Tercih dönemi geldi mi, çevremden, ‘Bizim çocuk nereyi tercih etsin, ne önerirsin?’ diye sorular da gelmeye başlar. Türkiye’de 200’ün üzerinde üniversite, yüzlerce de bölüm var. Haliyle hem adayların hem de ailelerinin kafası karışık. Kimi eş dost da, ‘Sigortacılık bölümü hakkında ne düşünüyorsun, önerir misin?’ diye de soruyor. Aslında bu soruların altında, ‘Geleceğin meslekleri nelerdir, bizim çocuk okuldan mezun olduğunda iş bulmakta zorlanmasın’ düşüncesi yatıyor. Üniversitelerin diğer bölümleri hakkında fikir beyan etmem veya yönlendirme yapmam doğru olmaz ama sigortacılık hakkında öngörülerimi paylaşabilirim.
MEZUN OLUNCA NE YAPACAĞIZ?
Sigortacılık bölümü olan üniversiteler hakkında ‘sigortagazetesi.com’ internet sitesi kapsamlı bir araştırma yapmış. O araştırmadan alıntılar yapayım. Türkiye genelinde 102 üniversitenin, 178 meslek yüksekokulunda sigortacılık bölümü bulunuyor. Ama tek başına sigortacılık eğitimi veren yok; tamamı ‘bankacılık ve sigortacılık’ bölümü adı altında eğitim veriyor. Bir de dört yıllık eğitim veren fakülteler var. Bunların içinde 17 üniversitede sigortacılık bölümü bulunsa da sadece 4’ünde tek başına sigortacılık eğitimi veriliyor; kalanlar ‘bankacılık ve sigortacılık’, ‘sigorta ve aktüerya bilimi’, ‘sigortacılık ve risk yönetimi’, ‘sigortacılık ve sosyal güvenlik’ adı altındaki bölümler.
Şunu da belirtmekte fayda var, sigortacılık, üniversite adayları arasında pek de tercih edilen bir alan değil. Öyle ki, üniversitede sigorta eğitimi verdiğim dönemde, sigortacılık ve bankacılık alanını seçmiş öğrenciler bile, ‘Mezun olunca ne olacağız, sigorta acentesinin yanında pazarlama mı yapacağız?’ diye soruyorlardı. Diyeceğim o ki, sigortacılık eğitimi alanlar bile seçtikleri branş konusunda bilgi sahibi değil. Bunda tabi sigorta sektörünün de kabahati var. Kendine eleman yetiştiren üniversiteler ve bu üniversitelerde okuyan öğrencilerden bir hayli kopuklar. Eminim, sigorta sektörü temsilcileri bile bu kadar üniversitede, bu kadar sigortacılık bölümü olduğunu bilmiyordur.
SİGORTACILIK AKTÜERLİK
Sigortacılık mesleğini üniversite adaylarına önerir miyim? Hem de nasıl öneririm. Sigortacılık, sigorta acentesinde konut, kasko, trafik sigortası satmaktan ibaret değil. Önce bu yanlış kanıyı düzelteyim. Sigortacılık salt pazarlamadan da oluşmuyor; içinde ekonomi var, risk yönetimi var, fon yönetimi var, sağlık var, teknoloji var, araştırma geliştirme var, reasürans var, tarım var, eksperlik var. Var da var. Mesela, aktüerlik; geçmişte de, bugün de, gelecekte de her daim geleceğin mesleği. Gelişmiş ülkelerde aktüerlik en iyi meslekler arasında ilk 5’te yer alıyor. Başta sigorta şirketlerinden finans kuruluşlarına, sosyal güvenlik kurumlarından kamuya kadar geniş alanda iş bulma imkânı var.
Türkiye’deki sigorta şirketlerinin büyük çoğunluğu yabancı sermayeli. İyi bir eğitim ve yabancı dil ile yurtdışındaki sigorta şirketlerinde kalıcı ya da geçici çalışma imkanı var.
