15 Ekim 2007
UZUN yıllardır Prada, Miu Miu, Burberry, Coach, Massimo Dutti gibi dünyanın dev markalarıyla çalışan ve Türk cumhurbaşkanlarına çanta yapmakla ünlenen Matraş Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Matraş, mağaza sayısını hızla artırma kararı aldı. Matraş, "Yabancı markalar Türkiye’de at koşturuyor. Biz de iç pazarda artık kendi markamızla varız" dedi. UZUN yıllardır Prada, Miu Miu, Burberry, Coach, Massimo Dutti gibi dünyanın dev markalarıyla çalışan, ama bu firmalara üretim yaptığını dile getirmek istemeyen Matraş Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Matraş, "Bütün yabancı markalar artık Türkiye’ye akın ediyor. Biz de iç pazarda artık kendi markamızla varız" diyor. Hangi dünya devleriyle çalıştığını bağıra çağıra açıklamanın etik olmadığını söyleyen Hakkı Matraş, üretim yaptığı markalarla ilgili çok konuşmayı ve onların adını telaffuz etmeyi sevmiyor. Kurulduğundan itibaren tüm cumhurbaşkanlarına çanta yapan Matraş, kendi adını taşıyan ilk perakende mağazasını 1985 yılında Galleria’da açmış. Ancak, 20 yılda 10 mağazada kalmış. Son iki yıldır yabancı markaların Türkiye’ye olan ilgisindeki artış Matraş’ı da harekete geçirmiş, rekabet edebilmek için mağaza sayısını iki yıl içinde 17’ye çıkarmış. Nisan 2008’e kadar 20’ye çıkarmayı planladığı mağaza sayısını önümüzdeki 3 yılda 50’ye yükseltmeyi planlıyor. Daha sonraki hedefi ise dünyanın önde gelen moda merkezlerinde Matraş mağazaları açmak. Bu yıl kuruluşunun 60’ıncı yılını kutlayan Matraş’ın Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Matraş ile deri ve deri mamülleri sektörünü ve geleceğe yönelik planlarını konuştuk.
Genelde deri sektöründe durum nasıl?
- Türkiye resmi olarak 1 milyar dolar ama bavul ticareti ile yaklaşık 2.5 milyar dolar deri ihracatı olan bir ülke. Kendi kullandığı ham deri hem Türkiye’nin hem de ihracatın ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Küçükbaş deriyi dışarıdan almak zorundayız. Büyükbaş deride de ithalat her zaman için oluyor. Türkiye’nin ihracatı saraciye ve ayakkabıda az. Ama deri konfeksiyonunda üretimin neredeyse tamamı ihracata gider. Bunların yüzde 90’ı Kuzey ülkelerine ihraç edilir.
Uzakdoğu malları sektörünüzü olumsuz etkiliyor mu?
- Mevcut para politikası bizi dünyadaki rakiplerimize karşı zayıf düşürüyor. Uzakdoğu malları, özellikle iç pazara üretim yapan ve suni deriyle uğraşan Türk üreticilerini perişan ediyor. Suni deri üreticileri Uzakdoğu yüzünden hemen hemen haritadan silindi. Gerçek deri ile uğraşan bizleri de çok kársız çalışmaya mahkum etti.
Yıllardır yabancı markalar için üretim yapıyorsunuz. Üretiminizin ne kadarı kendi markanız için?
- Uzun yıllardan beri dünyanın en saygın markalarına üretim yapan bir firmayız. Bunların hepsi dünya markası. Üretimimizin yüzde 30-40’ı kendi mağazalarımızda sattığımız ürünlerden oluşuyor. Yüzde 60-70’i de dünyaca ünlü markalara yaptığımız üretim. İtalya, İngiltere, Fransa ve Amerika ağırlıklı üretim yaptığımız ülkeler. Japonya’dan Avustralya’ya kadar müşterimiz var.
Matraş ilk mağazasını ne zaman açmıştı?
- Adımızı ilk kez piyasaya ürettiğimiz küçük deri eşyalar, kemer, evrak çantaları ve sümenler ile duyurduk. İlk hedefimiz de Beyoğlu’ndaki mağazalara ürün satmaktı. Beyoğlu’ndaki vitrinlerde Matraş ürünleri sergilenmeye başladığında işler daha da hızlı ilerledi. İlk mağazamızı ise 1985 yılında Galleria’da açtık.
YURTDIŞINDA DA MAĞAZA AÇACAĞIZ
Şu anda kaç mağazanız var ve mağazacılıktaki hedefiniz nedir?
- 17 mağazamız var. Nisan 2008’e kadar 20’yi bulacak. 5 yıl içinde 50 mağazaya ulaşmayı planlıyoruz. Yurtdışı için çok acele etmek istemiyoruz. Yurtiçinde 50 mağazaya ulaştığımızda dünyanın önde gelen moda merkezlerinde mağaza açmayı hedefliyoruz.
Matraş 20 yıldır 10 mağazayla faaliyet gösterirken, mağazacılıkta neden son dönemde hızlı büyümeye yöneldi?
- Yabancılar Türkiye’ye çok fazla gelmeye başlayınca bizi heyecanlandırdılar. Biz de daha büyük çapta yarışa katıldık. Çünkü artık Türkiye dünya markalarının arenası haline geldi. Yabancı markalar Türkiye’de at koşturuyor. Tüm dünya markaları hoş geldiler sefa geldiler. Biz de medeni ölçüler içinde kendi ülkemizde rekabet etmek istiyoruz. Burası bizim ülkemiz, biz de buradayız. 20 yılda açtığımız mağazalarda çok ciddi köşe başlarını tuttuk ve çok seçici davrandık. Mağazacılık bizim eskiden beri yaptığımız bir iş.
Türk cumhurbaşkanlarının çantaları da Matraş’tan
KURULDUĞU yıllardan itibaren tüm cumhurbaşkanlarına çanta yapan Matraş, Yassı Ada davalarında kullanılan evrak dosyalarına da imzasını atmış. Hatta Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ Matraş’tan alınan bir evrak çantasını ABD Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace’e hediye etmiş.
2007 ciromuz, 40 milyon dolar olur
İhracatınız ne kadar?
- Yıllar önce ihracat yoktu, Türkiye’de kapalı bir ekonomi vardı. Ama bizim çocukluğumuzdan itibaren kafamızdaki hedef dışarı mal satabilmekti. Malımızı sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da satmalıyız diyorduk. Şu anda 24 milyon dolarlık ihracatımız var, bu yıl sonunda 30 milyon dolara ulaşacağız. Aslında devletin kur ve ihracat politikası hizmet etse kısa sürede Matraş olarak 50 milyon dolara da ulaşırız. 2006 yılı ihracat dahil ciromuz 30 milyon dolar, 2007 sonunda bu rakam da 40 milyon doları bulacak.
Aile Anayasası için çalışıyoruz
Aile şirketi olarak kurumsallaşmaya nasıl bakıyorsunuz?
- Biz 4 kardeşiz. Çok genç yaşta işe koyulduk. Hepimizin ikişer çocuğu var. 8 çocuğumuzun hepsi üniversite mezunu ve en az ikişer lisan biliyor. Hepsi de Matraş’ta çekirdekten yetişme. Bizim üretim gücümüz buradan geliyor. Kesinlikle kurumsallaşacağız. Böyle bir hedefimiz var. Aile Anayasası konusunda araştırmalarımız sürüyor. Bütün aile 60 yıllık bu şirketi gelecek kuşaklara taşımak istiyoruz.
HAKKI MATRAŞ
Matraş Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Matraş’ın ailesi ham deri ile uğraşıyormuş. Bu nedenle Hakkı Matraş, ilkokuldan itibaren deri sektöründe çalışmaya başlamış. Kendi üretimini yapabilecek derecede işi öğrendiğinde deri ve deri mamülleri üretmek üzere 1947 yılında dört kardeşiyle birlikte Matraş’ı kurmuş. Asmalımescit’te 10 metrekarelik bir atölyede üretime başlamış. Bugün Matraş Grubu bünyesinde Matraş Deri, Matraş Dış Ticaret, Mater A.Ş., Sedaş, Demat ve Matraş Metal var. Hakkı Matraş, halen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Üyesi, Türkiye Deri İşverenleri Sendikası eski Başkanı ve şu andaki Başkan Yardımcısı, Odalar Birliği’nde Sektör Meclis Başkan Yardımcısı.
