Nurten Erk Tosuner

Bu şirkette askerliğini yapmamış tecrübesiz gençlere kapılar açık

25 Haziran 2007
ALCATEL Teletaş’ın yönetiminden ayrılan Lütfi Yenel ile Gantek Teknoloji’nin kurucusu Ahmet Öngün, birbirlerinin şirketine ortak olarak güçlerini birleştirme kararı aldılar. Şirket, askerliğini yapmamış tecrübesiz gençlere de kapılarını açtı. AĞIRLIĞI telekomünikasyon sektörü olmak üzere 30 yıllık profesyonel yaşamını birkaç ay önce noktalayan Alcatel Teletaş’ın yönetiminden ayrılan Lütfi Yenel ile Gantek Teknoloji’nin kurucusu Ahmet Öngün, birbirlerinin şirketine ortak olarak güçlerini birleştirme kararı aldılar. Yunanlı ortağı Intracom ile bir süre önce yollarını ayıran Gantek Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öngün, Lütfi Yenel’in bir ay önce kurduğu Kron Telekomünikasyon Şirketi’ne yüzde 40 ortak oldu. Kron Telekomünikasyon Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Yenel de Gantek’in yüzde 20’sine hissedar olarak katıldı. Lütfi Yenel ve Ahmet Öngün, "Telekomünikasyon ve yazılım konusunda güçlerimizi, bilgi ve deneyimlerimizi birleştiriyoruz. Hem Türkiye’de, hem de bölgemizde konumuzda bölgesel güç olmayı hedefliyoruz" dediler. Kron Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Yenel ve Gantek Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öngün ile yeni ortaklıklarını, hedeflerinin yanısıra bilgi, iletişim ve otomasyon teknolojileri (i-CAT) pazarını konuştuk.

Kron Telekomünikasyon şirketi nasıl doğdu?

- LÜTFİ YENEL: Alcatel’den ayrılmam hareket noktası oldu. Nisan 2007’de Alcatel Teletaş’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevimden ayrıldım. Emekliliği benimsemiyorum. Daha uzun bir süre çalışma hayatının içinde olmayı planlıyorum. Kron Telekomünikasyon’u da bu amaçla bir ay önce kurdum. Profesyonel anlamda teklifler de aldım. Ama Profilo, Vestel, Alcatel’den sonra artık girişimci olayım dedim.

KİŞİ BAŞI 125 BİN DOLAR CİRO

Gantek ile ortaklık sonrası şirketlerdeki hisse yapısı ne oldu?

- Kron ve Gantek’de karşılıklı hisse ortaklığı yaptık. Ahmet Bey (Öngün) Kron’dan yüzde 60, ben de Gantek’ten yüzde 20 hisse aldım. İleride ortaklık çok değişik formatlarda olabilir. Sektör çok dağınık ve farklı ortaklıklar farklı iş birlikleri gündeme gelebilir.

Kron’da yıllık ciro hedefiniz ne?

- Bu yıl sonunda 50 çalışan ve 1 milyon 250 bin dolar ciro hedefliyoruz. Yarım yıl geçirmiş olacağız. 2008 hedefimiz ise 100 çalışan, 9 milyon 375 bin dolar ciro. 2008’de yıllık ciromuzun kişi başı 125 bin dolar olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.

TECRÜBESİZ İŞ BULAMIYOR

Kron’u kurarken çıkış noktanız ne oldu?


- LÜTFİ YENEL: Bu şirketi yaratma düşüncesi Türkiye’nin müthiş bir genç nüfusunun olmasından kaynaklanıyor. Çok iyi üniversitelerde yetişmiş, çok büyük bir genç nüfusumuz var. Bu kadar iyi beyinleri iyi bir eğitimle yaratıcı beyinlere dönüştürmek mümkün. Ama biz bu potansiyelimizi iyi kullanamıyoruz. Pırıl pırıl iyi yetişmiş gençlerimiz var. Ama askerliğini yapmamış, tecrübesi yok diye iş bulamıyorlar. Bizim kapımız, askerliğini yapmamış, tecrübesiz gençlere her zaman açık olacak. Biraz da bu amaca dönük bir platform oluşturmak istedik. Gençlerimize tecrübeli olsun olmasın mümkün olduğunca iş yaratabilmeyi ve çalışan birey başına verimliliklerini yükseltebilmeyi hedefliyoruz.

İlk odaklanacağımız konu IPTV teknolojileri olacak

Ağırlıklı hangi alanlarda hizmet vereceksiniz?

- AHMET ÖNGÜN-LÜTFİ YENEL: Online hizmetlere odaklanacağız. Çok karmaşık telekomünikasyon şebekelerinin tasarımı, kurulumu ve bunların destek hizmetleri hedeflediğimiz pazar. Yeni yazılımlar en önemli faaliyet alanımız olacak. Karmaşık telekomünikasyon hizmetlerini yönetmek, müşteriye doğru taşımak için yeni yazılımlara ihtiyaç var. Bunları bünyemizde üreteceğiz. Odaklandığınız ana nokta telekomünikasyon networkleri, geniş bant üzerinden DSL şebekeleri üzerinden verilecek içeriklerin doğru şekilde müşterilere iletilmesi olacak. Televizyon yayınlarının kablo internet/DSL şebekeleri üzerinden tüketiciye iletilmesi önümüzdeki en önemli ana alanlardan birisi. IPTV (Internet Protocol Television) teknolojileri ilk odaklanacağımız konu olacak. İleri teknoloji şirketleriyle stratejik işbirliklerimiz de olacak.

Silahlı Kuvvetler ve Emniyet ile birlikte çalışıyoruz

Sektörünüz açısından geleceği nasıl görüyorsunuz?

- AHMET ÖNGÜN: Belli konularda odaklanmayan şirketler başarılı olamayacak. Bu yüzden Gantek olarak yol haritamızı çizdik. Telekomünikasyon, finans, Silahlı Kuvvetler ve Emniyet kurumlarının gereksinimlerini karşılamaya yönelik projeler üretiyoruz. Belli alanlarda uzman olduk. Bunu geliştirmeye odaklanacağız. Şu anda telekomünikasyon konusunda yurtdışında da çalışıyoruz. Diğer uzman olduğumuz konuları da yurtdışına taşıyacağız.

Gantek’in 2007 ciro beklentisi ve 2008 hedefi nedir?

- 2006 ciromuz 32 milyon dolardı. 2007 sonunda 38 milyon dolar ciro bekliyoruz. 2008 hedefimiz ise 43-45 milyon dolar.

Dar piyasalarda kalmayacağız coğrafi olarak yaygınlaşacağız

Türkiye dışında hedeflediğiniz ülkeler hangileri?

- AHMET ÖNGÜN-LÜTFİ YENEL:
Coğrafi olarak Türkiye ve Türkiye’nin civarı bölgeleri ele alıyoruz. Balkan ülkeleri, Romanya, Bulgaristan gibi Avrupa Birliği’ne yeni katılan ülkeler, Orta Asya ülkeleri öncelikle ilgi alanımızda. Çok dağınık konulara odaklanıp dar piyasalarda kalmak yerine, belli konulara odaklanıp coğrafi olarak daha yaygın olma stratejisini doğru buluyoruz.

Türkiye’de i-CAT pazarı 20 milyar doları buldu

Türkiye’de bilgi, iletişim ve otomasyon teknolojileri (i-CAT) pazarının büyüklüğü nedir?


- AHMET ÖNGÜN-LÜTFİ YENEL: Türkiye her konuda dünyanın yüzde 1’i. Nüfusta, GSMH’da... Dünyanın yüzde 1’i gibi bir pazarda haraket etmeyi çok anlamlı bulmuyoruz. Bunu büyütmek lazım. Türkiye’de içinde bulunduğumuz sektör yüzde 1’den daha fazla gelişme gösteriyor. 120 milyon geniş bant kullanıcının 3.5 milyonu Türkiye’de. Türkiye bu konuda çok dinamik bir pazar. Bilgi, iletişim ve otomasyon teknolojileri (i-CAT) Türkiye’de 20 milyar dolarlık bir pazar oluşturuyor. .

Intracom’la yolları ayırdık Kron ile resmi tamamladık

Yabancı bir ortaklık deneyiminin ardından neden Lütfi Yenel ile ortaklığı tercih ettiniz?

- AHMET ÖNGÜN:
Lütfi Bey (Yenel), telekomünikasyon dünyasının en duayen isimlerinden, profesyonel bir dost. Keyifli bir birlikteliğe başlıyoruz. Bilgi, iletişim ve otomasyon teknolojileri (i-CAT) sektörü çok hızlı değişen, dinamik bir sektör. Gerektiğinde çok ani ve hızlı kararlar vermek gerekiyor. 2000 yılında Türk şirketlerinden destek alamadığımız için Yunanistan’ın en büyük teknoloji holdingi Intracom’la stratejik ortaklık kurarak, Avrupa kapısının kendimize açtık. Ama bu ortaklık planların değişmesiyle birlikte yürümedi.

AHMET ŞEFİK ÖNGÜN

LÜTFİ YENEL

1952 Ankara doğumlu Ahmet Şefik Öngün, TED Ankara Koleji’nin ardından Wales Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nden mezun. Yüksek lisansını da aynı bölümde tamamladı. 1974’te Gantek Teknoloji’yi kurdu. 1992’den beri de Gantek’in Yönetim Kurulu Başkanı. Porsche Kulüp İstanbul’un kurucusu ve başkanı. Türkiye Klasik Otomobil Kulübü’nün kurucusu ve yönetim kurulu üyesi.

