Lütfen bunları okuyun

Son olarak da 11 Ocak tarihli Hürriyet’in manşetinde ‘Sigortasız Yollarda’ başlığı ile çıkan haberde, artan primler nedeniyle sürücülerin sigortadan kaçtığına değindim. Hem bu habere hem de şahsıma gelen yüzlerce yorumu da tek tek okudum. Hakarete varan ve beni taraf olmakla suçlayan söylemleri bir kenara bırakıp; içlerinden seçtiğim bazı okuyucu yorumlarını buraya taşıyarak, kamuoyunda doğru bilinen yanlışlara açıklık getirmeye çalışayım.

-Kasko yapılan bir araca neden zorunlu trafik sigortası yaptırılır? Trafik sigortasını yaptırmayan bence doğru yapıyor, kasko her şeyi kapsıyor.

En büyük yanılgı işte bu. Trafik sigortası, trafikte karşı tarafa (üçüncü şahıslara) vereceğiniz maddi ve ölüm, sakatlık gibi manevi zararları karşılar. Kaskoyu ise kendi aracınıza gelecek maddi zararlar için yaptırırsınız. Aracınız çalınır ya da yanarsa trafik sigortası ödemez, kasko karşılar. Ya da trafikte birinin ölümüne neden olursanız, trafik sigortası ölüm tazminatı öder, kaskonuz olsa da bir işe yaramaz. Diyelim ki, bir araca çarptınız, karşı araçta oluşan hasarı trafik sigortası teminat limiti dahilinde -ki, şimdilik 29 bin lira- karşılar. Kendi aracınızdaki hasarı ise kaskonuz varsa sigorta öder, yoksa cebinizden ödersiniz.

TRAFİK SİGORTASI

-Aracım 15.000 liralık, ödediğim sigorta primi 700 lira. Bu nasıl iş? İkinci el piyasa değeri 1.500 lira olan 150 cc’lik 1-2 yaşında uyduruk bir motosikletin sigortası 500 TL olur mu, kim sigorta yaptırır?

Aracınızın eski ya da ucuz olması trafik sigortası açısından bir şey değiştirmiyor. Birinin ya da birilerinin ölümüne neden olursanız sigorta, ölenlerin yakınlarına en yüksek 290 bin lira, kazada birden fazla ölüm varsa da kaza başına da 1,4 milyon lira ödüyor. Yani aracınızın eski ya da ucuzluğu ile kazada ölümüne neden olduğunuz kişiler arasında bir ilişki yok.

-Emekliyim, aracım 93 model, haftada bir pazara gitmek için kullanıyorum. Geçen sene 154 lira olan sigortası için bu sene 500 lira istiyorlar, yaptırmakta kararsızım. Aracına 30 TL’lik gaz alabilen araç sahibi nasıl sigortayı yaptırsın?

Emeklisiniz ya da haftada bir kere pazara gidiyorsunuz diye araç vergisinde, muayene ücretinde veya da bakımında indirim yapılmıyor. Ya da bu durum; kaza yapmayacaksınız, birilerinin ölümüne, sakat kalmasına neden olmayacaksınız anlamına da gelmiyor.

Kimse kusura bakmasın; belki günümüzde otomobil artık lüks değil ama senede iki kere vergileriyle, muayene ücretiyle, benziniyle, bakımıyla bizim ülkemizde çok da ucuz olduğu söylenemez. Ayrıca trafik sigortası yaptırılmıyorsa, muayene de yaptırılmıyordur, vergileri de ödenmiyor demektir. Böyle bir araç sahipliği olabilir mi?

-Kimse yaptırmasın, bakın sigorta şirketleri nasıl düşürecekler, fiyatları.

Açıkçası, trafik sigortası yaptırıp yaptırmamanız şirketleri hiç ilgilendirmiyor. Yaptırmaz ve birilerine zarar verirseniz maddi, manevi, hukuki zararı size.

SADECE UYARIYORUM

Bunlar doğru bilinen yanlışlara örnek olsun diye seçtiğim birkaç okuyucu yorumu. Son olarak şunu da belirteyim: Evet, ben tarafım ama şirketlerin değil tüketicinin tarafıyım, çünkü tüketiciyim. Ortada ciddi bir sorun var ve tüm taraflar bundan zarar görüyor. “Sigorta şirketleri zarar etmiyordur” diye yanlış bilgiyle ya da “sen şirketlerin tarafındasın, fiyat artışlarını savunuyorsun” diye garip inanışlarla ortadaki sorun yok olmuyor, tüketicinin cebinden çıkan prim de düşmüyor. Ben, ne mi yapıyorum? Tüm tarafların sorunlarını ortaya koyuyorum, kamuoyu nezdinde çözüm yolu arıyorum ve gelecekte yaşanacak daha büyük sorunlar için uyarıyorum.

İsteğiniz, devletin müdahale etmesi ise söyleyeyim; bir işe yaramaz, yaramadı da. İki ay önce ticari araçlarda müdahale edildi daha büyük kaos başladı.

Beklentiniz, iki sigortanın birleşmesi ise, birleşir ama fiyatı düşmez. Bunlar sadece bazı kesimleri rahatlatmak için alınan geçici tedbirlerdir. Çünkü temel sorun başka. Tüm kesimler birbirini suçlayıp, topu birbirine atacağına ana soruna odaklanırsa, çözümü de kolay olur.