Paylaş
Bu ifade, TBMM Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonu toplantısında gündeme geldiğinde, yakın siyasi tarihte kamplarda kalan insanların psikolojik sorunlarını anlatan ‘toplama kampı sendromu’na atıf yapıldığını anladık. Ayrıca Türk psikiyatr Serol Teber’in baskıcı toplum anlayışını anlatan “toplama kampı sendromu-ruhların ölümü” adını taşıyan bir kitabı olduğunu da belirtelim.
Umut Erdem’in aktardığına göre, işte bu ilginç benzetme, komisyon toplantısına katılan Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur tarafından yapıldı. Erbatur, konunun psikolojik ve sosyolojik sonuçlarını çok net anlatıyor: “Aile içi şiddette kadın korku içindedir, söylemek istediklerini rahatça ifade edemez, durumu daha da kötüleştirmemek için sürekli olarak tetiktedir. Erkek ise bütün tartışmalarda kazanan taraftır. Şimdi, şunu sorabilirsiniz: ‘Eğer bu kadar kötüyse kadın neden bu adamı bırakmıyor?’ Bırakmıyor çünkü onu koruyacak bir sistem yok. Bırakamıyor çünkü çocuklarına kıyamıyor. ‘Benden ayrılırsan seni öldürürüm’ olayı sürekli tekrar ediyor. Kadınların gidecek bir yeri yok, ailesi kabul etmiyor, uğradığı şiddetten dolayı ruh sağlığı bozuluyor. Bilimsel araştırmalar, şiddet gören kadın semptomlarının, Nazilerin toplama kampındaki işkence mağdurlarının gördüğü semptomlarla aynı olduğunu gösteriyor. Sistematik işkence kadının kendine güvenini yok ediyor, terk edemiyor. Hayat kayıplarına kadar gidiyor.”
Sonuç; sadece ruhlar veya beden ölmüyor, insanlık da ölüyor.
ORGANİZASYON BİLKENT’İN İŞİ
PANDEMİDE online eğitim sancılarının yaşandığı dönemde, tüm üniversitelerden önce pozisyon alan, gerekli şartları hemen belirleyen, hatta velileri ve öğrencileri bunaltan kurallar açıklayan ilk üniversite Bilkent oldu.
O zaman abartılı bulunan bu kurallar bütününün, öğrencilere ne kadar faydası olduğu sonradan görüldü. Neyse ki üniversite yönetimi, gereksiz bazı kararlarını gelen tepkiler üzerine revize etmeyi de becerdi. Online sınavlar için evlere gönderilen “dikiz aynaları” birer espri ve pandemi anısı olarak yerini aldı.
Bütün bu pandemi kaosunun ardından son sınıflar için mezuniyet aşamasına gelindi. Üniversite 1700’den fazla öğrencisini bu yıl mezun ederken, 8 ayrı diploma töreni organizasyonuyla, mezunlarını kep giyme anısından mahrum bırakmadı. Bilkent Senfoni Orkestrası eşliğinde, esprili, göz yaşlı, heyecanlı törenler yapıldı. Tüm ögrencilere PCR testi yapılarak, tüm velilerin HES kodu alınarak, sınırlı davetli çağırıp, gayet kontrollü ve kurallara uygun törenler yapmayı da başardılar.
1700 mezun öğrenciye, 8 ayrı törende hızlı PCR testi yapıldığının da altını özellikle çizmek istiyoruz. Bunda üniversitenin Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi’nde geçtiğimiz aralık ayında üretilen ilk Türk testinin rolünü de atlamayalım. 10 saniyede yüzde 99 güvenilirlikle nanoteknoloji temelli tanı sistemi sayesinde mezunlara güvenli bir mezuniyet töreni hediye edildi.
Tören konuşmalarında Bilkent Üniversitesi Rektörü Abdullah Atalar’a “Öğrenciler ilk kez bu yıl derslere bu kadar yüksek katılım gösterdi” dedirten, yoğun bir online eğitim dönemi geçirildi. Zor koşullarda ve dar zamanlarda karar almak ve kriz yönetmek çok önemlidir. Bilkent Üniversitesi, pandemi dönemi eğitim organizasyonunda sınıfı geçti. Keplerini havaya atamayıp, sadece sallamak zorunda kalan yeni mezunların yolu açık olsun.
YENİ DÖNEM ROLLERİ
AK PARTİ’de genel merkez yönetimini güçlendirme ihtiyacı, uzun süre konuşulduktan sonra, çift genel başkan vekili ile takviye yapıldı. Şimdi, parti içi istişare geleneğinden uzaklaşıldığı algısını yok etmek için çaba sarf ediliyor.
Bir süreden beri milletvekillerinin şikâyetleri doğrultusunda adımlar atılmaya başladı. Örneğin, “Bakanlara bir türlü ulaşamıyoruz” diyen vekillerin talepleri üzerine Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım’ın koordinasyonunda seri toplantılara başlandı. Bu toplantılar, pek de vekillerin istediği gibi olmasa da, randevu sisteminin hızlanacağı iddia ediliyor. Ardından, Yıldırım hiç hesapta yokken, Ankara dışında yapılan il başkanları değerlendirme toplantısına başkanlık etme kararı aldı.
Gizem Karakış’ın aktardığına göre, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile yapılan ilk toplantıda, doğal olarak konu, pandemi süreci ve koronavirüs ile mücadele oldu. Ancak Koca, aşı kampanyasında vekillerden destek istedi. Ayrıca, uzman doktor açığı yaşadıklarını anlattı. Toplantıyı yöneten Yıldırım da çözüm olarak, “Doktorların milletvekili olmasına izin vermeyelim, en azından soruna katkı sağlamamış oluruz” esprisiyle salondaki havayı ısıtmaya çalıştı.
Parti son dönemlerde, ortaya atılan iddialar ve bunun yaratacağı sorunlarla baş edebilmek için, hem grubu hem de tabanı dinamik tutma planları yapıyor. Bakalım, bu çabalar yeterli olacak mı?
Paylaş