1950 doğumlu. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik Bölümü’nden mezun. Masterını aynı okulda tamamladı. Sansui/Japan ve Vestel’de Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. 1995’te Alcatel’de Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Genel Müdürü oldu. Alcatel’de Bölge Başkan Yardımcısı olarak Türkiye, Kafkas Bölgesi ve Orta Asya’dan sorumlu oldu. Nisan 2007’de Alcatel Teletaş Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı bıraktı.
Yazının Devamını Oku

’Kristal Elma’ 2010’da uluslararası olacak reklamcılarımız dünyaya açılacak

18 Haziran 2007
KRİSTAL Elma Türkiye Reklam Ödülleri, 2010’dan itibaren dünya reklamcılarına da açılarak ’uluslararası’ bir yarışmaya dönüştürülecek. Reklamcılar Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu, "2010 yılında Kültür Başkenti olan İstanbul’a bir festival hediye etmek istiyoruz. Kristal Elma’yı önümüzdeki 4 yıllık süreçte uluslararası bir kültür festivali ve uluslararası bir yarışmaya dönüştüreceğiz" dedi.

TÜRK reklam dünyasının Oscar’ı olarak nitelendirilen Kristal Elma Türkiye Reklam Ödülleri Yarışması, 2010 yılından itibaren dünya reklamcılarına da açılarak ’uluslararası’ bir yarışmaya dönüştürülecek. Bu yıl 19’uncusu yapılan Kristal Elma’da ödüller 27 Haziran 2007 akşamı sahiplerini bulacak. Reklamcılar Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu, "2010 yılında Kültür Başkenti olan İstanbul’a bir festival hediye etmek istiyoruz. Kristal Elma’yı önümüzdeki 4 yıllık süreçte uluslararası bir kültür festivali ve uluslararası bir yarışmaya dönüştüreceğiz" dedi. Cem Topçuloğlu, böylece Türk reklamcılarının da uluslararası rakipleriyle Türkiye’de yarışma fırsatı bulacağını söyledi. Aynı zamanda TBWA\ İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı olan Cem Topçuoğlu ile Kristal Elma’daki değişimin yanısıra Türk reklam sektörünü konuştuk.

Türkiye’de reklam sektörünün bugünkü boyutu nedir ve 2007 sonuna ilişkin beklentileriniz neler?

- Türk reklam sektörünün büyüklüğü bugün 2 milyar dolar civarında. 2007 sonunda da 2006’dan çok farklı beklentim yok. 2007 seçim dönemi. Temmuz ortasına kadar belki genel anlamda siyasi parti reklamlarıyla beraber bir hareketlilik olacağı kesin. Ancak gelir açısından ben geçen yılın büyüme rakamlarına yaklaşacağımızı düşünüyorum. Geçen yıl yüzde 22 büyüyen sektörün bu yıl da yüzde 15-20 arası büyüyeceğini düşünüyorum.

BATILILAŞIRKEN ÖZÜMÜZÜ YANSITAMIYORUZ

Büyüme hangi sektörlerden kaynaklandı?

- Büyümenin temel etmenlerine baktığımızda, mevcut markaların reklam yatırımlarının artmasından çok, konut kredilerinde yaşanan gerilemenin emlak piyasasını canlandırmasını ve inşaat ve bağlantılı sektörlerde yaptığı olumlu etkiyi görüyoruz. Dolayısıyla inşaat ve eviçi dekorasyon olarak adlandırabileceğimiz kategorinin yükselmesi sözkonusu.

Türk reklam sektörünün bulunduğu noktayı nasıl konumlandırıyorsunuz?

- Kişisel yeteneklerimize ve ülkemizin içinde bulunduğu Doğu-Batı sentezini gözönüne aldığımızda, Türk insanının girişimci ruhunu biraraya getirdiğimizde dünyada belki de olmak istediğimiz yerde değiliz. Potansiyelimiz çok fazla ama harekete tam geçirmiş değiliz. İşin fikir ve prodüksiyon kısmında sorun yok. Ancak dünya platformunda yarıştığımız zaman yaptığımız işlerde biz çok fazla batılı durmaya çalışıyoruz. Halbuki yurtdışı bizi daha doğulu görüyoruz. Örf, adet, gelenek ve ananelerimizi Türkiye’nin içinde bulunduğu mozaiği işlerimize çok net yansıtmıyoruz, hatta belki de kaçınıyoruz biraz. Hem batılılaşıp hem de kendimizden değerlerle süslersek basit ve yalın net anlatımdan uzaklaşıyoruz.

Reklamcılık sektörünün Oscar’ı olarak tanımlanan Kristal Elma’nın geleceğine dönük hedefleriniz neler?

- 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak olan İstanbul’a uluslararası bir kültür festivali ve uluslararası bir reklam yarışması hediye etmek istiyoruz. Hem İstanbul’un, hem Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunacağız. Türk reklamcılık sektörü uluslararası boyutta işler çıkarıyor. Sektör çalışanlarının teşvik edilmesi, özgünlüğün ve yaratıcılığın desteklenmesi açısından Kristal Elma’nın önemi tartışılamaz. Hem ajanslarda hem de reklamverenlerde yaratma cesaretinin gelişmesine büyük katkı sağlayan Kristal Elma’yı 2010 yılında uluslararası bir festivale dönüştürmeyi planlıyoruz. Amacımız Türk reklam sektörünün gücünü dünyaya tanıtmak.

Uluslararası arenaya bütünsel çıkmalıyız

Uluslararası alanda başarılı olmak için neler yapmak gerekiyor?

- Reklam dünyası olarak uluslararası alanda başarılı olmak için yaratıcılık yarışmalarında markalarımızın başarılı olması gerekiyor. Özümüzü kabul edip ona göre hareket etmemiz, özümüzden sapmamamız gerekiyor. Toplu hareket etmeyi beceremeyen bir ülke olduğumuz için fotoğrafçısıyla filmcisiyle medyasıyla hep birlikte dünyada nerelerdeki etkinlikleri nasıl takip ederiz diye bireysel bakıyoruz. Bütün ülkeler uluslararası arenaya bütünsel çıkıyor, biz ne yazık ki bireysel hareket ediyoruz.

Daha şeffaf olmak için ön elemeye herkesi kattık

Yarışmanın seçim sürecinde ne tür değişiklikler yaptınız?

- Bu yıl dahil 3 yılı nasıl daha iyi değerlendiririz, neler ekleyebiliriz diye düşündük. Özellikle sektörü kucaklamak için, herkesin Kristal Elma’ya katılabilmesini, seçim aşamasında da daha şeffaf olabilmeyi hedefledik. Bu yıl yarışmaya katılan işler Reklamcılar Derneği’ne üye olsun olmasın herkese gönderildi ve ön eleme için oy verilmesi istendi. Her ajans kendi içinde değerlendirerek kendi işi hariç oyladı. Daha sonra ise Seçici Kurul tarafından gerçekleştirilecek ön ve ana değerlendirmeyle Kristal Elma’lar sahiplerini bulacak. Değerlendirme sürecine sektörün dahil edilmesi yaratıcı değerlendirmeyi yaygınlaştırıyor, katılımı artırıyor.

Kristal Elma’da 50 kategoride

988 eser yarışıyor

Bu yıl Kristal Elma’da kaç eser yarışıyor?

- 19’uncu Kristal Elma’da bu yıl 50 farklı kategoride 988 eser yarışıyor,

Yarışmada bu yıl başka yenilikler var mı?

- Bir yenilik de ’Yılın Kristal Ajansı’ Özel Ödülü. Ajanslar aldıkları Başarı Belgesi, Kristal Elma ve Büyük Ödülün katsayıları üzerinden değerlendirilecek, toplamda en yüksek puanı alan ajans, ’Yılın Kristal Ajansı’ seçilecek.

Ödül gecesinde Goran Bregoviç konser verecek

Kristal Elma’nın amacı nedir?
/images/100/0x0/55ea6ff3f018fbb8f87fe0be
- Türk reklamcılığının yaratıcılık düzeyini yükseltmek, reklam ajanslarının ve çalışanlarının özgün başarılarını belgelemek amacıyla gerçekleştirilen Kristal Elma’da eserler, yaratıcılık ve özgünlük kriterleri üzerinden değerlendiriliyor. Bu yıl da 1 Mayıs 2006-5 Mayıs 2007 tarihleri arasında yayınlanmış özgün reklamların yarıştığı 19’uncu Kristal Elma’da ödüller 27 Haziran 2007 gecesi özel bir geceyle sahiplerini bulacak. Gecemizde müzisyen Goran Bregoviç de bir konser verecek.

Cesur işleri de ödüllendireceğiz

Değerlendirmede nelere öncelik veriyorsunuz?

- Yaratıcılık yarışması olduğu için ’yaratıcı fikir ve özgün fikir’ çok önemli. Uygulamada nasıl ve nerede kullanıldığı da önemli elbette. Onun dışında özellikle bu yıl daha küçük reklamverenlerin ve daha küçük ajansları da cesaretlendirme açısından, cesaret yaratıcı işleri de ödüllendirmeyi umuyoruz.

CEM TOPÇUOĞLU

TBWA\ İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Cem Topçuoğlu, 1963 İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Okulun son yılında Grey’de Müşteri Temsilcisi olarak reklamcılık kariyerine adım attı. 1988’de Grey’in New York ofisinde çalışmaya başladı. 1989’da İstanbul’a döndükten sonra 5 yıl daha görev aldığı Grey’den 1993 yılında Ajans Başkan Yardımcısı konumunda ayrıldı. Aynı yıl, iki ortağıyla Select Reklamcılık’ı kurdu. Ekim 1999’da TBWA Worldwide ile ortaklık oluşturdu ve ajans 1999’da TBWA\ İstanbul adını aldı. Reklamcılar Derneği Başkanlığı’nı da yürüten Cem Topçuoğlu aynı zamanda TBWA’in Dünya Yürütme Kurulu’unda da görev yapıyor.