ÜNİVERSİTELERE ÖNERİM
Birkaç gün içinde sel afetinin vurduğu iller. İşyerleri, konutlar, araçlar sular altında. Son iki aydır da Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde kuvvetli sağanak sonrası sel ve su baskınları yaşanıyor; baskınların neden olduğu ekonomik kayıp da artıyor. Sigortacılara göre son aylarda yaşanan sel afetlerinin yarattığı ekonomik kayıp 3 milyar TL’ye yakın. Sigortalı kayıp ise 300-350 milyon TL. Bu da şu anlama geliyor ki, toplam ekonomik kaybın yüzde 10’unu sigortacılar karşılayacak. Şaşılacak bir durum mu; değil. Detayını anlatacağım ama kısa bir analiz yapayım,
YÜK DEVLETİN SIRTINDA
Türkiye’de depremden sonra en fazla can ve mal kaybına yol açan afet sel. Hemen hemen her yıl 200 civarında sel baskını yaşanıyor, bunların 25’i, ciddi maddi kayıplara neden olurken, baskınlar yılda ortalama 100 milyon dolarlık ekonomik kayıp yaratıyor. Özellikle son beş yılda mayıs ayı ile eylül ayı arası artık sigortacılara göre afet sezonu. Bu dönemde başta sel olmak üzere hortum, fırtına, dolu olayları sıklıkla yaşanıyor. Nedeni ise, iklim değişikliği. Nitekim bu dönemde afet zararları nedeniyle sigortalı hasarlarda yüzde 30’un üzerinden artış yaşanırken, sigortacılar son 5 yılda 25 milyar liraya yakın tazminat ödedi. Afetlerin yarattığı ekonomik kayıp ise bunun kat ve kat üzeri.
İşin ilginci, Karadeniz’de olduğu gibi hemen hemen yer yıl aynı bölgelerde sel baskını yaşanıyor ve kıymetlerin değeri arttığı için ekonomik kayıp da her geçen yıl büyüyor. Şunu anlıyorum; sosyal devlet gereği, afetlerin yarattığı kaybın telafisinde devlet etkin rol oynuyor. Beklenti de bu yönde. O nedenle de her sel sonrası devlet büyükleri afet bölgesine gittiklerinde, ‘merak etmeyin devlet yaralarınızı saracak’ diyor.
Hal böyle olunca da devletin üzerine büyük yük biniyor. Peki, doğrusu bu mu? Doğrusu, bu yükü sigorta sisteminin üstlenmesi. Ama olmuyor. Tıptı, son bir-iki ayda yaşanan sel afetinin yarattığı ekonomik kayıp 3 milyar TL olmasına karşın, bunun sadece yüzde 10’nun sigorta sistemi tarafından karşılanacak olması gibi. Bu tablo hiç değişmiyor.
YÜZDE 10’UNU ANCAK KARŞILIYOR
Sel felaketlerinde meydana gelen ekonomik kaybın bölgesine göre değişmekle birlikte kimi bölgede yüzde 4’ünü, kimi bölgede yüzde 10’unu sigortacılar karşılayabiliyor. Neden? Çünkü her 3 araçtan 1’nin kaskolu, her 4 konuttan 1’i sigortalı, küçük ve orta boy işletmelerin de yüzde 70’i sigortasız da ondan. Karadeniz’de belli bölgelerde her yıl sel afeti yaşanması, bu afetlerde de araç, konut, işyerleri ciddi zarar görmesine rağmen; maalesef, sigortalılık oranı bir türlü artmıyor.
Artmamasının nedeni de devletin yaraları saracağına yönelik beklenti. Sele kapılan aracın yerine yenisini devletin vermesi, selde malı zarar gören esnafın malının yenisini devletin koyması, selde makinesi zarar gören KOBİ’ye yeni makineyi devletin vermesi mümkün mü? Belki düne kadar devlet zararları bir şekilde ama az ama çok telafi edebiliyordu. Bugünkü şartlarda, yani enflasyon ve dövizdeki artış nedeniyle kıymetlerin ve değerlerin arttığı ortamda tüm yükü devletin sırtına yüklemek ne doğru, ne de mümkün.
