TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmaz ve komisyon üyeleri, Eskişehir milletvekillerinin ev sahipliğinde kentteki temaslarına, belediye başkanını ziyaret ederek başladılar. İsmet Yılmaz, “Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü yaptığınız dönemde şimdiki ismiyle Sivil Havacılık ve Uzay Fakültesi’ni kurarak Türkiye’de sivil havacılığa büyük katkı sağladınız. TEİ’deki çalışmalar beklediğimizden iyiydi. Bütün bunlara ev sahipliği yapan başkanımız olarak sizi tebrik ediyorum” diyerek, Büyükerşen’i onore etti.
Yılmaz Büyükerşen
EŞİYLE AYNI GÜN
8 Kasım’daki ziyaret sırasında İsmet Yılmaz, başkanın doğum günü olduğunu öğrendiğinde, “Hocam bilseydik pastamızla gelirdik” diyerek mahcubiyetini dile getirdi. Daha ilginci Büyükerşen’in eşi Seyhan Büyükerşen’in de aynı gün doğmasıydı. Odada bulunanlar, iktisatçı hocanın tutumluluğuna atıf yaparak, “Tek doğum günüyle kurtuluyor her yıl” diye espri yaptılar.
TBMM Komisyonu’nun, savunma sanayi tesislerine düzenlediği Eskişehir gezisi, yöresel çi börek ve met helvası ziyafetiyle son buldu. Ancak akıllarda, CHP’li belediye başkanına yapılan nazik ziyaret kaldı.
KİMLER VARDI?
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’e ziyarete katılanlar arasında TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı AK Partili İsmet Yılmaz, AK Partili komisyon üyeleri İsmail Kaya, Feyzi Berdibek ve Yavuz Ergün’ün yanı sıra CHP’den Uğur Bayraktutan da bulundu. Eskişehir milletvekillerinden CHP’li Utku Çakırözer ile CHP'li milletvekili Jale Nur Süllü ev sahipliği yaptı.
Cumhurbaşkanlığı’nda bilim komisyonunun hazırladığı taslak metin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği siyasi komisyonda masaya yatırılmıştı. Öğrendik ki, siyasi komisyon hazırlanan taslak metnin neredeyse her maddesine yeni öneriler getirdi. Hatta Cumhurbaşkanı birden fazla önerinin ortaya atıldığı bazı maddeler için oylama yaptırdı. Metin, çoğunluğun önerisi doğrultusunda kaleme alınıyor.
Bu toplantılara ilişkin bir anekdot da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin. Ne bu sistem ne de bu sistem için gerekli 50 artı 1 oy zorunluluğu tartışıldı. Neredeyse taslak metinde tek dokunulmayan bölüm burası oldu. Sistemin adının “Başkanlık Sistemi” olarak değiştirildiğini saymazsanız.
Şimdi, bu seri toplantılarda önerilerle değiştirilen bölümler üzerinde ince işçilik yapılıyor. Kırmızı kalemle işaretlenmiş birçok madde yeniden kaleme alınıyor. Sessizlik ondan kaynaklanıyor. Yeni Anayasa’ya, yeni maddeler monte ediliyor.
MAVİ BÜYÜME STRATEJİSİ
İklim krizi açısından büyük önem taşıyan Glasgow Zirvesi henüz unutulmadan, konuyu sıcak tutmakta fayda var. Çevre kirliliğinin önlenmesine sanayi kuruluşları ve fabrikalardan başlanması gerektiğini herkes biliyor. Özellikle kıyıları işgal eden bu tür yerler için çözüm aranması gerekecek. Ama bu kez kıyıdan değil, denizin dibinden söz edeceğiz. “Denizi dibini çalışmak” deyiminin ne anlama geldiğini biraz araştırınca “Mavi Deniz Stratejisi” çıktı karşımıza. Hem de oldukça ilginç bir çalışma olarak. TBMM İklim Değişikliği Komisyonu’na gelen bilim insanlarının sözlerine dikkat çekmekte fayda var: “Kıyı planlamasının yanı sıra, denizin dibini de değerlendirmemiz gerekiyor. Bunu yapan birçok ülke var. Farklı ülkelerde Mavi Büyüme Stratejileri gerçekleştiriliyor ve orada biyoçeşitlilik yaratılıyor. Denizin dibindeki bazı kaynaklar yeniden değerlendiriliyor. Özellikle biyoteknoloji alanında kullanılacak deniz ürünleri ekiliyor ve üzerinde çalışma yapılıyor. Türkiye’de de çalışmaların başlatılması gerekir.”
