Paylaş
Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul dışında kalan çocuklar için kurduğu bu özel takip sistemi, ailelere ulaşarak rehberlik hizmeti vermekle sınırlı kalmayacak. Çocukları okula devam ettirmek için birçok alternatif üzerinde çalışılacak. Son günlerde Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in üzerinde durduğu bu önemli proje ile ilgili olarak ve özellikle üzerinde durduğu açık ortaokul ve açık lisedeki öğrenci sayıları ve kız oranlarını da konuştuk: “Bakanlıkta sadece kayıt dışı kalan çocuklarımızı takip eden ayrı bir birim kurduk. Bu birim, kayıt dışı kalan çocukların ailelerine ulaşarak rehberlik hizmeti sağlayacak. Kayıt dışı kalmanın nedenleri öğrenilerek ailelere yardımcı olmak üzere danışmanlık hizmeti verilecek. Öğrencilerin istedikleri eğitim seçeneklerine kayıt yaptırabilmeleri için sürekli temas halinde olacağız ve destekleyeceğiz.
AÇIK ORTAOKULLARDA 18 YAŞ ALTI 7 BİN ÖĞRENCİ
Ortaokullarda 142 bin 326 öğrenci kayıtlı. Ortaokulda açık öğretimde 18 yaş altı kayıtlı öğrencilerin sayısı 7 bin 744. Yani 134 bin 552 öğrenci 18 yaş üstü. Burada da bir problem yok. Açık lisedeki kayıtlı öğrenci sayısı 1 milyon 112 bin 765 iken 18 yaş altı öğrenci sayısı 232 bin 152. Bu öğrencilerden 880 bin 613’ü gerçek açık öğretim olarak fonksiyonunu yerine getiriyor. Açık liselerdeki 18 yaş altındaki 232 bin 152 lise öğrencisinin 111 bin 739’u kız öğrencilerden oluşuyor. Şu anda eğitim çağı nüfusunda bulunup da örgün eğitime, açık ortaokul veya açık liseye ve mesleki eğitim merkezine kayıtlı olmayan öğrenci sayısı 250 binin altına düştü. Bunların içerisinde kız çocukları da var, erkek çocukları da var. Dolayısıyla, MEB’de açık öğretim büyük oranda yetişkinler için hayat boyu öğrenme mekanizması olarak kullanılıyor.
KIZ ÇOCUKLARINDA OKULA GİTME ORANI YÜZDE 94.66
Açık lisede 600 binler seviyesinde 18 yaş altı kız öğrenci olduğu iddiası da tamamen yanlış. Bu rakam gerçekte 111 bin 739. İlkokul, ortaokul ve lise çağ nüfusundan okula kaydı olmayan kız ve erkek öğrenci toplamının ilk kez 300 binin altına yani 292 bin 733’e düştü. Özellikle kız çocuklarının okullaşması konusunda önemli adımlar atıldı. Son zamanlarda gündeme getirilen iddialar hiçbir temele dayanmıyor ve yanlış. Tam tersine, son 20 yıldaki bu iyileştirmelerden en fazla yararlananlar kız çocuklarımız oldu. Örneğin, ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşma oranı 2000’li yıllarda sadece yüzde 39.02 iken bu oran bugün yüzde 94.66’ya yükseldi. Bu kadar açık ve net bir iyileşme. İlkokul ve ortaokulda okullaşma oranları yüzde 100’e oldukça yakın. Dolayısıyla, iddia edilenin tam tersine kız çocuklarımızın okullaşma sorunu son 20 yılda çözülmüştür. Bu konuda 2000’li yılların başlarında durumumuz OECD ülkelerine göre oldukça kötü durumda idi. 2000’li yıllarda 5 yaş okul öncesinde okullaşma oranı sadece yüzde 11’di. Ortaöğretimde de yüzde 44’tü. Yani yüzde 50’nin altındaydı. Lise çağ nüfusundaki iki gençten bir tanesi okul dışındaydı. Bu durumda OECD ülkeleri ile nasıl rekabet edeceksiniz? Ülkemizin en önemli fırsat penceresi genç nüfusu olmasına rağmen, bu fırsat penceresinin 2000’li yıllara kadar ıskalandığını görüyoruz. Tüm bu eksiklikler son 20 yıla sıkıştırılan devasa bir eğitim seferberliği ile ancak tamamlandı. Bugün, 5 yaş okul öncesinde okullaşma oranımız yüzde 95’e, ilkokulda yüzde 99.63’e, ortaokulda ise yüzde 99.44’e yükseldi. Tüm eğitim kademelerinde okullaşma oranları ilk kez yüzde 95’in üzerine çıktı. En önemli iyileşme okul öncesi ve ortaöğretimde sağlandı.”
OKULLAŞMADA HEDEF YÜZDE 100
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 100’e yaklaştırmaya çalışıyor. Özellikle son 20 yılda bu kapsamda çok önemli gelişmelere sahne oldu eğitim sistemimiz. Çok önemli altyapı yatırımları yapıldı, derslik sayısında 2-3 kat artış sağlandı. Özellikle öğretmen sayısında çok önemli artışlar oldu. Tabii bu arada eğitimde sosyal politikalara ayrı bir sayfa açmak lazım. Ücretsiz ders kitaplarından yardımcı kaynaklara, pansiyon imkânlarına, taşımalı eğitim desteğinden ücretsiz yemek imkânına ve şartlı eğitim yatırımına kadar çok önemli projeler son onlu yıllarda kararlı bir şekilde uygulandı. Tüm bu adımlar ülkemizin en kalıcı sermayesi olan beşeri sermayemizin, yani insan kaynağımızın niteliğini arttırmak için atıldı. Rekabet ettiğimiz ülkelerde bu amaçla eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarının yüzde 100’e ulaşması sağlanarak beşeri sermaye üzerinden ülkelerin rekabet güçlerini arttırdık.
Paylaş