Emekliler, 2023 Temmuz maaşlarını yüzde 25 zamlı alacak. TÜİK, 2022 ocak-haziran dönemi altı aylık enflasyon rakamını açıkladı, emeklilerin maaş zamları belli oldu. TÜİK’in açıkladığı enflasyona göre SSK, Bağ-Kur, tarım emeklileri yılın ikinci yarısında maaşlarını yüzde 19.77, memur emeklileri ise yüzde 17.55 zamlı alacaklardı.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, emekli maaşlarında iyileştirmeye gidileceğini açıkladı, ardından emeklilere uygulanacak refah payı Meclis’teki torba yasaya eklendi. Buna göre tüm emekliler temmuz ayında maaşlarını yüzde 25 zamlı alacak. Böylece memur emeklilerine 7.4 puan, SSSK, Bağ-Kur ve tarım emeklilerine ise 5.2 puan refah payı verilmiş oldu.
YILLIK ARTIŞ YÜZDE 55
2023’ün ocak ayında ise açıklanan enflasyona göre SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklileri yüzde 15.40, memur emeklileri yüzde 16.40 oranlarında zam alacaklardı. Ancak sene başında alınan kararla tüm emeklilere uygulanacak zam oranı yüzde 30 oldu. Buna göre de sene başında memur emeklisine yüzde 13.60, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 14.60 puanlık refah payı verildi. Açıklanan son rakamlara göre de tüm emeklilerin 2023 yılının tamamında zam toplamı yüzde 55 oldu.
Ayrıca 2023’ün başında en düşük emekli aylığı önce 5.500 liraya, ardından nisan ayında da 7.500 lira çıkarıldı. 2022 yılının ocak ayında da en düşük emekli maaşı 2.500 liraya, temmuz ayında 3.500 lira yükseltilmişti. 2023’ün temmuz ayında en düşük emekli aylığında herhangi bir iyileştirmeye gidilmedi. Ocak ayında olduğu gibi temmuzda da en düşük emekli aylığı 7.500 lira olarak uygulanacak.
KAFALAR NEDEN KARIŞTI?
En düşük emekli aylığında artışa gidilmediği için temmuz ayındaki yüzde 25’lik zam kök maaşlara uygulanacak. Peki, kök maaş ne demek? Kök maaş, emeklilerin yılda iki kez belirlenen ve TÜİK’in açıkladığı geçmiş altı aylık enflasyona göre zam yapılan emeklilerin asıl aldıkları maaş demek. Son yıllarda en düşük emekli aylıklarında yapılan iyileştirmeler ise Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından karşılanıyor. Yani, en düşük emekli aylığı 5.500 liradan, 7.500 lira yükseltildiğinde aradaki 2 bin liralık farkı Hazine karşılıyor. Temmuzda olduğu gibi en düşük emekli aylığında iyileştirme yapılmazsa zam oranı kök maaş üzerinden hesaplanıyor.
Memurların maaş zamlarını belirleyecek olan enflasyon oranını TÜİK açıkladı. Buna göre ocak-haziran dönemi enflasyonu yüzde 19.77 oldu. 6. Dönem Toplu Sözleşme’ye göre de 2023’ün ikinci yarısında görevdeki memurlar ile emeklileri maaşlarını yüzde 6 zamlı olacak. 2023’ün Ocak-Haziran dönemindeki 6 aylık enflasyonun yüzde 8’i geçmesi halinde de aradaki fark maaş zamlarına eklenecek. Böylece görevdeki memurların temmuz ayında alacağı zam oranı yüzde 17.55 oldu.
SEYYANEN ZAM VERİLECEK
Meclis’e sunulan kanun teklifi ile de kamu çalışanlarına 8 bin 77 lira seyyanen zam yapılacak. Meclis’e gönderilen kanun teklifinde seyyanen zam yapılmasını öngören madde “6. Dönem Toplu Sözleşme hükümleri gereğince kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde 1.7.2023-31.12.2023 tarihleri arasındaki dönem için enflasyon farkı dahil yapılması öngörülen artışa ek olarak (15.965) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ilave ödeme yapılması öngörülmektedir” şeklinde yer aldı.
