her 5 yılda bir basamak çıkmak istiyorum" diyen Tuncay Bekiroğlu ile kariyer hedeflerinin yanısıra, otobüs ve kamyon sektörünü, MAN’ın Türkiye’deki faaliyetlerini konuştu.

Gıda sektöründe yöneticilik yaparken otomotive nasıl geçtiniz?

- MAN’a geçişim aslında kısmet hikayesi. İnsanın kendisini geliştirmesi de önemli, ama şansın da insanın nereye geldiğinde çok büyük rolü olduğuna inanırım. Başarı ve başarısızlık arasında çok ince çizgiler olduğuna inanırım. MAN’da satış ve pazarlama direktörünün emekliye ayrılmasıyla bir pozisyon açığa çıkmış. MAN, insan kaynakları şirketi kanalıyla bu göreve birini arıyordu. Adaylardan biriydim. Aslında çok dezavantajlarım vardı. 32 yaşındaydım. Otomotivden değil, gıda sektöründen geliyordum. O zamanki Yürütme Kurulu Üyemiz Tunç Koman birkaç saatlik mülakatımızda sanırım bende bir ışık gördü ki bana böyle bir şansı verdi.

İşe başladıktan sonra zorlandığınız dönemler oldu mu?

- Tunç Koman’ın ciddi eleştirileri de üstlendiğini tahmin ediyorum benimle birlikte. Ama Tunç Bey hep arkamda durdu, destek oldu. Karar süreçlerinde hep özgür bıraktı. Sınırları bana çok ince bir şekilde açtı. İlk birkaç yıl sıkıntılı geçti ama sonra şirketteki çok büyük bir çoğunluk benim tercih edilmemin doğru olduğunu, en azından şirkete yeni bir soluk getirdiğimi daha sonra bana aktardılar.

MAN’DA YÜKSELMEK DAHA GÜÇ

MAN’a girdiğinizde kariyer hedefinizde bugünkü göreviniz var mıydı?


- Hedeflerim arasında bugünkü görevim de vardı. Ama işin doğrusu daha kolay sanıyordum. MAN uluslararası bir firma olmak gayesinde, ama daha çok bir Avrupa, hatta bir Alman firması. Burada başka milletlerden gelen insanların yükselmesi imkansız değil, ama biraz daha güç. Ama hedeflerimden şaşmadım. Kariyer hedefimde MAN Ticari Araçlar Dünya Yürütme Kurulu Başkanlığı vardı, hálá da var, iki basamak kaldı. En azından Yürütme Kurulu üyeliği öncelikli hedefim. Ama MAN’da Yürütme Kurulu üyeliği ya da başkanlık çok farklı değil. MAN’da başkan Yürütme Kurulu üyelerinin amiri değil. MAN Ticari Araçlar Yürütme Kurulu hedefime iki basamak kaldı. Ne oraya çıkamamak beni yıkar, ne de çıkmak bugünkü kişilik yapımı çok değiştirir. Ben iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Benim için en önemli hedef bu.

MAN’daki işinizin ilk dönemlerinde farklılık adına neler yaptınız?

- MAN’ın müşteri ve piyasalardan biraz kopuk olduğunu gördüm. Temel bir felsefe vardı MAN’da, ’Biz çok iyi bir ürün yaparız.’ Bu ürün piyasanın ihtiyaçlarına ne kadar uygun bu bir soru işareti. Bir de ’Çok iyi bir ürün arayan müşteri bilirki MAN çok iyi bir ürün yapıyor gider alır’ mantığı vardı. Halbuki artık herkes iyi ürünler yapıyor. MAN her zaman teknoloji lideri oldu, bu çok büyük bir avantaj. Ancak bunun kadar önemli olan başka faktörler de var. Müşterilerle yakın ilişki kurmanız, birlikte ama karışmamış olmanız da önemli. Dolayısıyla bana göre burada farklı bir yöne gitmek gerekiyordu. Müşterilerimize kendimizi daha iyi anlatmamız gerektiğini gördüm. Pazarlama ekibimiz yok denecek seviyedeydi. Satış ekibimizin piyasa ile kontağı yoktu. Ekibi buna göre yeniden yapılandırdık.

Gıda sektörünün otomotivden farklı yönleri neler?

- Gıdada hızlı tüketilen mallar satıyorduk. Bir şeyi sattığınızda 10 gün sonra tükeniyor, 10 gün sonra müşterinin yanında olmanız lazım. Halbuki yatırım sektörü böyle değil. Karar verme, ikna ve satın alma süreçleri çok uzun. Krizlerden de çok derin etkileniyor. Çok farklı iki sektör. Krizde ilk durduğumuz şey yatırımlardır çünkü.

Çalışanlarımın kendi doğruları adına savaşmalarını istiyorum

Genç yaşta üst düzey yöneticilik koltuğuna oturan biri olarak çalışanlarınızdan beklentileriniz neler?

- Ekibim de daha çok gençlerden kurulu. Herkesin sorumlulukları ve hedefleri bellidir. Karar süreçlerinde herkesi özgür bırakmak isterim. Çalışanlarımızdan en büyük beklentim önce işlerini çok iyi bilmeleri, sonra da cidden fikir sahibi olmaları. Arkadaşlarımın kendi konularında fikir sahibi olmalarını, o fikri uygulamak ve kendi doğruları için mücadele etmelerini, yanlış bildikleri noktada seslerini yükseltmelerini istiyorum. Her arkadaşımın kendi doğruları için savaşan savaşçılar olmasını istiyorum Çünkü ben böyleyim. Kendi doğrularım için savaştım.

Ailem, hayattaki en büyük tutkum ve en büyük şansım

İş dışındaki hayatınızda neler yaparsınız?

- 23 yaşında evlendim. Eşim hayatımdaki en büyük şanslarımdan biridir. Eşim ve iki kızım hayattaki tutkularımın ilk başında gelir. Tutkularımdan bir diğeri de spor. Amatör futbolcuyum. Aikido yapıyorum. Bir başka tutkum da deniz. Ankara’da doğdum, büyüdüm ama deniz benim için büyük bir tutku oldu her zaman. Fırsat buldukça sörf yapmayı, dalmayı çok seviyorum. Denize baktığım zaman heyecandan karnım kasılıyor.

Hayatınızda kendinize örnek aldığınız birileri oldu mu?

- Varlıklı bir ailenin çocuğu değildim. Babam çocukluğumda devlet memuruydu, sonra inşaatçılığa başladı. Yoksul ailelerin çocuklarıyla birlikte okudum, ama hiçbir zaman eksiğim olmadı. Çok da büyük bir refah içinde yaşamadım. Hayatımdaki en büyük şanslarımdan biri babamdır.

Torpil yapmıyorum iyi futbol oynadığım için takımdayım

Şirkette de sporu teşvik ediyor musunuz?

- Futbol seyretmeyi değil, oynamayı çok seviyorum. MAN fabrika takımının da teknik direktörü ve oyuncusuyum. MAN içinde her yıl yapılan Almanya’daki turnuvaya katılıyoruz. Tamamı işçilerden kurulu bir takım. Tek beyaz yakalı benim. Şirket içi turnuvamıza 42 takım katılıyor. Ben onların içinden yeni bir takım kuruyorum. Ben de bu takımdayım, çünkü iyi oynuyorum. Bu konuda mütevazı olmayacağım. 45 dakikada 10 kilometre koşuyorum. Kendime takıma girme konusunda asla torpil yapmıyorum.

Otobüs pazarında daralma bekliyoruz

Otobüste durum nasıl?

- Otobüste en büyük avantajımız yerli üretici olmak. Geçen yıl 180 seyahat otobüsü sattık ve bu pazarda yüzde 19 pazar payı aldık. Toplam 2050 otobüs ürettik. Bunların büyük bölümü MAN Almanya tarafından Batı Avrupa ülkelerine gönderildi. Ankara Belediyesi için Türkiye’de ilk defa doğalgazlı belediye otobüslerini ürettik. Böylece toplam otobüs pazarında payımızı yüzde 24’e taşıdık. 2006 iyi bir yıldı. Ama bu yıl pazarda daralma bekliyoruz. Geçen yıl toplam pazarda 1060 otobüs satıldı, bu yıl 950 tahmin ediyoruz.

Kamyon üretimini bıraktık

MAN, 2006 yılını nasıl geçirdi?

- İşin doğrusu kamyon tarafından arzu ettiğimiz başarıya ulaşamadık. Ama otobüs tarafında iyiydik. Türkiye’deki kamyon üretimini geçen yıl tamamen bitirdik. MAN, Ankara’daki bu fabrikayı tamamen otobüs üretimine tahsis etti. Ben geldiğimde yılda 4 otobüs üretiliyordu, geçen yıl 2050 otobüs yaptık. Muhteşem bir gidiş var, ama bunun bedeli olarak kamyon üretimini bıraktık.