Yazının Devamını Oku

2 milyar dolara iki santral kuruyoruz Petkim’i alırsak 4 milyar dolar yatırırız

11 Haziran 2007
ALMAN enerji devi E.ON ile birlikte elektrik üretimi için anlaşma imzalayan Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, 2 milyar dolarlık 2 santral yatırımı yapacaklarını açıklarken, Azeri ve İngiliz ortaklarıyla talip olacağı Petkim için de 4 milyar dolarlık yatırım düşündüklerini belirtti. SHELL ile Turcas&Shell’i kurmasının birinci yılının doldurmasının ardından Turcas, geçen hafta iki önemli yatırım için daha düğmeye bastı. Turcas’ın Azerilerle ortak olduğu Socar&Turcas Enerji, İnjaz Projects Company Limited ile Petkim’in özelleştirme ihalesine birlikte katılma kararının ardından, Alman enerji devi E.ON ile birlikte elektrik üretimi için anlaşma imzaladı. Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, E.ON ile birlikte kuracağı doğalgaz ve ithal kömüre dayalı iki santralın toplam yatırım tutarının 2 milyar doları bulacağını söyledi. Petkim’e de bir konsorsiyum ile birlikte talip olduklarını hatırlatan Aksoy, "Petkim ihalesini kazanmamız halinde de, Petkim’in pazar payını artırabilmek için ortaklarımızla birlikte 4 milyar dolarlık yatırım yapılması gerektiğine inanıyoruz" dedi. Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy ile yeni ortaklıklarını ve yatırım planlarını konuştuk.

Enerjide art arda yeni ortaklık, yeni yatırım projeleri açıklıyorsunuz. Planınız nedir?

- Shell ile ortaklığımız bizim için önemli bir dönüm noktasıydı. Shell ile birleşene kadar başka hiçbir işi gündeme getirmedik. Resmen birleşmenin birinci yılını dolduruyoruz. Burada başarılı bir neticeye gidildi. Geçtiğimiz on yıldır Türkiye’de, bölgede hatta dünyada enerjide monopollerin kırılacağı, liberal piyasa şartlarının oturacağı kanaatiyle kendimizi gelecek yıllara hazırlamaya çalıştık. Projelerimizin geçmişi 10-15 yıl öncelerine dayanıyor. Sistemin liberalleşmesi kolay değildi. Zaman aldı. Nihayet yavaş yavaş bu konuda ciddi yatırımlar yapılmaya başlandı. Biz de bu ciddi yatırımlara hazırız.

E.ON İLE YÜZDE 30 ORTAĞIZ

Elektrik dağıtım ihalesinin ertelenmesi sizi nasıl etkiledi?

- Önce dağıtımda kendimize bir pazar yaratmak, sonra üretimde büyük boyutlu işler yapmak istiyorduk. İspanyol Iberdrola ile ciddi bir çalışma yaptı. Ama maalesef Hükümet elektrik dağıtım ihalelerini seçim sonrasına attı. Türkiye’nin enerjide tehlikeli boyutta bir darboğaza doğru gitmesi, dağıtımdan sonra düşündüğümüz elektrik üretim projelerini öne almamıza neden oldu. Bu kararı verdikten sonra dünyanın en önde gelen elektrik şirketlerinden Alman E.ON Energie AG’yle iki santral için anlaştık. Kurulacak iki santral için ayrı ayrı Ortak Girişim Şirketleri oluşturacağız. Şirketlerin yüzde 70 hissesi E.ON Krafwerke GmbH’a, yüzde 30’u Turcas Elektrik Üretim A.Ş.’ye ait olacak.

E.ON ile ortak kuracağınız iki santralın yatırım tutarı ne olacak?

- E.ON ile beraber iki projeyi çok acil devreye sokabilmek için hazırlıklara başladık. Birincisi 800 megavatlık ithal kömüre dayalı elektrik santralı, diğeri ise 700 megavatlık doğal gaza dayalı elektrik santralı. Doğal gaz santralının tahmini yatırım bedeli 600 milyon dolar olur. İthal kömüre dayalı santralın maliyeti daha fazladır, sanırım ikisinin toplamı 2 milyar doları bulur.

SANTRALLERDE EKİPMAN DARBOĞAZI

Enerji santrallerini kaç yılda tamamlamayı hedefliyorsunuz?

- Doğal gazla çalışan enerji santralı en çabuk ve kısa sürede faaliyete geçirilebilecek olan santral şeklidir. Ancak burada da dünyada bu santralların tedarikçisi olan firmalar talebe yetişemiyor. Ekipmanları en erken 12-24 ay arasında teslim edebiliyor. Bu yüzden doğal gaz santralinde 2-3 yıllık bir hedef koyabiliyoruz. E.ON’un güçlü imkanlarıyla bu süre 2 yılın altına inebilir diye umut ediyoruz. İthal kömüre dayalı santralın yapımında da ciddi bir ekipman sıkıntısı var dünyada. Bu yüzden ortalama 7 yıl süreceğini tahmin ediyoruz. Yine E.ON’un gücüyle bu sürenin 7 yılın altına inmesini umuyoruz.

Devler bizi ortak almaya bile tenezzül etmezdi artık bizsiz iş yapmıyorlar

Yabancılarla ortaklıklarda nasıl bir strateji izliyorsunuz?

- Biz en doğru projelerin, en güçlü ortaklıkların bir parçası olmayı kendimize hedef koyuyoruz. Öyle olunca da en güçlü ortaklıkların içinde tabi ki biz onlarla mukayese edildiğinde küçük kalıyoruz. Ama bunun sıkıntısını çekmiyoruz. Biz, büyük ve doğru projelerin küçük bir parçası da olsak, oradaki rolümüzün önemli olmasından dolayı bir kompleks sahibi değiliz. Onların bize ihtiyaçları var ondan dolayı da bir sıkıntı çekmiyoruz.

Yabancılar artık Türk firmalarıyla ortaklığa daha sıcak mı bakıyor?

-
Boyutlarımız onların boyutlarına göre küçük olsa da, bölgede özellikle onların boyutlarına yakın bilgi birikimimiz var. Bilgi birikimimizle bölgesel şartlara onların daha hızlı adaptasyonunu sağlıyoruz. Bu da izim onlardan beklediğmizden çok, onların bizden istifade etmesine imkan veriyor. Shell&Turcas birleşmesi buna çok iyi örnek oldu. Özellikle dev şirketler büyük ve ağır yapılara sahip olduğu için bizim gibi özel şirketlerin hızından yararlanıyorlar. Bizim projeleri onlara hazır hale getirmemizden yararlanıyorlar. Bilgimizden, birikimimizden yararlandıkları için yerli ortaksız iş yapmamaya karar verdiler. Geçmişte yüzde yüzü kendilerinin olurdu. Yerli firmaları taşeron çalıştırırlardı. Ortak almaya bile tenezzül etmezlerdi. Bugün o noktaya geldiler ki, Türk müteşebbisleri dünyaya örnek olabilecek başarı hikayesi yazıyor.

Rüzgar ve hidrolik enerjiyle de ilgiliyiz

Enerjide olmadığınız yeni alanlara girecek misiniz?

- Rüzgar enerjisiyle ilgili çok ciddi çalışma yapıyoruz. Hidrolik santrallarda ilgili çalışmalarımız var. Enerjinin her kolunda doğru ve büyük projelerle ilgiliyiz. Socar ile ortak olduktan sonra petrol çıkarma konusunu ve doğal gazı da değerlendirmeye aldık. Şu anda ana işimiz enerjide büyümek. Yeni işlerimiz de mutlaka olacak ama birbiriyle bağlantılı işlerde devam edeceğiz.

Shell ile doğru bir evlilik yaptık tahminin ötesinde sinerji yarattık

Shell&Turcas evliliği birinci yılını doldurdu.
Bu evlilik istediğiniz gibi yürüyor mu mu?

- Turcas olarak sadece petrol dağıtımı ve rafinerisiyle ilgili bir geçmişimiz var. Akaryakıtta ciddi bir geçmişimiz var. Çeşitli büyük şirketlerle ortaklıktan sonra en doğru çözümü Shell ile birleşerek, Shell&Turcas’ı kurarak bulduk. Kalıcı ve rekabet için her türlü yeni teknolojiyi içinde barındırabilecek güçlü bir yapıya oturttuk. Ortaklığımızın birinci yılını doldururken bu evliliğin ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Tahminlerimizin çok ötesinde güzel bir sinerji yarattık. İleriye çok sağlam bakıyoruz.

Socar ile 4 milyar dolara Ceyhan’a rafineri kuracağız

Socar ile ortak Ceyhan’da kurmayı planladığınız rafineri hangi aşamada?

- Azeri şirketi Socar ile birlikte Bakü-Ceyhan’dan Ceyhan’a gelen petrol için bir rafineri yapmak için müracaatlarımızı yaptık. Ümit ediyorum ki kısa sürede lisans işlemlerimizi tamamlamış olacağız. Ağırlıklı olarak petrol ürünlerine dönük ve 10 milyon ton kapasiteli bir yatırım olacak. Kendi çapında petro kimya üniteleri olacak. Bu rafinerinin yaklaşık maliyeti 4 milyar dolar civarında. Böyle bir rafinerinin tamamlanma süresi 4-5 yılı bulur.
 
Petkim yeni yatırımlarla Avrupa’yı da besleyebilir

Petkim’e de Socar ile birlikte teklif vereceğinizi açıkladınız. Petkim’i alırsanız yeni yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?

- Socar ile birlikte Petkim ihalesine girmeye karar verip yeterlilik belgesi alan firmalar arasında yer aldık. Petkim, Türkiye’nin çok önemli bir tesisi. Ama zamanla küçük kalmış. Bugün Türk piyasasının ihtiyacının yüzde 25’ini karşılayabiliyor. Önümüzdeki 3-5 yılı göz önüne alırsanız piyasanın büyümesine karşılık Petkim ihtiyacın ancak yüzde 10-15’ini karşılayabilecek. Petkim’i alabilirsek, önce Petkim’in hammadde ihtiyacını karşılayacak en az 8 milyon ton ham petrol işleyebilecek bir rafineri yapmak lazım. Bu petro kimyanın gereği olan hammaddeleri verebilecek bir rafineri olmalı. Kapasitenin artırılması ve yeni ünitelerin eklenmesi için de yatırım yapılmalı. Petkim’i alanın en az 4 milyar dolar yatırım yapması gerekiyor. Bizim Socar ile düşüncemiz bu. Bunların yapılması halinde Petkim’in önümüzdeki 3-5 yılda yüzde 50’lere doğru giden piyasa payı olur. İleride sadece Türkiye’yi değil, Avrupa piyasasını da besler hale gelebilir.

