28 Ocak 2008
ŞİŞECAM Grubu’dan Ferro Döküm’ü 80.5 milyon dolara alan Efesan Grubu, demir çelik ve inşaatın yanı sıra artık döküm sektöründe de büyüyerek 2009’da 300 milyon dolar ciroya ulaşmayı hedefliyor. Efesan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Efe, 2008’de hem döküm hem de demir çelik sektöründe büyümek için yeni yatırımlar planladıklarını söylüyor.
GEÇTİĞİMİZ yaz Şişecam Grubu’dan Ferro Döküm’ü 80.5 milyon dolara alan Efesan Grubu, demir çelik ve inşaatın yanısıra artık döküm sektöründe de büyüyerek 2009’da 300 milyon dolar ciroya ulaşmayı hedefliyor. Efesan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Efe, 2007 yılında Ferro Döküm’ün satın alınmasına odaklandıklarını, 2008’de ise hem döküm hem de demir çelik sektöründe büyümek için yeni yatırımlar planladıklarını söylüyor. Kadir Efe, bu yatırımların tamamlanmasıyla birlikte, 2007 yılında 260 milyon dolar civarında gerçekleşen grup cirosunun da 2009’da 300 milyon dolara ulaşmasını hedefliyor. Ferro Döküm’ü önümüzdeki yıllarda yurtdışı pazarlarda daha etkin bir oyuncu haline getirmek isteyen Efesan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Efe ile demir çelik ve döküm sektöründeki planlarını konuştuk.
Şişecam bünyesindeki Ferro Döküm’ü satın almaya nasıl karar verdiniz?
- Geçen yaz Ferro Döküm’ü satın alma kararımızda şirketin mevcut yapısının ve döküm sektöründeki büyüme trendinin etkili oldu. Döküm sektöründe ciddi bir büyüme trendi var. Ferro Döküm, Türkiye’nin dördüncü büyük üretim kapasitesine sahip bulunuyor. Ayrıca Şişe Cam Grubu’nun bir iştiraki olarak çok iyi yönetim yapısı var. Amacımız, Ferro Döküm’ü mevcut yönetim yapısı ve insan kaynağı ile hızla büyüterek, önümüzdeki dönemde hem Türkiye hem yurt dışı pazarlarda daha etkin bir oyuncu haline getirmek.
Neden döküm sektörüne girmek istediniz?
- Döküm sektörünü takip ediyorduk, 2007’de sektörde satışların olacağını biliyorduk, onları takip ettik, kendimizi hazırladık. Zaten demir çelikte varız. Döküm de bize uzak değil sonuçta. Herşey kendi dinamikleri içinde yaşanıyor Bu dinamikleri yakalayanlar, yatırım yapanlar ayakta duracak, bazıları küçülecek, bazıları da kapanacak. Değişimde geride kalmadan, kendi limitlerimizi zorlayarak, dış kaynaklardan da olumlu yararlandığımız sürece yatırımlarımıza devam edeceğiz.
DÖKÜMÜN GELECEĞİNİ PARLAK GÖRDÜK
Bu sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Dökümün geleceğini iyi gördük ve daha da iyi olmasını bekliyoruz. Türkiye’de niş sektör otomotiv olarak belirlenmişse, döküm sektörün daha da ileriye gidecektir. Mevcut pastayı değerlendirmek öncelikli ilkemiz. Ayrıca gemi inşa sanayi, tersanecilik Türkiye’de çok gelişiyor. Buralarda döküm parçaları çok kullanılıyor. Türkiye’de enerji yatırımlarında da çok ciddi bir patlama olacak. Bunun hazırlıkları yapılıyor, altyapısı hazırlanıyor. Daha önce ithal edilen bazı parçaların da artık burada üretilmesi gerekiyor. Döküm her yerde kullanılıyor, yeter ki iyi değerlendirelim.
Ferro Döküm’ü büyütecek misiniz, yatırıma başladınız mı?
- İlk planımız 35 bin tonluk ek kapasiteydi. Ancak yer sorunumuz var, bu yüzden şimdilik bu rakama ulaşamayacağız. Şu andaki kapasite ise 45-50 bin ton civarında. 15-20 milyon dolarlık kapasite artışı yatırımımız bu yıl içinde tamamlanacak. Ferro Döküm, alındıktan sonra hemen büyütülmesi ve Ar-Ge çalışması yapılması gereken bir tesisti. Ürün gamının çeşitlendirilmesi gerekiyordu. 2008’deki ana hedefimiz yeni ürün gamlarına girmek.
Bilmediğimiz sektörlere girmeyi düşünmüyoruz
Yeni bir sektöre girmeyi düşünüyor musunuz?
- Türkiye’de çok büyük ve ciddi bir değişim var. Bilmediğimiz sektörlere girmek istemiyoruz. Bu konuda biraz tutucuyuz. Bildiğimiz sektörlerde büyümeyi istiyoruz. Bulunduğumuz sektörlerin verdiği enerjiyi ve yatırım fırsatlarını dışlamak istemediğimiz için döküm sektörüne girdik. Kendi alanımızda uygun fırsatlar çıkarsa, yatırımlarımıza, satın almalara devam ederiz.
Demirde uzun mamule doyduk, yassı açığı var
Demir çelikte yatırımlarınız olacak mı?
- Türkiye demir çelik sektöründe önemli bir noktada. Dışarıdan ciddi derecede hurda getiriliyor, burada eritilerek inşaat demiri üretiliyor. Üretimin de yarısı ihraç ediliyor. Uzun mamül yatırımlarının artık hesabının iyi yapılması lazım, çünkü Türkiye bu üründe doydu. Ama yassı mamülde üretim açığı var. Burada yatırım yapılması gerekiyor. 2007’de Ferro Döküm için hazırlandık. Ama 2008 yılında demir çelik tarafında da yatırım hedefliyoruz.
Haddehanelerimizi tek çatı altında toplamak istiyoruz
Yeni bir tesis mi kuracaksınız?
- Satın alabiliriz, sıfırdan yeni bir yatırım yapabiliriz. Veya elimizdeki mevcut haddehanelerimizi kendi arsalarımıza taşıyarak bir çatı altında toplayarak yeni bir tesis oluşturabiliriz. Gönlümüzde yatan bütün üretimin tek bir merkezde olması. Ancak o zaman da lojistik sorunlar karşımıza çıkabilir. İnşaat demirinden profil, köşebent gibi ürünlere geçebilme şansımız var. Biz inşaat demiri ve çelik hasır üretiyoruz. Burada bir hat daha oluşturmak istiyoruz.
2007 ciromuz 260 milyon dolar 2008’de yüzde 8-9 büyüyeceğiz
2007 yılını nasıl tamamladınız, 2008 hedefleriniz neler?
- Efesan Grubu olarak, demir çelik ve döküm sanayi iş kolunda 2007 yılını 260 milyon dolar ciroyla tamamladık. 75 milyon dolar ihracatımız, 45 milyon dolarlık ithalatımız var. 2008 yılında ise ana hedefimiz ciromuzu da, ihracatımızı da en az yüzde 8-9 artırmak. Ayrıca inşaat yatırımlarımız da 2008’de satışa çıkacak. Buradan da 35 milyon dolar civarında bir ciro bekliyoruz. 2008’de hem demir çelikte, hem de dökümde yatırımlarımızı tamamlamış olacağız. 2009 yılında 300 milyon dolar ciro hedefliyoruz. Ferro Döküm’ü de dahil edersek 2007’de 95 milyon dolarlık yatırım yaptık. 2008 yılında toplam 30 milyon dolarlık yatırım bizi bekliyor.
Projelerimizde kendi arsalarımızı kullanıyoruz
İnşaat sektörünün bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?
- Türkiye’de çok ciddi ve çok kuvvetli inşaat firmaları var, onlara kimse birşey diyemez. Ama ilgisiz sektörlerden çıkıp da inşaat sektörüne giren gruplar da var. Bunlar soru işareti. Ailemiz 1968’den beri inşaat sektöründe ama biz o kadar rahat gidip kat karşılığı anlaşmalar yapamıyoruz. İstanbul dışına çıkmıyoruz, öncelikle mevcut arsalarımızı değerlendiriyoruz.
Kendi içine kapalı olmayı seven bir aile şirketiyiz
Efesan’ın temelleri ne zaman atıldı?