TUNCAY BEKİROĞLU
/images/100/0x0/55eb6333f018fbb8f8bddc2c
MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret Yürütme Kurulu Başkanı Tuncay Bekiroğlu, 1969 Ankara doğumlu. 1990 yılında ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını da aynı üniversitede yaptı. İş hayatına Türk traktör fabrikalarında satın alma bölümünde başladı. Ardından STFA’da Enerkom şirketinde ve Özkaşık Şirketler Grubu’nda çalıştı. 2000 yılında MAN’a Satıştan Sorumlu Grup Müdürü olarak katıldı. 1 Şubat 2001’de MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret Yürütme Kurulu Başkanlığı’na getirildi.
Yazının Devamını Oku

Eski köye yeni adet getireceğiz kafamızı ’farklı’ çalıştıracağız

26 Şubat 2007
ULUSAL İnovasyon Girişimi Eşbaşkanı Dr. Erdal Karamercan, ’İnovasyon’un rekabette üstünlük getiren bir yenilik’ olduğunu belirterek, Türkiye’nin artık inovatif bir toplum olmayı gündeminin en önemli noktasına yerleştirmesi gerektiğini söyledi. Karamercan, "İnovasyon eski köye yeni adet felsefesidir. Kafamızı farklı çalıştıracağız" dedi. SON dönemlerde Türkiye’nin gündemine yeni giren ’inovasyon’ kelimesi, aslında tüm dünyanın üzerinde yoğunlaştığı bir süreç. Türkiye’de genelde ’yenilikçilik’ olarak kullanılıyor, ama Ulusal İnovasyon Girişimi Eşbaşkanı Dr. Erdal Karamercan, ’İnovasyon’in rekabette üstünlük getiren bir yenilik’ olarak tanımlıyor. Aynı zamanda TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su olan Erdal Karamercan, "Türkiye artık inovatif toplum olma ve inovasyonu gündeminin en önemli noktasına yerleştirmeli. Avrupa Birliği süreci diyorsak bu sadece bir siyasi ve ekonomik süreç olarak görülmemeli" diyor. "Bizde ’Eski köye yeni adet getirme’ derler. Ama inovasyon eski köye yeni adet felsefesidir. Kafamızı farklı çalıştıracağız" diyen Karamercan, Avrupa Birliği tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre Türkler’in inovasyona en açık ülkeler arasında yer aldığına dikkat çekiyor. "Kamu kesimi, özel sektör, sivil toplum örgütleri olarak enerjimizi aynı noktaya yönlendirebilirsek Türkiye inovasyonda sınıf atlar. Türkler yenilikleri denemeye hazır" diyen Dr. Erdal Karamercan ile ’inovasyon’u ve Türk iş dünyasının, Türk toplumunun inovasyona yaklaşımını konuştuk.

Son zamanlarda sık kullandığımız ’inovasyon’u nasıl tanımlıyorsunuz?

-
Türkiye’de inovasyon genelde yenilikçilik olarak algılanıyor. Halbuki inovasyon yenilikçiliğin tam karşılığı değil. Ticari bir farklılık yaratan, rekabette bir üstünlük getiren yenilik. OECD’nin tanımı ise ’İnovasyon, bir fikri, pazarlanabilir bir ürüne, bir hizmete, bir üretim birimine ya da yeni bir toplumsal hizmete dönüştürebilmektir’. Her yıl yapılan yenilik inovasyon değildir. ’Herhangi bir kuruluşu, rekabette üstün hale getiren yenilik’ olarak tanımlamak en doğrusu. İnovasyon, bir üründe, teknolojide, hizmette, insan kaynaklarında, bilişimde, herşeyde olabilir.

Peki bu kelime birden bire neden hayatımıza giriverdi?

- Aslında inovasyon hayatımızda hep vardı. Ama artık öyle bir noktaya geldi ki, artan iletişim ve aradan kalkan ticari duvarlar nedeniyele bütün dünya tek bir pazar olmaya doğru yöneldi. Korunmuş pazar kalkanı kalktı dünyada. Bunun en iyi örneğini Türkiye’de yaşadık. Teknoloji geliştirmek, know how bulmak artık çok kolay. Bir de inanılmaz boyuta ulaşan fonlar var dünyada. Bunlar tüm dünyada yatırım arayışında.

FARK YARATMA İHTİYACINDAN DOĞUYOR

İnovasyon nerede devreye giriyor?


- Her pazarda inanılmaz bir rekabet artışı var. Kuruluşlar birbirinden nasıl farklılaşacak, işte o zaman inovasyon devreye giriyor. İnovasyon fark yaratma ihtiyacından doğuyor. Fark yaratmam lazım ki rekabet savaşında üstünlük sağlayayım. Farklı bir buluş yapabilmem tek üstünlüğüm. Bunu bir kere yapmak da üstünlük sağlamıyor. Bu farklılığı sürekli hale getirmek lazım. Onun için inovasyon kuruluşların gündemine bomba gibi oturdu.

İnovatif kuruluşların rekabet avantajları oluyor mu?

-
İnovatif olan kuruluşlar, daha az inovatif olanların önüne hızla geçmeye başladı. İnovasyonları sadece kuruluşlar için düşünmemek lazım. Bir kuruluşun inovatif olabilmesi için çevrenin, ülkenin, toplumun da buna uygun olması lazım. Yoksa bir kuruluş tek başına inovatif olamıyor. Çin, Tayvan, Kore bugün neden sivriliyor, çünkü hepsinin inovasyon politikaları oluşmuş. Ülkelerin kamuoyu da inovasyon programlarını destekliyor.

Toplumların inovasyona hazır olma durumu nedir?

- Avrupa Birliği için Eurobarometer Araştırma Enstitüsü tarafından her yıl yapılan bir araştırma var. ’Nüfusun İnovasyona Yatkınlığı’ konulu bu araştırma, toplumların inovasyona bakışını araştırıyor. Buna göre Türkiye’de yüzde 25 inovasyona açık ve hazır biçimde bekleyen bir toplum var. AB’ye dahil ya da üye olmaya hazır ülkeler içinde inovasyona en hazır ülkelerden biri Türkiye. İnovasyona karşı olanların en düşük olduğu ülke de yine Türkiye. Türkler, inovasyona Almanlar’dan ve Fransızlar’dan çok daha açık.

Değişimin önündeki en büyük engel insan

İnovasyona direnen yöneticiler oluyor mu?

- Değişim her zaman karşısında bir direnç görür. Direnç olmadan değişim olmaz. Direnç yoksa, zaten değişim yoktur. İnovasyon karşısında da bahane yaratan, ’Zaten biz bunları yapıyorduk’ diyen kitleler yöneticiler çıkacaktır. İnovasyonun karşısındaki en büyük engel insandır.

ERDAL KARAMERCAN

Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Erdal Karamercan, 1950 İstanbul doğumlu. 1973’de Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1977’de ABD’de University of Virginia’da kimya mühendisliği yüksek lisans ve doktora yaptı. Çalışma hayatına Eczacıbaşı Holding’te başladı. İntema ve Artema’da çalıştı. Eczacıbaşı Holding Dış Ticaret Müdürlüğü, Ekom Eczacıbaşı Dış Ticaret ve İpek Kağıt Genel Müdürlüğü, İlaç ve Tüketim Ürünleri Grupları Koordinatörlüğü yaptı. Halen Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su. Ulusal İnovasyon Girişimi Eşbaşkanı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi, YASED ve Türkiye Kağıt İşverenleri Sendikası Başkan Yardımcısı, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Disiplin Kurulu Üyesi, Reklamverenler Derneği Kurucu Üyesi, İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Altınla dünyaya açıldım, inşaat havacılık ve enerjiyle büyürüm

19 Şubat 2007
SON yıllarda altın fiyatlarının yükselmesi ile birlikte kárlılığın yok olduğunu söyleyen Atasay Kuyumculuk Genel Müdürü Cihan Kamer, "Dünyada inşaat, enerji gibi çok uzun süreçli işlerde de ön sıralarda yer almayı düşünüyoruz. Yakında havacılık işine de gireceğiz" diyerek, farklı alanlarda da ’sürpriz’ yeni yatırımlar yapacağı mesajını verdi. DUBAİLİ gayrimenkul yatırım şirketi Emaar Properties ile ortaklığı ve Dubai’de inşa edilen kulelerde aldığı katlarla gündeme gelen Atasay Kuyumculuk Genel Müdürü Cihan Kamer, "Son iki yıldır altın fiyatlarının çok yükselmesiyle sektörümüzde kárlılık adeta yok oldu, mecburen başka yatırımlara yönelmemiz gerekti" diyor. Emaar’ın Avrupa’daki yüzü olacaklarını söyleyen Cihan Kamer, Dubaili firmayı Türkiye’de yatırıma ikna etmek için 7-8 yıldır sürekli görüştüğünün altını çiziyor. "Dünyada inşaat, enerji gibi çok uzun süreçli işlerde de ön sıralarda yer almayı düşünüyoruz. Yakında havacılık işine de gireceğiz" diyerek, farklı alanlarda da ’sürpriz’ yeni yatırımlar yapacağı mesajını veriyor. Kuruluşunun 70’inci yılını kutlayan Atasay’ın CEO’su Cihan Kamer ile kuyumculuk sektörünü, altın takı ve pırlantadaki hedeflerini ve yeni yatırımlarını konuştuk.

Türkiye’deki altın takı pazarının büyüklüğü nedir?

- Altında direkt ihracat 1 milyar dolar. Turistik ve bavul ticareti olarak baktığımızda toplam 2 milyar dolar. 1 milyar dolar da iç büyüklükten bahsedebiliyoruz, yani Türkiye’deki altın takı pazarı 3 milyar dolar.

Atasay’ın kuyumculuk sektöründe geldiği nokta neresi?

- Atasay adıyla geçmişte mağazamız yoktu. Üretimi olmayan, toptancı hüviyeti olan bir şirketti. Asgold’un hem üretimi, hem de yaygın bir pazarlama örgütü vardı. Biz 1992’den sonra Atasay’da aktif pazarlama faaliyetlerine başladık. Marka yatırımlarını yaptık. Dünyada 8 ofis açtık. Bugün yurtdışındaki 5 milyon kadının takısını biz veriyoruz.

Yıllar sonra neden pırlanta üretimine başladınız?

- 2005’den pırlanta mücevher üretimine başladık. Hedefimiz dünya markası olmak. Bunun için de üretiminizde pırlanta ve mücevherin olması gerekiyor. Rakiplerimize baktığımızda mücevher barındırmayan, sadece altın takıyla marka olan şirket yok dünyada. Mücevhere girişteki maksadımız da buydu.

EMAAR İLE ÇOK İŞ YAPACAĞIZ

Dubaili Emaar Properties ile ortak olarak inşaat sektörüne girdiniz. Neler yapacaksınız?

-
Büyükçekmece’de 570 villa projemiz var. Yüzde 70’i halka açık olan Emaar, dünyanın en büyük gayrimenkul yatırım şirketi. Dünyada 100 milyar dolarlık proje yürütüyor. Bizimki 500-600 milyon dolarlık bir iş. Bizimle bu pazara ilk kez girdiler. Yüzde 40 bizim, yüzde 60 hisse onların. Bundan sonra daha güzel projeler üreteceğiz. Emaar, dünyada ve Türkiye’de yeni yatırımlar yapabilmek istiyor. Biz onların dünyaya açılan Avrupa’daki yüzüyüz. Çünkü projelerinin çoğu Ortadoğu’da.