ERDAL AKSOY

Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, İTÜ Elektronik Mühendisliği bölümü mezunu. 1996 yılından beri Turcas Petrol ve bağlı ortaklıklarının Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyor. Aynı zamanda Aksoy Holding, Aksoy Petrol, Enak Yapı ve Conrad İstanbul Oteli’nin de kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı. Shell&Turcas Petrol ve Socar&Turcas Enerji’nin Yönetim Kurulu Üyesi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Üyesi ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Danışma Kurulu Üyesi. Daha önce Türk Armatörleri İşverenleri Sendikası Başkanlığı ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Üyeliği de yaptı. Bir dönem Anavatan Partisi (ANAP) İstanbul İl Başkanlığını yürüttü.
Yazının Devamını Oku

Uzun süreli kriz beklemiyoruz akıntının gittiği yöne gidiyoruz

4 Haziran 2007
UNILEVER Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca, "Perakendede gidebileceğimiz yerdeki potansiyel fazlaysa, orada yaptığımız yatırımı artırıyoruz. Potansiyel kalmamışsa da çok ısrar etmiyoruz. Akıntının gittiği yöne gitmeye gayret ediyoruz" dedi.

DONDURMADAN margarine, deterjandan çaya, kişisel bakım ürünlerinden hazır çorbaya birçok ürünü üreten Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca, "Perakendede gidebileceğimiz yerdeki potansiyel fazlaysa, orada yaptığımız yatırımı artırıyoruz. Potansiyel kalmamışsa da çok ısrar etmiyoruz. Akıntının gittiği yöne gitmeye gayret ediyoruz" dedi.

Unilever’in 55 yıldır Türkiye’de faaliyet gösterdiğini belirten İzzet Karaca, her yıl ortalama 50 milyon YTL yatırım yaptıklarını, bu yıl sonuna kadar yapılacak yatırımların da 100 milyon YTL’yi bulacağını söyledi.

2006 yılında 1 milyar Euro olarak gerçekleşen ciroda bu yıl sonunda yüzde 15 artış hedeflediklerini belirten İzzet Karaca ile Unilever Türkiye’nin yatırımlarını, perakende sektörünü ve Türk ekonomisine ilişkin beklentilerini konuştuk.

Perakende sektörünün gelişimini nasıl görüyorsunuz?/images/100/0x0/55ea69a7f018fbb8f87e3faf

- Piyasanın büyümesinde geçen yıla göre çok büyük bir farklılık yok. Bizim büyüme tempomuz hedeflediğimiz yüzde 15’e doğru ilerliyor. Perakendede son 1.5-2 yılda bir miktar konsolidasyon oldu. Migros Tansaş’ı, Carrefour Gima’yı, Kiler Canerler’i aldı. 2006 bu anlamda biraz sessiz geçiyor. Ancak bu mutlaka devam edecektir. Avrupa’ya baktığımızda çok daha büyük şirketlerin, daha büyük cirolar yapıp, sayısal olarak azaldığını görüyoruz. Türkiye’de de birleşmeler sürecektir. Bakkal sayısındaki azalma da devam ediyor. Geçen yıl Türkiye’de bakkal sayısı 2 bin kişi azaldı.

Daha çok hangi perakende noktalarına yöneliyorsunuz?

- Türkiye’de geçen yıl en büyük büyüme aşağı-yukarı 400 ile bin metrekare büyüklükte, orta boy dediğimiz market kategorisinde gerçekleşti. Hipermarketlerdeki büyüme çok fazla olmadı. Biz de bütün stratejlerimizi bu paralelde geliştiriyoruz. Gidebileceğimiz yerdeki potansiyel fazlaysa orada yaptığımız yatırımı, promosyonu, aktiviteyi, bağlantıyı artırıyoruz. Potansiyel kalmamışsa da orada çok ısrar etmiyoruz. Akıntının gittiği yöne gitmeye biz de gayret ediyoruz. Bu noktada çok dinamik bir yapımız var.

BÜTÜN YABANCILAR BURADA

Uluslararası alışveriş zincirlerinin birçoğunun Türkiye’ye gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Evet, Tesco, Carrefour, Metro gibi büyük uluslararası oyuncuların hepsi burada. Hepsi Türkiye’ye çok inanıyor ve burada büyümek istiyor. Türkiye’ye gelmeyen birkaç büyük mağaza zinciri daha var. Aslında uluslararası marketlerin Türkiye kadar çok olduğu bir yapı pek fazla ülkede yok. Birinin olduğu yere diğeri genelde girmiyor. Ama Türkiye herkesin olmak istediği bir ülke. Bunun yanısıra Türkiye’de kuvvetli yerel markalarımız da var. Onların pazarda kendilerini konumlandırmalarına bağlı olarak yeni birleşmeler, satın almalar olabilir.

Türkiye’de yeni krizler yaşanabileceğini düşünüyor musunuz?

- Ben Türkiye’de artık çok büyük krizler beklemiyorum. Dünya piyasalarına bağlı olursa ancak olabilir diyorum. Amerika’daki durgunluk çok büyürse çok ciddi bir krize gidebilir, ama o zaman zaten bütün dünya krize girer. Ben Türkiye’de bundan sonra uzun vadeli bir kriz beklemiyorum, olsa da kısa sürer diye düşünüyorum. Ayrıca Türkiye artık o kadar globalleşti ki gelebilecek bir krizin ben iç politikadaki krizden dolayı değil, dış kaynaklı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü borsamızın yüzde 70’i yabancıların elinde.

Türk pazarına sunduğunuz ürünlerin ne kadarını Türkiye’de üretiyorsunuz?

- 7 fabrikamız var. Bugün Türkiye’de satılan ürünlerimizin yüzde 90’ını burada üretiyoruz. Türkiye’nin ihracata dayalı bir üs olması için elimizden geleni yapıyoruz. Rekabet ettiğimiz diğer ülkelerdeki Unilever şirketlerine göre avantajlarımız da, dezavantajlarımız da var.

Türk Cumhuriyetleri’nde kontrollü gidiyoruz

Sorumlu olduğunuz Türk Cumhuriyetleri’nde de büyüyor musunuz?

- Oralarda büyük zorluklar var. Mal sevkıyatında, para transferinde zorluklar olabiliyor. Bu ülkelerde 75 milyon dolara yakın ciromuz var. Ama bu ülkelerin gelişme seviyesi Türkiye’ye yakın. 2008 yılında bu ülkelerde de Türkiye’deki gibi yüzde 15 civarında bir büyüme olacağını tahmin ediyorum. Bu ülkelerde çok dikkatli gitmek lazım. Kontrollü gidiyoruz.

Seçimler ekonomiyi fazla etkilemez

Bu yıl sonuna ilişkin beklentileriniz neler?

- Seçimlerin ekonomiyi o kadar etkilemesini beklemiyorum. Belki de biraz iyimserim. Kısa vadeli sorunlar olsa da Türkiye dinamik bir ülke, bunları atlatır. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 7 olacağını düşünüyorum. Büyümenin de bu tempoyla devam edeceğine yüzde 6’nın üzerinde yüzde 7’lerde olacağına inanıyorum, ihracat rakamları da çok iyi.

Türkiye’deki tedarikçilerimizi ihracatçı yaptık

İhracatınız ne kadar?

- 100 milyon dolar seviyesinde bir ihracatımız var. Bazıları kardeş şirketlere. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine çorba, Avrupa’ya şampuan ihracatına başladık. Ayrıca tedarikçilerimizle ilişkilerimizi çok geliştirdik. Daha önce dondurma kabinlerinin tamamını, şemsiyeleri, dondurma paketleme malzemelerinin tamamını ithal ediyorduk. Bugün bunu tersine çevirdik. Türkiye’deki üreticilerimizle birlikte çalışarak onların ürünlerini geliştirdik. Artı bu ürünleri Avrupa’ya ihraç ediyorlar.

2008 çok daha zor bir yıl olabilir

2008’in nasıl geçeceğini tahmin ediyorsunuz?

- 2008’i daha önemli görüyorum. Çünkü şu ana kadar standart politikalarla geldik. Oluşabilecek bir koalisyonda ya da tek parti hükümetinde bugünkü politikalar değişecekse o zaman 2008 çok daha zor bir yıl olabilir.

Yeni ürünler girerken kötüler pazardan çıkar

Yeni ürünleri çıkarmaya devam ederken, pazardan çektikleriniz oluyor mu?

- Yeniler gelirken, kötülerin çıkmaması gibi bir durum yok. Orada en az satan ürünün yerine daha güçlü bir ürün getirilmesi önemli. Az satan ürünün niye az sattığına ilişkin alınan derslerin de yeni ürünün pazara sunulmasında gözönüne alınması gerekiyor.

İZZET KARACA

Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca, 1954 İstanbul doğumlu. Avusturya Lisesi’nden sonra Robert College ve 1977’de de Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldu. Çalışma hayatına Koç Holding’de AR-GE Proje Müdürü olarak başladı. 1985-1988 arasındaki yıllarda Otosan Sistem-Organizasyon Daire Müdürlüğü yapan Karaca, 1988’den itibaren Unilever’in Avrupa’daki organizasyonlarında yönetici olarak görev aldı. 1994’de Unilever bünyesindeki Algida’ya Türkiye Ticaret Direktörü olarak Türkiye’ye döndü. 1997-1998’te Unilever Baltık Riga/Letonya’da Genel Müdürlük, 1998’de Algida Türkiye Genel Müdürü oldu. 2002’den bu yana da Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Koç’un 50 yıllık Divan’ı artık dünyaya açılıyor

28 Mayıs 2007
ULUSLARARASI bir otel zinciri olma hedefiyle yurtdışına açılma kararı alan Divan’ın Hollandalı Müdürü Joep Bakx, yatırımcı değil işletmeci olarak bunu başaracaklarını belirtti. "Tarihimiz yok ama planımız net. Uzun dönemde Divan, uluslararası otel ve lüks butik pastane zinciri olacak" diyen Bakx, hayalinin ise bu işe Berlin’den başlamak olduğunu açıkladı.