- Ailem 1972’de sıcak hadde ile demir çelik grubuna girmiş. O yıllarda da inşaat sektöründe faaliyetlerimiz vardı. Ancak o dönemde piyasada demir yok, çimento yok. Satılık bir haddehane fırsatı çıkınca babam yatırıma başlamış. Kardeşini ve kayınbiraderini yanına alarak bir ortaklık oluşturmuş. 3-4 yıl sonra babam kendisi yola devam etmek istemiş. Bugünkü şirketlerimizi de o andan itibaren kurmaya başlamış. Efesan bir aile şirketi ve kendi içinde kapalı olmayı seviyor. Muhafazakárlık tarafımız ağır basıyor.
KADİR EFE
Efesan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Efe, 1964 Şebinkarahisar doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunu. Profesyonel çalışma hayatına 1983 yılında Başak Demir Limited şirketine ortak olarak başladı. 1989-1994 arasında aile şirketi olan Özefe Demir Sanayi’nde Fabrika Müdürlüğü, 1994-1997 arasında Efemet Demir Çelik Endüstrisi Genel Müdürlük, 1997-1998 arasında Efesan Demir Sanayi ve Efesan Grup koordinatörlüğünü yürüttü. 1999 yılından bu yana Efesan Grup Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 21 Ocak 2008
ACIBADEM Sağlık Yatırımları Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Mehmet Ali Aydınlar, Dubaili ortağıyla birlikte Körfez ülkelerinde zincir hastane kurmak, yerli veya yabancı yeni sağlık kuruluşları satın almak için hazırlıklara başladıklarını açıkladı. ACIBADEM Sağlık Grubu, hastane zincirini yurtiçinde hızla büyütürken, Dubai merkezli Abraaj Capital ile ortaklığının tamamlanmasının ardından gözünü yurtdışına çevirdi. Acıbadem Sağlık Yatırımları Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Mehmet Ali Aydınlar, Dubaili ortağıyla birlikte Körfez ülkelerinde zincir hastane kurmak, yerli veya yabancı yeni sağlık kuruluşları satın almak için hazırlıklara başladıklarını söyledi.
Dubai başta olmak üzere Körfez’de, Acıbadem zinciri oluşturmak istediklerini belirten Aydınlar, yurtiçinde de sadece büyük şehirlerde olacaklarının altını çizdi. 2008 yılında Acıbadem’in ikinci büyüme hamlesi içinde olacağını söyleyen Aydınlar, hálá 6 olan yurtiçindeki hastane sayısına, iki yıl içinde 7 yeni hastanenin ekleneceğini hatırlattı. Özel sağlık sektörünün zor bir süreçten geçtiğini söyleyen Acıbadem Sağlık Yatırımları Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar ile Acıbadem’in yeni yatırımlarının yanısıra sağlık sektörünü konuştuk.
Abraaj Capital ile ortaklığınız tamamlandı. Bundan sonra neler yapacaksınız?
- Dubai merkezli Abraaj Capital’e bağlı Almond Holding’le yüzde 50-50 ortaklığımızı tamamladık. Sonuçta, Acıbadem Sağlık Yatırımları Holding’in yüzde 50’si benim ve eşim Seher Aydınlar’ın. Bir de halka açık olan kısım var. Halka açık olan kısıma çağrı yapacağız. Yüzde 5 hisse de küçük hissedarlarımızda. Ama şirketin kontrolü tamamen bizde. Ben Acıbadem Sağlık Yatırımları Holding Yönetim Kurulu ve Murahhas Azasıyım. Abraaj’ın da Yönetim Kurulu’nda bir temsilcisi var. Bundan sonra artık sağlık sektöründe faaliyet gösteren hem yerli, hem de yabancı firma satın alabiliriz. Biz sadece sağlık sektörüne odaklanıyoruz ve bu alanda büyüyoruz.
Yurtdışında yatırım için düğmeye ne zaman basacaksınız?
- Artık yurtdışında da Acıbadem’i bundan sonra göreceğiz. Bu satın alma şeklinde veya mevcut işletmeleri devralmak şeklinde olabilir. 2008’in ilk yarısında bir takım satın almalarımız olacak diye ümit ediyorum. Özellikle Körfez bölgesinde sağlık sektöründe daha etkin olacağız. Yurtdışına 2008’in ilk yarısında mı ikinci yarısında mı gireriz o henüz netleşmedi. Ortağımız Dubai merkezli bir şirket, bu yüzden önceliği Dubai’ye verebiliriz. Körfez bölgesinde Acıbadem hastane zinciri kuracağız.
Körfez ülkeleri dışında başka bölgeleri de düşünüyor musunuz?
- Ortağımız Abraaj Capital, Dubai merkezli ama aynı zamanda Citigroup ve Deutsche Bank’ın da ortak olduğu bir şirket. Türk Cumhuriyetlerinde de fırsat olursa değerlendiririz. Ama öncelik Türkiye ve Körfez bölgesinde.
YURTİÇİNDE SINIRLI BÜYÜYECEĞİZ
Anadolu’daki yatırımlarınız sürecek mi?
- Şu anda Bursa ve Kocaeli’nde varız. Bu yıl Adana ve Kayseri’de iki hastane açacağız. Sonra Eskişehir ve Bodrum gelecek. Şu anda Anadolu’da planladığımız yatırımlar bunlar. Acıbadem büyümeye devam edecek, ama Türkiye’de büyük şehirlerde olacağız. Burada sonra Ankara, İzmir ve Antalya, belki Konya’da olabiliriz. Yurtiçinde bu kadarla sınırlıyız.
2007 yılı cironuz ne oldu, ne kadarlık yatırım yaptınız?
- 2007 ciromuz yaklaşık 500 milyon YTL. Devam eden hastanelermizle birlikte toplam yatırım tutarımız 176 milyon dolar.
Acıbadem’in iki yılda açacağı yeni hastaneler
MASLAK: 13 dönüm arazi üzerine 40 bin metrekare kapalı alana sahip 187 yatak kapasiteli hastane bu yılın son çeyreğinde faaliyete girecek.
BEŞİKTAŞ: 21 bin metrekare kapalı alana sahip 130 yataklı hastane yıl sonunda açılacak.
ESKİŞEHİR: 20 bin metrekare kapalı alan üzerinde 130 yatak kapasiteli olacak hastane, 2009’un ilk yarısında hizmete girecek.
BODRUM: Ortakent’te 16 bin metrekare kapalı alana sahip olacak hastanenin 2009 üçüncü çeyreğinde tamamlanması öngörülüyor.
ADANA: 20 bin metrekare kapalı alana sahip ve 140 yataklı. Hastanenin 2008 yılının ikinci yarısında faaliyete geçmesi planlanıyor.
KAYSERİ: 20 bin metrekare kapalı alana sahip ve 110 yataklı. Acıbadem Kayseri Hastanesi’nin de bu yıl hizmete alınması hedefleniyor.
ATAŞEHİR: 25 yataklı olarak bu yılın ilk çeyreğinde hizmete girecek.
Üniversite bu yıl hayata geçirilecek
ACIBADEM Grubu’nun 2005 yılından beri gündemde olan Acıbadem Üniversitesi’nin de bu yıl hayata geçirilecek. Grubun işbirliği içinde olduğu Harvard Medical, üniversitede de akademik desteğini ortaya koyacak. Üniversitede tıp fakültesinin yanı sıra fen-edebiyat fakültesi de bulunacak. Sağlık meslek yüksek okullarında hemşire, laboratuvar, patoloji, acil servis, anestezi teknisyenleri yetiştirilecek. Üniversitede beslenme, konuşma/işitme bozuklukları, fizik tedavi, hastane işletmeciliği gibi sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu tüm bölümler yer alacak.
Türkiye büyüdükçe yabancılar gelecek
Yabancı sermayenin sağlık sektörüne ilgisi devam eder mi?
- Türkiye çok büyük ve 70 milyonun üzerindeki nüfusuyla herkesin iştahını kabartan bir ülke. Türkiye’ye yabancı sermaye girişi devam edecek. Türkiye büyümeye devam ettikçe yabancı sermaye gelecek, ama sağlık sektörüne gelecek mi bilmiyorum. Genel Sağlık Sigortası’ndaki kısıtlamayı gözönüne alırsak bence etmez ya da azalarak devam eder diye düşünüyorum. İyi bir bilançonuz varsa yabancı yatırımcı her zaman gelir.