Denizden yararlanmak için önce onu korumak gerekiyor. Mavi Büyüme Stratejisi’nin anlamı biyolojik çeşitlilik. Önce yaşat, sonra yararlan.
OMBUDSMAN KİME DERT YANSIN
Vatandaşların kamu kurumlarıyla olan sorunlarını çözmek için arabuluculuk yapan ombudsmanlar dertli. TBMM’de geçen günlerde,
'24 kentin içinden geçen büyük fay hatlarına bina yapılmayacak, park veya bahçe yapılacak’ sözlerinin üzerinden birkaç ay geçmeden, başta İzmir olmak üzere büyük kentlerde fay hatlarının üzerine, bırakın aynı binayı yapmayı, emsal artışı ile neredeyse gökdelenler dikilmeye çalışılıyor.
Aysel Alp, bu konuda yaptığı çok sayıda haberle, soruna dikkat çekmeye çalıştı. Bunun sorumluluğu, Çevre Bakanlığı’na, tüm belediyelere ve birlikte el kaldıran belediye meclis üyelerine ait.
Sorun çok net. En yeni örneği ise İzmir Bayraklı’da yaşanıyor. Jeoloji Mühendisleri Odası da şehirde 7 ve üzerinde deprem üretme potansiyeli bulunan 17 adet aktif fay varken, Bayraklı gibi batak bir zemini olan bölgeye emsal artışı verilmesine sert tepki gösterdi.
Yeni bir karar olması nedeniyle konu Bayraklı üzerinden tartışılıyor ama birçok ilde aynı sorun yaşanıyor. Siz ne kadar sağlam binalar yaptığınızı iddia etseniz de fay hattının ortasında bulunan ve kentsel dönüşüm sürecinde 5 katlıyken, 15 katlıya çıkarılmış binayı koruyamazsınız. Her ilde benzer lobilerin faaliyet yürüttüğünü bilmeyen yok.
Siyasilerin ders niteliğindeki pandemi hikâyeleri var. Örneğin, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın yaşadıkları, “tam siper korunmaya devam” konusunda iyi bir örnek. Kendi anlatımıyla durum şu:
“Ben geçen sene korona olmuştum, bir yıl sonra yeniden korona oldum. Hastalık beni sevdi galiba. 2 Sinovac, 2 BioNTech aşısı olmama rağmen yakalandım. Ama suç bende, çünkü maskeyi çıkardım, mesafeye önem vermedim. Neyse ki ikincisi çok kolay geçti.”
Bir diğer farklı örnek ise AK Parti Milletvekili Abdullah Güler. Daha önce kendisinin TURKOVAC deneği olmak için aşı yaptırmadığını aktarmıştık. Güler, tüm süreçleri tamamladı ve sağlık görevlilerin kontrolünde tüm aşamaları başarıyla geçti. Sonuç ise oldukça başarılı. Yapılan antikor testlerinde referans değerinin yaklaşık 4 katı antikor oluştuğu ortaya çıktı.
Anlaşılan vekillerin, bir süre daha küçük çalışma ofislerine 15 kişilik seçmen heyetlerini kabul etmemeleri gerekecek. Zira, komisyon ve genel kurul toplantılarında yeterince kalabalıklara maruz kalınıyor. Tek teselli, TBMM’nin aşı oranının oldukça yüksek olması.
INTERPOL’E SİTEMİMİZ VAR
Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı INTERPOL’ün Genel Kurulu önümüzdeki ay İstanbul’da yapılacak. Özel statüyle gelecek özel ajanslar için uluslararası anlaşma hazırlayıp, TBMM Genel Kurulu’nda yasalaştırdık.