KURULUŞUNUN 50’inci yılını geride bırakan ve Koç Holding kuruluşlarından Divan, önümüzdeki 5 yılda yurtdışında 18 yeni otel açarak uluslararası otel zincirine dönüşecek. 7 ay önce Divan Genel Müdürlüğü’ne getirilen Hollandalı Joep Bakx, "Hedefim, Divan’ı uluslararası bir otel zinciri haline getirmek ve Divan’ı yeniden yaratmak" diyor. Divan’ı yurtdışına açmak için yabancı ve Türk yatırımcılarla görüşmeleri hızlandıran ve önümüzdeki hafta iki ülke için imza atmaya hazırlanan Joep Bakx, ilk Divan Oteli’ni Berlin’de açmayı istediğini söylüyor.

Joep Bakx, Divan’ın bundan sonra kendisine çizdiği yolun ’otel işletmeciliği’ olduğunu belirterek, "Yatırımcı otelin sahibi, Divan otelin işletmecisi olacak" diyor. "Almanya’da, Rusya’da, Kazakistan’da çok ciddi bir potansiyel var. Kuveyt, Dubai, Katar gibi ülkelerde de Türk markalarına büyük ilgi var, bunları da değerlendiriyoruz" diyen Divan Genel Müdürü Joep Bakx ile Divan’daki dönüşümü, yeni stratejileri ve hedefleri konuştuk.

7 ay önce Divan Otelleri Genel Müdürlüğü’nü üstlendikten sonra nasıl bir strateji izlemeye karar verdiniz?

- 2004 yazında Koç Holding için danışmanlık yapmaya başladım. 2005’de Divan Otel Genel Müdür Yardımcısı, Kasım 2006’da Genel Müdür oldum. İnandığım bir şey var, Türkiye’nin bir uluslararası otel zincirine ihtiyacı var ve bunu yaratabilir. Divan için kafamdaki strateji çok net: ’Divan’ı uluslararası bir otel zinciri haline getirmek ve Divan’ı yeniden yaratmak. Hedefim Divan’ı net bir yere oturtmak. Divan sadece bir otel ve lüks pastane zinciridir, başka hiçbir şey değildir. Uzun dönemde Divan, uluslararası otel ve lüks butik pastane zinciri olacak.

YATIRIMCI DEĞİL, İŞLETMECİ OLACAĞIZ

Uluslararası otel zinciri hedefi nasıl gerçekleştirilecek?


- Mecidiyeköy’deki Divan City’i açmamızla kafamızda bu olay netleşti. İşadamlarına ve iş toplantılarına yönelik, gerçek bir business otel. Bu yolda bizimle yürümek isteyen, bize başvuran ve bizimle çalışmak isteyen ciddi yatırımcılarımız ve destekçilerimiz var. Bundan sonra bizim kendimize çizdiğimiz yol otel sahipliği değil, otel işletmeciliği olacak. Yatırımcı otelin sahibi, Divan otelin işletmecisi olacak. Uluslararası otel zincirinin ihtiyacı olan herşey Divan’da küçük ölçekli olsa da zaten var.

Yurtdışında hangi ülke ve şehirlerde otel açacaksınız?

- Divan, Türk insanının çok iyi bildiği bir marka. Ayrıca Türk markalarına büyük sevgi ve güven duyuyor. Ülkenin ekonomisi iyi gittikçe insanlar daha çok seyahat ediyor. Daha çok seyahat ettikçe otellere talep artıyor. Stratejik olarak baktığımızda Divan otellerini nereye koyarım derseniz, özellikle Türk insanının seyahat ettiği ana noktalara koyarım. Koç Holding’in iyi temsil edildiği şirketlere giderim. Çünkü oralarda zaten belirli bir tanınırlığımız ve tercihimiz oluşacaktır.

HAYALİM BERLİN’DEN BAŞLAMAK

Yurtdışında ilk Divan ne zaman ve nerede açılacak?


- Tarihimiz yok, ama planımız tam net. Almanya’da Berlin, Rusya’da Moskova ve St.Petersburg, Kazakistan’da Almati ve Astana’da çok ciddi bir potansiyel var. Özellikle Almanya’da çok büyük bir potansiyel var. Kontaklarımızı kurduk, yatırımcılarla birlikte çalışıyoruz. Birkaç ay içinde anlaşmalarımızı imza noktasına getiriyoruz. Kuveyt, Dubai, Katar gibi ülkelerde de Türk markalarına büyük ilgi var, bunları da değerlendiriyoruz. Neden Paris, Londra değil diyeceksiniz ama realist olmamız ve doğru noktadan başlamamız lazım.

İlk oteliniz nerede açmak istiyorsunuz?

-
Öncelikle Avrupa’da olacak, orada bize çok büyük bir ilgi var. Hayalim Berlin’den başlatmak. Yurtdışında açacağımız oteller şehir merkezinde, iş sahalarına ya da havaalanlarına yakın lokasyonlarda olabilir. İşadamları nerede konaklamak ve işlerini halletmek istiyorlarsa orada olmak istiyoruz.

Oda başına maliyetler 75 bin ile 125 bin dolar arasında

Sıfırdan Divan standardında bir otelin yatırım maliyeti nedir?

- Oda başına maliyetler 75-125 bin dolar arasında. Bir otelin sıfırdan maliyeti de arsa ve oda sayısına göre 10-20 milyon dolar arasında yatırım gerektiriyor. 150-200 oda reel olanı. Samsun’a 250 odalı otel yerine 150 oda yeterli, Moskova’da 250 odadan aşağı olmaması gerekir. Oda sayısı şehrin ihtiyacına göre değişebilir. Bu Divan’ın özelliklerinden ve artılarından biri. Pazarın dinamiklerine çok rahatlıkla uyum sağlabiliyoruz.

Pastaneler küçük, ancak lüks ve kuvvetli kalacak

Divan Pastaneleri’nin de sayısı artacak mı?

- Divan, genç ve modern trendlere uygun, çok lüks ve üst düzey pastane zinciri haline gelecek. Oteller çok büyüyecek, ama pastane küçük, ancak lüks ve son derece kuvvetli kalacak. Sadece çok iyi lokasyonlarda ve yurtdışında açacağımız otellerde olacağız. Otellerle birlikte Divan pastanesi de o ülkeye gidecek ama pastane gidip sonra otel gelmeyecek.

Koç, istekli ve girişimci bir grup

50 yıllık Divan’ın yurtdışına açılmasını Koç Ailesi’ne kabul ettirmekte zorlandınız mı?

- Hayır, tam tersi oldu. Ben şimdiye kadar sadece yabancı şirketler için çalıştım. ilk kez bir Türk şirketi için çalışıyorum. Yaptığımız iş planı mantıklı olup, sağlam temellere dayandığında çok olumlulukla bizi dinlediler. İstekli ve girişimci bir grup. Yurtdışına açılma kararı karşılıklı konuşmalarla ortaya çıktı. Demek ki olması gereken bir şeydi.

Uluslararası otel zinciri olmak için geç kalındığını düşünüyor musunuz?

- Hayır, hiç olmamasından iyidir. Elbette daha önce yapılabilirdi 10-15 yıl önce bu yapılmalıydı. Ama o zaman belki de hazır değildi. İç pazar her zaman en önemliydi. Üstelik Türkiye’ye 5-6 yıl önce bugünkü ilgi yoktu.

Rusya’da mevcut otelleri alıp renove edeceğiz

Anlaşmaların imzalanmasını takiben ilk oteli ne zaman açabilirsiniz?

- Önümüzdeki günlerde iki ülke için kontrat imzalamayı planlıyoruz. Her iki otel de sıfırdan inşa edileceği için 15-18 ayda faaliyete hazır hale gelecek. Rusya’da Moskova’da ve St.Petersburg’da baktığımız oteller halen mevcut olan oteller. Bunları alıp renove etmek, kendi standartlarımıza göre açmak ise 6 ay gibi kısa bir sürede de yapılabiliyor.

5 yılda 25 yeni otel planlıyoruz

Yurtdışında önümüzdeki birkaç yıl içinde kaç otel hedefliyorsunuz?

- Biri açılınca zincir kartopu gibi büyüyecek. 5 yılda 25 yeni otel planlıyoruz. Yeni otellerin 7’si Türkiye’de, 18’i yurtdışında olacak. Türkiye’deki 7 otelin de ikisi İstanbul’da, kalanı Anadolu’daki diğer şehirlerde olacak. Gaziantep, Adana, Diyarbakır, Eskişehir, Samsun ve Trabzon’a bakıyoruz.

Anadolu Yakası’nda otel düşünüyor musunuz?

- Orası turistik değil. Anadolu Yakası’nda sadece işe yönelik otel olabilir. Bu yüzden Anadolu Yakası’na da bakıyoruz.