Bu çerçevede görevdeki memurlar temmuz maaşlarını; toplu sözleşme zammı, üzerine enflasyon farkı, bunun da üzerine 8 bin 77 lira seyyanen zamlı alacak. Böylece 2023’ün ocak ayında 11 bin 848 lira olan en düşük memur maaşı temmuz ayında 22 bin liraya çıkacak. Seyyanen zamla birlikte ortalama memur maaşı da 25 bin liraya yükselmiş olacak.
EMEKLİLERİ KAPSAMIYOR
Meclis’e gönderilen yasa teklifine göre sadece görevdeki memurlara seyyanen zam yapılacak. Seyyanen zam memur emeklilerini kapsamayacak. Bugünkü haliyle memur emeklileri temmuz ayında maaşlarını; toplu sözleşmeden kaynaklı yüzde 6 zam, üzerine de enflasyon farkı ile birlikte yüzde 17.55 zamlı alacaklar. Emeklilere refah payı altında ilave bir zam yapılıp yapılmayacağı ise şimdilik net değil.
BAZI UNVAN VE DERECELERİNE GÖRE MEMURLARIN TEMMUZ MAAŞ ARTIŞLARI
Temmuz başından itibaren asgari ücret yüzde 34 yükseldi, brüt 13.414 liraya, net 11.402 liraya çıktı. Günlük asgari ücret tutarı ise 447.15 lira oldu. Yeni asgari ücretle birlikte ev hizmetlerinde çalışanların primleri de 1 Temmuz itibarıyla artmış oldu.
Ev hizmetlerinde çalıştırılanların Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) prim ödenerek, sigortalanması zorunlu. Sigortalılık koşulları da bir ay içinde 10 günden az ya da 10 günden fazla çalışma süresine göre farklılık gösteriyor. Eğer, ev işinde çalışan biri; bir ay içinde 10 günden az çalışıyorsa iş kazası ve meslek hastalığına karşı çalıştıran kişi tarafından sigortalanıyor ve prim de buna göre ödeniyor.
10 GÜNDEN AZ ÇALIŞANLAR
Ev hizmetinde ayda 10 günden az sigortalı çalıştıranlar işveren sayılmıyor, sadece sigortalılar adına iş kazası ve meslek hastalığı primi ödüyor. Sigortalı çalışan isterse bunun üzerine kendi de prim ödeyerek emeklilik ve genel sağlık sigortası yaptırabilir. Emekliler de ev hizmetlerinde 10 günden az çalışabilir ve bu durumda emekli aylıkları kesilmez, genel sağlık sigortası için de fazladan prim alınmaz.
Ev işinde çalışan, bir ayda 10 gün ve üzerinde çalışıyorsa, çalıştıran kişi işveren konumuna geçiyor. Bu durumda da işveren tarafından genel sağlık sigortası ve emekliliği de kapsayan sigorta yaptırılmak zorunda.
GÜNLÜK PRİM 8.94 TL
Peki, yeni asgari ücretle birlikte ev hizmetlerinde çalışanların primleri ne kadar arttı. Önce, 10 günden az çalışanlar için ödenecek prim tutarından bahsedeyim. Çalışılan her bir gün için asgari ücretin günlük tutarının yüzde 2’si kadar prim ödeniyor. Sene başından 1 Temmuz’a kadar ev işlerinde çalışanlar için ödenen tutar günlük 6.67 liraydı, 1 Temmuz’dan itibaren bu tutar 8.94 liraya çıktı. Buna göre 1 Temmuz tarihinden itibaren ev hizmetlerinde ayda bir gün çalışan için 8.94 lira, ayda beş gün çalışan için 44.70 lira, ayda dokuz gün çalışan için 80.46 lira prim ödenecek.
Kimileri ‘Sigorta şirketleri fiyatları astronomik artırdı, primlerin altından kalkılamaz hale geldi’ diyor, kimileri ‘Fiyatlar artacaksa artık sigorta yaptırmayız’ diye tepki gösteriyor. Kimileri de ‘Neden bu konuyu gündeme getirmiyorsun’ diyerek, bana tepki gösteriyor.