Kamunun katılım payı yüzde 20 olursa sistemin dışında kalırız
Sağlık sektörü bugün nasıl bir süreçten geçiyor?
- 15 Haziran 2007’de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, sağlık merkezleriyle sözleşme imzalamasından sonra bu alandaki yatırımlar hızlandı. Şu ana kadar her önüne gelen bu yatırım yapabildi. O kadar çok merkez açılıp kamu hastaneleri hekimlerini, elamanlarını özel hastanelere kaptırmaya başlayınca, Genel Sağlık Sigortası’nda bir daralma yapılması gündeme geldi. Şu andaki uygulamada Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verdiği ücret üzerine kurumlar aradaki farkı alarak hizmet sunuyor. Ancak bunun yüzde 20 gibi bir katılım payı ile sınırlandırılması gündemde. Böyle olursa önümüzde dönemde özel sağlık sektörü zorlu bir süreç yaşayacak. Çünkü bu durumda A tipi dediğimiz bizim gibi hastaneler sistemin dışına çıkacak. Yüksek maliyetlerimizi kamunun yüzde 20 katılımıyla kaldırmamız mümkün değil.
Sağlıkta ara kademe eleman yetiştirilecek
Sağlık personelinde sıkıntı yaşıyor musunuz?
- Türkiye’de gerçekten yeterli sağlık personeli, en başta doktor yok. Genel Sağlık Sigortası’nda yaşanan bu tartışmalar da hekim yokluğundan kaynaklanıyor. Hemşirelerde gerçekten bir sıkıntı olduğu kesin. Sağlıkta yeteri kadar yetişmiş fizyoterapist, teknisyen yok. Sağlık Bakanlığı bu konuda bir takım çalışmalar yapıyor. Ara kademe elemanları gündeme gelecek. Kısa eğitimlerle yetiştirilecek elemanlar yardımcı personel olarak çalışacak. Biz eleman eksikliğini en az hisseden kurumlardan biriyiz.
Halka açılıp bir adım öne çıktık
2000 yılından beri hisseleriniz borsada işlem görüyor. Borsa beklentilerinizi karşıladı mı?
- Bence yaptığımız en önemli işlerden birisiydi. Biz zaten kurumsal bir yapıya sahiptik, ama halka açılma bizi bir adım daha öne çıkardı. Dünyada bilinir olduk. Halka açılmanın çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Herşey kayıt altında ve sürekli denetleniyor. Hesap vermekten korkmuyorsanız, açık ve şeffafsanız, halka açılmak iyi bir şey.
Yılın girişimcisi ve Türkiye’nin en hızlı balığı
ACIBADEM Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 1998’de Türkiye Genç İşadamları Yarışması’nda ’Yönetimde Mükemmeliyet Ödülü’, 2006’da Ekonomist Dergisi’nin ’Yılın Girişimcisi’ ödülüne layık görüldü. Referans Gazetesi’nin ’Hızlı Balık Yarışması’nda 2006’da ’Türkiye’nin En Hızlı Balığı’ seçildi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi ve Dünya Gazetesi’nin ’2006 Yılının İşletmecisi’ ödülünü aldı. 2007’de Sağlık Gönüllüleri Derneği tarafından ’Sağlığa En Fazla Gönüllü Katkıda Bulunan Kişi’ olarak ödüllendirildi.
MEHMET ALİ AYDINLAR
Acıbadem Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 1956 Arapgir doğumlu. Eğitimini İ.İ.T.İ.A İşletme Yüksek Okulu’nda tamamladıktan sonra 1981 yılında Mali Müşavir olarak iş hayatına başladı. 1993’te Acıbadem Hastanesi ile sağlık sektörüne girdi. 2002’de, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünden, Fahri Doktora unvanı aldı. Dört yıl Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi, 5 yıl yöneticilik yaptı. İki dönem Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Dernek Başkanlığı’nı (OHSAD) yürüttü. Halen, OHSAD Yönetim Kurulu Üyesi, TÜSİAD, TÜGİAD, Fenerbahçe Spor Kulübü, 1907 Fenerbahçe Derneği, 1907 Fenerbahçe Vakfı, İstanbul Ticaret Odası, Haydarpaşa Lisesi Eğitim Vakfı üyesi.
Yazının Devamını Oku 14 Ocak 2008
NEPAL, Sri Lanka, Vietnam, Kamboçya ve Laos halkına Coca Cola’yı sevdiren Türk yönetici Kadir Gündüz, bu ülkelere yapılan yatırımların artırılmasında büyük rol oynadı. ABD’li meşrubat devi Coca-Cola’nın yüzde 25 ortağı olduğu Güney Afrikalı Sabco’da direktörlük yapan Gündüz, geçen yıl 140 milyon dolar olan ciroyu bu yıl yüzde 25 artırmayı hedefliyor.
ABD’li meşrubat devi Coca-Cola’nın yüzde 25 ortağı olduğu Güney Afrikalı Sabco, (South African Bottling Company) Türk yöneticisi Kadir Gündüz sayesinde, hem Güney hem de Batı Asya halkına Coca-Cola’yı içirmeyi başardı. Sabco Güney Batı Asya Bölge Direktörü ve Sabco İcra Kurulu Üyesi Kadir Gündüz, halen Nepal, Sri Lanka, Vietnam, Kamboçya ve Laos’tan sorumlu. Gündüz’ün sorumluluğunda olan bölgenin toplam cirosu 2007 yılında 140 milyon dolar olmuş. Gündüz’ün hedefi, bu yıl yüzde 25 artışla, 175 milyon dolara ulaşmak. Önümüzdeki 3 yıl içinde de satışları yüzde 40 artırmak.
Kadir Gündüz’ün sorumluluğundaki ülkelerden Kamboçya’da son iki yıldır kárlılık dört kat artınca, bu ülkeye 15 milyon dolarlık yeni yatırım yapılması kararlaştırılmış. İç savaşın olduğu Sri Lanka’da ise pazara girdiği 15 yıldan bu yana ilk kez şirket kár açıklamış. Şirket, bu ülkeye de 5 milyon dolar yatırım kararı almış. Laos’ta da satışların artması nedeniyle 15 milyon dolar yatırımla fabrika kurarak üretime geçmek için düğmeye basılmış. Vietnam’da ise pazar payının üç yılda yüzde 10’dan yüzde 40’a taşınması hedefleniyor. Sabco’nun Güney Batı Asya Bölge Direktörü ve Sabco İcra Kurulu Üyesi Kadir Gündüz ile Coca-Cola’nın bölgedeki stratejilerini konuştuk.
Bölgenizdeki pazarın potansiyeli nedir?
- Beş ülkedeki toplam nüfus 150 milyon. Bu ülkelerde yıllık toplam tüketim 50 milyon kasa. Ortalama kişi başına yıllık tüketim ise 8-14 şişe arasında. Yıllık ortalama Coca-Cola tüketimi, Kamboçya’da 16-17 şişe, Sri Lanka’da 12-13 şişe, Vietnam’da 8 şişe, Nepal’de 5 şişe, Laos’ta 2 şişe. En büyük ülke operasyonumuz 82 milyon nüfuslu Vietnam’da. Bu ülkede Coca-Cola tüketimi de, gelir de çok düşük.
Yönetime gelmenizden bu yana bölgede nasıl bir gelişme yaşanıyor?
- Geçen yıla göre ciddi kárlılık artışlarımız oldu. İki yıldır sorumluluğumda olan Kamboçya’da kárlılığımızı 4 misli artırdık. Kamboçya, Sabco’nun içinde de kasa başına kárlılıkta, Güney Afrika ve Namibya’dan sonra 3’üncü sıraya geldi. Bu nedenle Kamboçya’ya 15 milyon dolarlık yatırım yapma kararı alındı. İç savaşın olduğu Sri Lanka’da ise 15 yıldır varız, ama bu yıl şirket tarihinde ilk kez kár açıkladı. Bu ülkeye de 5 milyon dolar yatırdık.
Sorumluluk bölgenizdeki toplam ciro ne kadar, 2008 hedefiniz?