Yazının Devamını Oku 8 Ekim 2007
MAZARS/Denge Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Leon Coşkun, eskiden Türkiye’de bir şirket satın alırken gayrimenkullerinin elden çıkarılmasını isteyen yabancıların, şimdi ise sadece bu nedenle şirket satın aldıklarını söyledi. Gayrimenkulün uzun vadeli bir yatırım olduğuna dikkat çeken Coşkun, bu ilginin Türkiye’nin ve sektörün geleceğine olan güvenin göstergesi olduğunu vurguladı.
SON birkaç yıldır büyük yabancı yatırım ve sermaye gruplarının Türkiye’de gayrimenkul sektörüne yoğunlaştığına dikkat çeken Mazars/Denge Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Leon Coşkun, "Eskiden yabancılar Türkiye’de şirket alırken birleşirken bile gayrimenkullerin çıkarılmasını isterdi. Şimdi ise sadece sahip olduğu gayrimenkulü için şirket satın alanlar var" diyor. Kuruluşunun 40’ıncı yılını kutlayan Mazars/Denge Grubu’nun Başkanı Leon Coşkun, gayrimenkule bu kadar büyük yatırım gruplarının ilgi göstermesinin, Türkiye’de gayrimenkulün artacağına inandıklarının göstergesi olduğunu söylüyor. Üniversitede okuduğu yıllardan itibaren sektörün içinde yer alan Leon Coşkun ile şirket evliliklerinden vergi sistemindeki adaletsizliğe uzanan bir yelpazede konuştuk.
Son yıllarda evlilikler ve birleşmeler önemli ölçüde hızlandı. Size gelen denetim taleplerinde de bir artış söz konusu mu?
- Son 2-3 yılda bize gelen denetim taleplerinde çok büyük artış var. Talep gelmeyen haftamız yok. Bazen haftada 2-5 talep bile geliyor. Tabii bunların hepsini biz yapıyoruz diye bir durum yok. Ama talepte önemli bir artış var.
Denetim başvurusunda bulunanlar genelde yabancılar mı, Türk şirketleri de var mı?
- Yabancıların yanı sıra Türk şirketlerinden de talep geliyor. Türk şirketleri de yeni şirketler alıyor, sektör içi birleşmeler yaşanıyor.
Bu birleşme ya da satın alma sürecinin devam edeceğini düşünüyor musunuz?
- Şirket birleşmelerinin ve satın almaların devam edeceğine inanıyorum. Bu dünya konjonktörüyle de bağlantılı bir durum. Sadece Türkiye’ye özel bir konu değil. Ama Türkiye şu anda çok ilgi çeken bir ülke. Bunun çeşitli sebepleri var. Siyasi ya ekonomik bir kriz olmadığı sürece bunun devam edeceğini düşünüyorum.
YABANCILAR TÜRKİYE’YE İNANIYOR
Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlarda dikkatinizi çeken neler var?
- Son zamanlarda gelen en çok yabancı bankalar geldi gibi gözüküyor. Çok fazla gelmeyen kalmadı. Ama asıl dikkatimi çeken çok fazla gayrimenkul yatırım şirketinin gelmeye başlaması. Gayrimenkule yabancıların ilgisini olması çok önemli. 4-5 yıl önce gelen yabancılar bırakın gayrimenkule yatırım yapmayı, birleşecekleri şirketin içinde gayrimenkul varsa ’Onları satın ya da çıkarın, öyle birleşelim’ diyorlardı. Halbuki şimdi sırf gayrimenkule yatırım için gelen, sadece sahip olduğu gayrimenkulleri için bir şirketi satın alan büyük yabancılar bile var. Bu Türkiye’nin istikbaline güven demektir. Gayrimenkule bu kadar büyük yatırım yapılması, yabancıların Türkiyede gayrimenkulün artacağına inanmalarını gösteriyor. Gayrimenkul uzun vadeli bir yatırımdır. Para kazanayım, gideyim diyemezsiniz.
Denetimin sonunda gerçekleşmeyen birleşme ya da satın almalar da oluyor mu?
- Evet bazen bu satın alma ve birleşmeler olmuyor. Olmamasının nedeni ile maalesef bilançolarda gözüken rakamların aslında gerçek olmadığının ortaya çıkması. Daha geçen yıl böyle bir olay yaşadık. Yabancılar gelip bizden denetim yapmamızı istedi. Denetimin yarısında ara rapor verdik. ’Bu şirkette kayıtlı stokların gerçek maliyeti gösterilenin dörtte biri, maliyetler şişirilmiş’ dedik. Maliyetler niye şişiriliyor, bilançoyu olduğundan daha iyi göstermek için bir nevi makyaj yapıyorlar. Yabancılar bunu duyunca bizden denetimi durdurmamızı istedi.
Fransız müşterilerimizin çokluğu Mazars’ı cezbetti
Bugün kaç müşteriye hizmet veriyorsunuz?
- Vergi müşavirliği, denetim, muhasebe hizmetleri, vergi planlaması, uluslararası yatırım danışmanlığı, şirket kuruluşları, insan kaynakları, değerleme hizmetleri, finansal danışmanlık servisi, iş hukuku ve hakemlik hizmeti veriyoruz. 500’e yakın müşterimiz var. Herbiri beni şahsen tanır.
Mazars ile birlikteliğiniz ne zaman başladı?
- İlk temasımız 1989’da oldu. Mazars’ın o yıllarda bir Fransız müşterisi vardı. Onun Türkiye’deki bir iştirakinin denetimini bizim yapmamızı istediler. Memnun kalınca devam ettik. 97’de Türkiye’deki temsilcileri olmamızı önerdiler. İki yıl döneme sürecinden sonra 99’da tamamen Mazars’a dahil olduk. Mazars’la birlikteliğimizin onların bize müşteri yollamasından dolayı değildir. Tam tersi, bizim portföyümüzdeki Fransız şirketlerinin çokluğu Mazars’ın bize ortaklık etmesine neden oldu.
Üç dil bildiğim için yabancı müşterilerim çoğunlukta oldu
Mesleğe ilk ne zaman adım attınız?
- Öğrenciliğimden itibaren hem okuyup, hem çalıştım. 1967’de üniversiteyi bitirdikten sonra askerliğimi yaptım ve dönüşte Neyir Örme’de işe başladım. 197’den itibaren birkaç şirkete muhasebe danışmanlığı yaptım. 1977’de bir ortakla birlikte Denge’yi kurduk. En önemli avantajımız lisanımız oldu. İngilizce, Fransızca ve İsyanyolca bildiğimiz için yabancı şirketler özellikle bize geldi. Bugün de bizimle çalışan müşterilerimizin yarısından fazlasını yabancı şirketler oluşturur.
Türkiye’de en önemli sorun istihdamın üzerindeki yük
Günümüzde Türkiye’de şirketlerin en büyük sorunu ne?
- Bence Türkiye’de şirketlerin önündeki en önemli sorun istihdam maliyeti. Türkiye’deki vergi kaçağı veya naylon fatura dediğimiz sahte yanıltıcı belgelerin esas nedeni bu. Çünkü firmalar istihdam üzerindeki maliyeti düşürmek için 100 liraya çalıştırdığını 50 lira gösteriyor ya da hiç göstermiyor. Sonra bunu kapatmak için sağdan soldan fatura bulma yoluna gidiyor. Bence Türkiye’nin vergi yönünden en büyük problemi bu. Bu aynı zamanda haksız rekabette yaratıyor. Sonuçta kötü iyiyi kovuyor.
Türk Ticaret Kanunu bir an önce çıkmalı
Türk şirketleri şeffaflaşmanın neresinde?
- Türk şirketleri yeterince şeffaflaşamadı. Arkaya bakınca epey yol alınmış gibi görünüyor, ama önümüze baktığımızda daha çok uzakta olduğumuzu görüyorum. Ancak zaman içinde düzeleceğine inanıyorum. Bunun kilometre taşlarından biri de Türk Ticaret Kanunu. Bu kanuna Türkiye’nin şiddetle ihtiyacı var. Kanunun bir an önce çıkarılması ve uygulamaya geçilmesi lazım. Kanun öncelikle muhasebe standartlarına uyum zorunluluğu ve denetim zorunluluğu getiriyor.