Neden inşaat sektörü?

- Sektör olarak dünyada daha güçlü görüyorum. Sadece Türkiye olarak değil tüm dünyada bakmak lazım. Özellikle son iki yıldır altın fiyatlarının çok yükselmesiyle bizim sektörümüzde kárlılık adeta yok oldu. Yüzde 80 ihracata yönelik bir şirketseniz o zaman alternatifiniz de yok. Başka yatırımlara mecburen yönelmemiz gerekti. Sadece altın takı bizi taşımıyor.

Dubaili Emaar, Türkiye’de ortak olarak neden sizi seçti?

- 1980’den beri Dubai’ye gider gelirim. Oradaki gelişmede en büyük pay sahibi şirketlerden biri de Emaar. Şirketi sürekli izliyordum. 7-8 yıldır her gittiğimde görüşüp, Türkiye’de yatırım yapalım diye zorluyordum. Ancak birkaç yıl önce ikna edebildim. Bu süreçte Türkiye’nin gelişimi de çok önemli tabii.

Yakında girmeyi planladığınız yeni sektörler var mı?

- Dünyada inşaat, enerji gibi çok uzun süreçli işlerde de ön sıralarda yer almayı düşünüyoruz. Türkiye’de 12 hidroelektrik santralı proje müracaatımız vardı, kendi ürettiğimiz projelerdi. Bunları satmayı planlıyorum. Enerjide daha büyük boyutta, daha konsantre bir plan içinde olabiliriz. Önümüzdeki birkaç yıl da öyle işlere başlayacağız ki şaşıracaksınız. Görüşme aşamasında olduğumuz bir yeni işimiz daha var. Havacılık işine de gireceğiz.

Pırlanta sektörünü büyüttük, tektaş satışı 1’e 20 arttı

Kredi kartına taksitle mücevher satışı fikri nereden çıktı?

- 70’inci yılımızda amacımız düşük gelir grubuna sahip kişilerin de mücevher tutkusuna aracılık etmekti. Bütün pazarda tektaş satışları 1’e 20 arttı geçen yıla göre. Daha düşük gelir düzeyindeki insanların da pırlanta almasına vesile olduk. 36 aya varan vade imkanı sunuyoruz, ama genelde 12 ay tercih edildi.

Sevgililer Günü haftasında 20 bin tektaş yüzük sattık

Sevgililer Günü’nde kaç tane tektaş sattınız?

- Bir yılda 50 bin tektaş satmayı hedeflerken, bunun yüzde 40’ını bir haftada gerçekleştirdik. Bir haftada 20 bin adet sattık. Yıllık satış hedefimizi 70 bine çıkardık. 50 bin adetin satışından 40 milyon YTL planlıyorduk, 70 bin tektaş satışından 55-60 milyon YTL hedefliyoruz. Geçen yılki satışımız toplam 7 milyon YTL’ydi. 500 ile 1500 YTL arasındaki tektaşlara inanılmaz talep oldu.

5 moda şehrine mağaza açacağız

Atasay için önümüzdeki yıllara ilişkin planlarınız neler?

- 2008 sonuna kadar New York, Şanghay, Milano, Moskova ve Paris’te 5 mücevher mağazası açacağız. 2010 sonuna kadar kendimize ait 50 mağazamız olacak. Dünyadaki 8 ofisimizden en büyük toptancı ve perakende zincirlerine mal satıyoruz. Dünyadaki 5 milyon kadına mal satmaktan da vazgeçmeyeceğiz.

2006 yılı ciromuz 150 milyon dolar

2006’yı nasıl geçirdiniz, 2007 hedefleriniz neler?

- Üretimin yüzde 80’inin ihraç ediyoruz. Türkiye’nin toplam altın takı ihracatının yüzde 12-13’ünü gerçekleştiriyoruz. Bu da 120 milyon dolar. 2006 ciromuz yaklaşık 150 milyon dolar.

Kamer Ailesi’nde üçüncü kuşak

Kamer Ailesi’nin üçüncü kuşak yöneticisi Cihan Kamer, bugün 70’inci yılını kutlayan Atasay şirketlerinin başında. Cihan Kamer dedesi Sarraf Hacı Mustafa Kamer’in tablosu önünde babası (sağ başta) Atasay Kamer ve amcası (sol başta) Osman Kamer ile birlikte.

CİHAN KAMER

Atasay Kuyumculuk’un Genel Müdürü Cihan Kamer, 1965 Denizli doğumlu. İlköğrenimini İstanbul’da Bakırköy Pilot Cengiz Topel İlköğretim Okulu’nda, orta öğrenimini Bakırköy Merkez Lisesi’nde tamamladı. 1984-1987 arasında, İstanbul Kapalıçarşı’da döviz ve altın alım-satımı ticari yaptı. 1987’de Randıman Döviz’i, 1989’da Deha Menkul Kıymetler’i kurdu. 1987’den itibaren Asgold Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği’ni, 1989’dan beri de Atasay Kuyumculuk’un Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği’ni üstlendi. 1995’den beri de Atagold Kuyumculuk ve Atataş Kuyumculuk, 1996’dan bu yana da Ataay İnşaat Turizm Ziraat’ın Yönetim Kurulu Başkan Vekili. 2003-2004 yılları arasında İstanbul Değerli Maden ve Mücevher İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı, 2003-2006 arasında da Türkiye İhracatçılar Meclisi İcra Komitesi’nde Yönetim Kurulu Muhasip Üyeliği görevlerini yürüttü.
Yazının Devamını Oku

Rekabet arttıkça farklılaştık uluslararası marketlere girdik

12 Şubat 2007
DOĞA Bitkisel Ürünler’in ürettiği müsliler, artık uluslararası market zinciri Tesco’nun 110 mağazasında yer alıyor. Bu yıl İngiltere’deki Tesco’lara 250 ton tutarında, 1 milyon Euro’luk müsli ihracatı planlayan Doğa Bitkisel Ürünler Yönetim Kurulu Başkanı Feryal Menemenli, "Yüzümüzü dışarı çevirdik. Yenilikçi ürünler geliştirip farklılaşarak rekabeti seçtik" diyor. FONKSİYONEL gıda pazarı, Türkiye’de son yıllarda hızlı büyümesiyle dikkati çekiyor. Türkiye’de henüz dünyaya göre çok küçük boyutlarda olan sektörün, önümüzdeki yıllarda genç nüfusun da etkisiyle dünyadan daha hızlı büyümesi bekleniyor. Dünyada yılda 50 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşan fonksiyonel gıda pazarının Türkiye’de henüz 50-60 milyon dolarlık bir pazar olduğu hesaplanıyor. Pazarın her yıl dünyada yüzde 10, Türkiye’de ise ortalama yüzde 15 büyüme göstereceği beklentisi, bu kategoriye olan ilgiyi artırıyor. Pazara giren firma ve marka sayısının artması da rekabeti kızıştırıyor. 18 yıldır doğal fonksiyonel gıda üreten Doğa Bitkisel Ürünler’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Feryal Menemenli, "Artan rekabet yüzünden yüzümüzü dışarı çevirdik ve yenilikçi ürünlere odaklandık, yeni kategoriler yarattık" diyor. İngiltere merkezli uluslararası market zinciri Tesco’nun rafına girmeyi başardıklarını belirten Menemenli, "Müsli gibi Türk beslenme kültürünün bir parçası olmayan bir kategoride Türk markalı bir ürünün, Avrupa’nın en zengin pazarında yerini almasını başarılı bir başlangıç bizim için. Doğa müsli artık Tesco’nun 110 mağazasında satılıyor" diye konuşuyor. Doğa Bitkisel Ürünler Yönetim Kurulu Başkanı Feryal Menemenli ile fonksiyonel gıda pazarı, bitkisel çayları ve Doğa’nın hedeflerini konuştuk.

Son yıllarda fonksiyonel gıdaya ilgi neden artıyor?

- Tüketici davranışlarında son yıllarda fonksiyonel besinlere yönelik köklü bir değişim göze çarpıyor. Uluslararası bir araştırma kuruluşu olan Health&Focus’un yaptığı araştırma sonuçları, dünyada her 10 tüketiciden 9’unun satın alma kararında birinci derecede ’sağlık’ kriterinin etkili olduğunu gösteriyor. Satın alma kararında artık sağlık ön sıralarda. Metabolizmaya yararlı, hastalıklardan korunmaya yardımcı, bünyenin bağışıklık sistemini destekleyen fonksiyonel gıdalara ilgi her geçen gün artıyor.

YILDA YÜZDE 10 BÜYÜYECEK

Fonksiyonel gıda pazarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?


- Dünyadaki araştırmalara göre daha uzun bir süre fonksiyonel gıdalar gündemde kalacak. Pazarın büyüme trendinin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, önümüzde 5 yılda devam edeceği öngörülüyor. Dünyada yüzde 10 olan genel büyüme beklentisi, genç bir nüfusa sahip Türkiye’de ilk yıllarda yüzde 15’leri bulabilir. Bitkisel çay da aynı oranlara ayak uydurur.

Pazarda rekabet nasıl?

- Çok sayıda bitkisel çay üreten firmaların piyasaya girmesiyle doğan sıkıntıyı kendi açımızdan farklılaşarak bertaraf edebileceğimizi düşündük. Biz hiç bir zaman fiyatla rekabet etmedik. Rekabette fiyat etkin oluyor ama biz ürünlerimizi farklılaştırarak rekabeti tercih ediyoruz.

İhracat girişimleriniz nasıl gidiyor?

- Geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana Nutridigest markası ile İngiltere Tesco’ya müsli çeşitleri ihraç ediyoruz. Son yıllarda, planlı bir biçimde gerçekleştirmeye çalıştığımız yurt dışı satış çalışmalarımız yavaş yavaş sonuç vermeye başladı. Bugüne kadar katıldığımız uluslararası gıda fuarına gönderdiğimiz yeni ürünlerimiz ’gıdanın geleceğine yön veren yenilikçi ürünler’ arasında gösteriliyor. ’Müsli’ gibi Türk beslenme kültürünün bir parçası olmayan bir kategoride Türk markalı bir ürünün, Avrupa’nın en zengin pazarında yerini almasını başarılı bir başlangıç olarak görüyor, bu alandaki yoğun çabamızı sürdürüyoruz.

Tesco raflarına girmeyi nasıl başardınız?

-
İngiltere’ye ihracat projesi üzerinde bir yıl çalıştık. Yaptırdığımız pazar araştırması sonucunda çıkan raporda, özellikle diyet ve beslenme uzmanlarının görüşlerinin yer alması, ürünlerin Tesco tarafından kabul görmesini sağladı. Müsli gibi bir ürünü hakettiği fiyatla kendi markamızla Tesco’larda rafa çıkarmayı başarabildik. Daha çok başındayız.

İngiltere’ye ne kadarlık ihracat planlıyorsunuz?

- Üç çeşit müslimiz ’Doğa Nutridigest’ markası ile Tesco’nun 110 mağazasında satılıyor. Raf fiyatı 2.5 İngiliz Sterlini. İlk yüklemeyi geçtiğimiz Ağustos’ta yaptık, 2006 sonuna kadar 85 ton sattık. Gelecek yılki hedefimiz 250 ton. Toplam 1 milyon Euro’luk ihracat hedefliyoruz.

2006’da yüzde 25 büyüdük

Doğa 2006’yı nasıl geçirmişti?

- 2006’da yüzde 25 civarında bir büyüme gerçekleştirdik, bunun yüzde 5-6’sı ihracattan geldi. Perakende zincirlerinin birleşmesinin getirdiği olumsuz etkiler ve artan rekabete karşın satışlarımız arttı. Bunda kuşkusuz bu dönemde pazara dahil olan büyük oyuncuların reklam ve bilinç yaratma gücü ile pazara getirdiği ivmenin de olumlu etkisi mevcut.

Pazara giriş çıkışlar her zaman olabilir

2007’den neler bekliyorsunuz?

- Bitkisel çay pazarı biraz daha büyüyebilir. Markaların sürekliliğine bakmak lazım. Bu işi yapan, bilen ve bu nedenle marka olan firmalar yoluna devam eder. Pazara giriş çıkışlar her zaman olabilir. Pazarın büyüklüğü, büyük harcamaları tatmin eder mi onu bilemiyorum.

Yeni ortaklıklara açık olmak lazım

Satın alma veya birleşmeye nasıl bakıyorsunuz?

- Tabii ki olabilir. Akıllı olmak lazım. Şirketlerin büyümesi artık bu yollardan geçiyor. Şu anda böyle bir süreç yaşamıyoruz. Ama amacımıza uygun bir stratejik işbirliği olursa sinerji yaratır. Yeni ortaklıklara her zaman açık olmak lazım.

Doğa Sherbet’e yenilikçi ürün ödülü

Paris’te Sial Gıda Fuarı’nda yenilikçi ürün kategorisinde geçen yıl ödül alan Sherbet, bitkisel çay ve meyve suyu karışımından oluşan sıvı konsantre bir içecek. 35 gramlık poşetlerde satılıyor. Sıcak ya da soğuk olarak tüketilebiliyor. Su ve buzla ya da maden suyuyla birleşerek, yoğurda karıştırılarak da tüketilebiliyor. Doğa Sherbet’in mate&nar, kuşburnu&elma, yeşil çay&zencefil olmak üzere üç çeşidi bulunuyor.

FERYAL MENEMENLİ

Doğa Bitkisel Ürünler Sanayi ve Ticaret’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Feryal Menemenli, Ankara doğumlu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden sonra 1977’de Boğaziçi Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. Aynı bölümde master yaptıktan sonra, doktorasını Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde tamamladı. Eczacıbaşı İlaç Sanayi Araştırma Laboratuvarları’nda antibiyotik üretimi üzerine çeşitli projelerde görev aldı. 1989’da Doğa Bitkisel Ürünler’i kurdu. 2003’de Birleşmiş Milletler (BM) Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından ’En Başarılı Kadın Girişimci’ seçildi. Ardından BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) ’Özel Sektör’ kategorisi ödülüne layık görüldü.
Yazının Devamını Oku

1.3 milyar doları bulduk gözümüzü bölgedeki 70 milyar dolara diktik

5 Şubat 2007
TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su M. Sani Şener, 2020 yılına kadar dünyada 200 milyar dolarlık havalimanı yatırımı yapılacağına dikkat çekerek, "Bunun 70 milyar doları hedef bölgemizde yer alıyor" dedi. Tiflis Havalimanı’nı açmaya hazırlandıklarını belirten Şener, Tunus Havalimanı için teklif verdiklerini, Ürdün’de de yeterlilik aldıklarını söyledi.

BUGÜNE kadar toplam 1 milyar Euro’nun (1.3 milyar dolar) üzerinde yatırıma imza atan TAV, bölgesel bir marka olma yolunda hızla ilerliyor. TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su M. Sani Şener, "Dünyada 2020 yılına kadar yapılması gereken 200 milyar dolarlık havalimanı yatırımının 70 milyar doları bizim hedef bölgemizde yer alıyor. Biz de önce evimizde çok iyi olduktan sonra stratejimizi buna göre kurduk. Bölgeselleşmeyi başardık" dedi. Gürcistan Tiflis’de 20 yıllığına işletmeciliğini de aldıkları havalimanı inşaatını bitirdiklerini ve 7 Şubat’ta açacaklarını belirten Sani Şener, 500 milyon Euro yatırım gerektiren Tunus Enfidha Airport için teklif verdiklerini, Ürdün’de de 1 milyar dolarlık Queen Alia International Airport için yeterlilik aldıklarını söyledi.

Önümüzdeki günlerde halka açılmaya hazırlanan TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su M. Sani Şener ile TAV’daki yeni yapılanmanın yanısıra yeni projeleri ve hedeflerini konuştuk.

Dünyada havalimanı inşaatı sektöründe ne kadarlık bir potansiyel var?

- Dünyada 2020 yılına kadar 200 milyar dolarlık yatırım görünüyor. Çünkü 2020’de yolcu sayısının 9.2 milyar olması tahmin ediliyor. Şu anda yolcu sayısı 4 milyar. Bugün 17 bin olan ticari uçak sayısının ise 2020’de 35 bine çıkması planlanıyor. Tüm dünya havalimanları konusunda eksik. Dünyadaki 200 milyar dolarlık yatırımın 70 milyar dolarlık bölümü bizim hedef bölgemiz içinde yer alıyor.

Küresel bir şirket haline dönüşme hedefinize ulaştınız mı?

- Küreselleşme sürecini başlattık, en azından bölgeselleşmeyi başardık. Bunu yaparken de insan kaynaklarına çok önem verdik. 2006’da aynı anda 7 havalimanıyla ilgilendik. Böyle bir kadroya sahip dünyadaki şirket sayısı 3-5’i geçmez. Dünyanın aranan havalimanı firmalarından biriyiz. Evimizde çok iyi olduk, bölgeye açılıp pazarı yakaladık. Küresel rakiplerimizi çok iyi takip ettik. Proje geliştirmeye harcadığımız para yılda 10-15 milyon dolar.

BÖLGESEL MARKA HALİNE GELDİK

TAV’ı neden yapılandırma gereği duydunuz?

- TAV ciddi bir bölgesel marka haline geldi. 2006’yı yeniden yapılanma yılı seçtik. Yurtdışında özellikle bölgemizde Kuzey Afrika, Ortadoğu, Kafkaslar ve Doğu Avrupa bölgelerindeki yeni havalimanları ihalelerine katılabilmek, büyüme hikayemizi daha ilerilere götürebilmek için bu yapılanmanın gereklerine inandık. İşletme ve hizmet şirketlerimizi TAV Havalimanları Holding çatısı altında topladık. Yapım şirketimiz TAV İnşaat’ı holding çatısı altına almadık.

Neden yapım şirketinizi de aynı çatı altına almadınız?

- Çünkü TAV İnşaat, şu anda elinde 2 milyar dolar inşaat işi olan çok ciddi bir inşaat firması oldu. Katar Doha ve Kahire Havalimanı inşaatlarını yapıyor. Başka havalimanı inşaat işlerine de çok ciddi hazırlanıyor.

TAV’ın bugüne kadar yaptığ yatırımların toplamı nedir?

- Ankara, İstanbul, İzmir ve Tiflis havalimanları için bugüne kadar 1 milyar Euro yatırım yaptık. Ayrıca İstanbul iç hatları da 70 milyon dolara yeniledik.

4 yabancı fona 465 milyon dolarlık

hisse sattık, rekabette güçlendik


TAV hisselerini neden dört ayrı yabancı fona sattınız?

- 2006’da dünyanın önde gelen yatırım bankalarından ABD’li Goldman Sachs International, fon yöneticilerinden Avustralyalı Babcock&Brown, İslam Kalkınma Bankası (IDB) Altyapı Fonu (EMP), Global Investment House, TAV Havalimanları Holding’e stratejik ortak oldu. Bu hisseleri bir fona da satabilirdik, dört ayrı coğrafi bölgeden yatırımcı aldık. Çok zor bir işti. Dört fona toplam 465 milyon dolarlık satış yaptık. Bu satışla hem sermaye yapımızı güçlendirdik, hem de ortaklarımızın birikimiyle, dünyadaki küresel rakiplerimizle daha fazla başadebilme imkanını yakaladık.

Halka açılacağız, yatırımcı tabanımızı genişleteceğiz

TAV Havalimanları Holding’i halka açmaya hazırlanıyorsunuz. Şirketin ne kadarını halka açmayı planlıyorsunuz?

- Yatırımcı tabanımızı daha da genişletmek açısından halka açılıyoruz. TAV Havalimanları Holding’in halka açılma başvurusu şu anda Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK). SPK’nın uygun gördüğü tarihte halka arza gideceğiz. Halka arz oranımız yüzde 16, ek satışla yüzde 18.4. Buradan gelen kaynağı da yine TAV Havalimanı Holding ve TAV İnşaat’ın büyümesinde kullanacağız.

Tunus’a teklif verdik, Ürdün’de yetirlilik aldık

Bölgede ilgilendiğiniz yeni projeler var mı?

- Tunus’ta Enfidha Airport için teklif verdik. Ürdün’de ise Queen Alia International Airport (QAIA) için yeterlilik aldık. Ürdün’ün ihalesi mart ayında, şimdi ona hazırlanıyoruz.

Bu ihalelerin yatırım tutarı ne kadar?

- Tunus’taki havalimanı 500 milyon Euro, Ürdün’deki havalimanı da 1 milyar dolar civarında yatırım gerektiriyor.

Türkiye’de ilgilendiğiniz yeni ihaleler olacak mı?

- Sabiha Gökçen’in ihaleye çıkacağını, bir de Antalya’nın yeniden ihaleye gireceğini duyuyoruz. Bunlarla ilgili ihaleler olduğunda da kutlaka katılacağız.

Esenboğa’yı ikinci bir merkez yapacağız

Ankara Esenboğa Havalimanı için kurulan şirketin adı neden TAV Anatolia?

-
Esenboğa’nın adını değiştirdiniz bile dediler, ama bunu yapabilme etkimiz zaten yok. Biz sadece orası için kurulan şirketin adını TAV Anatolia yaptık. Çünkü Ankara Anadolu’nun merkezi ve biz Ankara’yı ikinci bir merkez yapabilmek için ciddi pazarlama yapıyoruz. Adını bu yüzden İngilizce koyduk. İşletmeci şirketimizin adı TAV Anatolia, havalimanını adı Esenboğa.

Tiflis’ten çok ümitliyiz Batum kumarhane merkezi haline geliyor

Tiflis Havalimanı’nı 7 Şubat’ta açıyorsunuz. Tiflis’ten beklentileriniz neler?

- Kafkaslar bizim çok önem verdiğimiz bir bölge. Gürcistan Tiflis Havalimanı’nı inşaatını 12 ayda bitirdik. Havalimanını 20 yıllığına biz işleteceğiz. 70 milyon dolarlık bir proje. Türkiye’de iç dış hat terminal binaları işletiyoruz, ama Tiflis’te komple havalimanı işleteceğiz. Tiflis, Kafkaslar’ın merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Çok önemli bir /images/100/0x0/55ea42e9f018fbb8f8749ad4aktarma noktası olarak Tiflis havalimanından çok ümitliyiz. Yabancılara müthiş kolaylıklar sağlıyorlar. 30 milyon dolarlık Batum Havalimanı’nı inşaatını da yapıyoruz. Batum’u Nisan’da açacağız. İşletmesiyle ilgili görüşmelere devam ediyoruz. Turizm açısından Doğu Karadeniz Bölgesi’ne Batum’un çok ciddi katkısı olacak. Gürcistan, Batum’u kumarhane merkezi haline getiriyor. Ayrıca oranın tek sıcak denizi. Batum’da çok ciddi patlama olacağına inanıyoruz.

M. SANİ ŞENER

TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su M. Sani Şener, 1955 Trabzon doğumlu. 1977’de Karadeniz Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde master yaptı. 1980’den itibaren özel sektörde baraj, bina, tünel, havalimanı gibi ulusal ve uluslararası projelerin gerçekleştirilmesinde yönetici ortak olarak, proje müdürlüğü, genel müdürlük, yönetim kurulu üyelikleri yaptı. 1998 yılından bu yana TAV’ın CEO’su.
Yazının Devamını Oku

İki şirketle ortaklığı görüşüyorum havada ’boru hattı’ gibi olacağım

29 Ocak 2007
PEGASUS Yönetim Kurulu Başkanı ve Esas Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Sabancı, "Pegasus artık uluslararası bir şirket oluyor. Gürcistan’da ve Gürcistan’dan çevre ülkelerine tarifeli seferler planlıyoruz" dedi. Sabancı, "Almanya-Türkiye arasında bir boru hattı gibi Türkler’i taşımak istiyoruz. Sadece Almanya’dan Türkiye’ye yılda 400 bin yolcu taşımayı planlıyoruz Almanya’da Sabancı markası belki Türkiye’deki Sabancı markasından daha çok ön planda Türkler için. O yüzden ilk önce Almanya’dan başladık" diye konuştu.

PEGASUS Yönetim Kurulu Başkanı ve Esas Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Sabancı, 2007 yılının havacılık sektöründe bir sürü el değiştirmeye gebe olduğunu, önümüzdeki günlerde kendilerinin de bir ya da iki Türk havayolu şirketiyle ortaklık anlaşması imzalayacaklarını bildirdi. Gürcistan’da yerel bir şirketle de bu önümüzdeki hafta niyet mektubu imzalayacaklarını belirten Ali Sabancı, "Pegasus artık uluslararası bir şirket oluyor. Gürcistan’da ve Gürcistan’dan çevre ülkelerine tarifeli seferler planlıyoruz" dedi. Pegasus’un Stuttgart’la başlattığı tarifeli seferlerini Almanya’nın diğer şehirleriyle devam ettireceğini söyleyen Ali Sabancı, "Almanya-Türkiye arasında bir boru hattı gibi Türkler’i taşımak istiyoruz. Sadece Almanya’dan Türkiye’ye yılda 400 bin yolcu taşımayı planlıyoruz Almanya’da Sabancı markası belki Türkiye’deki Sabancı markasından daha çok ön planda Türkler için. O yüzden ilk önce Almanya’dan başladık" diye konuştu.

4 MİLYON YOLCU TAŞIYACAĞIZ

Ali Sabancı, yaz aylarında Danimarka, Hollanda, Avusturya ve İngiltere hattına da tarifeli uçacaklarını belirtti. Ali Sabancı, 2006 yılında 3.4 milyon yolcu taşıyan Pegasus’un 2007’de 4 milyon yolcu taşımayı planladığını, bunun da yüzde 20’sinin yurtdışı hatlarda olacağını söyledi. Geçen yıl verilen 12 yeni uçak siparişinin ilkini kasım ayında teslim alacaklarını belirten Pegasus Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı ile yeni uçuş hatlarını, yeni yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.

Havayolu sektörü açısından 2007 yılının nasıl geçmesini bekliyorsunuz?

- Havada yaşanan rekabet daha da artacak gibi görünüyor. Rekabet arttıkça verimliliği olmayan havayolları havlu atmak zorunda kalacak. 2007’de bana göre sektör bir sürü el değiştirmeye gebe. Şu anda ben 100 milyon Euro koysam birkaç tane havayolunu alırım, sadece ben değil yabancı sermaye de alabilir.

Türkiye’de şirket satın alacak mısınız?

- Bir veya iki şirketle ortaklık yapmak istiyoruz. Hedefimiz büyümek. Şu anda gizlilik anlaşması imzaladığım iki şirket var, ikisine de ortak olup operasyonu yönetmek istiyorum. 2007’de muhtemelen bir ya da iki şirketle mutlaka el sıkışırız. Amacımız bu şirketlerin devamlılığını sağlamak. Şubat ortasında birini açıklarız.

Sun Ekspress ve İZair’a hissedar olacağınıza dair haberler doğru mu?

- Sun Ekspress ile temaslarımız devam ediyor, bundan öte birşey diyemiyorum. Yakın dönemde İzmir Havayolları (İZair) ile ticari işbirliğini geliştirme arayışında ve arzusundayız. Şu andaki ticari işbirliğimizden çok memnunuz. İZair üç uçaklı bir operasyon, ama çok düzgün. İzmir halkının da desteğini arkasına almış bir şirket.

Yeni şirket almanız durumunda markalarını devam ettirir misiniz?

- Evet, havayolu markaları devam etmeli diye düşünüyorum. Ayrıca markayı korurken aynı zamanda işletme lisanslarını da koruyorsun. Bu markaları farklı coğrafyalara konumlandırmak da mümkün daha sonra. Biz kendi markamıza da yatırım yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz.

GÜRCİSTAN’DA UÇMAYA BAŞLAYACAĞIZ

Yurtdışında şirket satın alma planlarınız ne aşamada?


- Doğu ülkelerinde Pegasus’tan bağımsız şirketler kurarak havacılık yapacağız. İlk planladığımız ülke ise Gürcistan. Bu ülkedeki yerel ortağımızın adı belli, önümüzdeki hafta niyet mektubunu imzaladıktan sonra açıklayacağız. Sanırım yaz sonunda Gürcistan ve Gürcistan’ın çevresindeki ülkelere tarifeli uçak seferlerine başlamayı istiyoruz.

Neden Gürcistan?

- 4.5 milyon nüfuslu Gürcistan’ın kişi başına milli geliri 1500 dolar. Petrolü, doğalgazı olmayan bir ülke. Eğitim seviyesi yüksek ve uçmaya alışkınlar. Ayrıca Karadeniz’in tek sıcak limanı Batum’da. Gürcistan’ın tem umudu turizm, kumar da bu ülkede yasal, bu yüzden turizme çok önem veriliyor. Bu noktada uçak en önemli araç olacak, çünkü yolları yetersiz.

Yolcularımızı düşük fiyatla ve yeni uçaklarla uçuracağız

Bu hattaki diğer havayollarına göre Pegasus olarak ne avantajınız var?

- Evet Almanya ile Türkiye arasında Sabiha Gökçen’e uçak çok firma var. Düşük maliyetli Alman havayolları da oraya uçuyor. Yaptığımız pazar çalışmalarına göre bizim bazı avantajlarımız var. Yüksek fiyatlı bilet ücretli THY ve Lufthansa dışında Almanya’daki tur operatörleri de Türkiye’ye olan trafiği kontrol ediyor. Almanya’daki Türkler çoğu zaman biletlerini bu tur operatörlerinden üç ay önce alıyor ama sonra ne olacağını bilmiyor. Tur operatörünün başına birşey gelirse mağdur oluyor. Biz maalesef Almanya’da Alman, Türkiye’de Türk olamayan, şefkat hissetmeyen Türkler’e hitap edeceğiz. Ama düşük fiyatla ve yeni uçaklarla.