- 2007 yılında toplam 140 milyon dolar ciro yaptık. Bu yıl hedefimiz yüzde 25 artışla, 175 milyon dolara ulaşmak. Sorumlu olduğum bölgede önümüzdeki üç yıl içinde vergi öncesi kárımızı ikiye katlama planındayız. Satışlarımızı da üç yılda yüzde 40 artırmayı hedefliyoruz. Vietnam’da pazar payını üç yılda yüzde 10’dan yüzde 40’a taşımayı, Kamboçya’da üç yılda satışları ikiye katlamayı planlıyoruz. Sri Lanka’da önümüzdeki üç yılda hem kárlılığını ikiye katlamayı, hem de satışları yüzde 30-35 artırmayı, Nepal’de üç yıl içinde yüzde 25 büyümeyi hedefliyoruz.
Asya’da genişliyoruz, lokal markalarla ilgileniyoruz
Geçen yıl bölgeye ne kadar yatırım yaptınız, yeni yatırımlar var mı?
- 2007 yılında Nepal’e 7 milyon dolar, 5 milyon dolar, Sri Lanka’ya 2.5 milyon dolar, Kamboçya’ya l milyon dolar yatırdık. Önümüzdeki yıl Laos’a 12 milyon dolar yatıracağız. Kamboçya’ya 15 milyon dolarlık, Sri Lanka’ya 6.5 milyon dolarlık yatırım yapacağız. Asya’da genişleme açısından Laos’a bakıyoruz. Coca-Cola ile beraber hareket ediyoruz. Mevcut lokal markalardan işimize yarayanların satın alınmasıyla ilgiliyiz.
Laos’ta 30 yıl sonra üretim lisansı alıyoruz
Hangi ülkelerde fabrika var?
- Laos haricinde bütün ülkelerde, 7 fabrika ile varız. Bu fabrikalarda toplam 2 bin 400 kişi çalışıyor. Laos’a da fabrika kuracağız. Laos’ta üretim lisansı 30 yıldır alınamamış, monopol var. Üretim lisansını bu yıl alıp 5-6 milyon kasalık üretim kapasitesi olacak fabrikanın temelini atacağız. Yıl sonunda da üretime başlayacağız.
Yaşadığı ülkenin kültürünü öğrenen fazla sıkıntı çekmez
Değişik ülkelerde yaşamanın zorlukları oluyor mu?
- Tayland’da Bangkok’da yaşıyorum. Burası büyük bir metropol. Sosyal hayat imkanları çok fazla. Konsoloslukta görevli arkadaşlarla Türkçe konuşabiliyoruz. Tanzanya, daha zor bir ülkeydi. Ancak bulunduğunuz yerin neresi olduğuna bakmadan, o ülkenin kültürünü öğrenme merakınız varsa fazla sıkıntı yaşamıyorsunuz.
Vietnam büyümede Çin’le yarışıyor
Bölgenin ekonomik gelişmesini nasıl görüyorsunuz?
- Sri Lanka’da kişi başına gelir 1300 dolar, Vietnam’da 700 dolar, Nepal’de 300 dolar, Kamboçya’da 280 dolar, Laos’ta 30 dolar. Özellikle Vietnam ekonomisi çok hızlı büyüyor. Büyümede Çin’le yarışıyor. Çok yüksek miktarda doğrudan yabancı sermaye çekiyor.
Pazarda Vietnamlıdan daha fazla tur atıyorum
Ekibinizde size bağlı yöneticiler ağırlıklı hangi ülkelerden?
- Bana bağlı 12 kişiden 8’i, 8 ayrı ülkeden. Bu inanılmaz bir kültür zenginliği, takıma da bana da çok şey katıyor. Hepimiz için zengin bir deneyim oluyor. Vietnam’a turist olarak gidilir belki ama çarşısında pazarında benim kadar sık dolaşmak kendi halkına bile kısmet olmaz.
Geri dönüşlü şişeler sayesinde tüketim artıyor
Satış ve pazarlamada bölgede özel bir strateji izliyor musunuz?
- Fiyatlamayı ülkenin şartlarından soyutlayarak yapamıyorsunuz. Ürün çeşitlendirmesine gidip, orta ve üst gelir grubuna dahil olan ayrı ürünleri farklı fiyattan satarak averaj oluşturmaya çalışıyoruz. Daha düşük gelir grubuna dönük ürünlerde geri dönüşlü şişeleri kullanıp, tüketimi artırmaya çalışıyoruz. Bu ülkelerde Coca-Cola’nın tarihi Avrupa ülkelerindeki kadar eski değil. Coca-Cola daha 90’ların ortasında Vietnam’a girmiş. Henüz tüketim alışkanlıkları oluşmamış, bunları oluşturmaya çalışıyoruz.
KADİR GÜNDÜZ
Güneybatı Asya Bölge Direktörü ve Sabco’nun İcra Kurulu Üyesi Kadir Gündüz, 1966 İstanbul doğumlu. Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. Askerliğin ardından kısa bir süre bankada çalıştıktan sonra, 1988 yılında Efes Pilsen’de satış müfettişi olarak başladı. 1990 yılında Coca-Cola’ya geçti. 1999’da Coca-Cola Güney Rusya Bölge Direktörlüğü’ne getirildi. 2003 yılında Coca-Cola’nın da hissedar olduğu Sabco’ya Tanzanya Ülke Müdürü ve Murahhas Aza olarak transfer oldu. 2006’da Sabco’nun Güney Batı Asya Bölge Direktörlüğü’ne getirildi. 2007’nin başında sorumluluk alanına üç ülke daha eklendi ve Sabco İcra Kurulu Üyesi oldu.
Yazının Devamını Oku 7 Ocak 2008
VEPA Group, Yönetim Kurulu Başkanı Önder Öztarhan, "2007 yılını 70 milyon YTL ile kapattık. 2010’da 140 milyon YTL hedefliyoruz. Perakende grubumuzdaki markalarımıza 3 yılda 35 mağaza açmak için 18 milyon YTL. yatırım yapacağız" dedi. FIRÇA ve aseton dağıtımıyla yola çıkan, daha sonra fırça üretimine soyunan Vepa Group, yabancı firmaların temsilcilikleriyle büyümüş. Bugün de ağırlıklı olarak perakende sektörüne yaptığı yatırımlarla yoluna devam ediyor. Vepa’nın 45 yıllık işi fırçanın grubun toplam 70 milyon YTL’lik cirosundaki payı ise yüzde 10 civarında. Vepa artık, kozmetikte Mac ve Shiseido, ayakkabı ve tekstilde Nike ve New Balance’ın yanısıra, Gökse Tekstil ile ortak yarattığı Cho mağazasına odaklı bir büyüme stratejisi izliyor. Vepa Group Yönetim Kurulu Başkanı Önder Öztarhan, "2007 yılını 70 milyon YTL ile kapattık. 2010’da 140 milyon YTL hedefliyoruz. Perakende grubumuzdaki markalarımıza 3 yılda 35 mağaza açmak için 18 milyon YTL. yatırım yapacağız" diyor. Önder Öztarhan, uzun yıllar Nike ve Estee’nin Türkiye distribötürlüğünü yürüten Vepa’nın gösterdiği başarı üzerine her iki markanın da kendisinin pazara girmesini ise ’distribütörlüğün cilvesi’ olarak yorumluyor. Yakında pazara yeni kozmetik markalarını getireceklerini ve gayrimenkul sektörüne de gireceklerini söyleyen Önder Öztarhan ile perakende sektörünü ve Vepa Group’un hedeflerini konuştuk.
Vepa Group’un temelleri ne zaman atıldı?
- Vepa, 1962’de babam Vedat Öztarhan tarafından fırça ve aseton dağıtımı için kuruldu. Kardeşi Özer Öztarhan bir süre sonra ortak oldu. 1983’te İstanbul İkitelli’de Vepa Fırça fabrikası kuruldu. 1988’de Estee Grubu ile distribütörlük anlaşması yapıldı. 1989’da Nike ile distribütörlük ve tekstil üretim lisans anlaşmaları imzalandı. 1997’de kozmetikte Shiseido’nun distribütörlüğü alındı. 2004’de Estee Grubu’nun distribütörü iken kozmetik markası Mac’i de bünyemize kattık. 2005’de dünyanın en büyük spor markaları arasında yer alan New Balance’ın Türkiye distribütörü olduk. Son olarak Gökse Tekstili ile ortak yarattığımız ’Cho’ markasıyla kadın ayakkabı ve aksesuar mağazaları açıyoruz.
Grubun doğuşuna neden olan fırça işiniz nasıl gidiyor?
- Bugün Vepa Fırça’nın ürünleri 10 bin noktada satılıyor. 2007’de satışlarımızı 2006’ya nazaran yüzde 30 oranında yükselttik. Modellerde farklılaştık. 2007’de 4 milyon adet diş fırçası sattık. 2010’da hedefimiz 5.5 milyon adet. 2007’de 780 bin adet saç fırçası, 370 bin tarak sattık. 2010’da 1 milyon fırça, 430 bin tarak satışı planlıyoruz.
ORTAKLIK TEKLİFLERİ ALIYORUZ
Yerli ya da yabancı ortaklık teklifleri var mı?
- Yurtdışından çok değişik teklifler var. Markamıza ortak olmayı ya da üretimi onlara kaydırmamızı istiyorlar. Henüz bu yönde düşüncemiz yok. Çok cazip bir teklif olursa değerlendirebiliriz. Fırça çok hızlı tüketilen bir ürün değil. Büyüklerimizden kalan bir işimiz olduğu için sürdürüyoruz. Ama yeni yatırımlarımızı daha çok perakende sektörüne yapıyoruz. Fırça, şu anda toplam grubun içinde ciroda yüzde 10 paya sahip.
2007 cironuz ne oldu, 2008 hedefiniz nedir?
- 2007 yılını 70 milyon YTL ile kapattık. 2010 itibariyle yüzde 100 bir artış projeksiyonumuz var, 140 milyon YTL hedefliyoruz. Bu, yeni bir iş yaratmadan sadece olan işleri büyüterek koyduğumuz hedef. Perakende grubumuzda 3 yılda 35 mağaza açmak için 18 milyon YTL. yatırım yapacağız.
Kendi mağaza konseptimizle yılın distribütörü seçildik
New Balance markanızı da büyütecek misiniz?
- Amerika’da çok güçlü, en çok satan markalar arasında. Yurtdışından izin alarak kendi mağaza konseptimizi geliştirdik. Bu konseptle Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da yılın distribütörü seçildik. Üç olan mağaza sayımızı, 3 yılda 10’a çıkaracağız. 24 olan satış noktamızı da 50’ye yükselteceğiz.
Cho’da 15 markayı bulacağız
İstinyepark’ta açtığınız Cho mağazasını yaygınlaştıracak mısınız?
- 2007’de Gökse Tekstil ile ortak firma kurduk ve Cho markalı yeni bir mağaza konsepti yarattık. Ankara ve Mersin’den sonra üçüncü mağazamızı İstinyePark’ta açtık. Mağazaları 2008’de 10’a, üç yıl içinde de 20’ye yükseltmeyi planlıyoruz. Dört yabancı firmanın distribütörlüğünü aldık. Bunu iki yılda 15 markaya çıkartmak istiyoruz. Kadın ayakkabı ve aksesuar konseptini taşıyan mağazacılığımızın ana markaları BCBG Max Azria, BCBGirls, Jessica Simpson ve Vince Camuto.
Gayrimenkul yatırımları yapmaya başlıyoruz
Girmeyi düşündüğünüz yeni bir alan var mı?
- Bu yıl inşaata giriyoruz. Grup şirketlerini 4 Levent’te inşa edeceğimiz 8 katlı yeni binamıza toplayacağız. Burası tahminen 8-9 milyon dolara mal olacak. Grubumuzun gayrimenkul yatırımlarını da Yönetim Kurulu üyemiz Murat Öztarhan yürütüyor. Bir de gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi kuruyoruz.
Kötüyseniz geri alınır iyiyseniz kendi gelir
Distribütörlüğünü yaptığınız Nike, Türkiye’ye gelme kararı verdiğinde nasıl bir strateji izlediniz?
- Vepa’daki asıl değişim süreci 2000’de başladı. Türkiye’de distribötürlük çok zor. İşinizi iyi yapmazsanız firma distribütörlüğü sizden alıp başkasına veriyor. İyi yaparsanız, marka bilinirliği artırır, satışları yükseltirseniz de kendisi geliyor. 2000’de Nike International Türkiye’ye gelme kararı verince, biz de perakendede stratejik ortaklık anlaşması imzaladık. 150 ile 400 metrekare büyüklüğünde sadece Nike satan spor mağazaları açmaya başladık. O güne kadar Nike yurtdışında 3-10 bin metrekare arası Nike Town’lar açıyordu. Vepa Sport Nike olarak 16 mağazamız var. Yılda 114 bin çift ayakkabı, 200 bin adet tekstil ürünü satıyoruz.
ÖNDER ÖZTARHAN
Vepa Group Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Önder Öztarhan, 1972 İstanbul doğumlu. University of Massachusetts Amherst, Ekonomi ve Pazarlama Bölümü mezunu. 1996’da Vepa Kozmetik’te Ürün Müdürü olarak işe başladı. 1997’de Vepa Kozmetik Satış Müdürü, 1998’de Vepa Nike Pazarlama Müdürü, 1999’da Vepa Nike Genel Müdür Yardımcısı, 2000’de Vepa Sport Perakende Müdürü, 2002’de Vepa Sport Genel Müdürü, 2004’de Vepa Group Perakende Başkanı oldu. Haziran 2006’da Vepa Group Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirildi. 2002-2004 arasında Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Denetleme Kurulu Üyesi, 2003-2005 arasında da BMD Yönetim Kurulu Üyesi görevini yürüttü.
Yazının Devamını Oku 31 Aralık 2007
TOPLAM 14 değişik otomobil markasını bünyesinde barındıran Doğuş Otomotiv’in CEO’su Ali Bilaloğlu 2007 yılını 1.9 milyar dolar ciroyla tamamlayan Doğuş Otomotiv’i, 2010’da 3 milyar dolar ciroya taşımayı hedefliyor. DOĞUŞ Otomotiv CEO’su Ali Bilaloğlu, 24 yaşında Almanya’da Audi’nin genel merkezinde çalışmaya başlayarak adım attığı otomotiv dünyasında büyük başarılara imza atmış bir Türk yönetici. Ali Bilaloğlu, henüz 26 yaşındayken Audi’nin Ortadoğu Bölgesi’nin satış ve pazarlamadan sorumlu müdürlüğüne getirildiğinde Türkiye de onun sorumluluğundaymış. 2000 yılına kadar yurtdışında çalışan Ali Bilaloğlu, bu süreçte Porsche’nin 4x4 sınıfına girmesi gibi önemli kararların alınmasında rol oynamış. Bilaloğlu, 2000-2001 yılı arasında Türkiye’ye gelmiş ve Doğuş Otomotiv’in İş Geliştirme Koordinatörlüğünü yapmış. Daha sonra Audi AG tarafından Dubai’ye yani Audi’nin Ortadoğu Bölgesi’nin zirvesine getirilmiş. 2004 yılında Doğuş Otomotiv’deki yeniden yapılanmayla birlikte Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Bilaloğlu’nu Türkiye’ye çağırmış. Yaklaşık 3 yıldır Türkiye’de olan Ali Bilaloğlu, bu dönemde de Audi ve Porsche’ye satış rekorları kırdıran ekibin başında. Bilaloğlu, 2007 yılını 1.9 milyar dolar ciroyla tamamlayan Doğuş Otomotiv’i, 2010’da 3 milyar dolar ciroya taşımayı hedefliyor. Volkwagen, Audi, Porsche, Bentley, Lamborghini, Bugatti gibi 14 değişik otomobil markasını bünyesinde barındıran Doğuş Otomotiv CEO’su Ali Bilaloğlu ile 2008 ve sonrasına yönelik hedeflerini konuştuk.
Otomotiv pazarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Ekonomik ve politik istikrarın devam etmesi halinde, 2010’a kadar pazarın her yıl yüzde 10-15 büyüyeceğini öngörüyoruz. Ancak şu anda Türkiye dünyadaki diğer ülkelere göre daha durağan bir konumda sayılabilir. Global piyasalardaki gelişmeler Türkiye’yi daha çok etkileyecek gibi görünüyor.
TÜRKİYE İLE KARŞILAŞTIRIYORLAR
Temsil ettiğiniz markalar Türkiye’de üretime nasıl bakıyor?
- Türkiye’de üretimin avantajlarını, insan kaynakları potansiyeli ve altyapısını anlatmayı görev olarak görüyoruz. Üreticilerimize bunları anlatıyoruz, tabii nihai kararı kendisi veriyor. İhtiyacı ve global politikası doğrultusunda Türkiye’ye geliyor. Ancak şunu diyebiliriz ki artık Alman Volkswagen’in radarına biz ciddi anlamda girdik. Diğer ülkeleri artık Türkiye ile karşılaştırıyorlar. Ancak Türkiye’nin artık bazı konulara daha global bakması gerekiyor. Türkiye’de otomotiv markası yaratalım demek yerine artık global çözüm ortağı olmak gerekiyor.
Doğuş Otomotiv’in yurtdışındaki yatırımları devam edecek mi?
- Amacımız Doğuş Otomotiv’i bir dünya şirketi haline getirmek. Türkiye’de büyürken, bir yandan da dünya liginde oynamayı, bölgemizde güçlü bir şirket olmayı hedefliyoruz. 2004 yılında Doğuş Otomotiv’i Türkiye sınırları dışında nasıl büyütebileceğimizi araştırırken, tecrübelerimizi yurtdışına taşıma kararı aldık. Hem potansiyel gördüğümüz, hem de bölgemizde bir pazar olduğu için Mısır’ı seçtik. Volkswagen ticari araçların Mısır distribütörlüğünü aldık. Ardından İsviçre’de Porsche Lozan’ı devraldık. Porsche AG’yi direkt satan bir bayi olacağız. Burası Porsche’nin satışlarının yüzde 12’sini temsil ediyor. Bayiliğimizi 2009’da hizmete açacağız. Bu iki tecrübemizin gelişimine göre yurtdışındaki büyüme planlarımızı şekillendireceğiz.
Doğuş Otomotivbünyesindeki markalar
Volkwagen (binek)
Volkswagen (ticari)
Audi
Porsche
Seat (binek)
Seat (ticari)
Skoda (binek)
Skoda (ticari)
Bentley
Lamborghini
Bugatti
Krone
Meiller
Scania
Krone ile treyler üretimi 2009’da
Krone ile treyler üretimine ne zaman başlıyorsunuz?
- Doğuş Otomotiv olarak, dünyanın önde gelen treyler üreticisi Krone ile birlikte İzmir Tire’de 35 milyon Euro’luk tesis kuruyoruz. İzmir Tire’de kurulacak tesiste, 2009 şubat ayında üretime başlayacağız.
2007’de 70 bin araç sattık
2007 yılında kaç araç sattınız?
- 2007 satışımız 70 bin araç olacak. Bu ortak olduğumuz Skoda markası hariç rakam. Marka bazında bakarsak bu yıl, 25 bin 500 VW binek otomobil, 26 bin 800 VW ticari araç, 6 bin Audi, 210 Porsche, 3 bin 300 Seat, 2100 Scania, 800 Krone, 75 Mieller satışı gerçekleştireceğiz. 2007’de, 2006 yılına göre biraz daha küçük bir büyüme yaşandı.
Bugatti almak için CV ile başvurmak gerekiyor
Otomotiv markaları arasına geçtiğimiz günlerde Bugatti’yi de kattınız. Bugatti’nin Türkiye pazarından beklentisi ne?
- Volkswagen Grubu’na bağlı Bugatti, Türkiye’den Veyron için talep alıyormuş. Bizi aradı ve Türkiye ajansı olmamızı istedi. Dünyanın en pahalı otomobil ünvanı Bugatti Veyron’u siparişle Türkiye’de satacağız. Bugatti’nin dünyada distribütörleri, showroomları yok. Almak için CV’nizle başvuru yapıyorsunuz ve sınırlı sayıda üretim yaptıkları için size satıp satmamaya karar veriyorlar. Her başvuru satışa dönmüyor. Biz de Bugatti’nin Türkiye ajansı olacağız. Türkiye’den gelen talepleri yönlendirip satış yapacağız.
Bugatti’nin Türkiye’deki satış fiyatı ne olur?
- 2-2.5 milyon Euro’yu bulabilecek. Türkiye’de yılda bir Bugatti satılır herhalde, ama kime satıldığı açıklanmaz, yolda da göremezsiniz. Alan çok fazla yollarda kullanmaz, genelde koleksiyonlar için alınır. Bugatti sahip olunacak arabadır, Türkiye için kullanılacak araba değildir.
2010’da pazar payımızı yüzde 14’e yükselteceğiz
2007 cironuz ne oldu, 2008 ve sonrası için hedefleriniz nedir?
- Doğuş Otomotiv olarak 2007’yi 1.9 milyar dolar civarında kapatacağız. 2006 yılında da ciromuz 2 milyar dolara yakındı. 2008 yılı hedefimiz 2 milyar dolara yakın. 2010 hedefimiz ise 3 milyar dolar. 2010 hedefimiz, tüm markalarımızın pazar payını artırarak, toplam pazar payımızı şu andaki yüzde 11 seviyesinden yüzde 14’ün üzerine taşımak. Pazar payımızdaki artışın bir bölümü markaların sunacağı yeni modellerden gelecek.
OtoMotion buluşma noktası olacak
Doğuş OtoMotion’dan beklentiniz ne?
- Maslak’ta 25 milyon dolar yatırımla yaptığımız Doğuş OtoMotion’ı, Kasım 2007’de Einstein sergisiyle açtık. Buranın otomobil tutkusu ve kent yaşam kültürünün buluşma noktası olmasını hedefliyoruz. Volkswagen, Seat, Audi, Bentley, Porsche gibi markalar için showroom ve servis alanları mevcut.
ALİ BİLALOĞLU
Doğuş Otomotiv CEO’su Ali Bilaloğlu, 1965 doğumlu. Ailesiyle birlikte 4 yaşında Almanya’ya giden Bilaloğlu, üniversiteyi bitirdikten sonra 1991’de Audi AG’de iş hayatına atıldı. İki yıl sonra Audi Ortadoğu Bölgesi satış ve pazarlamadan sorumlu müdürlüğüne getirildi. 1996-1997 arasında Audi Suudi Arabistan Genel Müdürlüğü yaptı, 1997’de Porsche AG’nin Stuttgart’daki ana merkezine Avrupa’dan sorumlu İthalat Müdürü olarak atandı. 2000 yılında Türkiye’de Doğuş Grubu’nda ilk görevine başladı. Doğuş Otomotiv’de İş Geliştirme ve Strateji’den sorumlu olarak çalıştı. 2001’de Audi AG’nin Dubai’den sorumlu Genel Müdürü olarak Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. 2004’de tekrar Doğuş Otomotiv bünyesine döndü, Porsche ve Audi’den sorumlu Genel Müdür oldu. Haziran 2007’de Doğuş Otomotiv CEO’su olarak atandı.
Yazının Devamını Oku 24 Aralık 2007
LINEADECOR’un üreticisi Dekor Ahşap’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ecemiş, hisselerinin bir bölümünü talip olan yabancı fonlara satıp İtalya’da hazır mutfak üreten yerel bir markayı almak istediklerini söyledi. Ecemiş, "Böylece Lineadecor’dan bağımsız, ondan ucuz ikinci bir alt markamız olacak" dedi. YAKLAŞIK 18 yıldır hazır mutfak üreten ve önceleri İtalyan sanılan Lineadecor, bugün yabancı fonların ortak olmak istediği bir markaya dönüştü. Lineadecor’un üreticisi Dekor Ahşap’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ecemiş, hisselerinin bir bölümünü talip olan yabancı fonlara satıp İtalya’da hazır mutfak üreten yerel bir markayı almak istediklerini söyledi. Ecemiş, "Böylece Lineadecor’dan bağımsız, ondan ucuz ikinci bir alt markamız olacak. Lineadecor’un kalitesi nedeniyle fiyatı yüksek. Bu yüzden daha ucuz ürün talep eden kesime yönelik ikinci bir marka istiyoruz" dedi.
Dekor Ahşap, makine mühendisi Ercan Ecemiş tarafından 1991 yılında kurulmuş. 2007 yılını 11 bin hazır mutfak ve 43 milyon YTL. ciroyla kapatması beklenen Lineadecor için Ercan Ecemiş’in hedefi 2011 yılında 22 bin adet hazır mutfak ve 100 milyon YTL ciroya ulaşmak. Dekor Ahşap’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ecemiş ile hazır mutfak sektörünü ve Linedecor’un hedeflerini konuştuk.
