Paylaş
18 devlet, 19 vakıf üniversitesinin dekan atamasını ise yaptı. Listeyi inceledim. Cumhurbaşkanına giden listede sadece 6 kadın adayın adı vardı. Tek kadın aday birinci sıradaydı. (Mersin Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tuba Yelken) Bunların da seçilip, seçilmeyeceği kesin değil. Aynı şey dekanlar için de söz konusu. Üniversite yönetimi erkek egemenliğinde.
Bu konuda Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer'in önemli bir araştırması var. Dinçer, 25 üniversitede kadın öğretim üyesi (prof, doç, yard.doç) sayısını inceliyor. Araştırmaya göre Türkiye'deki devlet üniversitelerinde görev yapan kadın öğretim üyelerinin oranı yüzde 32. Bu oran birçok Avrupa ile Kuzey Amerika ülkelerinden daha fazla. Ancak, buna rağmen akademik yönetim piramidinde kadınların aleyhine sonuçlar var.
Erzurum ve Dicle'de kadın yönetici çok az
Dinçer, son 3 yıllık dönemde rektör atanan bazı kamu üniversitelerinde kadın akademisyenlerin yönetim hiyerarşisinde yer alış oranlarını ele alan araştırmasında YÖK Yönetim Kurulu, Rektörler, Rektör Yardımcıları, Dekanlar, Dekan Yardımcıları, Enstitü Müdürleri, Yüksekokul Müdürleri yönetsel pozisyonları ve cinsiyet kimlikleri yönünden inceliyor. Sonuç pek de parlak değil. Yönetim piramidinde en az yer alan kadınlar. Kadınların yönetimde en az oluduğu iki üniversite Erzurum Atatürk Üniversitesi ile Diyarbakır Dicle Üniversitesi.
Kadın yöneticiler en çok da Boğaziçi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi'nde var. Kadınlar daha çok enstitülerde, sağlık bilimlerinde ve yardımcı görevlerde yer alıyor.
Araştırma kapsamında yer alan 25 üniversite toplam 1170 yöneticinin yüzde 17.5'ii kadınlardan yüzde 82.5’i ise erkeklerden oluşuyor. Zaten az olan kadın yönetici oranının yönetim piramidinin tepesine doğru daha da azaldığı görülüyor. Yani, en tepeler erkekler tarafından işgal ediliyor.
Ancak, büyük kentlerdeki üniversiteler yüz güldürüyor. İncelenen bazı Anadolu üniversitelerinin yönetim birimlerinde doçent ve profesör yokluğu nedeniyle yönetsel görevler alt akademik kadrolara vekaleten ya da asaleten verilmiş durumda. Yapılan çalışmada üniversite, fakülte ve enstitülerin akademik unvanlı sekreter kadrolarında da erkek egemen bir yapı görülüyor.
Son üç yılda 58 kamu üniversitesine yapılan rektör atamaları incelendiğinde de sonuç değişmiyor. Bu üniversitelerin sadece 3'ü yani yüzde 5'i kadın rektör olarak atandı. Aynı dönemde 6 tane üniversitede 6 kadın aday ilk üç sıralamaya girmiş olmasına rağmen atanamadı.
Türkiye'de şu anda 7 üniversiteyi kadın rektör yönetiyor
Şu an 102 kamu üniversitesinin 7'sinde yani yüzde 6'sında kadın rektör görev yapıyor. Kocaeli ve Celal Bayar üniversiteleri seçim sonucunu bekliyor.
Araştırmayı yapan Alaaddin Dinçer konuyla ilgili şunları söylüyor:
"Üniversitelerde kadınların yönetsel kademelerde erkeklere göre çok daha az yer alması, toplumsal yaşam alanlarında kadınlara yönelik sürdürülen cinsiyet ayrımcılığı anlayışının dolaysız yansımasından başka bir şey değildir. Bu nedenle üniversitelerdeki cinsiyet ayrımcı tutumların değişimi ancak toplumsal bir değişimle olanaklıdır. Diğer yandan üniversitelerin cinsiyetler arası eşitlikçi ve demokratik bir yapıya kavuşması toplumun demokratik dönüşümüne de katkı sağlayacaktır."
Araştırmanın Cinsiyetlere Göre Yönetim Piramidi Tablosu (2010)
Cinsiyet YÖK Yön.Krl. Rektör Rektör Yard. Dekan Dekan Yard. Enstitü Md Yüksekokul Md
Kadın %5 %8 %8.2 %11.2 %20.1 %20.2 %22.6
Erkek %95 %92 %91.8 %91.8 %79.9 %79.8 %77.4
Danıştay'ın SBS kararı
Danıştay bu yıl ilköğretim 7'inci sınıfta olup, bu yıl Seviye Belirleme Sınavı (SBS)'ye girecek öğrenciler için önemli bir karar aldı. Yürütmeyi durdurdu. Milli Eğitim Bakanlığı geçen yıl Haziran ayında SBS'nin çocukların üzerinde olumsuz etkilerinin olacağı düşüncesiyle kaldırmıştı. Ancak, kaldırırken ilköğretim 6'ıncı sınıfta olan öğrencileri de sisteme dahil etmişti. Büyük tartışmalar yaşanmış, ben de defalarca bunun yanlış olduğunu belirten yazılar yazmıştım. Bakanlığın zaten yanlış olan bir uygulamada ısrarcı olmaması gerektiğini belirtmiştim. Eğer Bakanlık bu kararı daha erken açıklasaydı geçen yıl bu öğrenciler sınava girmeyecekti. "Kazayla!" sınava alınan bu öğrencilerin bu yıl da SBS'ye girmesine Danıştay "dur" dedi. Şimdi, bu öğrencilerin geçen yıl yaşadığı sınav stresi ve dershanelere ödediği paraları kim geri verecek?
Geçen yıl sınava giren 178 bin aday 400 puanın üstünde not almış. Yani, yaklaşık 200 bin adayın sınavı iyi geçmiş, bu yıl da hazırlanmaya devam ediyor. Dershane ücretlerini sene başında yatırmış, özel hocasını ayarlamış, bunun için bütçe ayırmış. Çıkıp da yarın bir öğrenci velisi"Çocuğumun sınavı çok iyiydi. Ama iptal oldu" diyerek dava açarsa, o zaman ne olacak?
Eğitim sistemi yaz boz tahtasına döndü. Ama çocukların gelecekleriyle ilgili kararlar bu kadar hızla alınıp, vazgeçilirse sonuç bu olur.
Çocukların eğitimle ilgili hakları artık korunmalı. Birileri gelip, "sınav koydum", diğeri gelip "sınavı kaldırdım" deme rahatlılığını göstermemeli. Kimsenin gücü bu kadar sınav koyup, kaldırmaya yetmemeli.
Paylaş