SÖZLEŞMELER İPTAL EDİLİYOR
Herkes haklı. Özel ve tamamlayıcı sağlık sigortası kullanan 6 milyondan fazla vatandaş haklı, sigortacılar haklı, hastaneler de haklı. Özel sağlık sigortasında fiyat arttı mı? Evet, arttı. Son bir yılda yüzde 165, son iki yılda da yüzde 250’ye yakın arttı. Eminim kimileri diyecektir ki, enflasyonun yüzde 40’larda olduğu ortamda bu artışlar fahiş değil mi?
Şunu da belirteyim, özel sağlık sigortaları her geçen yıl sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. O nedenle de acil tarafından yeni bir model geliştirilmesi lazım. Bu modeli de sadece sigorta şirketleri ile özel hastaneler birlikte belirleyemez, mutlaka işin içine kamunun, yani SGK’nın da girmesi gerekiyor. Fiyatlar neden artıyor ve neden sürdürülebilir olmaktan çıkıyor? Madde madde değineyim.
- Döviz kurundaki artış, asgari ücretteki artış (son iki senede yüzde 169 arttı), enerji maliyetlerindeki artış ve enflasyon; özel sağlık kuruluşlarının maliyetini artırdı. Öğrendiğime göre sağlık kuruluşlarının maliyetleri son iki senede yüzde 200 ila 300 arasında arttı. Sigorta şirketleri de sigortalılar adına sağlık hizmetini özel hastanelerden satın aldıkları için doğal olarak maliyet artışları özel sağlık sigortası poliçelerine de yansıdı.
- Sigorta şirketleri, özel sağlık kuruluşlarının maliyetlerini sigortalılara minimum seviyede yansıtmak için pazarlık aşamasında fiyatları baskılamaya çalışıyor. Çünkü sigortacılar yüzde 300-400 fiyat artışı yapsa; bu sefer vatandaş sigorta yaptırmayacak ve sistemden kaçacak. Bu sefer ne oluyor? Özel hastaneler maliyet artışlarını sigorta şirketlerine tam olarak yansıtamadıklarından kimi hastaneler özellikle tamamlayıcı sağlık sigortası sözleşmelerini iptal ediyor. Son birkaç yıldır tamamlayıcı sağlık sigortası olan vatandaşların hastaneye gittiğinde ‘sigorta şirketi ile henüz anlaşma yapmadık’ cevabı alıp, geri çevrilmelerinin nedeni işte bu.
HEM SGK HEM ÖZEL SİGORTA
- Toplam 6.5 milyon özel sağlık sigortalısının yaklaşık yüzde 90’ını SGK şemsiyesi altında. Bu kişiler sigortalı ama tamamlayıcı ya da özel sağlık sigortaları olduğu için devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanmıyorlar. Tüm sağlık sorunlarını özel sağlık kurumlarında çözüyorlar. Bu kişiler, çalıştıkları için devletin sunduğu ve zorunlu olan genel sağlık sigortası için her ay maaşlarından yüzde 12,5 (işveren katkısı dahil) sağlık primi kesiliyor; hem de özel ya da tamamlayıcı sağlık sigortasına kendileri veya işverenleri tarafından prim ödeniyor.
Sorulara tek tek cevap vermek yerine hangi borçlar yapılandırma kapsamında, yapılandırmadan nasıl yararlanılacak, kimler yapılandırma yapabilecek detaylı anlatayım. Şunu belirteyim, yapılandırmadan yararlanmak için son günler. Borç yapılandırması için 30 Mayıs son tarihti, ancak uzatılarak, 30 Haziran’a ertelendi. 30 Haziran tarihi de resmi tatile geldiği için sosyal güvenlik borç yapılandırmasından yararlanmak isteyenler 3 Temmuz mesai bitimine kadar başvurabilecek. Başvuru sonrası ilk taksit ödeme tarihi de ertelenerek, 30 Temmuz’a ötelendi. Peki, hangi borçlar yapılandırılacak; madde madde anlatayım.
