Paylaş
İçerideki görüş farklılıklarına bakmayın, iktidar-muhalefet demeden tüm milletvekilleri, yurtdışında Türkiye’nin yararına olan konuyu tek ses olarak savunurlar. Hatta en iyi dostluklar da bu seyahatlerde kurulur.
İşte Türkiye’nin AB üyeliği konusunda kader birliği yapmış bu grubun CHP ve İYİ Partili üyelerinden, AK Partili yol arkadaşlarına açık mektup gibi bir açıklama geldi. Milletvekilleri, grubun AK Partili Başkanı Ahmet Yıldız’a seslenerek, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı üzerine, şunları dile getirdi:
“Avrupa Konseyi kapsamında katıldığınız toplantılarda Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasının yanlış olacağını ve Türkiye’nin sözleşmede kalacağını birçok defa belirttiniz. Bizler de sizi bu görüşleriniz nedeniyle takdir ettik. Kadına karşı şiddetin önlenmesinde çok önemli bir adım olan bu sözleşmenin bir gece yarısı, Anayasa’ya ve yerleşik uygulamalara aykırı şekilde yürürlükten kaldırılması kabul edilemez. Ama hepsinin ötesinde sözleşmenin öngördüğü hakları ve tedbirleri, yurttaşlarımız, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin vatandaşlarından daha az hak etmiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı bu demokratik gerilemeden bağımsız değildir. Türkiye’yi evrensel değerlerden koparma girişiminin bir ileri adımıdır.”
Çalışma arkadaşları, Ahmet Yıldız’ın hem delegasyon üyeleri hem de yabancı muhatapları yanıltan bir politikacı konuma düştüğünü iddia ederek, inandırıcılık sorunu nedeniyle görevi bırakmasını istediler.
AKPM’nin ilk toplantısında, şimdiye kadar söylenenler nasıl geri alınacak? Merak konusu.
BİNALARA NÜFUS CÜZDANI
Başta deprem olmak üzere doğal afetlerin, insanların yaşam alanlarına yaptığı tahribat, illerin isimleriyle kafamıza yazılan felaketler olarak yaşıyor. Marmara depremi, Elazığ depremi, İzmir depremi, Rize sel felaketi gibi.
Aysel Alp’ın aktardığına göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı deprem, sel felaketleri ile kaçak binalarda yaşanan can kayıpları ve yaralanmaları en aza indirmek için bir çalışma başlattı. Yeni binalarda kara kutu benzeri “Bina kimlik belgesi” zorunluluğu getirilecek. Bakanlık, eski binalar için de formül arayışını sürdürüyor. Eğer sistem işlerlik kazanırsa, kimliği olmayan binalarda alım-satım ve kiralama işlemleri yapılamayacak.
Proje ilginç. Her binanın girişine kara kutu benzeri çipli levha asılacak. Cep telefonu ile okutulup, tüm bilgiler yüklenecek. Yapılar, 3 yılda bir incelenecek. “Kiriş kesilmiş mi, binaya kaçak kat çıkılmış mı? Market, dükkan, atölye, spor salonu amaçlı, binaya ek yük getirecek kaçak kat çıkılmış mı, binaların temelinde, taşıyıcı sisteminde çatlama, patlama, hasar var mı?” diye denetleme yapılacak.
Böylece vatandaş apartmanın nüfus cüzdanına bakarak, daireyi almayacak veya kiracı olarak oturmayacak. Yani, binayla ilgili sorumlulara ait bilgiler, yer seçiminden başlayarak temelinden çatısına kadar her türlü imalata ait deney ve test sonuçları ile projelerin bilinmesi sağlanacak. Projenin bu yıl içinde başlaması planlanıyor. Öncelik yeni yapılacak binalara verilecek.
Bunlar sıralanınca, akla hemen yerle bir olan Konya’da Zümrüt Apartmanı, İstanbul Kartal’da Yeşilyurt Apartmanı, İzmir’de Rızabey, Doğanlar Apartmanları geliyor. Böyle bir sistem olsaydı, bu binalar boşaltılmış olur muydu?
En azından bundan sonrası için umut etmek istiyoruz.
KARA LİSTEDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ
Pandemi ve ondan önceki dönemde başlayan ekonomik daralmanın işsizliğe etkisi sürekli siyasetin gündeminde. Türkiye’de işsizlik oranı, iktidar ve muhalefete göre farklılık gösteriyor. Ancak verilere farklı bir açıdan bakmak, soruna doğru odaklanmayı sağlayabilir.
Bu konuda CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba geçen günlerde bir çalışma yaptı. Araştırmanın satıraraları çok şey anlatıyor. İşsizlik rakamlarını bir tarafa bırakın, örneğin, iş başvurusunda yüz yüze görüşmeye çağrılma oranında bir yılda yüzde 77 azalma yaşanmış. İş başvurusu yapıp ve buna bağlı olarak iş bulanların sayısı yüzde 50 gerilemiş. Son bir yılda en az 922 bin işsiz, iş bulamayacağına ikna olup iş aramaktan vazgeçmiş. 2019’da işverenler 188 bin açık iş başvurusunda bulunurken, 2020’de bu rakam 120 bine düşmüş.
Bu oran kadınlarda daha da vahim. Sadece kadınların iş görüşmelerine çağrılma oranının yüzde 82,8 oranında azaldığı görülüyor. Bu çalışma TBMM’de açıklanırken, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Türkiye’de kadınların hamilelik veya tam süreli doğum izni nedeniyle işten çıkarıldığı veya bu yönde tehditlere maruz kaldığı iddialarının araştırılmasını istedi. ILO, hükümetin iş müfettişlerinin görevlerini etkili biçimde yerine getirmelerini sağlayacak alt yapıyı oluşturması gerektiğini bildirdi. Bu konuda adım atmayan ülkelerin “kara listeye” alındığı biliniyor.
Türkiye’nin ILO’yu ve kamuoyunu ikna etmek için sadece hazirana kadar süresi var.
Paylaş