Mazars’ın 40 ülkedeki cirosu 650 milyon Euro
MERKEZİ Paris’te bulunan Mazars Grubu, 40 ülkede 7 bin 500 çalışanla hizmet veriyor. 650 milyon Euro cirosu ile dünyanın en büyük denetim şirketleri arasında yer alıyor. Ayrıca Mazars grubu, 65 ülkede 23.000 profesyoneli bir araya getiren Praxity oluşumunun üyesi olarak toplam cirosunu 2 milyar Euro’ya ulaştırmıştır.
LEON ASLAN COŞKUN
MAZARS/Denge Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Leon Coşkun, 1963 yılında Saint Benoit’dan mezun olduktan sonra 1967’de Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. 1968-1977 yılları arasında serbest muhasebeci ve müşavirlik yaptı. 1977 yılında Denge’yi kurdu. 1999 yılında Mazars’a ortak olarak katıldı. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMUDESK) Üyesi, Türkiye Denetim Standartları Kurulu (TUDESK) Başkan Yardımcısı, Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği (TMUD) Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Bağımsız Denetim Derneği Yönetim Kurulu üyesi, IMA üyesi (Institute of Management Accountants) ABD.
Yazının Devamını Oku 1 Ekim 2007
TOPLUMUN refahının üretimden geçtiğini vurgulayan TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş, daha önce de dile getirilen ’bölgesel asgari ücret’, ’sektörel ve bölgesel teşvik’ uygulamasının yeni hükümet döneminde bir an önce ele alınması gerektiğini söyledi. TÜRKİYE Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş, 140’ın üzerinde milli müsabakaya katılan, Türkiye rekorları kıran eski bir yüzme şampiyonu. 2007 yılı başından beri TGSD Başkanlığı’nı yürüten Ahmet Nakkaş, artık TGSD şapkasıyla tekstil sektörünün içinde bulunduğu sorunlara çözüm arıyor, dünyada yarışan Türk markaları ve firmaları doğması için gereken ortamları hazırlamak için savaşıyor. Toplumun refahının üretimden geçtiğini vurgulayan Ahmet Nakkaş, daha önce de dile getirilen ’bölgesel asgari ücret’, ’sektörel ve bölgesel teşvik’ uygulamasının yeni hükümet döneminde bir an önce ele alınması gerekliliğinin altını çiziyor. "Alışveriş merkezlerinin 5-6 yıllık kira kontratları yerli markaların geleceğini ipotek altına alıyor" diyen TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş ile Türk tekstil sektörünün bugününü ve sorunlarını, bu sorunlardan çıkış yollarını konuştuk.
Türk tekstili dünya ve Avrupa Birliği pazarından yeterince pay alabiliyor mu?
- Dünya piyasasında en yüksek alımı AB ülkeleri yapıyor. Yıllık 300 milyar dolarlık alımın 140 milyar dolarlık bölümü AB ülkelerinin. Türkiye bu pazara en yakın ülke. AB’ye ihracatımız 8-9 milyar dolar civarında henüz. AB pazarından daha fazla pay alabilme gücüne sahip olabilmek için güçlü bir strateji yaratılmalı. Ama sektör bunu tek başına yapabilme gücüne sahip değil. Sektör son 4 yıldır uluslararası rekabetçi yapısında yüzde 42 erozyona uğradı. Sektörden çıkan birçok kuruluş oldu. Toplam üretim sanayinde yüzde 18 kapasite gerilemesi yaşandı.
AVM’LER PAZARI BÖLÜYOR
Türk tekstil sanayi bu yapıdan nasıl çıkabilir?
- Sanayi üretimimizin yüzde 85’i büyük şehirlerde. Ama yaşam ve trafik gibi sorunlarla büyük şehirlerde artık verimlilik düşüyor. Sektörün hızlı üretim yapması lazım. Bu nedenle ’sektörel ve bölgesel teşvikler’ yaratalım dedik. İmalat sanayinin Anadolu’ya kaydırılması için ihtisas alanları yaratılması, firmaların özendirilmesi lazım. Bu da hükümetin işi. TGSD olarak Umut Oran’ın başkanlığı döneminde ’bölgesel asgari ücret’ önerisi yaptık. Bölgesel asgari ücret zaten kayıt dışı uygulanıyor. Bunu resmiyete dökerek buradan vergi ve gelir kaybı önlenebilir.
Türkiye sahip olduğu kaynakları kullanabiliyor mu?
- Biz dışardan gömlek giydirilmeye alışmış bir ülkeyiz. Gömleğimizi kendimiz dikelim, kendi diktiğimiz gömlekle gezelim diyoruz. Yıllardır bize başkaları bize gömlek giydirmeye çalışıyor. Biz de bu gömleğin içinde sıkıştık bittik. Kendi bedenimize göre kendi gömleğimizi dikip giyelim. Türkiye’nin üretiminin yüzde 80’i ithalata dayalı. Bunu değiştirmek lazım.
Alışveriş merkezlerinin çoğalması tekstil ve hazır giyim sektörünü nasıl etkiliyor?
- Alışveriş merkezlerindeki birim metrekare maliyetlerinin çok yüksek olması, müşteriyle örtüşme noktasında sizi çok zorluyor. Çok büyük alışveriş merkezleri birbiri ardına açılıyor. Metrekare maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle bunun yerli markalar için orta vade ve uzun vadede çok büyük bir tehdit olduğunu düşünüyorum. Alışveriş merkezleriyle pazar büyüyor gibi görünüyor ama bence mevcut pazar bölünüyor. Orta ve uzun vadede 5-6 yıllık kontratlar yerli markaların geleceğini ipotek altına alıyor.
İsveç’teki mağazamız Türkiye’den daha verimli
Satışlarınızın dağılımı nasıl?
- Studiokids olarak yurtdışında 10, yurt içinde 12 mağazamız var. Ayrıca 45 corner’ımız faaliyet gösteriyor. Satışımızın yüzde 50’si iç pazar, yüzde 50’si de dış pazar. Her yıl yüzde 10-15 arası büyümeyi planlıyoruz.
Yurtdışı mağazalarınızda istediğiniz verimi alabiliyor musunuz?
- İsveç’te bir mağaza açmanın metrekare maliyeti Türkiye’dekinden daha hesaplı. Oradaki mağazalarımızın kendi kendini çevirebilen bir yapısı var. Yurtdışındaki mağazalarımız daha verimli. İki yıl önce alışveriş merkezlerinde mağaza denemesi yaptık, birkaç alışveriş merkezinde halen varız. Ama oralardaki metrekare maliyetleriyle yaşamımızı sürdüremeyiz. Biz kira maliyetleri daha avantajlı olan cadde mağazacılığına yöneldik.
BMD ile ’Ortak Akıl’ toplantısı 15 Ekim’de
Hazır giyim sektörünün yurtdışından ürün ithal etmesini nasıl karşılıyorsunuz?
- Sektörün yurtdışından tedarik ettiği hazır giyim ürünleri toplamı 1.2 milyar dolar. TGSD olarak, Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) ile birlikte bir proje geliştiriyoruz. Üretim sanayimizle markaları bir araya getirebilecek bir yapı oluşturalım istiyoruz. 15 Ekim’de BMD ile TGSD bir araya gelerek ’Ortak Akıl’ toplantısı yapacağız. Ticaretin yurtdışına kaymaması için buradaki imalat sanayinde nasıl bir platformda çalışılabileceğini araştıracağız. Çözüm arayacağız, buna göre ticari bir mekanizma oluşturacağız. Önemli bir işbirliği modeli yaratabileceğimize inanıyorum.
Hedefimiz Ukrayna’da önemli bir marka olmak
Ukrayna’da da büyüyorsunuz galiba?
- Ukrayna’da satışlarımız her yıl satışlarımız yüzde 10-15 artıyor. Orada yerel bir markayla işbirliği modeli yaratmaya çalışıyoruz. Bunu yapabilirsek o zaman Ukrayna’nın önemli bir çocuk markası olabiliriz. Hedefimiz bu. Danimarka’da pazara 5-6 yıl önce giren ve bugün çok sivrilen bir çocuk giyim markasını sıfırdan biz destekledik. Onların koleksiyonlarını hazırladık.