Bu satırlarda daha önce bu toplantının ayrıntılarına yer vermiştik. Bu kez, 20-25 Kasım tarihleri arasında yapılacak ve 194 ülkeden temsilcilerin katılacağı toplantının Türkiye açısından öneminden söz edeceğiz.
Açıkça INTERPOL yönetimine sitem edeceğiz. Neden mi?
Özer, ‘yoğurdu nasıl yiyeceğini, sorunları nasıl çözeceğini’ anlatmaya çalışıyor. Bütün bunlardan önce milletvekillerinin karşısına çıkan Bakan, Ankara dışında eğitim sorunlarının gerçekte nasıl göründüğüne ilişkin çarpıcı değerlendirmeleri dinledi. Vekiller, “Mesleki eğitime yeterince öncelik verilmemesi, eğitim kalitesinin düşüklüğü ve kalabalık sınıflar” konusunda yakındı.
Bakan Özer, geçtiğimiz haftalarda üst üste yapılan parti toplantılarındaki mesajı almış olmalı ki; kendi önceliklerini anlatırken çerçeveyi buradan çizdi. Öğrendiğimize göre, Özer bu toplantılarda, hem eğitimin kalitesi, hem fırsat eşitliği, hem de mesleki eğitimin yetersizliği konusunda vekillere hak verdi. Tek hak vermediği konunun, kalabalık sınıflar olduğunu söyleyebiliriz. İstanbul ve Şanlıurfa dışında sınıf ortalamalarının 25 kişi olduğunda ısrarcı oldu. Bakan’ın şu sözleri, vekillerin ilgisini çekti: “Öncelik fırsat eşitliğinde olacak. Milli Eğitim Şuramızın ana konusunu bu oluşturacak. Bundan sonra eğitimde cek-cak olmayacak, söylüyorsak yapacağız. Eğitimi üçe ayırıyoruz; temel eğitim, mesleki eğitim ve öğretmen eğitimi. Biliyoruz ara eleman yetiştirmekte yetersizliğimiz var. Bundan sonra sanayiciye ‘İstediğinizi söyleyin onu yetiştirelim’ diyeceğiz.”
Ancak, toplumun günlük olağan gelişmelere ilişkin reflekslerini ortaya koyan bu sonuçlar, eski deyişle müzik kasetlerinin B yüzü gibi gözden kaçırılır.
Eylül anketlerine baktığımızda ilginç sonuçlar gördük. Örneğin kadın voleybol takımının başarılarıyla toplumun yüzde 97’sinin gurur duyduğuna ilişkin veriler, ortaya çıkan çatlak seslerin karşılığı olmadığını gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, “Her üç kişinin ikisi, sellerin sebebini yanlış yapılaşmaya bağlıyor. Üçte bir oranında ise orman yangınlarının söndürülmesinde ihmal olduğunu düşünüyor.”
Koronavirüs ile olan sınavımıza gelince. Normalleşmeye yönelik atılan adımlara rağmen, toplumun üçte biri evde kalmaya ve evden çalışmaya devam ediyor. Toplumun dörtte biri tamamen normale dönmüş. Verilere göre, her iki kişiden birisinin ailesinde koronavirüsten hastalanan var. Tek doz bile olsa, ‘aşılandım’ diyenler yüzde 81’i aşıyor. Toplumun yüzde 17’si aşı karşıtı görünüyor. Karşıtların yüzde 12’si aşıları güvenilmez buluyor. Ülkenin temel sorunlarında ekonomi yine ilk sırada çıkıyor. Adalet ikinci, pandemi üçüncü, mülteci sorunu ise dördüncü sırada yer alıyor.
Aslında bu veriler, taşıdıkları mesajlar bakımından daha değerli.
YEŞİL MUTABAKAT TELAŞIİklim krizi, Paris İklim Anlaşmaları ve Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na uyum için henüz yasal çalışmalar başlamadan, büyük firmaları telaş aldı. Çünkü, büyük markalarla çalışan ihracatçı firmalara, tedarikçisi olduğu yabancı şirketlerin ‘yeşil’ talepleri yağmaya başladı.