Türkiye’deki hazır mutfak pazarının büyüklüğü nedir?
- Türkiye’nin yılda yaklaşık 500 bin hazır mutfak talebi var. Bu rakam geçen yıl da 460 bin civarındaydı. 2002’de ise Türkiye’deki hazır mutfak talebi 225 bin adetti.
Markalı üreticilerin bu pazardaki rolü ne kadar?
- Türkiye’de bir acı gerçek var. 500 bin civarındaki toplam pazarın sadee yüzde 10’u markalı mutfaklardan oluşuyor. Sektör ne kadar büyürse büyüsün bu oran değişmiyor. Markalı mutfak, belirli bir güvencesi ve satış organizasyonu olan, müşterinin gittiğinde yerinde bulabileceği üründür.
Sizin bu pazardaki payınız?
- Lineadecor olarak 2006’da toplam 7 bin 500 adet, 2007’de ise 11 bin adet hazır mutfak ürettik. 2011 yılı hedefimiz ise 22 bin adet.
ORTAKLIĞI DEĞERLENDİRİYORUZ
Yabancı yatırımcıların son yıllarda Türkiye’ye olan ilgisi size de yansıdı mı? Ortaklık teklifleri var mı?
- Türkiye’ye son dönemlerde bir çok yabancı yatırımcı geliyor. Bizim de kapımızı çalan özel yatırım fonları oldu. Bebeğimizi büyüttük, yatırımlarımızı tamamladık. Artık yatırımcıların dikkatini çekiyoruz. Bize gelen ortaklık önerileri yüzde 30-60 arasında. Bizim düşüncemiz ise yüzde 50’den daha az bir hisse vermek ve yönetimi elimizde tutmak. Gelen teklifleri değerlendiriyoruz. Ancak biz uzun vadeli stratejik ortaklık önerilerine daha sıcak bakıyoruz. Stratejik ortaklık teklifleri de var.
Satıştan gelen kaynağı nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?
- Belki yüzde 30 hisse satarız, gidip bizden daha ucuza mutfak üretebilen bir İtalyan firmasını alabiliriz. Burada ucuz ürün yaptıramıyoruz, çünkü ucuz ürün teknoloji ve yan sanayiye dayalı. Daha ucuza ürün yapabilen bir İtalyan firmayı alıp, Anadolu’da her yere yaymak istiyorum. Bunu tabii ki Lineadecor markası altına sokmam.
Görüştüğünüz şirketler var mı peki?
- İtalya’da görüştüğümüz bir firma var. Geçmişte 15 bin mutfak üretirken, şu an üretimi 10 bin adetlere düşmüş, markasız bir mutfak üreticisi var. Daha ucuz mal isteyenlere sunabileceğimiz ikinci markamız olsun istiyoruz.
Türk kadını bizi seçerek büyüttü
Girmek istediğiniz yeni pazarlar var mı?
- İç piyasada çok kuvvetliyiz. Türk kadını bence inanılmaz. Lineadecor tamamen Türk kadınının büyüttüğü bir marka. Türk kadını bizi seçerek büyüttü. 2002’de bizden daha fazla üretim yapan firmalar vardı, biz üçüncü sıradaydık. Bugün üretim adedinde birinci sıradayız.
Yeni bir sektöre yatırım düşünüyor musunuz?
- İleride bilgisayar yazılımı konusunda faaliyet gösteren bir firma almayı düşünüyoruz. 3-4 firmayla görüştük. Araştırmalarımız sürüyor.
İran’da iyi gidiyoruz New York’a hazırlanıyoruz
Şu anda hangi ülkelerde ürünleriniz satılıyor?
- Hazır mutfakta ihracat üretimin yüzde 10-15’idir. İsviçre, İzlanda, Kazakistan, Azerbaycan, İsrail ve İran’da bayilerimiz var. Lineadecor İran’da iyi gidiyor. Yılda 150 mutfak satıyoruz. Bundan sonra Amerika’ya açılmak bizim için önemli. New York pazarına girmek için görüşüyoruz.
Hazır mutfakta fiyatlarınız hangi aralıkta?
- Ortalama mutfak fiyatımız 6-7 bin YTL. Tabii 4 bin YTL’ye de, 8 bin YTL’ye de ürünümüz var. Mutfağın özelliklerine göre fiyatlar yükselebiliyor.
Gebze’deki fabrikamıza 19 milyon dolar yatırdık
Fabrikanızı neden Kartal’dan Gebze’ye taşıdınız?
- 1991’de Samandıra’da üretime başladık. Mutfak pazarının gelişeceğinden emin olduğumuz için 2002’de 7-8 yıllık bir plan yaptık. 10 bin metrekarelik fabrika binamızı 31 bin metrekareye, üretimin de 4-5 bin adetten 22 bine yükseltilmesini hedefledik. 2005’te Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde arsa alıp inşaata başladık. 2006’nın ortasında taşındık. Bugüne kadar bina ve teknolojiye 14 milyon dolarlık yatırım yaptık. 2008’de tamamlanacak 5 milyon dolarlık yatırımla, toplam maliyet 19 milyon dolara ulaşacak.
2007 ciromuz 43 milyon YTL, hedef 2011’de 100 milyon YTL
2007’yi nasıl tamamlıyorsunuz? Bundan sonraki hedefleriniz neler?
- Bu yılı yüzde 17 büyüyerek, 43 milyon YTL ciroyla kapatıyoruz. 2008’de yüzde 25.5 büyüyerek, 54 milyon YTL ciro planlıyoruz. 2011’de 100 milyon YTL’lik hedefimiz var. Türkiye’de 54 ayrı yetkili satıcıyla ürünlerimizi tüketicilere ulaştırıyoruz. 10 ülkede 13 özel yetkili satıcımız var.
ERCAN ECEMİŞ
Dekor Ahşap Sanayi (Lineadecor) Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ecemiş, 1951 doğumlu. Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Makine Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde İşletme Yönetimi bölümünde yüksek lisans yaptı. Taksan, Mehmet Kavala Müesseseleri, Ford Traktör ve Hema’da çalıştı. 1980’de Makel Makina Sanayi ve Ticaret’i, 1991’de Dekor Ahşap’ı, 1993’te Depa’yı kurdu. Halen bu şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 23 Aralık 2007
EDU ve Lugano’nun Noel tatiline çıkışıyla, Fenerbahçe savunmasının tam orta yerinde konuşlandırılan Yasin ile Önder’in ne yapacağı merak konusu idi. Yattara ile Roberto Carlos’un mücadelesinden kimin galip çıkacağı da.
Ve elbette Gökdeniz ile Alex De Souza’nın sahne aldığı Saracaoğlu Arena’da kimin şovunun daha etkileyeci olacağı da.
Trabzon’a özgü merak konusu ise neden 3 haftadır, iyi performans gösteren kaleci Jefferson’un yedek kulübesine çekilip, saatli bomba Ahmet Şahin’in niçin oynatıldığı idi.
Öncelikle Karadeniz ekibinin iki sezonluk gedikli belası Deivid, daha 4. dakikada füzeyi Ahmet Şahin’in bakışları arasında filelere yollayıp, öncü şoku yaşattı Trabzonspor’a.
Ardından Hüseyin’in amatörce hatası, kaleci Ahmet Şahin’in azımsanamaz katkısıyla Semih’in golü olarak geçti kayıtlara.
Herkes Gökdeniz ve Yattara ile ilgilenirken, Ceyhun, Gökdeniz’in ofsayt görüntüsünde golü atıverdi Volkan’ın kalesine.
Trabzon canlanma çabasındayken, Deivid’in aşırdığı topu Fenerbahçeli Alex, kaleci Ahmet Şahin ve Hüseyin’in hoş ve boş bakışları arasında, Trabzon filelerine bir kez daha yolladı.
İş düelloya dönmüştü artık.
"Atan kazanır..." muhabbeti dalga dalga yayılıyordu Saracoğlu tribünlerine.
Son derece keyifli, zaman zaman sert ama zevkliydi ilk 45 dakika.
Yattara ile başlayıp, Gökdeniz ile süren ve Umut’un takipçiliğiyle Ceyhun’un ayağına gelen meşin yuvarlak, ikinci Trabzon golü olarak Fenerbahçe filelerine gidiyordu.