* Aralık 2022 öncesi tüm sosyal güvenlik borçları yapılandırılabilecek. Yapılandırılacak borçların içine; sigorta primi, Bağ-Kur primi, işsizlik sigortası primi, emekli keseneği ve kurum karşılığı, sosyal güvenlik destek primi, isteğe bağlı sigorta primi, topluluk sigortası primi borçları, yanlış ve yersiz ödenmiş gelir ve aylıklardan doğan borçlar giriyor.
TAKSİTLE ÖDEME İMKÂNI
* Borçlar peşin veya taksitle ödenebiliyor. Yapılandırma kapsamındaki alacaklara, gecikme cezası ve gecikme zammı yerine Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) uygulanıyor.
* Borç yapılandırması yapılıp da hesaplanan tutar 30 Temmuz’da peşin ödenirse hesaplanan Yİ-ÜFE’nin yüzde 90’ı siliniyor.
* Borcunu taksitle ödemek isteyenler; 12, 18, 24, 26 ve 48 aylık vadelere bölebiliyor. Tercih edilen taksit sayısına göre de belirli katsayı uygulanıyor. Borcunu 12 taksitle ödeyenler için 1.09, 18 taksitle ödeyenler için 1.135, 24 taksitle ödeyecekler için 1.18, 36 ay taksitle ödeyecekler için 1.27, 48 ay taksitle ödeyecek için 1.36 katsayı uygulanıyor.
* Taksitle ödeme tercih edilir ve ilk taksit süresinde ödenirse SGK’dan ‘borcu yoktur’ yazısı alınabiliyor. SGK tarafından uygulanan haciz işlemleri de kaldırılıyor.
BAĞ-KUR’LULAR NE YAPACAK
Soru: Temmuz ayı için gerçekleşecek emekli zammı ve refah payı belirlendiğinde 30 Haziran öncesi veya 1 Temmuz sonrası yapılacak emekli müracaatında alınacak emekli maaşında farklılık olur mu? 1 Temmuz sonrası emeklilik müracaatı olursa refah payınıhak edemez miyim? Mehmet S.
Cevap: Emeklilik dilekçesini şimdi vermekle, temmuz sonrası vermek arasında maaş açısından hiçbir fark yok. Emekli maaşınız belirlenirken 2022’deki enflasyon oranı ve milli gelirdeki artışın yüzde 30’u hesaba katılacak; üzerine 2023’ün ocak ayındaki emekli aylıklarına yapılan zam oranı eklenecek. Emeklilik dilekçesini şimdi verirseniz, temmuz ayında emekli maaşlarına yapılacak zam oranını ve tabii refah payını da alacaksınız. Emeklilik dilekçesini temmuz veya sonraki ay verirseniz, hesaplanan maaşınızın üzerine temmuz ayındaki emekli zammı da eklenecek.
GERİYE DÖNÜK BAĞ-KUR TESCİLİ YAPTIRAMAZSINIZ
Soru: 1996 yılında bir şirket kurdum. Bağ-Kur’a kaydım oluşturulmamış. 2000 SGK girişliyim. EYT’den yararlanabilmek için, Bağ-Kur geriye dönük işlem yapma ya da başka bir yolu olabilir mi? Nurcan E.
Cevap: 2003 ve 2008 yılında vergi kayıtlarını belgelemeleri koşulu ile iki kere Bağ-Kur’luları geriye dönük tescil ve borçlanma hakkı tanındı. İki haktan da yararlanmamışsınız. Bu durumda geriye dönük Bağ-Kur tescili yaptıramazsınız ve EYT’den yararlanamazsınız.
ASKERLİK BORÇLANMASI EMEKLİ MAAŞINI ETKİLER
Soru: Askerlik borçlanması için 1 Temmuz son gün uyarınızı dikkate alarak başvuru yaptım. Benim ilk prim ödemem 6.6.1999. 2024 Haziran’da emekli olabiliyorum. Askerlik borçlanması yapmam emekli maaşını etkiler mi ya da ne kadar etkiler? Ali Y.
Cevap: