ESKİ Avrupa Parlementosu üyesi (ve bir dönem Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komisyon Başkanı) Joost Lagendijk’in, 25 Ağustos tarihli Radikal Gazetesi yazısının başlığı “Hayır İçin Kötü Argümanlar”dı.
Yok, ben Lagenjdijk’e, bazılarının Andew Arato’ya yaptığı muamaleyi yapmayacağım. Böyle bir şey yapmak aklımın ucundan bile geçmez. Benim anlayışıma göre, Türkçe bilir veya bilmez, Türkiyeli veya değil, şunu veya bunu iddia ediyor olduğuna bakılmaksızın tüm siyasi gözlem değerlendirmelere aynı kıstaslarla bakmamız, tartışmamız gerekir. Böyle davranmayanlar her türden dar kafalılar, kabilecilerdir, o kadar. ÇİLEDEN ÇIKMAK! Doğrusu, bence de, son referandumda ‘hayır’ demek için son derece kötü argümanlarla karşılaşıyoruz ama ona bakarsanız, ‘evet’ demek için de son derece kötü argümanlar var. Her iki seçenek için en kötü argüman örnekleri ise özellikle seçim meydanlarında sergileniyor. Doğrusu Jagendijk, bu konuda fazlasıyla tek taraflı ve kestirmeci davranmış, dahası ‘hayır’ argümanlarının bazılarının onu ‘deli ettiği’ ve ‘çileden çıkardığı’nı söylemiş. Kendisine öncelikle itidal tavsiye etmek isterim. Siyasi tartışmada, serinkanlılığı kaybetmek, ‘çileden çıkmak’ hayra alamet bir ruh hali değildir. Ama asıl önemlisi, hayır diyenlerin bir kısmının ‘AKP ve liderinin bütün hatalarının altını çizmesini’ toptan anlamsız bulması. Doğrusu, mevcut iktidara ilişkin tüm itirazların, referandum tartışmasına boca edilmesi beni de rahatsız ediyor. Ancak referandum tartışması maalesef böyle bir zemine taşındı. Dahası, bu da tek taraflı değil, iktidar çevresi de konuyu bu zeminde tartışmayı tercih etti. O kadar ki, iş geldi, “Dersim’i CHP’nin bombaladığı” iddiasına kadar dayandı. Diğer taraftan, iktidara ilişkin tüm itirazları bu tartışmaya boca etmeyelim demek başka, “Referandum Anayasa değişikliği ile ilgili, iktidarın genel performansının bununla ne alakası var?” demek başka. Anayasa değişikliği paketi daha fazla demokrasi adına bir tartışma başlatmışken, iktidarın ‘demokrasi siciline’ gönderme yapmak kadar doğal bir şey olamaz. Soli Özel “Sicilin İşaret Ettiği Tehlike” başlıklı yazısında (Habertürk, 7 Temmuz), zihin okuma, toptan ve baştan mahkûm etme ile siyasi sicili tartışma konusu yapmanın ne kadar farklı şeyler olduğunu hatırlatarak, demokrasi konusunda her siyasi heyetin sicilinin dikkate alınmasının önemine işaret etmişti. O yazıyı kaçıranlara dönüp okumalarını tavsiye ederim. SİYASİ KÖRLÜK Lagendijk’in, “Seçmenlerden, Başbakan’ın otoriter refleksleri ile hiçbir alakası olmayan bir değişiklik paketine evet veya hayır demeleri isteniyor... Bu ayrımı yapmak istemiyorsanız tartışmaya devam etmek için bir sebep de yok demektir” demesi, olsa olsa ‘siyasi körlük’ ile açıklanabilir bir tutumdur. Oylanması söz konusu olan trafik nizamnamesi değil ki, ‘Başbakan’ın otoriter refleksleri’ ve icraatları ile alakası olmasın. Bunu düşünmek için allame olmaya gerek yok. Hele hele, öyle düşünüyorsanız ‘tartışmaya gerek yok’ gibi kestirip atmalar, bir ‘demokrat’a hiç mi hiç yakışmıyor. Belli ki, ‘otoriter refleksleri’ dikkate almamanın bedeli, otoriter reflekslere savrulmak oluyor!