JOEP BAKX/images/100/0x0/55ead648f018fbb8f899e1dd

Divan Genel Müdürü Joep Bakx, 1955 Hollanda doğumlu. İş hayatına 1978 yılında Hilton Münih’te Yardımcı Şef Steward olarak başladı. 1979-2004 arasında sırasıyla Lüksemburg Sheraton’da Yiyecek ve İçecek Müdürü, Lüksemburg Inter Continental Hotel’de Konferans ve Banket Müdürü, Londra Forum Hotel’de London Yiyecek ve İçecek Müdürü, Düsseldorf Inter Continental’de Genel Müdür Yardımcısı, Brüksel Conrad’da Otel Müdürü, Condrad İstanbul Hotel’de Genel Müdürü olarak çalıştı. Lambert&Bakx Advisors firmasının şirket ortaklığını yürüttü. Aralık 2005’de Divan Otellerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak Koç Topluluğu’nda görev aldı. Kasım 2006’da Divan Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin en iyi yoncası var diye Aksaray’a yatırım yaptım

21 Mayıs 2007
ENDÜSTRİYEL süt ve süt ürünleri üreticisi Sütaş, Bursa’daki Sütaş Süt Üretim Merkezi’nin aynısını 90 milyon dolar yatırımla Orta Anadolu’da Aksaray’a da kuruyor. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, "Türkiye’nin en iyi yoncası Aksaray’da. Sütün de en önemli girdisi yonca" dedi. Yılmaz, Aksaray’ın ardından Doğu’da da süt merkezi kurmayı planladıklarını ve 5 yıl içinde toplam 4 süt merkezine ulaşmak istediklerini söyledi.

BUGÜN 21 Mayıs, Dünya Süt Günü. Yılda 11 milyon ton sütün üretildiği Türkiye’de bu rakamın sadece yüzde 15’i endüstriyel olarak işlenerek ambalajlı süt ve süt ürünlerine dönüşebiliyor. 1974 yılından beri süt sektöründe Bursa Karacabey’deki tesislerinde faaliyet gösteren Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, süt üretiminin çok özel bir alan olduğunu vurgulayarak, "Sütçülüğü bir misyon olarak görüyoruz. Biz sadece sütçüyüz. Ailece süte odaklandık" diyor. Bursa Karacabey’deki süt merkezinin aynısını Orta Anadolu Projesi adıyla Aksaray’a da taşıyan Muharrem Yılmaz, bu yatırıma 90 milyon dolar harcayacak. Neden Aksaray denilince de yanıtı "Çünkü sütün en önemli girdisi yonca. Türkiye’nin en iyi yoncası da burada" yanıtını veriyor. Aksaray’dan sonra Doğu bölgelerine de aynı merkezi kurmayı planlayan Yılmaz’ın hedeflerinden biri, bölgenin kalkınmasına katkıda bulunmak. Toplam 4 süt merkezi olmasını hedefleyen ve Sütaş’ı ’Türkiye’nin sütçüsü’ olarak tanımlayan Yılmaz’ın gelecekteki diğer hedefi ise yakın komşulara ihracatını artırarak ’bölgenin sütçüsü’ olmak. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz ile süt gününde Türkiye’deki süt tüketimini ve endüstriyel süt sektörünü, Sütaş’ın yeni yatırımlarını konuştuk.

Türkiye’de süt sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz?

- Türkiye’de süt hayvancılığı son 40 yılda önemli bir gelişme gösterdi. 1960’lı yılların başından bu yana süt verimi yüzde 150 oranında arttı. Yıllık 4.4 milyon ton olan süt üretimi bugün 11 milyon tona yükseldi. Devlet Planlama Teşkilatı’na göre, toplam gıda sanayi üretiminin (değer olarak) yüzde 9’unu, talebinin ise yüzde 10’unu süt ve süt mamulleri oluşturuyor.

Türklerin süt içme alışkanlığında bir değişim görüyor musunuz?

-
Süt içme alışkanlığı her geçen gün gelişiyor. Bizim toplumumuz çok şanslı, çünkü süt ürünü olarak tüketebileceğimiz çok ürünümüz var. Yoğurdu kiloyla tüketen ve içecek olarak seven bir ülkeyiz. Bu daha güzel çünkü gereken kalsiyumu işlenmiş sütten emilimi daha kolay bir şekilde alıyoruz.

Karacabey’den sonra ilk kez Aksaray’a da yatırım yapıyorsunuz. Bu yatırım ne zaman devreye alınacak?

- Karacabey’de oluşturduğumuz sütçülük sistemini, okuluyla, damızlık istasyonuyla, süt işleme ve yem fabrikasıyla aynen Orta Anadolu’nun kalbine Aksaray’a götürüyoruz. Orta Anadolu Sütçülük Projesi adını verdiğimiz bu projenin ilk ayağı olan süt fabrikamızın kaba inşaatı tamamlandı. Bu yılın sonunda devreye alacağız. 2008 yılında da tüm ünite tamamlanmış olacak.

AKSARAY’A 90 MİLYON DOLAR

Aksaray’a yaptığınız yatırım tutarı ne olacak?

- Toplam yatırım 90 milyon doları bulacak. Buraya sadece süt fabrikası değil, sütçülük merkezi, ikinci bir Sütaş kuruyoruz. Karacabey her geçen gün Marmara Bölgesi’nin süt diyarı olma yolunda gelişiyor. Orta Anadolu’nun süt diyarı da Aksaray olacak.

İkinci Sütaş için Neden Aksaray’ı seçtiniz?

- Çünkü Türkiye’nin en iyi yoncası Aksaray’da yetişiyor. Karacabey bölgesindeki üreticilerimiz stoklamak üzere kışlık yem olarak ineklerine, sığırlarına yoncayı Aksaray’dan alıyor. Bizim damızlık çiftliği geliştikçe yöneticilerimizin de Aksaray’dan yonca aldığını gördüm. Yonca sütün önemli girdileri arasında yer alıyor. Madem biz sütçülük yapıyoruz, sütçülüğün girdisi olan yemin en iyi ve doğal yetiştiği, doğanın sütçülüğe destek verdiği bir yere, Aksaray’a gidelim dedik.

10 yılda 5 bin çiftçiyi eğittik, sertifika verdik

Süt üreticilerinin eğitimi konusunda neler yapıyorsunuz?

- Türkiye’de şimdilerde üreticilerin eğitilmesinden söz ediliyor. Biz 10 yıldır Uludağ Üniversitesi ile birlikte, Karacabey Ulubat Köyü’ndeki ’Süt Hayvancılığı Eğitim Merkezi’mizde üreticilerimizi eğitiyoruz. Bugüne kadar 12 bini aşkın ziyaretçi ağırladık, 5 bini aşkın çiftçi merkezimizden Tarım Bakanlığı’ndan onaylı sertifika aldı.

Karacabey’de 20 bin Aksaray’da 15 bin üretici

Aksaray’da kaç üreticiyle çalışacaksınız, merkezin kapasitesi ne olacak?

- Sütaş Karacabey’de günde 1200 ton kapasitemiz var. Yılda 1.1 milyon ton süt işliyoruz. Yaklaşık 2 bin çalışanımız var. Bölgedeki 20 bin üreticiyle çalışıyoruz. Aksaray’da da günlük kapasite 1300 ton olarak planlandı. Merkezde bin kişi çalışacak ama bölgedeki 15 bin civarında üreticiyle çalışacağız.

Doğu’ya da Sütaş kurmak istiyoruz

Böyle kaç süt merkezi daha kurmayı planlıyorsunuz?

- 4 süt merkezimiz olmasını hedefliyoruz. 2008’de Aksaray tamamlanmış olacak, umut ediyorum ki hemen sonra yeni projeyle uğraşmaya başlarız. 5 yılda iki süt merkezi daha kurarak, 4 merkeze ulaşmayı hayal ediyorum. Bu 4 yıl da olabilir.

Doğu’ya gitmeyi düşünüyor musunuz?

-
Gitmeliyiz, madem bu modeli oluşturduk, bunu çoklamamız lazım. Bilgi, finansal kaynak ve teknoloji olarak biriktirdiğimiz bu birikimi ülkenin her yerine yaymamız lazım. Üçüncü merkez neresi diye bakıyorum. Doğanın sütçülük için destek verdiği yerlere, ülkenin ihtiyaçlarına ve hatta artık uluslararası ticaret imkanlarına bakıyoruz. Biz bir yere giderken ne süt fabrikası, ne yem fabrikası kurmaya, ne çiftlik kurmaya gidiyoruz. Biz o yörenin insanlarıyla beraber sütçülük yapmaya gidiyoruz.

Sözde değil özde sütçülük yapıp başka işe bulaşmadık

Zaman zaman başka bir sektöre de girmeyi hiç düşünmediniz mi?

- Sütçülüğe odaklandık, başka hiçbir işe bulaşmadık. Kazandığımızı modernleşmeye yatırdık. Sütçülükte o kadar çok fırsat var ki. Biz sözde değil, ailece özde sütçülük yaptık. Babam hepimizden daha girişimciydi. Ama o da ’Bu meslek başka işlere benzemez. Siz iyi sütçü olun, iyi olursanız sütçülüğü daha iyi yapmak için gerekli yetki ve imkanlar size nasip olur’ derdi. Bunu gördük. Bursa vergi rekortmeni oldum. Bu meslek bize emeğimizi helal ettirecek o kadar güzel sonuçlar veriyor ki.

Bölgenin sütçüsü olmayı hayal ediyorum

İhracatı zor bir sektördesiniz. Ne kadarlık ihracat yapıyorsunuz, ihracatta hedefleriniz neler?

- Komşu ülkelere toplam 5 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Çok büyük değil. Irak’a, Azerbaycan’a, Suudi Arabistan’a küçük çaplı ürünler gönderiyoruz. Süt ve süt ürünlerinde Avrupa’ya ihracatta sorunlar var. Orta Anadolu Projemiz devreye girdikten sonra bölgede ihracat umutlarımız daha fazla. Türkiye’nin sütçülüğünden bölgenin sütçülüğüne destek vermeyi hayal ediyorum.

İSO sıralamasında Sütaş 93’üncü

Sütaş’ın 2005 yılındaki cirosu 325 milyon 808 bin YTL. Bu ciro ile Sütaş, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ’Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2005’ sıralamasında 93’üncü sırada yer aldı. Sütaş’ın 2006 cirosu ise 387 milyon 127 bin YTL. Sütaş, 2006 yılı için tahakkuk eden 2 milyon 363 bin YTL vergi ile de Bursa’da en çok kurumlar vergisi ödeyen ilk 100 şirket listesinde 18. sırada.

