Paylaş
Dünya Sağlık Örgütü, şiddeti önleme programında, ateşli silahlara erişimin kısıtlanmasının şiddetin önlenmesindeki en önemli üç başlıktan biri olduğunu duyurdu. İşte bu nedenle bireysel silahlanma, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki çalışmalarda da önemli başlık olmaya devam ediyor.
Sık sık atıf yaptığımız TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Komisyonu raporunun buna ilişkin bölümlerine odaklanmak istedik. ‘Ruhsatsız av tüfeği edinilmesinin engellenmesi ve av tüfeği ile işlenen şiddet olaylarının yasalarda fiil suç olarak düzenlenmesi’ öneriliyor. Ayrıca kadına ve çocuğa yönelik şiddetin ortaya çıkması durumunda, kolluk amiri tarafından alınabilecek tedbir kararlarının arasına ‘silah tesliminin’ dahil edilmesine yönelik düzenleme yapılması isteniyor. ‘Aile arasında olur böyle şeyler’ diye eve gönderilen kadınların yaşadıkları trajediye her gün şahit oluyoruz.
Atlanmaması gereken diğer konu ise koruma altına alınan kadınlara yönelik gizlilik. Devletin ‘kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi’, ‘işyerinin değiştirilmesi’ önlemlerinin süresiz olarak uygulanması, hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararlarına ‘okul değişikliğinin’ de eklenmesi isteniyor. Bunlar hayata geçirilene kadar yazmaya devam.
İMAJ TAZELEMEK
TARIM ve Orman Bakanlığı’nda yapılan görev değişikliğinin ardından farklı bir çalışma başladı. Bakanlığın çalışmalarının anlatılması ve daha da önemlisi yeni kadroların tarım ve üretici sorunlarına bakış açısının ortaya konması için profesyonellerden yardım istediler.
Yani Bakanlık imajını düzeltmek için destek alacak. Öğrendiğimize göre yeni Bakan başta olmak üzere yeni kadroların nasıl iş yapacaklarını gösterme ve yeni tarım politikasını tanıtma amacı taşıyor. Harıl harıl çalışmaya başlanmış. Tarıma yeni bir vizyon kazandırmak için proje geliştirilecek. Üretim sürecindeki ciddi sorunlar, tarım konusunda farkındalık yaratmak, sektörü ayağa kaldırmak için neler yapılması gerektiği tartışılıyor. Sorunlu alanlara ilişkin yeni projeleri açıklamaya hazırlanılıyor. İklim krizi, çevresel sorunlardaki yetersizlik gibi konular da masada.
Bakalım imaj ve strateji değişikliği işe yarayacak mı?
GEÇ BİLE KALDIK
ÇEVRE konusundaki duyarlılığın küçük yaşlarda aile içinde ve okullarda kazandırılabileceğini herkes biliyor. Bu, kadına yönelik şiddet gibi yanlış sonuçlar doğurabilecek son derece kritik bir konu.
Meclis’te 5 milletvekilinin sorularına Milli Eğitim Bakanlığı toplu yanıt vermeyi tercih etti.
Yapılan çalışmalar, son derece mantıklı olsa da milletvekillerinde geç kalınmışlık hissi yarattı. Öncelikle ‘Çevre Dostu 1000 Okul Projesi’ ile tüm ilçelerde en az bir okul olmak üzere belirlenen bin okulda, iklim değişikliği ile mücadelede başlatılıyor. Tüm okullarda çevreye duyarlı etkinlikler gerçekleştireceği anlatılıyor. Güneş enerjisi panelleri, yağmur depolama üniteleri, yemekhane ve kantinlerde organik atıkların değerlendirilmesi gibi faaliyetler yapılacağı belirtiliyor.
Öncelik olarak öğretmenlerin eğitime alındığı ve bu konuda çeşitli seminerler düzenlendiği de verilen bilgiler arasında. Ortaöğretimde ise ‘çevre bilimi ve yönetimi ile sürdürülebilir gıda ve su politikaları’ dersinin seçmeli olarak verilmeye başlanacağı belirtiliyor. Artık zorunlu ders yapılma zamanı gelmedi mi?
Paylaş