Bu hattan beklediğinizi bulabilecek misiniz?

- Çok umut verici. Uçaklardan kár eder haldeyiz. Uçak yerde kalsaydı daha fazla zarar ederdik. Uçakları uçurduğumuz için kárdayız. Kış döneminde uçakları uçurmak yerde tutmaktan daha mantıklı. Bu agresif bir plan. Burada bir iş geliştiriyoruz. Biz iki yıl kár ettik. Bu yıl zarar etme ihtimalimiz var, çünkü 30 milyon Euro yatırım yaptık. 12 milyon Euro’ya şirketi aldık. Bu dönemde ne olur bir iki milyon Euro zarar etsem. Özellikle Almanya ve özellikle tercihli uçmamızın altında bu yatıyor. Boru hattında kendi silahlarımızla savaşmamız lazım. Bu iş uzun vadeli 3-5 yıllık bir iş.

Sabancı markası Almanya’daki Türkler için daha da önemli

Almanya seferlerinize ilgi nasıl?

- Çok yoğun pazarlama faaliyetimiz olmamasına rağmen başladığımızdan bu yana Almanya uçuşlarımıza rağbet var. Bu gibi geleneksel pazarlarda kendi uçağımızla uçuyorduk ama tur operatörü pazarlıyordu. Uçağımız Pegasus’tu. Pegasus markası ön plana çıktı. Almanya’da Sabancı markası belki Türkiye’deki Sabancı markasından daha çok ön planda Türkler için. Almanya pazarı bizim için vazgeçilmez bir botu hattı. O yüzden ilk önce Almanya’dan başladık.

Yılda kaç yolcuyu Almanya-Türkiye arasında taşıyacaksınız?

- Almanya’dan muhtemelen bu yıl biz 400 bin yolcu taşımayı planlıyoruz. Yüzde 75 doluluk oranlarına geleceğimizi düşünüyoruz.

Stuttgart’la başladık yakında diğer şehirlere de gideceğiz

Stuttgart hattı ile başladığınız Almanya’daki tarifeli seferlerinize başka hangi şehirler eklenecek?

- Avrupa’nın en güvenilen ve tanınan seyahat şirketlerinden Reca Reisen işbirliğiyle, 20 Aralık’tan itibaren İstanbul-Stuttgart arasında haftada iki kere olmak üzere Çarşamba ve Cumartesi günleri karşılıklı seferlere başladık. Pegasus yolcuları, İstanbul arasında vergi ve yakıt harcı hariç 44 Euro’dan başlayan bilet fiyatlarıyla uçuyor. Yakında Mühih’e, Hamburg’a, Düsseldorf’a, Hannover’a da tarifeli uçacağız. Yaz aylarında bu ağı daha da genişleteceğiz.

12 Boeing uçağımızın ilki kasımda geliyor

12 uçak siparişiniz vardı Boeing’e, teslimatlar başlıyor mu?

- İlk uçağımız kasım ayında gelecek. İkincisi 2008 Ocak’ta teslim alacağız. Bunlar 2008’in ilk yarısında gelecekti ama öne alabildik.

2007’de ne kadar yatırım planlıyorsunuz?

- 12 uçak toplam 850 milyon dolarlık bir yatırım. 2006’daki 30 milyon Euro yatırımın 25 milyon Euro’su uçak yatırımlarının ön ödemesiydi, 5 milyon Euro da markamıza yatırım yaptık. 2000’den bunu devam ettirmek istiyoruz. 60 milyon Euro yatırım planlıyoruz. Şirket satın almaları bunun dışında.

Türklerin yoğun yaşadığı ülkelere düzenli uçacağız

Başka hangi ülkelere tarifeli sefer planlıyorsunuz?

- Kıta Avrupası’na ve Türkler’in yoğun olarak yaşadığı ülkelerde artarak tarifeli seferler yapacağız. İrlanda-İngiltere arasındaki tarifeli seferler gibi sürekli ve düzenli uçuşlar yapacağız. Ben buna bir boru hattı diyorum. Yazın Danimarka, Avusturya, İngiltere, Hollanda’ya da tarifeli seferlere başlayacağız. Bu coğrafyalarda ağırlıklı olarak Türkler var.

2007’de içeride ve dışarıda 4 milyon

yolcu taşırız

2006 yılında kaç yolcu taşıdınız, 2007’de bu rakam ne olur?

- 2006’da tarifeli seferlerle 1.7 milyon yolcu taşıdık. Bir o kadar da charterla taşıdık. Toplam 3.4 milyon yolcuyla 2006’yı tamamladık. 2005’de ise toplam 1.8 milyon yolcu taşımıştık. 2007 yılında ise 4 milyon yolcu taşırız. Bunun yüzde 20’sini de yurtdışı seferlerimiz oluşturur.

ALİ SABANCI/images/100/0x0/55eaeebef018fbb8f89ffa09

Pegasus Yönetim Kurulu Başkanı ve Esas Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Ali İ. Sabancı, 1969 Adana doğumlu. 1987-1991 yılları arasında ABD Tufts Üniversitesi’nde politika ve ekonomi eğitimi aldı. 1993’e kadar Morgan Stanley & Co. Inc’da finans uzmanı olarak çalıştı. 1993-1995 arasında Columbia Business School’da Uluslararası Finans üzerine MBA yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra 1996’ya kadar Akbank Bahçekapı Şubesi’nde uzman, 1996-1997’de müdür muavini olarak çalıştı. 1997’de Sabancı Holding’de Proje Daire Başkanlığı’na, 2001’de Strateji ve İş Geliştirme Grup Başkanlığı’na atandı. Mart 2004’de Sabancı Holding ve bünyesindeki şirketlerde bulunduğu görevlerinden ayrıldı. Mart 2004’den beri Esas Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Pegasus Havayolları’nın Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku

LG bize güvendi, Türkiye’de cep telefonu üretimini gündeme aldı

22 Ocak 2007
36 mağazasıyla cep telefonu perakende ve toptan dağıtımı yapan 230 milyon dolar cirolu Şengüller, bir yıl önce distribütörlüğünü aldığı LG markalı telefonları Türkiye’de üretecek. Şengüller Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Şengül, "Bir yılda satışı 35 binlerden 330 bine taşıyınca, Güney Koreli LG bize 6 ay önce ortak üretim teklif etti. İlk etapta 50 milyon dolarlık yatırımla, 3 milyon adet cep telefonu üretmeyi düşünüyoruz. Görüşmelerimiz sürüyor" dedi.

TİCARET hayatına 30 yıl önce Van’da 6 metrekarelik bir ofisle başlayan Fevzi Şengül, cep telefonu satarak 230 milyon dolar ciro ve 36 mağazaya ulaşmakla kalmadı, Güney Koreli LG ile orta üretime hazırlanıyor. Türkiye’den Ortadoğu ve Orta Avrupa ülkelerine ulaşmak isteyen LG firması ile altı aydır ortaklık görüşmeleri olduğunu söyleyen Fevzi Şengül, "İlk etapta 50 milyon dolarlık yatırımla, yılda 3 milyon adet cep telefonu üretmeyi planlıyoruz. Fabrikayı anahtar teslim LG kuracak, biz de lojistik, ihracat ve dağıtım işini üstleneceğiz" diyor. Ortak üretim teklifinin LG’den geldiğini belirten Fevzi Şengül, şunları söylüyor: "LG 5 yıldır Türkiye pazarında. Ama biz bir yıl önce distribötürlüğünü aldık. Bizden önce 35 bin olan yılık satışlarını 330 binlere taşıdık. Bu da onlara cesaret verdi. Tabii hükümetinizi buradaki yaklaşımı çok önemli, ama hükümetimiz cesaret verici." Aynı zamanda Van’ın vergi rekortmeni de olan Fevzi Şengül, iş hayatındaki başarısının yanı sıra sosyal sorumluluk projelerine de önem veriyor. Kuruluşunun 20’inci yılında Van’da bir ilköğretim okulu yaptıran Şengül, 30’incu kuruluş yılında da Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı kanalıyla 3 bin çocuğuun eğitimine destek veriyor. Türkiye’ye birbiri ardına girmeye hazırlanan yabancı dev elektrik-elektronik mağaza zincirlerinden de korkmadığını söyleyen Şengüller Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Şengül ile cep telefonunda üretim planlarının yanı sıra geleceğe dönük hedeflerini ve sektörü bekleyen kıyasıya rekabeti konuştuk.

Ticaret hayatına ne zaman başladınız?/images/100/0x0/55ea7591f018fbb8f88156c3

- 1976 yılında Van’da 6 metrekarelik küçük bir ofisle ticari hayatımıza başladık. İlk yıl mühendislik hizmeti verdik. 1977’de kahverengi, 1979’da beyaz eşya ticaretine başladık. 1985’te 5 mağazamız olmuştu. 1986’da daha geniş dağıtım ve daha büyük cirolara ulaşmak için İstanbul’a geldik. Oğlumuz da ilkokulu bitirmişti, İstanbul’da okutmak istiyorduk. Van’daki işlerimiz yine devam ediyor. 1994’e kadar kahverengi eşya ticareti yaptık. 1994’e GSM dağıtım işine girdik.

Neden GSM sektörüne girme kararı aldınız?

-
1994’de GSM sinyali verildi. GSM de bizim o zaman yaptığımız sektöre çok yakın bir işti. Çok zorluk yaşamadık. O dönemlerde GSM’de çok büyük patlama oldu. Kimse cep telefonunda böyle bir patlama beklemiyordu. Ama biz perakende mağazalarımız sayesinde halkın nabzını tuttuğumuz için gelecekte büyük işler yapabileceğimize inandık.

Peki bu kadar büyümesini bekliyor muydunuz?

- Bunu Koç ve Sabancı gibi büyük şirketler de tahmin etmiyordu, biz de bu kadarını beklemiyorduk. İlk koyduğumuz hedefleri aştığımızı görünce sektörde kalmaya karar verdik. Daha sonra 4 ortakla kurduğum Netsel kanalıyla tüm ülkeye satış ve dağıtıma başladık. 2006’dan itibaren de Güney Koreli dünya devi olan LG markalı cep telefonlarının Türkiye dağıtıcılığını üstlendik.

LG İLE 6 AYDIR GÖRÜŞÜYORUZ

İletişimde bundan sonraki hedefleriniz neler?

- Hayal ettiğimiz en büyük yatırım LG ile ortak Türkiye’de cep telefonu fabrikası kurmak.

Bu konuda girişiminiz var mı?

- LG ile bu konuda 6 aydır görüşmelerimiz var. Bu coğrafyada cep telefonu üreten bir fabrika yok.

Bu yüzden onlara da cazip geliyor.

LG’yi üretime siz mi ikna ettiniz?

- LG 5 yıldır Türkiye’de ama değişik distribütörlerle çalışmış, bir yıl önce bizimle anlaştı. Bizden önce yılda 30-35 bin LG cep telefonu satılıyordu, biz geçen yıl Türkiye’de 330 bin adet sattık. Son derece memnun kaldılar, onlar da cesaretlendiler. Daha önce dağıtımda başarılı olamıyorlardı. Satışları ona katlayınca çok memnun oldular ve yatırıma ciddi olarak sıcak bakmaya başladılar. Güney Koreli LG yetkilileri buraya gelip fabrika kurmayı kendileri teklif etti. Bize ’Var mısınız’ diye sordular. Biz de ’Varız, bu işi sizinle yaparız’ dedik. Gelip incelemeler yaptılar. Türkiye’nin kapasitesine ve ihracat potansiyeline baktılar.

50 MİLYON DOLARLA BAŞLARIZ

Ne kadarlık bir yatırım planlıyorsunuz?

- İlk etapta 50 milyon dolarlık bir yatırım planlıyorlar. Türkiye’de bu ortaklığı, yatırımı yapabiliriz dediklerinde biz işin lojistiğini, ticaretini ve ihracatını üstleneceğiz. Onlar teknolojiyi getirecek ve anahtar teslim fabrikayı kuracaklar. Ancak ortaklık oranlarını henüz konuşmadık. Öncelikle burada hükümetin yaklaşımı önemli. Bu konuda hükümetimizin yaklaşımı da ok cesaret verici. Türkiye için lüks gibi görünüyor ama biz buradan Ortadoğu ve Orta Avrupa ülkelerine ihracat yapabilecek bir fabrika istiyoruz. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor.

Yılda kaç cep telefonu üretmeyi planlıyorsunuz?

- Tahmin ediyorum yılda 3 milyon adetle üretime başlanır. Bunun 500-600 bini Türkiye piyasasında gider. Kalanı çevre ülkelere gönderilir.

2006 ciromuz 230 milyon dolar 2007’de yüzde 20 büyüyeceğiz

2006 yılı cironuz ne olmuştu, 2007 hedefiniz?

- 2006’ya biraz çekingen bakıyorduk, sektör tam şekillenmemişti. Ekonomik göstergelerin ne olacağını da kestiremiyorduk. Kendinize yüzde 15 büyüme hedefi koymuştuk ama yüzde 30 büyüdük ve 230 milyon dolar ciroya ulaştık. 2007 için de yüzde 20 büyüme hedefi koyduk.

Senetli satışları bıraktık kredi kartına odaklandık

Teknolojideki ve alışkanlıklardaki gelişmeler pazarlama stratejilerinizi nasıl etkiliyor?

- 90’lı yılarda kredi kartları bu kadar çok yaygın değildi. Senetli satışlar yapıyor, kefil istiyorduk. Tahsilatta zorluklar yaşıyorduk. 98’den sonra kredi kartlarının yaygınlaşmasıyla satış sistemimizi yeniledik ve kredi kartlı satışlara geçtik, bankalarla anlaşmalar yaptık. Bugün 20 aya çıkan vadelerle kredi kartlı satış yapabiliyoruz. Satışlarımızın neredeyse tamamını bankalarla müşterek yapıyoruz. Bir de personelimize verdiğimiz eğitimler değişti. Eskiden personelimize müşteriyle yalnız kalınca ne yaparsın diye öğretirken, artık hangi bankadan hangi taksit yapabileceğini anlatıyoruz. Ürünlerin fonksiyonlarını müşteriye anlatması için eğitim veriyoruz.

Yabancı mağazalardan korkmuyoruz, Türk tüketicisini iyi tanıyoruz

Yabancı dev mağaza zincirleri de artık Türkiye’ye geliyor. Onlarla rekabet edebileceğinize inanıyor musunuz?

- İleride cep telefonları dışında yüksek teknoloji ürünleri satan bir zincir olmak istiyoruz. Perakende sektöre bizim için vazgeçilmez. 30 yıldır halkın nabzını tuttuğumuza inanıyoruz ve halkın ne istediğini biliyoruz. Yabancı zincir mağazalar geliyor ve gelmeye de devam edecek görünüyor. Ama onların Türkiye’de bir olgunlaşma süreci geçirmesi gerekiyor. Türk tüketicisi cep telefonunu gidip market rafından seçmiyor. Satıcının önerisi Türk halkı için hálá çok önemli, hangi cep telefonunu alayım diye satıcıya mutlaka sorulur. Özellikle Ankara’nın doğusundan sonraki illerimizde bu böyle. Bizde bundan faydalanmak istiyoruz. Müşterimizi çok iyi tanıyoruz. Yabancıların gelmesinden korkmuyoruz.

Ayda 75 bin cep telefonu satıyoruz

Sektör 2006’yı nasıl geçirdi?

- Geçen yıl sektörde toplam 8.5 milyon civarında cep telefonu satıldı. Bu da ayda 750 bin demek. 94-95 de bunlar hayal edilen rakamlar değildi. 94’de yılda toplam 30 bindi, 95’te 75 bin adet oldu. Biz de ilk başladığımızda ayda 500-600 adet satıyorduk, şu anda ayda 70-75 bin cep telefonu satıyoruz. Perakende ve toptan satışlarımızla piyasanın yaklaşık yüzde 10’una hakimiz.

Türkiye’de cep telefonu artık doyum noktasına ulaştı mı?

- Bazen ’Doyum noktasına ulaşıldı, penetrasyon (değiştirme, yenileme) yüzde 60’lara vurdu’ deniliyor. Ama Güney Kore ve Japonya’ya yaptığımız ziyaretlerde üçüncü nesil cep telefonuna (görüntülü cep haberleşimi) bile son verip 4. nesil çalışmalarına başladıklarını görüyorum. Bence 2007 milat olacak, sektör 2007’den sonra daha hızlı gelişecek. Teknoloji çok çılgınca değişiyor.

2008’de 100 mağazaya ulaşacağız

Bugün kaç mağazanız var, kaç tane daha açacaksınız?

- Bu yıl 36 mağazayı bulduk. 24’ü İstanbul’da 12’si Anadolu’nun değişik illerinde. 1995’te ilk perakende cep telefonu satış mağazalarımızı açtığımızda herkes bize hayretle baktı. 150 metrekarelik mağazalara ne gerek var gibi bakıyorlardı. Ama bir süre sonra bunlar bile küçük gelince 250 metrekarelik mağazalara geçmeye başladık. 2007 yılında en az 40, en çok 50 mağazayı hedefledik. 2008 hedefimiz 100 mağaza.

FEVZİ ŞENGÜL

Şengüller Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Şengül, 1950 Van doğumlu. İlk ve ortaokulu Van’da, lise tahsilini İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. 1971’de İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nden makine mühendisi olarak mezun oldu. İki yıl kadar mühendislik yaptıktan sonra, askerliğin ardından 1976’da Van’da ticaret hayatına atıldı. 1986’da İstanbul’a geldi, 1994’de GSM sektörüne girdi. Mobil İletişim Sistemleri ve Araçları İşadamları Derneği (MOBİSAD) kurucu üyesi.
Yazının Devamını Oku

Elektronik mağaza devleri geliyor kıyasıya rekabet günleri başlıyor

15 Ocak 2007
6 milyar Euro’lu cirolu İngiliz Kesa Grubu’nun beyaz eşya ve elektronik markası Darty’yi Türkiye’ye getiren Kesa Türkiye Ortağı Nedim Esgin, önümüzdeki 5 yıl içinde 20 mağaza ve 200-300 milyon Euro ciroya ulaşmayı hedeflediklerini söyledi. 21 yıl Koç Topluluğu’nda çalıştıktan sonra 3 yıl önce aniden Arçelik Genel Müdürlüğü’nü bırakan Nedim Esgin, ilk mağazasını Mecidiyeköy’de hizmete sokan Darty’nin 22 Ocak’taki resmi açılışına Koç Ailesi’ni de davet etti.

YAKLAŞIK 21 yıl Koç Grubu’nun değişik şirketlerinde çalıştıktan sonra, 2003 yılında Arçelik Genel Müdürlüğü görevini kendi isteğiyle aniden bırakarak herkesi şaşırtan Nedim Esgin, üç yıllık suskunluğun ardından geçen ay sektöre iddialı bir dönüş yaptı. Esgin, 6 milyar Euro’nun üzerinde yıllık ciroya sahip İngiliz Kesa Electricals plc grubunun beyaz eşya ve elektronik alanındaki en önemli markası Darty’yi Türkiye’ye getirdi. /images/100/0x0/55eb04f1f018fbb8f8a5b6a9

İlk mağazasını geçtiğimiz günlerde İstanbul’da açan Kesa Türkiye Ortağı ve Darty Türkiye CEO’su Nedim Esgin’in hedefi ’önümüzdeki 5 yıl içinde 20 mağazaya ve 200-300 milyon Euro ciro’ya ulaşmak. Türkiye’de ilk mağazasını Mecidiyeköy’de hizmete sokan Darty’nin resmi açılışı ise önümüzdeki hafta. Bu açılışa Koç Ailesi de Nedim Esgin’in davetlisi olarak katılacak. Darty’nin internetteki mağazası ise Şubat ayının sonunda devreya alınacak.