Çocuk giyimi zor bir alan ama fazla rakibimiz yok
Neden çocuk giyimine odaklandınız?
- İç pazarda marka sayısı çok az. Çok fazla alternatif ürün yelpazesi sunabilen firma yok. Çünkü çocuk çok zor ve rekabetin yoğun olduğu ve tüketim alanını dar olduğu bir alan.
Dünya markaları için de üretim yapıyorsunuz.
- Markalaşma sürecini kısa tutabilmek adına 8 yıl önce bir dünya markası olan Warner Bross ile lisans anlaşmazı yaptık. Disney kendiliğinden geldi. Disney, bizim yarattığımız koleksiyonları diğer lisansörlere örnek gösterdi. Başarılı bir çalışma sürecimiz oldu. Ama bu yıl sonunda 8 yıllık birlikteliğimizi noktalıyoruz. Artık tamamen kendi markamız üzerinde ürünlerimizi geliştireceğiz.
Rekabet arttıkça firmalar kendilerine çekidüzen veriyor
Uluslararası markalarının önemli bölümünün Türkiye’ye girmesi sektöre nasıl etkiliyor?
- Farklılığın ve çeşitliğin olduğu ortamlar firmaların kendilerine çeki düzen vermelerini sağlıyor. Daha kaliteli üretime zorluyor. Yerel markalar olarak rekabetçi bir yapı içinde kendinize hedef belirliyorsunuz. Ben firmaların kendisini yeniden yapılandırması adına olumlu görüyorum.
AHMET NAKKAŞ
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nakkaş, 1962 İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi Uluslararası İşletme’nin ardından, California Üniversitesi’nde Uluslararası İşletme Lisan Eğitimini tamamladı. 1986’da Yener Dış Ticaret ve Tekstil’de İmalat Müdürü olarak iş hayatına başladı. 1989-1990 arasında Has Giyim Pazarlama Müdürü olarak çalıştı. 1990’da İmaj Tekstil’i kurdu. Daha sonra SAR-AN Uluslararası Medya Pazarlama, Ansa Tekstil, Dublaj ve Digital seslendirme tesisi kurdu. 2001’de şirketleri Sar-An Group altında birleştirdi. 2005’de Sar-An ortaklığından ayrıldı. 2006’da İmaj Medya Spor Pazarlama’yı kurdu. Halen İmaj Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 24 Eylül 2007
Yılda yaklaşık 500 milyon dolarlık ciroya ulaşan Etsgroup’un Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy, 2008 ciro beklentilerinin 650 milyon dolar olduğunu söylüyor. Ersoy, kardeşi ile birlikte kurdukları Etstur ile yılda 400 bin kişiye hizmet veriyor. YAKLAŞIK 16 yıl önce öğrenci turları düzenleyerek yola çıkan Ets, bugün 5 otel işleten, kendisine ait bir havayolu şirketi ve 2 bin 500’ün üzerinde çalışanı olan 500 milyon dolar cirolu bir gruba dönüştü. 1991 yılında Mehmet Ersoy ve Murat Ersoy tarafından kurulan Etsgroup’un 2008 ciro hedefi ise 650 milyon dolar. Etsgroup Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy, düzenledikleri turlarla yılda 400 bin kişinin seyahat ettiğini, toplam organize tur pazarının ise 800 bin kişi civarında olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor. Mehmet Ersoy, "Pazarın daha yüzde 80’i bireysel seyahat edenlerden oluşuyor. Birbirimizle rekabet yerine bu müşterileri organize tur alanlar arasına katmaya çalışmalıyız" diyor. Yeni kurdukları ’Jetset’ şirketiyle kişiye özel turlar da düzenlemeye başlayan Etsgroup Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy ile turizm sektörünü ve grubun hedeflerini konuştuk.
Etsgroup nasıl doğdu?
- Torba Tatil Köyü ailemizindi. O yıllarda ikiz kardeşimle Alman Lisesi’nde ikinci sınıfta okuyorduk. 1985’ten sonra otelin kiralanmasına karar verildi. Biz iki kardeş çok üzüldük ve o zaman turizme girerek bu oteli işletmeye karar verdik. Ama önce pazarlamayı öğrenmemiz gerekiyordu. 91’e kadar öğrenci turları yaptık. 1991’de ETS Tur’u kurduk, geliştirdik. 99’da Torba Tatil Köyü’nü babamdan kiraladık ve Voyage Oteller Grubu’nu kurduk. 2001’de Didim Tur’u satın aldık. 2004’de Atlasjet’e Tuncay Doğaner ile birlikte ortak olduk. 2006’da Öger’in kalan hisselerini de devraldık.
Sektörde geldiğiniz nokta neresi?
- 2006 sonu itibariyle de Etsgroup olarak 2 bin 500 den fazla çalışanımız, 340 acentemiz, yarım milyar doları aşkın ciromuz var. 2007 sonu beklentimiz de yine bu seviyede. Etstur’un yurt içinde 600’ün üzerinde otel ve tatil köyü, birçok havayolu ve otobüs şirketiyle çok özel anlaşmalarımız bulunuyor.
2008 BEKLENTİMİZ 650 MİLYON DOLAR
2008 yılına ilişkin beklentileriniz?
- 2008’de Etsgroup olarak yaklaşık 650 milyon dolar civarında ciro bekliyoruz. Etstur’un cirosunun da 150 milyon dolardan 175 milyon dolara çıkacağını tahmin ediyoruz.
Seyahat pazarının ne kadarını organize turlar oluşturuyor?
- Organize turla seyahat eden yolcu sayısını 800 bin civarında tahmin ediyoruz. Bunun on katı kadar da bireysel karar vererek seyahat eden olduğuna inanıyoruz. Rekabetin zaten organize tur yapan firmalar arasında değil, bireysel karar veren bu insanları turla seyahate ikna etmekte yoğunlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Orada yüzde 80 pazar boşluğu var.
Yılda ortalama kaç kişi sizin turlarınıza katılıyor?
- Ortalama yılda 400 bin kişi bizim paket turlarımızı alarak seyahat ediyor.
Erken rezervasyon yüzde 30 fiyat avantajı sağlıyor
Erken rezervasyon ne kadar bir fiyat avantajı sağlıyor?
- Avrupalının erken rezervasyonu 6-9 ay önceden başlar. Biz de ise bunu en erken nisana çekebildik, hedefimiz marta çekebilmek. Ne kadar erkene çekebilirsek o kadar ucuz olur. Bu yıl erken rezervasyon yapanla son dakika tur alan arasında yüzde 30’a varan oranda fiyat farkı yaşandı.
Yerli müşteriler erken rezervasyon sistemine alışabildi mi?
- Maalesef halkımızda son dakika tur alma alışkanlığı var. Ama bu yıl erken rezervasyon kampanyalarımızda çok ciddi sonuçlar aldık. Son üç yıldır bizimle seyahat eden yolcularımızın dörtte biri artık erken rezervasyon yaptırıyor. Böylece Avrupalılar bizden ucuza kalıyor şikayetini de çözüyor.
Kredi kartına taksit imkanı sektörü yüzde 100 büyüttü
Kredi kartına taksit uygulaması sektörü olumlu etkiledi mi?
- Kredi kartına taksit yapma olanağı sektörün yüzde 100 büyümesini sağladı. Buz 5-6 yıldır kredi kartına taksit yapıyoruz. Daha önce taksitleri senetle yapıyorduk, çok zor oluyordu. Operasyona odaklanmaktan çok çek-senet takip ediyorduk. Artık ödeme koşulları herkes için daha rahat.
İki yeni otelimiz daha olacak
Bundan sonraki yatırım hedefleriniz neler?
- Halen 5 otelimiz var. Gündemimizde iki yeni otel projesi daha var. Böylece toplam 3 bin odamız olacak. Atlasjet de büyümeye devam edecek. Turlarda ise web ortamına bir kayış var. Orta ve uzun vadede bu işin geleceğinin portallarda olduğuna inanıyoruz, oralara yatırım yapıyoruz. Jetset hizmetimizde büyük gelişme bekliyoruz. Bu yıl Cruise seyahatlerine de ağırlık vereceğiz.
Kişiye özel tatil alternatifleri
Jetset’i kurmaya neden ihtiyaç duydunuz?
