Paylaş
Haftalardan beri iktidar ile muhalefet arasında HSK’ya yeni seçilecek üyeler konusunda pazarlık noktalandı. 7 Haziran’da görev süreleri dolacak üyelerden 7’si Meclis’te belirlenecek.
Ancak bizim dikkatimizi çeken, HSK adaylarının seçilmek için gösterdikleri acayip çaba. Sürecin başından beri TBMM’deki gelişmeleri yakından izleyen 118 aday adayının seçim kampanyası, siyasileri geçti. Milletvekillerinin bile şaşkınlık geçirdiği olaya gelince.
Meclis’te önce aday adaylarını inceleyecek alt komisyon üyeleri belirlendi. Milletvekillerine bile alt komisyona seçildikleri haberi ulaşmadan, HSK adaylarının harekete geçtiğini öğrendik. Alt komisyona seçilen milletvekillerinin telefonları üst üste çalmaya başlamış.
BİZDEN ÖNCE ADAYLAR ÖĞRENMİŞ
“Biz bile alt komisyona seçildiğimizi öğrenmeden adaylar öğrenmiş. Telefonlarımız sürekli çalmaya başladı. Destek isteyen onlarca HSK adayının bombardımanına uğradık. Öğrendik ki; parti ayrımı gözetmeksizin tüm üyelere benzer telefonlar gelmiş. Aynı kişinin bize muhafazakâr, muhalefetteki arkadaşlara da kendini sosyal demokrat olarak tanıttığı olmuş. Şaşırdık kaldık.”
Kuliste oturup iki satır sohbet etmeye fırsat bulamayan alt komisyon üyeleri böyle anlatıyor.
Sürecin sonuna yaklaşıldı. Alt komisyon raporunu hazırladı. Muhalefet partili üyeler, HSK adaylarının AK Parti ve MHP’ye yakınlığı referans olarak göstermesine itiraz ettiler. Son pazarlıklar, iktidar blokunun 4, muhalefet blokunun ise 3 ismi belirlemesi üzerinden yapıldı.
Şimdi her bir üyelik için açıklanacak üç aday olmak üzere toplamda 21 isim Genel Kurul’a getirilecek. Üyelik seçimi için nitelikli çoğunluk arandığından, iktidar ve muhalefet arasındaki uzlaşmaya göre seçilecekler.
21 adayın 7 üyeden biri olmak için başlatacağı kulisten ise hiç söz etmiyoruz.
Bir siyasi, HSK adaylarının seçilme gayretlerini, “Arkadaşların bu yoğun çabasını, mahkemelerde bekleyen binlerce dosya için de görmek isterdik” sözleriyle çok güzel özetledi.
YERLİ VE MİLLİ KARPUMUZ: SWEET BABY
SON dönemlerde TBMM’nin en ilginç çalışması bana göre İklim Değişikliğini Araştırma Komisyonu’nda yapılıyor. Katılımcıların çizdiği tablo, durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymakla kalmıyor, ülke olarak bu sorunun neresinde olduğumuzun fotoğrafı da çekiliyor. Bu arada adı “sweet baby” olan yerli karpuzumuz olduğunu da öğrendik.
İlginç konu, Türkiye’nin yerli tohumunu kaybettiği, ithal tohum cennetine dönüştüğü eleştirileri üzerine açıldı. Bülent Sarıoğlu’nun aktardığına göre, Tarım Bakanlığı yetkilileri ise Türkiye’nin tohumda dışa bağımlı olduğu iddialarına şöyle yanıt verdiler:
“Türkiye’de ‘sweet baby’ diye bir karpuz var. Bu bizim çeşidimiz aslında, ismi yabancı. Türkiye’de kullanılan tohumların çok büyük kısmı, özellikle hububatta yüzde 100, baklagilde yüzde 100, yem bitkilerinde büyük oranda kendi tohumumuzdur. Özellikle yazlık sebzede ve gen kaynağı bizde olmayan domates gibi ürünlerde dışa bağımlılık vardı. Fakat şu anda yüzde 60 nispetinde kendi tohumumuzdur. Türkiye yurtdışından bir adet bile tohum gelmezse -bir gram demiyorum- tümünü kendi üretebilir kapasitededir, bize yeter. Sattığımız tohum da ithal ettiğimiz tohumdan fazladır. İsrail’e tohum satıyoruz. Burada normal ticaret kapsamında dönen bir şey var, Türkiye tohumda dışa bağımlı değildir.”
Araştırınca gördük ki; yabancı ismi olsa da çok tercih edilen yerli karpuz tohumumuz var. Sweet baby (tatlı bebek) adında karpuzumuzun tohum satışlarında, baby (bebek) crimson (kıpkırmızı) sweet (tatlı) isimlerle tanıtıldığını öğrendik. Yerli tohum konusunda anlatılanların doğru olduğunu düşünmek ve GDO’lu tohumlardan uzak olmak istiyoruz.
Paylaş