MUHARREM YILMAZ

Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, 1957 Bursa Karacabey doğumlu. Karacabey Cumhuriyet İlkokulu’nun ardından, orta öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı. 1980’de Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Üniversitede okurken, babası Sadık Yılmaz tarafından kurulan Sütaş’ta çalışmaya başladı. 1989’da Sütaş Genel Müdürü oldu. Babasının 2005’de vefat etmesinin ardından Sütaş Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. 1995-2002 arasında, Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Üyeliği, 1999-2002 arasında Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) başkanlığı yaptı. Hálá Marmara ve Kuzey Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Novartis Macaristan artık Güldem Hanım’dan soruluyor

14 Mayıs 2007
İLAÇ firması Novartis’in Macaristan Ülke Başkanlığı görevine atanan Güldem Berkman, küçülen bir pazarda görev yapacak olmasına karşın, mevcut pazar payını korumayı planlıyor. Yeni görevini 2.5 ay önce üstlenen Berkman, erkek egemen olarak bilinen sektörde rakiplerinden daha iyi olmayı hedefliyor. ULUSLARARASI ilaç devlerinden Novartis, kadın yöneticilerin önünü açmak için uyguladığı strateji çerçevesinde Macaristan Ülke Başkanlığı’na Türk kadın yönetici Güldem Berkman’ı getirdi. Novartis İlaç Macaristan Ülke Başkanlığı görevine atanan Güldem Berkman, dünya cirosu 37 milyar dolara ulaşan Novartis’te ülke başkanlığını üstlenen beşinci kadın yönetici oldu. Portekiz, İsveç ve Bulgaristan’ın genel müdürü Amerikalı, İrlanda’nın genel müdürü ise İrlandalı bir kadın yönetici. Güldem Berkman, geçen yıl AB üyesi olan Macaristan’da zor bir dönemde bu koltuğa oturmuş. Çünkü sağlık harcamalarının her yıl ortalama yüzde 17 büyüdüğü Macaristan’da bu yılki hedef yüzde 4 küçülmek. Zor bir dönemde bu görevi devralan Güldem Berkman’ın hedefi ise kıyasıya bir rekabetin yaşandığı ve sağlık harcamalarının küçülme kararı alındığı Macaristan’da Novartis’in mevcut pazar payını korumak. Mart ayı başından itibaren Macaristan Ülke Başkanlığı görevine başlayan Güldem Berkman ile ilaç sektöründeki sorunları, kadın yönetici olmanın avantajlarını-dezavantajlarını ve bundan sonraki hedeflerini konuştuk.

Erkek egemen olarak bilinen ilaç sektöründe bir ülkenin başına getirileceğinizi tahmin ediyor muydunuz?

- Son iki yıldır benim bir ülkeye genel müdür olma olasılığım gündemdeydi. Türkiye ekibi çok başarılıydı. Tecrübelerim, ilaç sektörüne başka boyuttan bakmam gibi nedenlerin de etkili olduğunu düşünüyorum. Yönetim Kurulu’nun tamamı erkeklerden oluşan Novartis, üç yıl önce bu fotoğrafı değiştirmeye karar verdi. Dünyadaki Novartis şirketlerinde çalışan ve uzun vadede genel müdür olabilecek 10 kadın aday belirledi. Ben de onlardan biri oldum. Seçilen bu kadınlara dünya başkanı bizzat yol gösterici oldu. Harvard Üniversitesi’nde bir takım yöneticilik eğitimleri aldık.

Macaristan Novartis’le ilgili ilk izlenimleriniz neler?

- Geçen yıl AB’ye üye olan Macaristan’ın 10 milyon nüfusu var ama ilaç tüketimi Türkiye’nin iki katı. Ülkede son birkaç aydır çok büyük bir sağlık reformu uygulanıyor. Devlet sağlık harcamalarına katkı gibi birçok konuda temel kararlar almış. Son 5 yıldır yılda ortalama yüzde 17 büyüyen bir pazarken, bu yıl ilk kez yüzde 4 küçülmesi hedefleniyor. Hastane sayısını 160’tan 90’a düşürüyorlar.

Yeni görevinizde neler hedefliyorsunuz?

- Novartis’in her zaman büyümeye alıştığı Macaristan ilk defa bu yıl küçülme hedefliyor. O yüzden zor bir dönemde görevi devraldım. Bizim gibi şirketlerde önemli olan her zaman satışı büyütmek değil, rekabetçi olmak. Ancak rakipler de bizimle aynı durumda. O yüzden artık pazar payına konsantre oldum. Önemli olan rakiplerimden daha iyi olmak. Macaristan’da Novartis’in yüzde 8 pazar payı var. Jenerik ilaç ciddi olarak çok düşük pazar payına sahip. Orjinal ilaçlar yüzde 70, jenerikler yüzde 30. Pazar ciddi olarak üç yılda jeneriklere kayacak. Benim hedefim minumum bu pazarı sabit tutarak, lider olmak. Pazarın lideri halen Aventis. Macaristan’daki toplam ciromuz ise 200 milyon dolar civarında.

ORİJİNAL İLAÇ SAĞLIK İÇİN ÖNEMLİ

İlaç sektöründe size göre en önemli sorun nedir?


- Genel olarak ilaç, insanlar hastalandığında faydalanan kötü bir sektör gibi algılanıyor. Bir orjinal ilacın geliştirilmesi en az 500 milyon dolara mal oluyor. Daha üst düzey bir ilaç 1 milyar dolara mal oluyor ve 13 yıl alıyor. 1900’lerin başında insanların ortalama yaşam süresi 40 yılken, şu anda 75. İlaçlar sayesinde birçok hastalık kolayca atlatılıyor. Orjinal ilaç insan sağlığı için çok önemli. Ancak orjinal ilaçlar çok pahalı olduğu için 4-5 yıl sonra yeni ilaç üretilmesi zorunlu hale geliyor. Orjinal ilaç üreticileri çok para kazanıyor, jenerik ilaca dönmek lazım diyerek sadece jenerikleri desteklemek yanlış. Onlar da desteklenmeli ama orjinal ilaç üreticilerinin yıllarca süren araştırmalar ve milyonlarca dolar harcayarak insan sağlığı için gereken yeni ilaçları geliştirdiği unutuluyor.

50 ülkeyi gezdim, dans ederim, şiir yazarım

Güldem Berkman, işi ve ailesi dışında kalan zamanlarında şiir yazmayı, resim ve spor yapmayı sevdiğini söylüyor. Gezmeyi de çok seven Güldem Berkman, yoğun tempo içinde kendine ayırabildiği zamanlara ilişkin şöyle konuşuyor: "Şiir yazmayı çok seviyorum. Bir anda uçaktayken 5 şiir yazabiliyorum. Çok sporcu biriyim. 7 yıl voleybol oynadım. Artık tenis ve masa tenisi oynuyorum. Haftada iki kez yüzüyorum. Sörfü çok seviyorum. Her kış mutlaka 1-2 hatfa kayak yapıyorum. Dansı çok seviyorum. Özellikle Latin dansları dersleri aldım. Resime de meraklıyım. Uzun vadede işi bıraktıktan sonra ciddi olarak resimle ilgilenmeyi düşünüyorum. Ailemle birlikte gezmeyi çok seviyoruz. Bugüne kadar 50 ülkeyi gezdim."

Novartis’in Türkiye’de dört fabrikası var

Merkezi İsviçre Basel’de bulunan Novartis Grubu, 140’tan fazla ülkede faaliyet gösteriyor. 2006 cirosu yaklaşık 37 milyar dolar olan Novartis’in yıllık ortalama Ar-Ge yatırımlarının tutarı ise 5.4 milyar dolar. Dünya genelinde 101 bin çalışanı bulunan Novartis, Türkiye’de de 4 üretim tesisiyle faaliyet gösteriyor. Novartis, Türkiye’de yaklaşık 2 bin çalışanı ile üretim, pazarlama, klinik araştırma faaliyetlerini yürütüyor.

İlaç sektöründe satış ekipleri orduya benziyor

İlaç sektöründe kadın yönetici olmak zor mu?

- 1991-2000 yılları arasında perakende sektöründe değişik firmalarda satış ve pazarlamada çalıştım. Şubat 2001’de kendi işimi yapmak istedim. Ancak aynı ay ekonomik kriz çıktı. Daha sonra Novartis’le görüşmeye başladım. 2002’de profesyonel hayata geri döndüm. Novartis’te 2005 sonunda satış direktörü oldum. 500 kişinin ilk kez bir kadın satış direktörü olmuştu. O güne kadar hep erkek direktörleri vardı. Bence ilaç sektöründe satış ekipleri bir orduya benziyor.

Kararsızlık dönemimde eşim ve yöneticilerim beni destekledi

Eşiniz İstanbul’da yaşıyor, oğlunuz henüz 4 yaşında. Macaristan’a gitme kararı alırken zorlandınız mı?

- Bu görevi geçen yıl nisan ayında teklif ettiler, hemen kabul ettim. Ancak birkaç ay sonra eşimin benimle gelemeyeceği netleşti. Oğlum Ege’nin babasına çok ihtiyacı olacaktı, gitmekten vazgeçtim. Türkiye’deki yöneticilerim resmi süre sona erene kadar bunu merkeze bildirmedi. Novartis Türkiye Başkanımız Altan Bey (Demirdere) ve yöneticilerimiz iyice emin olmamı istedi. Eşim de beni çok yüreklendirdi. Oğlumun bakıcısını da ikna edince gitmeye karar verdim.

Kadın olmanın bazı avantajlarını yaşıyorum

İyi bir yönetici nasıl olmalı? Yöneticilikte kadın olmanın avantajlarını yaşıyor musunuz?

- Ben yaşıyorum diye düşünüyorum. Empatimin erkeklere göre çok daha yüksek olduğuna inanıyorum. Bir ortamda insanların sözle söylemediği bazı şeyleri çok daha iyi algılayabiliyoruz. Sağduyumuzun daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Ciddi olarak çok daha duyarlı ve öngörülüyüz. İyi bir yöneticide doğallık çok önemli. Ortama pozitif enerji vermek gerekiyor. İnsanların sizin bilginize becerinize tekniklerinize çok güvenmesi lazım.

GÜLDEM BERKMAN

Novartis İlaç Macaristan Ülke Başkanı Güldem Berkman, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde 1991’de mezun oldu. 1.5 yıl Danimarkalı Radiometer Copenhagen şirketinde, 1993-1998 yılları arasında da Eczacıbaşı Grubu’nda çalıştı. Mayıs 1998’de Danone Su’ya Pazarlama Müdürü olarak geçti. 1.5 yıl sonra Daneno Süt Grubu Pazarlama Müdürü oldu. Kasım-Şubat 2001’de kendi işini kurdu. 2002 yılında Novartis’te İş Grubu Müdürü olarak başladı. Daha sonra Satış Direktörlüğü’ne getirildi, 2002’de Pazarlama Direktörü oldu. Mart 2007’den itibaren de Novartis İlaç Macaristan Ülke Başkanlığı’na atandı.
Yazının Devamını Oku

Dondurmaya 17 yılda 400 milyon dolar yatırdık, ikinci fabrika 2008’de gelir

7 Mayıs 2007
ALGİDA, 2010’a kadar 130 milyon dolarlık yatırım için onay aldı. Algida, bu yatırımın dışında çevre ülkelerdeki fırsatları değerlendirmek için de 2008’de ikinci bir fabrikanın kurulmasını gündeme getirecek. Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar, "2010’a kadar net bir şekilde yatırım yapılması gereği ortaya çıktı. Verilmiş net karar yok ama ikinci fabrikanın büyük bir ihtimalle 2008’de yapılması gerekecek" diyor.

TÜRKİYE’de 2006 yılında yüzde 30 büyüyerek dikkatleri üzerine çeken dondurma sektörü, 500 milyon dolarlık bir hacme ulaştı. Yaklaşık 300 milyon litrelik tüketimin yüzde 80’ini elinde tutan markalı endüstriyel dondurmalar, hem birbirleriyle rekabet ederken, hem de çevre ülkelerdeki fırsatları da kolluyor. Türkiye’ye 17 yılda 400 milyon doların üzerinde yatırım yaptığın vurgulayan Unilever’in Türkiye’deki dondurma firması Algida, 2010’a kadar 130 milyon dolarlık yatırım için onay aldı. Algida, bu yatırımın dışında çevre ülkelerdeki fırsatları değerlendirmek için de 2008’de ikinci bir fabrikanın kurulmasını gündeme getirecek. Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar, "2010’a kadar net bir şekilde yatırım yapılması gereği ortaya çıktı. Verilmiş net karar yok ama ikinci fabrikanın büyük bir ihtimalle 2008’de yapılması gerekecek" diyor. Ahmet Coşar, 100 milyon dolar yatırım gerektiren böyle fabrikanın muhtemelen Türkiye’nin operasyonu içindeki diğer çevre ülkelere yakın olması için ülkenin doğusunda kurulabileceği mesajını veriyor. Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar ile Unilever’in Türkiye’deki yeni yatırımlarının yanı sıra Türk dondurma sektörünün durumunu konuştuk.

Türkiye’de dondurma sektörünün hacmi nedir?

- Son 3-4 yıldır ortalama yüzde 20 büyüyen ve önümüzdeki 5 yılda da yüzde 20 büyüyecek ortalamada bir kategori. Türkiye’de dondurma sektörü 2006’da yüzde 30 büyüyerek bir önceki yılın büyüme rakamının 10 puan üzerine çıktı. Sektörün toplam cirosu 520 milyon dolara ulaştı. Endüstriyel üreticiler toplam cironun yüzde 74’ünü elde ederken, yerel üreticiler ile pastanelerin payı yüzde 26 düzeyinde gerçekleşti. 250-300 milyon litre tüketimi var Türkiyede. Dondurmanın yüzde 20’si markasız dondurmalardan oluşuyor. Bunu yüzde 80’i markalı endüstriyel dondurmalar.

KİŞİ BAŞI HEDEF 2.5 LİTRE

Kişi başı dondurma tüketimi dünyaya göre hangi seviyede?

- 17 yıl önce Algida’a pazara ilk girdiğinde Türkiye’de kişi başına tüketim 0.3 litreydi. Bugün bu 1.6 litreye çıktı. Ama bu yine de çok yetersiz Türkiye için. Tüm tüketimlerde Akdeniz ülkelerine benziyoruz ama dondurmada farklılık gösteriyoruz. Onlara göre 56 kat düşük oranda dondurma tüketiyoruz. Bizim hedefimiz üç yıl içinde kişi başı dondurma tüketimini 2.5 litreye yükseltebilmek.

Algida 17 yılda pazara ne kadarlık yatırım yaptı?

- 17 yılda 400 milyon dolarlık yatırım yaptık. Unilever kısa vadeli bakmaz bir ülkeye, uzun vadeli bakar. Önümüzdeki üç yılda 130 milyon dolarlık yeni yatırım yapacağız diye onay aldık. Son yıllarda yapılan yatırımlar sonucunda Çorlu Fabrikası Avrupa’nın en büyük 4’üncü dondurma fabrikası konumuna geldi. Verimlilik, etkin maliyet yapısı ve hijyen standartlarıyla Avrupa ve ABD’de ’örnek fabrika’ olarak tanımlandı.

FIRSATLARI DEĞERLENDİRECEĞİZ

Çorlu’dan başka bir yerde ikinci bir fabrika kurulması gündeminiz de mi?

- Komşu ülkeler de dondurmayı bizden almak için başvuruda bulunuyor. İkinci fabrikayı kurmayı düşünüyoruz. Suudi Arabistan, Mısır bizden mal istiyor. İran tamamen bizde. 12 Balkan ülkesine ve Türki cumhuriyetlerine Türkiye’den satıyoruz. Buralarda da büyüme fırsatlarımız var. Şu anda satışımızın yüzde 5-6 sı yurtdışında. Türkiye’de büyümeye devam edeceğiz, ama yönetimimizdeki ülkelerdeki fırsatları da değerlendireceğiz.

İkinci fabrikayı ne zaman ve nerede kurmayı düşünüyorsunuz?

- İkinci fabrika 2008’den sonra gündeme gelecek. Yönetimimizdeki ülkelere yakın bir nokta seçilebilir. 2010’a kadar net bir şekilde yatırım yapılması gereği ortaya çıktı. Verilmiş net karar yok ama ikinci fabrikanın büyük bir ihtimalle 2008’de yapılması gerekecek. Bu bizim ihtiyacımız. Fırsatlara bakacağız, muhtemelen Türkiye’nin doğusunda bir yer olabilir. Bu da 100 milyon doların altında bir yatırım olmaz.

Unilever’in dondurmada en büyük 5’inci operasyonuyuz

Türkiye Algida’nın Unilever bütünü içindeki yeri nedir?

- Unilever yüzde 17 ile dünya dondurmasında bir numara. Dondurma cirosu dünyada 4 milyar Euro. Türkiye Algida Türkiye, Unilever’in dünyada en büyük 7’nci dondurma operasyonu olarak başladığı 2006 yılını 5’inci sırada tamamladı. Önümüzde hala çok büyük büyüme fırsatları var. Avrupa’da 2010’da ilk üçe girmiş olacağız. Bu yıl Algida Türkiye olarak toplam dondurma üretiminde 110 milyon litreyi aşacağız.

Gelecek 5 yılda iki kat büyüyeceğiz

Türk dondurma pazarındaki payınız nedir?

- Algida olarak pazar payımız ürün kategorilerine göre yüzde 50-67 arasında değişiyor Ortalamada ise pazar payımız yüzde 65.

2006 cironuz ne olmuştu, 2007 yıl sonu beklentiniz nedir?

- 2006’yı 240 milyon Euro civarında tamamlamıştık. 300 milyon Euro’ya doğru gidiyoruz. 2007’de en az çift haneli büyüme bekliyoruz. Gelecek 5 yılda 2 kat büyüme hedefliyoruz.

Mutluluğu artırmak için de mutsuzluğu unutmak için de dondurma seçiliyor

Dondurma genelde hangi ortamlarda tüketiliyor?

- Dondurma kategorisi iyi bir ortam yakaladığında çok iyi büyüyen bir sektör. Dondurma, mutluluğu artırmaya yönelik mutlu insanların tükettiği bir ürün. Mutsuzlar da mutlu olmak için tüketiyor. İnsanların kendilerin iyi hissettiği zamanlarda ve ekonomik durumların iyi olduğu ortamda dondurma tüketimi hissedilir derecede artıyor.

En iyi satış noktaları bakkallar ve hastane büfeleri

En çok satıldığı noktalar nereleri?

- Ayrıca en çok tüketildiği yerlerden biri de hastane büfeleri. İnsanlar hastalarını beklerken daha çok dondurma tüketimine yöneliyor. Ayrıca alışveriş merkezlerinde tüketim fazla. Bir de artık restoranlarda yemek sonrası tatlı olarak tüketilmeye başlandı. En çok satış ise bakkal kanalında gerçekleşiyor.

Ahmet Coşar/images/100/0x0/55ea150cf018fbb8f86a3227

Algida Genel Müdürü 1963 Elazığ doğumlu. Robert Kolej’den mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Unilever’de IT Sistemleri, Pazarlama ve Satış Departmanları’nda çalıştıktan sonra Müşteri İlişkileri Direktörü ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Eylül 2006’da Algida Genel Müdürlüğü’ne atandı. Aynı zamanda Unilever Yönetim Kurulu Üyesi ve Tüketiciye Etkin Yaklaşım Derneği Eşbaşkanı.
Yazının Devamını Oku