Nedim Esgin, piyasaya birbiri ardına girmeyi planlayan dünyaca ünlü diğer zincirlerin de sektördeki mevcut rekabeti artıracağını, bundan da tüketicilerin kárlı çıkacağı görüşünde. Türkiye’de bayilik sisteminin birbiri ardına gelen bu zincir mağazalardan çok fazla etkilenmeyeceğini öne süren Esgin, "Bayiler arasında birleşmeler gündeme gelebilir. Ama bana göre Türkiye’de bayilik sistemi çok güçlü" dedi.

21 yıl sonra Koç Topluluğu’ndan ayrılarak herkesi şaşırttınız. Aradan geçen üç yılda neler yaptınız?

- Ayrılmadan önce en az bir yıl bir şey yapmak istemeyeceğimi biliyordum, kendime ait bir zamana ihtiyacım vardı. Koç Grubu’nda kimseyle problemim yoktu. Ama çok stresli bir dönem geçiriyordum. Çocuklarım büyüyordu, onları bir hafta 10 gün göremiyordum. Bu da çok ciddi stres yaratıyordu bende. Bir yıl iş görüşmesi yapmadım. Ailemle yurtdışında yaşamayı düşündük, ama sonra Türkiye’de kalmaya karar verdik. Sonra ne yapacağımı düşünmeye başladım. Yurtdışında Paris ve New York merkezli iki fonun yönetim kurulu üyeliği yaptım. Türkiye’de de Anadolu Grubu’ndan teklif gelmişti. Anadolu Holding, Anadolu Efes ve Anadolu Elektronik’in yönetim kurulunda görev alarak yeniden iş hayatına girmiş oldum. Bunların hepsi halen sürüyor.

Ayrıldıktan sonraki ilk aylarda neler hissettiniz?

- İlk yıl şaşkınlık, İstanbul, Paris, New York arasında geçti. Sonra arayışım başladı. Bu süreç o kadar da kolay değildi aslında. Yıllardır bir grubun içindesiniz, onlar size, siz onlara sahip çıkıyorsunuz. İnanıyorum ki başıma birşey gelse yine arkamdalar. Ayrıldıktan sonra bir süre hálá o şirketi yönetiyor gibi hissediyorsunuz. Eliniz hep telefona gidiyor.

MAL SATARDIM, ORTAK OLDUM

Darty markasıyla ortaklık nasıl gündeme geldi?


- Koç Grubu’nda çalışırken Darty’ye mal satıyordum. CEO’su yıllardır dostum Fransa’dan ayrıldıktan sonra da her 3-4 ayda bir buluşup yemek yiyorduk. Türkiye’ye ilişkin planları vardı ve her görüşmede ’Türkiye hazır mı’ diye sorardı. 1.5 yıl önce yeniden sorduğunda ’Türkiye artık hazır’ dedim. Darty’nin CEO’su da ’Biz Türkiye’ye gelirsek sensiz gelmeyiz, sen bu projenin neresinde olmak istersin’ diye sordu. Ben de ’Önce pazara bakalım, sonra karar verelim’ dedim. Londra merkezde bir sunum yaptık ve çok büyük tezahüratla Türkiye’ye yatırım yapma ve ortak olma karar aldık.

Neden Türkiye’nin hazır olduğunu düşündünüz?

- Organize perakendecilik kredi kartlarıyla birlikte yeni bir çağ atladı. Alışveriş merkezleri Türkiye’de patladı. Makro ekonominin iyileşmesi, enflasyonun düşmesi de buna eklenince ’Türkiye artık hazır’ dedim. Ben bunu söylemeden bir hafta önce de kendileri stratejik olarak Türkiye ve Rusya kararını almışlar. İkisine birlikte ya da ikisinden birine girme kararı vermişler. O da beni arayacakmış hoş bir tesadüf oldu.

Dünya devi Kesa Grubu ile ortaklığınızda dengeler nasıl?

- Büyük ve paralı bir grupla küçük Nedim Esgin’in ortaklık yapması oldukça zor. Şahısın ortaklık yapması son derece zor. Tabii onların payı yüksek. Benim emeğim ve tecrübem, onların da finansmanı var. Kesa’nın Türkiye’deki tek ortağı benim. Kesa Grubu’nun Darty markasıyla Fransa, İtalya, Lüksemburg ve İsviçre’den sonra girdiği 5’inci ülke Türkiye oldu.

Darty ile Türkiye’de 5 yılın sonunda hedeflediğiniz ciro nedir?

- Metrekare başına 10 bin Euro ciro hedefimiz var. Önümüzdeki 5’inci yıl sonunda 20 mağazaya ulaştığımızda 200-300 milyon Euro ciro bekliyoruz.

İndirime giren TV’den önceden alan iki müşteriyi arayıp 500 YTL ödedik

En ucuz olma konusunda çok iddialısınız. Bunu nasıl yapacaksınız?

- Fiyatlama yaptığımızda istihbaratımıza göre bizden daha ucuz satan olmayacağına eminiz. Buna rağmen rakibimizin bizden ucuza sattığını duyarsak kendimiz düşürüyoruz. Müşterimiz bunu farkedip uyarırsa farkı ona iade ediyoruz ve çikolata hediye ediyoruz.

Açılışınızdan bugüne böyle bir olay yaşadınız mı?

- Son 10 günde iki flat TV sattık. TV’ler o gün en ucuz bizdeydi. Sonra bu TV’nin fiyatı kampanya ile 500 YTL indi. Bu TV’li alan iki müşterimizi arayıp 500 YTL’lik farkı gelip almalarını istedik. 10 gün önce bunu alan müşteri gelip bizden daha pahalıya aldığını söyleyebilirdi, bunu göze alamazdık, sözümüz vardı.

Arçelik’in ürettiği değişik markalı ürünleri satacağız

Darty mağazalarında Arçelik ya da Beko markaları yer alacak mı?

- Arçelik markalı ürünler olmayacak, ama Arçelik’in ürettiği başka markalı ürünler olacak. Mecidiyeköy’deki mağazamızda Beko markalı mallarımız var. Ama Beko bayisi olan yerlerde Beko markasını satmayacağız.

Bayilerle birebir rekabet etmeyeceğiz

Türkiye’deki perakende sektörü hangi yöne doğru gidiyor?

- Kesin büyük mağazalar zincirine doğru gidiyor. Bir parça kan kaybetse de klasik bayilerimiz ölmeyecek, ama kendi içlerinde bir konsolidasyona gitmek zorunda kalabilirler. Ayrıca pazarın büyümesi değişik ve yeni bir müşteri kitlesi yaratacak. Biz de bundan pay alacağımıza inanıyoruz. Bayilerle birebir rekabet etmeyeceğiz. Çünkü zaten biz her yerde mağaza açamayacağız. Türkiye’de bayilik sistemi çok güçlü.

Darty’nin resmi açılışına Koç Ailesi de gelecek

Aralık ayı sonunda Mecidiyeköy’deki ilk Darty mağazasını hizmete açan Kesa’nın Türkiye Ortağı ve Darty Türkiye’nin CEO’su Nedim Esgin, "22 Ocak’ta yapılacak resmi açılışınıza Koç Ailesi’ni davet ettiniz mi’ sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Tabii ki davet ettim ve muhakkak geleceklerini söylediler. Daha önce de iş ortaklarımıza verdiğimiz davete benim eski dostum Gündüz Özdemir de geldi. Hatta 5 lira uğur parası da verdi."

5 yılda 20 mağaza açacağız komşulara sonra bakacağız

Türkiye’deki hedefleriniz neler?

- İlk planda önümüzdeki 5 yılda 20 mağaza açacağız. Bunun da yarısını İstanbul’da açarız. 2007’de 3 veya mağazamız mutlaka olur. Bunlar ortalama 1500 metrekare olacak. Türkiye’de başarılı olduktan sonra komşu ülkelere birlikte gitmek üzere fikir birliğimiz var. Ama en az 3-4 yıl böyle bir planımız yok. Önce Türkiye’de kendimizi kabul ettirmemiz lazım.

Türkiye’ye ilgi büyük rekabet yoğunlaşacak

Türkiye’ye girmeye hazırlanan yeni perakende zincirleri var. Bu kadar çok zincirin gelmesini nasıl karşılıyorsunuz?

- İngiltere’de çok büyük iki grup var, üçüncü, dördüncüler çok geride kalıyor. Almanya’da bir büyük grup var diğerleri geride. Fransa’da bir marka var, ikincisi onu çok arkadan izliyor. Bu ülkelerde bayilik sisteminin payı yüzde 20. Türkiye’de ise yüzde 90. Biz Darty’i getirdik. Dixons ve Media Markt geliyor. Ayrıca Vatan, Gold, Bimeks var. İki yıl önce bu işe kalktığımızda bir tek 40 mağazalı Teknosa vardı. Ama artık yoğun bir rekabet yaşanacak bu kesin. Bundan da en çok tüketiciler yararlanacak.

NEDİM ESGİN

Kesa Türkiye Ortağı ve Darty Türkiye CEO’su Nedim Esgin, 1957 İstanbul doğumlu. Saint Benoit Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde pazarlama eğitimini tamamladı. ABD’de Golden University’de yönetim dalında lisans derecesi aldı. 1982’de Ram Dış Ticaret Genel Müdürü olarak Koç Topluluğu’na katıldı. 1988’de Ram France’ın Genel Müdürlüğü’ne getirildi. 1998’den itibaren Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Yurtdışı Pazarlama ve Satış Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1998’den itibaren Koç Holding Başkan Yardımcısı olarak DTG Uluslararası Pazarlama ve Satış Sorumluluğu görevini de yürüttü.
Yazının Devamını Oku