- Jetset, kişiye özel tatil alternatifleri sunmak üzere kuruldu. Önceden hazırlanmış tatil paketleri yerine, müşteri temsilcileriyle gerçekleştirilen birebir görüşmelerle misafirlerin beklentileri doğrultusunda oluşturulan alternatif programlarda, kişiye özel tatil seçenekleri sunuluyor.
Talep vardı, istekleri görünce geç bile kaldığımızı gördük. Çok hızlı büyüyor, burada müşteri memnuniyeti çok önemli. Şu anda 150 milyon dolar olan Etstur’un cirosu içindeki payı yüzde 3 civarında.
Bodrum yok satıyor Antalya markalaştı
Son yıllarda turizm açısından en gözde yerler nereleri?
- Yurtiçinde Bodrum öncelikli geliyor. Antalya çok gelişti, dünya ile rekabet eder hale geldi. Antalya markalaştı. Bodrum ise Türklere özgü bir yer oldu. Bütün yaz ne varsa yok satıyor.
Tur alırken TÜRSAB üyesi şirket seçin
Organize tur satın alırken mağdur olmamak için öncelikle nelere dikkat edilmesi gerekiyor?
- Seçilen tur şirketinin Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) üyesi olup olmadığına bakmak lazım. Fatura ve seyahat belgesinin mutlaka alınması lazım. Fatura alamıyorsalar da en azından para makbuzu alınmalı. Bir de Seyahat Sözleşmesi, Paket Tur Sözleşmesi alınmalı. Yolcunun bütün hakları burada yazılı sunulmuştur.
MEHMET NURİ ERSOY
ETSGROUP Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy, 1968 İstanbul doğumlu. İstanbul Alman Lisesi’nin ardından, İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden mezun oldu. İkiz kardeşi Murat Ersoy ile ortak 1991 yılında Etstur’u (Ersoy Turistik Servisleri), 1999’da Voyage Oteller Grubu’nu kurdu. 2001’de Didim Tur’u Etsgroup bünyesine kattı. 2004 yılında Gruba Atlasjet katıldı. ’ucuzabilet.com’ ve ’jetset’ ise gruba katılan son iki firma oldu.
Yazının Devamını Oku 16 Eylül 2007
AĞIRLIĞINI Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) projelerinin oluşturduğu 1 milyar dolarlık konut inşaatını sürdüren Kuzu Grup, 2007’de 200 milyon dolar olon cirosunu önümüzdeki yıl 400 milyon dolara çıkarmayı hedefliyor. Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu, "Önümüzdeki yıl Siirt’te besiciliğe de başlayacağız. Havakargo işimizi de büyüteceğiz" diyor. İNŞAAT ve taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren, 2007 sonunda 200 milyon dolar ciro bekleyen Kuzu Grup, önümüzdeki yıl hayvancılığa başlayacak. Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu, "Siirt’te hayvancılık yapmak için çalışmalar yapıyoruz" dedi. Gökçen Kuzu, grubun 2008 ciro hedefinin de 400 milyon dolar olduğunu belirtti. Ağırlıklı olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Projeleri’ni yapan Kuzu’nun devam eden projelerinin tutarı ise 1 milyar dolar civarında.
"Bugüne kadar 17 bin konut yaptık, 2012’ye kadar 17 bin konutu daha bitirmiş olacağız" diyen Gökçen Kuzu, Libya ve Cezayir’de her biri 500’er milyon dolar yatırım tutarı olan iki ayrı proje için de görüşmelerin sürdüğünü söyledi.
Gökçen Kuzu, İTÜ İnşaat Mühendisliği’ni kazanmış, ancak babasının aynı yıl vefat etmesi üzerine ticarete atılmak zorunda kalmış ve üniversite okuma hayalini gerçekleştirememiş. Bugün elindeki işlerin toplam 1 milyar doları bulan Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu ile inşaat sektörünü ve grubun yatırım planlarını konuştuk.
İnşaat sektörünü nasıl görüyorsunuz?
- Nisan ayından beri piyasada oldukça açık bir hareketlilik başladı. Yerli müşteriler bir ara bekleme dönemine girse de yabancılar devamlı yatırımı sürdürdü. Son birkaç haftadır ise piyasa yeniden canlandı. Sektörün önü açık. İstanbul’da deprem gerçeği var. Güvenlikli bölgelerde yapılan konut projeleri daha da önem kazanıyor. Güvenli bölgelerde hálá bakir ve konut yapılabilir alanlar var. Taşlar bana göre yerine oturdu, kriz beklemiyorum. Önümüzdeki yıl daha da yükselişe geçeceğimize inanıyorum.
Yapılan konut miktarı yeterli mi?
- Sadece İstanbul’da 2.5 milyon konut açığı var. Nüfus arttığı sürece konut ihtiyacı bitmez. Her yıl yaklaşık 90-100 bin kişi evleniyor, boşananlar da oluyor. Bunların hepsinin yeni bir eve ihtiyacı var. İstanbul’a ise sadece yılda 15-20 bin konut yapılıyor. Ama bu yeterli değil. Sadece bu gözönüne alındığında bile İstanbul’da özellikle yeni konut yapımının en az ikiye katlanması lazım. Ancak konut projlerinde deprem güvenliği mutlaka düşünülmeli.
ELİMİZDE 1 MİLYAR DOLARLIK İŞ VAR
Şu andaki fiyatları nasıl buluyorsunuz?
- Bana göre konut fiyatları şu anda dipte. Biz kendi projemizdeki konutları, 36 ay sıfır faizle finanse ediyoruz. 120 ay vadeli ev alana yüzde 0.99 faizli satıyoruz. Geçen yıl iyi seçilmiş yeni projelerden ev alanlar bu yıl kárá bile geçtiler.
Elinizde halen devam eden inşaatlarınızın tutarı ne kadar?
- Şu anda inşaatı devam eden inşaat sözleşmelerimizin tutarı 1 milyar dolara ulaşıyor. 6 bin konutun inşaatı sürüyor.
Elinizdeki projeler neler?
- TOKİ kapsamında İstanbul Bahçeşehir’de yapılan yaklaşık bin konutluk Spradon, 5 fazdan oluşuyor. Tamamlandığında 500 milyon dolarlık bir proje olacak. Ankara Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Ankara Dikmen Vadisi’nde inşaa edilen 1100 konutluk Park Vadi Projesi’nin tutarı 300 milyon dolar. Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Keçiören’de yapılan Divan Konutları ve Alışveriş Merkezi’nin tutarı 100 milyon dolar.
Bugüne kadar kaç konut tamamladınız?
- Kuruluşumuzdan bugüne 17 bin konut bitirdik. Halen 7 bin konutun porjesi devam ediyor. Önümüzdeki yıl 10 bin konuta daha başlayacağız. 2012’ye kadar 17 bin konut daha bitirmiş olacağız.
Libya ve Cezayir’e 500’er milyon dolarlık konut
Yurt dışında inşaat projeleriniz var mı?
- Türkiye’de edindiğimiz tecrübeyle yurt dışında da başarılı olacağımıza inanıyoruz. Libya’da 5 bin, Cezayir’de de yine 5 bin konutluk iki ayrı proje için tekliflerimizi sunduk. Her iki ülke için de görüşmelerimiz devam ediyor. Projelerin her biri okulu, hastanesi, otoparkı, bütün sosyal tesisleri içeren komple sıfırdan inşa edilecek projeler. Her birinin proje yatırım tutarı 500’e milyon dolar civarında olur sanıyorum.
Hamam kültürünü yaşatacağız hobilere de yer açacağız
Yeni projelerde önceliği nelere veriyorsunuz?
- Deprem güvenliği ve kaliteye önem veriyoruz. Ayrıca sitelerin bahçelerini otopark yapmak yerine çocuklara bıraktık. Otoparklar sitelerin altında. Sitelere araç sokmuyoruz. Bizim çocukluğumuz sokaklarda geçti. Bugünkü çocukların da sokak kültürüyle biraz da olsa tanışmalarını istiyoruz. Bahçeşehir Spradon Projesi’nde Türk hamamı var. Hamam kültürünü korumak ve yaşatmak istedik. Konut sahipleri burada organik tarım da yapabilecek. Konut sahiplerine evlerinin önünde belirli bir alan tahsis edilecek, burada domates, salatalık gibi istedikleri ürünü yetiştirebilecekler. Hobilerini gerçekleştirme imkanı bulacaklar.
