Paylaş
Ve şaşırdım. Zafer Çağlayan, sigorta sektörünün sel hasarı ile ilgili çok önemli bir sınava girdiğini belirterek, şunları söylüyor: “Ben hem kendi şirketimden, hem de Ankara Sanayi Odası Başkanlığı dönemimden iyi bilirim. Sigorta şirketleri uğranılan hasarı ödememek ya da en aza indirgemek için ellerinden geleni yaparlar. Sigorta sektörü selzede şirketlere daha anlayışla yaklaşmalı. Çünkü, adamı zaten sel vurmuş. Bir de sigorta şirketlerinin sıkıntı çıkarmaması gerekir.”
Açıkça, iş dünyasından gelen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da yapmış birine bu söylemleri hiç yakıştıramadım. Öncelikle şunu belirteyim... Sigorta sektörü en büyük sınavını 1999 yılındaki depremde verdi. Toplam 700 milyon Euro’ya yakın hasarı çok kısa bir sürede ve sorgusuz, sualsiz tıkır tıkır ödedi. Büyük, küçük birçok işletme bu sayede faaliyetine devam etti. Birçok kişi de evsiz kalmaktan kurtuldu. Hatta bir adım daha ileri gideyim... Kimse alınmasın ama o dönem devletin yapacağı yardımdan önce sigorta sektörü devreye girdi.
Selden örnek verecek olursak. 1995 yılında, aynı bölgede yaşanan sel felaketinde, sigorta sektörü toplam 40 milyon dolar hasarı yine tıkır tıkır ödedi.
Peki, bunları Zafer Çağlayan bilmiyor mu? Hem de çok iyi biliyor.
Çamur at izi kalsın
Dikkatimi çekti de. Sadece Zafer Çağlayan değil... Sel felaketinin hemen akabinde, meydanı boş bulan herkes sigorta şirketleri ile bankalara yüklendi. Hatta bu söylemler bazen öyle boyuta geldi ki; kimi işletme sahipleri, makineleri suların içindeyken, kendi bile işletmesinden içeri giremezken televizyonlara çıkıp, ‘sigortacılar hasar ödememek için zorluk çıkarıyor’ bile dedi. Komediye bakın siz.
Başta Zafer Çağlayan olmak üzere herkes çok iyi bilir ki, bu işin bir prosedürü vardır. Bu da hasarı geç ödemek için değildir... Sigortalının lehine olan bir prosedürdür. Zararın tam ve eksiksiz tespit edilip, hasarın da yine eksiksiz ödenebilmesi içindir.
Bilmeyenler için kısaca anlatayım. Önce sel suları çekilir... Ardından, -eğer bir tesisin hasarından bahsediyorsak- konusunda uzman eksperler hasar tespitini yapmaya başlarlar. Bunu yaparken de hem işletme sahibinden, hem de sigorta şirketinden gerekli bilgi ve evrakları isterler. Hangi sigorta teminatlarını aldığına, işletmedeki makine ve teçhizatın neler olduğuna, neyin ne kadar hasar gördüğüne dair evraklardır. Bu süreç içinde elbette bazı aksaklıklar olabilecektir. Çünkü meydana gelen sel hasarı öyle ufak tefek bir hasar değil.
Hasar ödeme prosedürü
Devam ediyorum... Eksperler çalışmasını bitirir, ortaya hasar rakamı çıkar ve sigortalı ile sigorta şirketi bu hasar rakamı konusunda mutabakata varırlarsa, hasar hemen ödenir. Yeri gelmişken belirteyim... Öyle söylendiği gibi bu süreyi uzatmanın sigorta şirketine hiçbir artısı yoktur. Aksine, sigorta şirketleri, hasar tespit çalışmasını biran önce tamamlanmasını isterler.
Ve bu süreç için eğer sigorta şirketi isterse; altını bir kere daha çiziyorum, ‘eğer isterse’, sigortalıya bir ön ödeme yapabilir. Nitekim, son sel felaketinde şirketlerin hepsi, sigortalıların mağduriyetini önlemek için ön ödeme yaptılar. Bu anlattıklarımı herkes biliyor ama ne hikmetse, çamur atmak daha çok insanların işine geliyor.
Ortada gözardı edilmemesi gereken bir gerçek daha var. Yine herkesin bildiği bir gerçek. Eğer sel felaketine maruz kalmış bir işletme sigortalı değilse veya sigortasının içine sel teminatını almamışsa; elbette sigorta şirketi bu hasardan sorumlu tutulamaz. Ya da işletme sahibi, az prim ödemek için malını değerinden daha düşük göstermişse, sigorta şirketinin, hasarın tamamını ödemesini beklemek kadar saçma bir durum da olamaz.
Hal böyleyken ortalara çıkıp, feryat figan ederek, sigorta şirketlerini hasar ödememekle suçlamak kimseye artı bir fayda da sağalamaz.
Uzun lafın kısası... Sigorta şirketleri kamu kurumu değillerdir, devlet yardımı dağıtmazlar. Kimsenin sigorta şirketlerine böyle bir misyon yüklemeye de hakkı yoktur. Sigorta çerçevesinde tüm şartlar oluşmuşsa, şirketler gözlerini kırpmadan, tıkır tıkır hasarları zamanında ve eksiksiz öderler. Yok şirketlerden bunun dışında bir misyon üstlenmesi isteniyorsa... O zaman devlet gereken yardımı sigorta şirketlerine yapar, şirketler de bunu sel mağdurlarına dağıtır.
Son olarak şunu da belirteyim. Açıkçası Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’a, erkenden bu eleştirileri yapmak yerine, “Sigorta şirketleri gereken tespitleri yapıyorlardır. Bitince, hasarları ödeyeceklerine dair en ufak bir kuşkum yok. Eğer ödemezlerse o zaman bakarız” demesini yakıştırırdım.
Hatta daha da ötesini söyleyeyim... Herhangi bir eleştiri ya da açıklama yapmadan önce, Devlet Bakanı olarak sigorta sektörünü temsil eden resmi kurumlardan gerekli bilgiyi almasını beklerdim.
Paylaş