TBMM komisyonlarında kendilerini nasıl bir yarının beklediğini anlatan TOBB temsilcileri, büyük markaların şimdiden “kirlilik, sera gazı arttırma etkisi, arıtma tesisi, yeşil mutabakata uyum” konularında Türk firmalarından isteklerde bulunduğunu, konunun resmi bir hal aldığını anlattı.
TOBB Sektörel ve Girişimcilik Daire Başkanı
NATO yönetiminin Afganistan itirafları, geçen günlerde Hürriyet’te haber oldu. Öğrendiğimize göre yapılan hatalar, başta ABD olmak üzere Almanya ve İngiltere’nin de içişlerini karıştırdı. Lizbon’daki NATO-PA toplantısına katılan ABD Temsilciler Meclisi üyesi Rick Larsen, ABD güçlerinin Afganistan’da olduğu 20 yılı değil, öncesine de giderek 25 yıllık bir değerlendirme yapılabilmesi için ABD Kongresi’nde geniş yetkili bir araştırma komisyonu kurma kararı aldıklarını söyledi. Almanya ve İngiltere’nin de aralarında olduğu birçok NATO ülkesinin parlamentolarında bu konuda görüşmeler yapılıyor.
KOMİSYON ÖNERİSİ
NATO-PA Savunma ve Güvenlik Komisyon Başkan Yardımcısı CHP Milletvekili Utku Çakırözer de “Bence Türkiye’nin de bu iç tartışmayı yapması ve geleceğe dönük sonuçlar çıkarması gerek. TBMM’de tüm partilerin katılımıyla Afganistan konulu bir araştırma komisyonu kurulmasında büyük yarar var. NATO’nun misyonunun neden başarısız olduğu konusunda Türkiye’nin kendi araştırmasına büyük ihtiyaç var. Meclis bu konuda inisiyatif almalıdır” dedi.
Afganistan başarısızlığı, NATO için dönüm noktası olacak gibi.
PARANOİD ERKEKLER
Paranoid kişilik bozukluğu olanların temel özelliği, yeterli sebep olmamasına rağmen amansız bir güvensizlik ve şüphe duymak. Bu durum çocuklukta ve ergenlikte başlıyor. Erkeklerde, kadınlardan daha fazla görülüyor.
Kadına yönelik şiddet konusu gündeme geldiğinde, onlarca neden sıralanıp, bazen de bunlar “hafifletici” olarak değerlendirilirken, önemli bir noktanın atlandığı unutuluyor. Paranoid erkekler. Onların hiçbir sebebe ihtiyacı yok.
Umut Erdem,
Hacer Boyacıoğlu’nun aktardığına göre, her şeyin içine konulduğu bu nedenle de adına ‘torba’ denilen düzenlemeler, hem muhalefet hem de iktidar milletvekilleri tarafından sevilmez. Çok karmaşık olmaları, bütüncül olmayan içeriği ve aralara sokulan sıkıntılı maddeler nedeniyle tepki çeker. Bu kez öyle olmadı. Teklif, bütünlük arz etmesi, sunumda geniş bir analiz yapılması açısından takdir edildi.
Mehmet Bekaroğlu (CHP): Hepimizin destekleyeceği hatta ‘Niye daha evvel yapılmamıştı?’ diyeceği bir kanun teklifiyle gelindi, tebrik ediyorum.
Akif Hamzaçebi (CHP): Gelir İdaresine bu etki analizi raporu ve maddelerin gerekçeleri için çok teşekkür ediyorum, çok güzel olmuş.
Erhan Usta (İYİ Parti): Teklifin hepsinin vergiyle ilgili olması son derece takdire şayan. Derli toplu bir kanun teklifi olmuş.
Necdet İpekyüz (HDP): Teklif sahibi Uğur Aydemir’e teşekkür ediyorum. Uzun zamandır ilk kez böyle oluyor.
Teklif, düzgün yasama ve uzlaşma kültürüne iyi bir örnek oldu.
BİR NEŞTER DE YERELE
Verimsiz