İlk yarı, Alex’in arka adele sorunu nedeniyle, saha dışı kalmasıyla sonlanıyordu.
İkinci yarı yoğun Trabzon saldırısına, seyrek ama etkili Fenerbahçe karşı saldırısı halinde geçti. Ancak ne Trabzon becerebildi golü, ne de Fenerbahçe.
Sorulara gelince.
Yasin ile Önder beklenenin aksine az hatayla oynadı.
Yattara ile Carlos mücadelesinde ibre hafif Yattara lehine idi.
Gökdeniz-Alex şovunun galibi, ise Brezilyalı’nın 45 dakikada pes edişiyle haksız rekabete girdi.
Koca maçta bir tek Semih’in kafasını kurtaran Ahmet Şahin’in oynama mantığı çözülemedi ancak Fenerbahçelilerin alkışlarıyla karşı tarafın memnuniyeti ortaya çıktı.
Ve Saracoğlu düellosu sonunda Trabzonspor, çok eksikli Fenerbahçe’ye bir kez daha yenildi.
Yazının Devamını Oku 17 Aralık 2007
MIORO’nun kurucusu Naim Gençoğlu, HSC’nin kurucusu Hakkı Sezer, Trend Gold’un kurucusu Tuncay Encür ve Sözer Kuyumculuk’un kurucusu Metin Sözer’in biraraya gelerek kurduğu Gessart, Jival markasıyla ilk yıllarının sonunda 25 milyon dolar ciroya ulaştı. Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu, altın takı pazarında 2010 yılında liderlik koltuğuna oturmayı hedeflediklerini söyledi. ALTIN sektöründe Kapalıçarşı için uzun yıllar ayrı ayrı üretim yapan dört üreticinin ortakları, geçen yıl biraraya gelerek ’Gessart’ adıyla yeni bir şirket kurup ’Jival’ markasını yarattı. Mioro’nun kurucusu Naim Gençoğlu, HSC’nin kurucusu Hakkı Sezer, Trend Gold’un kurucusu Tuncay Encür ve Sözer Kuyumculuk’un kurucusu Metin Sözer’in biraraya gelerek kurduğu Gessart, Jival markasıyla ilk yıllarının sonunda 25 milyon dolar ciroya ulaştı. Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu, altın takı pazarında ’hem marka bilinirliği, hem de ciro büyüklüğünde’ 2010 yılında liderlik koltuğuna oturmayı hedeflediklerini söyledi.
Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu, "Kuyumcularımızın ve hanımların beklentilerini ve tercihlerini çok detaylı araştırarak Jival markasını yarattık. Yıllardır bu sektörün her aşamasında bulunarak edindiğimiz geniş tecrübeyi, estetik ve yenilikçilikle birleştirerek sektörde lider olmayı hedefliyoruz" dedi. Türkler’den gelen yoğun başvuru üzerine Türkiye’den önce Almanya’da mağaza açan Jival’in Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu ile yeni Jival’in doğuşunu, hedeflerini ve altın takıdaki değişimi konuştuk.
Altın sektöründe 4 üretici yeni bir marka için nasıl biraraya gelebildi?
- Jival’in kuruluş hikayesi aslında pek alışıla gelmiş değil. Genelde firmalar kendi ürettikleri ürünleri pazarlayabilmek adına markalaşmaya gider. Biz ise dört ayrı üretici firma biraraya gelip bir dağıtım şirketi kurup yeni bir marka yarattık. Sektörde bu ortaklığın çok uzun ömürlü olmayacağı düşünülüyordu. Ama bugün geldiğimiz noktada bunun olabileceğini gösterdik. Jival için toplandığımızda herkes kendi şirketlerindeki şapkasını dışarıda bırakıyor. Kurumsal bir yapı oluşturmaya çalıştık. 4 firmanın ürettiği farklı ürün grupları vardı. Bu ürünleri Jival adı altında toplayarak yola çıktık.
MARKA OLUŞTURMAK KOLAY DEĞİL
Hedefiniz nedir?
- Jival’in 2010 yılına kadar kendi konusunda lider olmasını hedefledik. Yaptığımız piyasa araştırmalarında da 2010 yılına kadar planladığımız lider olma hedefine ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. İlk yıl ciromuz 25 milyon doları buluyor. Önümüzdeki yıl bu rakamı yüzde 50 artırmayı hedefliyoruz.
Marka olmaktan ne anlaşılmalı?
- Markalaşmak, ürünlerin bir marka adı altında tüketiciye ulaştırılmasıdır. Ürettiğiniz ürünün altına imza atıyorsunuz demektir. Bulunduğunuz sektörde marka olmayı hedefliyorsanız doğru ve nitelikli ürün yapmanız ve doğru şekilde sunmanız gerekiyor. Yola çıkarken marka oluşturmanın çok kolay olmadığının bilincindeydik.
Son yıllarda altın sektöründe neden bu kadar çok marka ortaya çıktı?
- Kuyumculuk sektöründe bu kadar çok marka nereden çıktı deniliyor. Ama kuyumculuk uzun yıllardır var olan, ancak kendi içine kapanık bir sektör. 1990’lardan sonra oluşan üretim fazlalığı, satışları artırabilmek için bu sektörde de markalaşma ihtiyacı ortaya çıkardı.
Türkiye’de ilk mağazamızı Palladium’da açacağız
Mağaza açmayı düşünüyor musunuz?
- Corner ya da mağaza açmayı ileride düşünüyorduk. Ancak gelen istekler doğrultusunda bunu daha öne almak için çalışmalara başladık. İlk perakende mağazamızı Gençoğlu olarak ortağı olduğumuz Palladium Alışveriş Merkezi’nde 2008 yılında açmayı planlıyoruz. Diğer alışveriş merkezleriyle de görüşmelerimiz sürüyor. Kaç mağaza açacağımıza henüz karar vermedik.
Ürünleriniz şu anda kaç noktada satılıyor?
- Türkiye genelinde 1500 noktaya ulaşıyoruz. 9 bölge ofisimiz, 20 ekibimiz var.
Altın takı pazarının yüzde 30’u markalı
Markalı ürünlerin payı ne kadar?
- Şu anda pazardaki ürünlerin yüzde 30’u markalı, diğerleri markasız ürünlerden oluşuyor. Bizim amacımız da bu pastanın içindeki en büyük dilimi alabilmek. Pazar giderek markalı firmalar tarafından doldurulmaya başlanacak. Yeni marka olacak firmaların işi bundan sonra daha zor.
Artık herkes her şeyi alabilir durumda
Hedef kitleniz kimlerden oluşuyor?
- Biz kesin çizgilerle hedef kitlemizi ayırt etmek istemiyoruz. Çünkü artık herkes istediği takdirde taksitle de olsa herşeyi alabilir durumda. Alışveriş merkezlerinde her türlü insanı görmek mümkün. Ancak biz genelde 20-55 yaş arasındaki kadınlara hitap ettiğimizi ve onların beğenebileceği ürünleri sunmayı hedefliyoruz. İlk etaptaki hedefimiz Türk halkı. 2010’dan sonra yurtdışında da marka bilinirliğimiz için çalışmalarımız olacak.
Takılarda artık pırlanta öne çıkıyor
Türkiye’nin takı alışkanlığında değişiklikler var mı?
- 32 yıldır sektörün içindeyim. 90’lara kadar insanlar altını yatırım amacıyla alırdı. Faiz, bono, borsa gibi yatırım araçları geliştikçe, takı 90’lardan sonra gerçekten takılmak için alınır oldu. Bu da göze ve zevke uygun üretimini getirdi. Son yıllarda pırlanta öne çıkıyor ve ciddi pazar oluşturmaya başladı. Şu anda pırlanta ürünümüz yok, ama biz de kısa sürede pırlanta takılarımızı pazara sunacağız.
NAİM GENÇOĞLU
Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu, 1959 İstanbul doğumlu. Liseden mezun olduktan sonra 1976 yılında Kapalıçarşı’da iş hayatına atıldı. 1982’de Kapalıçarşı’dan ayrılarak ağabeyi ile birlikte üretime yöneldi. Üç üretim şirketi, biri Amerika’da olmak üzere iki pazarlama şirketinin de yer aldığı grubun, aynı zamanda ortak olduğu inşaat şirketi Kozken ise Palladium Residence ve Alışveriş Merkezi Projesi’ni yürütüyor.
Yazının Devamını Oku