Çin’de 6 uçağımız var, iki yeni uçağı daHindistan’a göndereceğiz Kargo işiniz nasıl gidiyor?
- Halen 6 uçağımız var Çin’de. 4 uçağımız Çin’de hava kargo taşımacılığı gerçekleştiriyor. İki uçağımız ise Londra-Amsterdam arasında charter sefer yapıyor. Yılda 60 milyon dolarlık döviz kazandırıyoruz. Filomuza iki yeni uçak daha katacağız, Onları da Hindistan’a göndereceğiz. Kuzu Havayolu Kargo ile Birleşmiş Milletler, Kızıl Haç ve Türk Havayolları gibi kuruluşlara da charter hizmetleri veriyoruz. Ayrıca canlı hayvan, bozulabilir gıda ve tehlikeli maddeler taşıma (DGR) gibi tüm sertifikalara da sahibiz.
İnsanlar artık otomobil gibi evini değiştiriyor
Konut satışlarında trendlerde bir değişim gözlüyor musunuz?
- Son 5-6 yıldır konut satın alımında trend değişti. Yeni ev alanların önemli bölümünü, halen evi olan ve bu evi değiştirmek isteyenler oluşturuyor. İnsanlar artık arabasının modelini nasıl yeniliyorsa evini de değiştirmeye, yenilemeye başladı. Gelir düzeyi arttıkça insanlar bir üst sınıfa atlıyor, evini beğenmiyor ve satıp yenisiyle değiştiriyor.
GÖKÇEN KUZU
Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu, 1962 Siirt doğumlu. İlk nalburiye dükkanını 1980’de açtı. Babası Abdülkadir Kuzu ve kardeşlerinin 1943 yılında kurduğu Kuzu İnşaat, bugüne kadar 17 bin konut, okul, hastane, atık su tesisi gibi farklı projeleri gerçekleştirdi. Kuzu Grup bünyesinde, Kuzu Toplu Konut İnşaat, Garipoğlu Turizm İnşaat İthalat İhracat ve Ticaret, Dört K İnşaat, Koşu İnşaat Otomotiv İthalat İhracat ve Ticaret ile Kuzu Havayolları Kargo Taşımacılık şirketleri bulunuyor.
Yazının Devamını Oku 10 Eylül 2007
GAYRİMENKUL şirketi kuran organizatör Ahmet San, dünyaca ünlü sanatçı Julio Iglesias ile ünlü modacı Oscar De La Renta’yı da proje ortakları arasına kattı. Ahmet San, Formula 1’in düzenlendiği Akfırat’taki projeye dünya sosyetesinin ilgisini çekmek için de yapılacak 105 süper lüks malikanenin 5’ini Julio Iglesias, Oscar De La Renta, Bruce Willis, Steven Segal, Kevin Costner’a verdi.
BİRSÜRE önce gayrimenkul şirketi kurarak dünya ’jet-set’ine malikane satmaya soyunan organizatör Ahmet San, dünyaca ünlü sanatçı Julio Iglesias ile ünlü modacı Oscar De La Renta’yı da proje ortakları arasına kattı. 20 yıl önce sanatçı olarak Türkiye’ye getirdiği ve dünyada milyonlarca doyarlık emlak yatırımı bulunan Iglesias’ı son gelişinde gayrimenkul işine girmeye ikna etti. Dünyada 1.5 milyar dolarlık gayrimenkul işi bulunan Oscar De La Renta’nın da projede yer almasını sağladı. Ahmet San, Formula 1’in düzenlendiği Akfırat’taki projeye dünya sosyetesinin ilgisini çekmek için de yapılacak 105 süper lüks malikanenin 5’ini Julio Iglesias, Oscar De La Renta, Bruce Willis, Steven Segal, Kevin Costner’a verdi. Ahmet San’ın Gayrimenkul Projeleri Geliştirme - Property Project Development (PPD) adıyla kurulan şirketteki Türk ortakları ise Nail Keçili ve radyocu Cüneyt Ortan. Madonna başta olmak üzere birçok dünya starını Türkiye’ye ilk kez getirdikten sonra 7 yıldır suskun kalan Ahmet San, Maslak’taki İstanbul Arena’yla konser dünyasına yine dev isimlerle geri döndü. Hem de gayrimenkul sektörüne iddialı bir giriş yaptı Yaklaşık 34 yıldır sahne ve şov dünyasının içinde olan ve önümüzdeki yıl yeniden stad konserleri düzenlemeye hazırlanan Ahmet San ile hem eğlence dünyası, hem de gayrimenkul sektöründeki hedeflerini konuştuk.
Gayrimenkul sektörüne girme fikri nereden çıktı?
- 1982 yılından beri bütün eğlence endüstrisindeki her işim gayrimenkul yatırımı. Gayrimenkul işine eğlence sektörüyle birleştirerek girdim. Bütün restoranlarımı, barlarımı tapusunu alarak işlettim, değer kazandırıp markalaştırdıktan sonra daha pahalıya devrettim. Cebimde milyonlarca dolar sermayem yok, ama ben gayrimenkulcülükte kendimi tüy kondurmacı olarak görüyorum. Arsaya katma değer yaratıp, müteahhite benim projemi yaparsan şu nedenden daha pahalıya satar daha çok kazanırsın diyeceğim.
Malikane projenizi nerede yapacaksınız?
- Formula 1’in yapıldığı Akfırat’ta 100 bin metrekarelik alan üzerinde, 105 malikane projemiz var. Dünya çapında insanların dahil olduğu çok lüks bir konut projesi. Bu projede yerli ortaklarımın dışında Julio Iglesias ve Oscar De La Renta’yı da ortak aldım. Oscar De La Renta’nın dünyada 1.5 milyar dolar değerinde şirketleri var.
AKFIRAT’TA 5 ÜNLÜNÜN MALİKANESİ OLDU
Bu malikaneleri kimlere satacaksınız?
- Öncelikle dünya ’jet-set’ini hedefliyoruz. 5’ini Julio Iglesias, Oscar De La Renta, Bruce Willis, Steven Segal, Kevin Costner’a verdik. Kağıt üzerinden projemize dahil ettik. Ekim ayında Türkiye’ye geldiklerinde onlara projeyi gezdireceğim. 25’ini de Yunanistan, İsrail ve Arap ülkelerinde satarız diye düşünüyoruz.
Bunları kaça satacaksınız?
- Malikaneler 1.5 dönüm arazi üzerinde 650 ile bin metrekare arasında olacak. Hedefimiz metrekaresini 3 bin dolardan pazarlamak.
Canlı müziğe ilgi artıyor
sektör yeniden canlanıyor
Türkiye’de eğlence sektörü bugün nerede?
- Bizim eğlence sektörüne kazandırdığımız 4 bin koltuklu İstanbul Arena gibi yerler çoğalmalı. Burada 250 kişi çalışıyor. Her gün bir dünya starı getiriyorum. Mantıklı sanatçı ve mantıklı fiyatlarla böyle bir mekan ortaya çıktı. Telif ödemelerinden para kazanmaya başlayınca sektör canlanacak. Uluslararası şirketler tekrar Türkiye’de plakçılığa girecek.
Konserlere ve canlı müziğe ilgi artıyor mu?
- Festivallerde bedava çıkılan organizasyonları konser olarak görmüyorum. Sektörde bir araya gelme sağlanabilirse 4-5 yıl içinde en az 50 ilde her cuma-cumartesi gerçek konser yapılabilir. İstanbul’da canlı müzik yapılan 300-500-1000 kişilik mekanlar oluştu.
25 milyon dolara
10 bin kişilik Ahmet San Gösteri Merkezi yapacağım
Eğlence dünyasına yönelik yeni bir yatırım düşünüyor musunuz?
- Minimum 10 bin kişi oturma düzenli, çok amaçlı gösterilerin yapılacağı, içinde müzik müzesi olan, ’Ahmet San’ ismini taşıyan bir gösteri merkeziyle şov dünyasındaki işimi sonlandırmayı düşünüyorum. 25 milyon dolara mal olacağını tahmin ediyorum.
AHMET SAN
Konser organizatörü ve sanatçı menajeri Ahmet San, 1953 İzmir doğumlu. Galatasaray Lisesi ve Paris Sorbonne Üniversitesi İşletme ve iş İdaresi Fakültesi mezunu. Paris Gazetecilik Yüksek Okulu ve Paris Uluslararası ilişkiler Yüksek Okulu’nu da bitirdi. Paris’te üniversiteye başladığı 1973’te ilk profesyonel yabancı sanatçı konser organizasyonlarını düzenlemeye adım attı. 34 yıldır şov dünyasında organizatörlüğün yanında, Türk sanatçıların menajerliğini de yürüttü. 1980’den itibaren Çeşme, İzmir ve İstanbul’da çeşitli disko-restoran-bar konser salonları yatırımları da yaptı.
Yazının Devamını Oku 3 Eylül 2007
DİKİŞ makinesi pazarı son beş yılda toparlanarak yeniden 80 bin adetleri aştı. Singer Pfaff ve Hosqvarna Viking dikiş makinesi markalarının sahibi SVP Holdings’in Direkt Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Hilmi Kelleci, dikiş makinesi pazarının yeniden büyümesinde stres atmak isteyen çalışan şehirli kadınların dikiş dikmeyi hobiye dönüştürmesinin ve evini kendi emeğiyle güzelleştirmeye yönelmesinin büyük etkisi olduğunu söylüyor. ONBEŞ yıl önce 200 bin adet seviyesinde olan, ancak zamanla 50 binlere kadar düşen Türkiye’deki dikiş makinesi pazarı son beş yılda toparlanarak yeniden 80 bin adetleri aştı. Singer Pfaff ve Hosqvarna Viking dikiş makinesi markalarının sahibi SVP Holdings’in Direkt Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Hilmi Kelleci, dikiş makinesi pazarının yeniden büyümesinde stres atmak isteyen çalışan şehirli kadınların dikiş dikmeyi hobiye dönüştürmesinin ve evini kendi emeğiyle güzelleştirmeye yönelmesinin büyük etkisi olduğunu söylüyor. Hilmi Kelleci, dünyada dikiş makineleri sektörünün 2007 sonunda yüzde 10’a yakın büyümesini bekliyor.
Hilmi Kelleci, SVP Holdings bünyesinde üç global dikiş makinesi markasının, Amerika dışında kalan 15 ülkedeki şirketlerinden sorumlu. Kelleci’nin yönettiği bölgenin SVP Holdings’in cirosunun üçte birini sağlıyor. Kelleci’nin sorumluluğundaki ülkeler İngiltere, İrlanda, Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Avusturya, İsviçre, Hollanda Belçika, Fransa, İtalya, Avustralya ve Türkiye.
Kelleci, Türkiye’de gelişen teknoloji, farklılaşan tüketici profili ve ilgili alanlarının dikiş makinesi modellerini de etkilediğini belirtiyor. Kelleci, "Değişik ihtiyaçlara uygun mekanik makinalar tasarlanırken, elektronik ve bilgisayarlı seçeneklerle profesyonel olmayan kullanıcıların hata yapması engellendi. Türkiye de dikiş makinesinde değişen tüketici profili yakalayıp, ürün çeşitliliğini bu yönde revize etti. Taşınabilir ürünlere doğru kayan pazarda Türkiye’de dikiş makinesinde doğru bir yere yükseldi" diyor.
TÜRKİYE PAZARI 80 BİN ADET
Türkiye’de dikiş makinesi pazarının büyüklüğü nedir?
- Türkiye’de Avrupa’da yaşayan Türk işçileri kanalıyla pazara giren çok sayıda dikiş makinesi var. Şu anda Türkiye pazarı 80 bin adet civarında, çok büyük değil. 15 yıl önce pazarın büyüklüğü 200 binlerdeydi. Türkiye’de gelir arttıkça dikiş makinesi pazarı düşüyor. Sonra belli bir noktadan sonra yeniden artmaya başlıyor. Türkiye de bu kırılımı yaşadı. 200 bin adetlerden 50 bin adetlere kadar düştü. Son 5 yıldır yeniden 80 binlere yükseldi. 200 bin olduğu dönemlerde alınan ürünler kullanılmıyordu, çeyiz gibi sembolikti. Ama artık insanların hobilerini tatmin etmek ve genellikle evlerini güzelleştirme adına aldıkları bir ürün.
Dikiş makinesi satışları niye yeniden artış eğilimine girdi?
- Dikiş makinesi dünyada uzun yıllardır çok büyük gelişme gösteren bir sektör değil. Son 10 yıldır özellikle elektronik makinelerin piyasaya çıkmasından sonra dikişin daha kolay hale gelmesi ve fiyatların da düşmesiyle dikiş daha cazip hale gelmeye başladı. Dikiş dikmeyi cazip kılan unsurların başında insanların evini güzelleştirme ve evindeki bazı eşyaları ’bunu ben yaptım, başkasında yok’ deme duygusu geliyor. İnsanlar artık evlerindeki eşyalara bazı kişisel özelliklerini, emeğini katmayı, diğerlerinden farklı olmayı istiyor. Şehirli kadınlar için artık dikiş dikmek hobiye dönüşmeye başladı.
Türkiye’deki bu değişim, diğer ülkelerde de yaşanıyor mu?
- Amerika’da, Avrupa’da özellikle Almanya’da da bu durum çok yaygın. Artık insanlar birkaç bin dolara bir dikiş makinesi alıp evinde sadece kendisine ait birşeyler yapmak istiyor. Türkiye gibi diğer ülkelerde de kadınlar arasında dikiş popüler olmaya başladı. Özellikle ABD’li kadınlar 11 Eylül 2001’den sonra daha fazla eve kapanıp, evleriyle daha çok ilgilenmeye başladı. Şu anda dünyadaki dikiş makinesinde en büyük pazar ABD. En pahalı ve en komplike makineler orada satılıyor.
Peki Avrupalı kadınların dikişe yönelmesinde neler etkili oldu?
- Avrupa’daki tetikleyici unsur ise giderek artan stres ve yoğun çalışma hayatı oldu. Çalışan kadınlar stresli bir günün ardından evine geldiğinde stres atmak için değişik ilgi alanlarına yönelme ihtiyacı duymaya başladı. Özellikle Almanya’da ve Kuzey ülkelerinde dikiş dikmek moda.
100 yılı deviren markalar
Dünyanın ilk çokuluslu şirketi olan Singer 155 yıldır, Pfaff 140 yıldır, Husqvarna Viking ise 130 yıldır dikiş makinesi sektöründe hizmet veriyor. Kohlberg&Company, 2004 yılında Singer’i satın almasının ardından 2006 yılında Pfaff ve Husqvarna Viking markalarını satın alarak SVP Holdings çatısı altında birleştirmişti. Bu üç markanın güç birliğiyle SVP Holdings bugün dünyada 160 ülkede faaliyet gösteren bir şirkete dönüştü.
Kurslarda yılda 200 bin kişiye eğitim veriliyor
Dikiş dikme alışkanlığının yaygınlaşması için neler yapıyorsunuz?
- Singer’in Halk Eğitim Merkezleri’nde ve belediye kurslarında açtığı binden fazla kursta, her yıl 200 bin kişi eğitim görüyor. Bugün Amerika ve Avrupa’da son derece büyük ilgi gören dikiş, nakış ve patchwork gibi hobilere olan ilginin, el sanatları açısından benzersiz bir kültüre sahip olan ülkemizde yeniden canlanmasını destekliyoruz. Dikiş makinesi satmak çok zor bir iş. Buzdolabı, çamaşır makinesi satar gibi değil. Onları satarsınız fişini takarsınız işiniz biter. İşini kendisi yapar. Ama dikiş makinesiyle ne yapacağınızı bilmiyorsanız bir şey yapamazsınız.
HİLMİ KELLECİ
Singer Pfaff ve Hosqvarna Viking markalarının sahibi SVP Holdings’in Direkt Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Hilmi Kelleci, 1960 Eskişehir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Para ve Bankacılık Bölümü’nde master yaptı. Goodyear, Federal Mogul, Energizer Battery, Coty Cosmetics’in ardından 2002 yılında Singer’e geçti. 2006 yılı başında ise Singer Türkiye Genel Müdürlüğü’nden SVP Holdings’in Direkt Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcılığı’na getirildi.
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2007
TOBB Kadın Girişimci Kurulu Başkanı ve Hey Tekstil’in kurucu ortağı Aynur Bektaş, "Türkiye’de tekstil hiçbir zaman bitmeyecek. İtalya son bir yıldır Türkiye’yi keşfetti. Türkiye İtalya olma yolunda ilerliyor" dedi. Aynur Bektaş, "Çin’den korkan ya da Çin’le rekabet etmeye kalkan batar" uyarısında bulundu. TÜRKİYE’de tekstil sektörünün yeniden konumlandığını söyleyen TOBB Kadın Girişimci Kurulu Başkanı ve Hey Tekstil’in kurucu ortağı Aynur Bektaş, "Türkiye’de tekstil hiç bir zaman bitmeyecek. İtalya son bir yıldır Türkiye’yi keşfetti. Türkiye İtalya olma yolunda ilerliyor" diyor. Türkiye’nin birkaç yıl içinde İtalya’nın yerini alacak kalitede üretim yapan tek ülke olduğunu vurgulayan Aynur Bektaş, "Çin’den korkan ya da Çin’le rekabet etmeye kalkan batar" uyarısında bulunuyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) eski başkanı Bektaş, Türk tekstilinin kaliteli üretimini koruyarak İtalya olma yolunda ilerlemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Hey Tekstil’in kurucu ortağı ve Genel Müdürü Aynur Bektaş, Çankırı Çerkeş ve Nevşehir Hacıbektaş’tan sonra Anadolu’daki üçüncü fabrikasını da yine Orta Anadolu’da Gülşehir’e kurmayı planlıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimci Kurulu Başkanlığı’nı da üstlenen Aynur Bektaş ile kurulun yapmak istediklerinin yanısıra tekstil sektörünün bugününü, geleceğini ve Hey Grubu’nun yatırımlarını konuştuk.
Tekstil sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Türkiye’de tekstil hiçbir zaman bitmeyecek. Tekstil sektörü yeniden konumlanıyor. Hazır giyim ihracatında yüzde 15, tekstil ihracatında yüzde 20, deride yüzde 20 artış var. En enteresan olanı ise hazır giyimde İtalya’ya olan ihracatımızın bu yıl geçen yıla göre yüzde 22.3 oranında artış göstermesi. İspanya’ya ihracatımız da yüzde 36 arttı. Bu şunu gösteriyor, biz artık marka yapan ülkelere ihracatımızı artırıyoruz.
İtalya’ya ihracat artışında neler etkili oluyor?
- İtalya, Türkiye’yi keşfetti. Son bir yıldır Fas, Cezayir gibi ülkelerde de artık istedikleri kaliteyi bulamıyorlar. Yakın gelecekte İtalya’nın gerçekten yerini alacak tek ülkeyiz. Çin’de çok sık ve kontrolsüz üretim olduğu için formaldehit, nikel gibi kimyevi maddeler tespit edildi. Biz Türkiye’de markalara üretim yapıyoruz, bu tür maddelerin hiçbir üreticimiz tarafından kullanılması sözkonusu bile değil. Türkiye’de artık kalitesi yüksek mallar yapıyoruz. Ayrıca çocuk işçi olayını önemli oranda aştık. Gerekirse atölyelere bekçi koyuyoruz. Çünkü biz müşterilerimize tek tek çocuk işçi kullanmadığımıza dair taahhütname veriyoruz. Markalarla çalışan tekstil firmalarında ne kayıt dışı, ne de çocuk işçi olamaz. Zaten ihracatımızın yüzde 70’i de Avrupa Birliği ülkelerine.
MADE IN TURKEY KALİTELİ ALGILANIYOR
Tekstilde Uzakdoğu korkusu sürüyor mu?
- TGSD Başkanı olduğum günlerde yaptığım konuşmada iç piyasa ve ihracat coşacak demiştim. Bugün çok iyi durumdayız. Bu sektörden çıkanlar, kapananlar küçükler. Bunlar ayakta duramıyor, hem ölçeği yakalayamadılar, verimli çalışıp ihracat yapamadılar, hem de finansları yetmedi kayıt dışına itildiler. Türkiye’de şu anda uygulanan istihdam üzerindeki kamu maliyetlerine dayanamadılar. Büyükler daha büyürken, küçükler zor durumda kaldı. Ama artık hesabını kitabını iyi yapıyor ve yoluna devam ediyor. Bir kısmı yurtdışına yatırıma yöneldi, bir kısım hazırgiyimci kumaşa döndü.
Üretimi bırakıp tasarıma odaklanalım diyenler de var, bu doğru mu?
- Artık Türkiye’de organizatör imalatçılar olacak. Artık bizim yaptığımız bu. Tasarım geliştiriyoruz, yurt dışındaki tasarımcılarla da çalışıyoruz. Ama koleksiyonlarımızı hazırlayıp Türkiye’de üretiyoruz. Türkiye ’Made in Turkey’ artık dünyada önemli bir kalite haline geliyor. ’Made in China’ artık kalitesiz algılanıyor. Bu da İtalya yolunda gidiş demektir. İtalya önümüzde ama yakın bir zamanda, birkaç yıl sonra başa baş geliriz. Bu sektör üretime devam edecek ama yapısı değişiyor, çok doğru yönde gelişiyor. Adet olarak düşüyoruz ama fiyatımız artıyor. Dünyada geçen yıl fiyatlar genel anlamda yüzde 30 düşerken, bizim üretim adetimiz yüzde 17 geriledi ama fiyatlarımız yüzde 20 arttı.
ÇİN’İ ÖRNEK ALDIK, HATA YAPTIK
Türkiye’nin neden İtalya gibi olduğunu düşünüyorsunuz?
- Son bir yıldır İtalya gibi olduğumuzu düşünüyorum. Sektörümüz Çin’i örnek alarak çok büyük hata yaptı. Bugün dernek başkanı olmadığım için artık korkusuzca söylüyorum ki Çin’den korkan veya Çinle rekabet etmeye kalkan firma batar. Uzakdoğu’da tek Çin yok ki, Çin, Bangladeş, Vietnam da var. İtalya bugün Avrupa’nın en yaşlı ülkelerinden biri. Çalışacak işçileri bile yok. Birara onlar da Fas, Cezayir gibi yakın ülkeleri denedi, ama oraları da Uzakdoğu ile rekabet edemeyince kalitesizlik yaşamaya başladı. Paris, İtalya, İspanya’daki markalar kalitelerini korumak için son zamanlarda Türkiye’ye yöneldiler. Kalitemiz arttıkça Türkiye daha da puan kazanacak.
Döviz fazla yükselirse kár yerine zarar görürüz
İhracatçı olarak dövizin bugünkü seviyesini yeterli görüyor musunuz?
- Aşırı döviz artışına sevinen ihracatçının deli olması lazım. Yüksek çıkışlar hiçbir zaman bizim sektörümüzde ihracat artışı yapmamıştır. İstediğimiz, istikrarlı ve sektöre rekabet gücünü koruyabilecek bir döviz seviyesi o da şu andaki durum. Fiyat artışı olarak çok fazla beklentimiz olmuyor, ama ihracatımızı ayakta tutabiliyoruz, fiyatlarımızı tutturup rekabet edebiliyoruz. Doları 1400, Euro’yu da 1850-1900 lira seviyesinde görmek istiyoruz. Daha yükseğinden Allah korusun. Yüksek döviz başta kazançlı gibi görünür ama uzun vadede sizi olumsuz etkiler. Bizim için müşterinin ürkmeyeceği bir istikrar ve düşük enflasyon ortamı çok önemli.
AYNUR BEKTAŞ
Hey Tekstil kurucu ortağı ve Genel Müdürü Aynur Bektaş, 1951 Çankırı Çerkeş doğumlu. 1974 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Muhasebe Bölümü’nden mezun oldu. 20 yıl banka-finans sektöründe üst düzey yöneticilik ve eğitmenlik görevlerinde bulundu. Daha sonra konfeksiyon imalatı ve ihracatı yapan Hey Tekstil’i kurdu. 2005-2007 yılları arasında Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Halen, TOBB Kadın Girişimci Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku