Amaç, bireyleri tasarrufa teşvik ederek, ülke tasarruflarını artırmaktı. Uygulama başlar başlamaz da eleştirilerin odağı oldu ki, eleştirenlerin başında da sendikalar geliyordu. Eleştirilerde de haklılık payı vardı.
Geçmişte hem hayat sigortalarındaki kötü deneyimler hem de konut edindirme yardımı gibi fonlardan dolayı vatandaştaki güvensizlik; o dönem BES’i hedef tahtası yaptı. Çok iyi hatırlıyorum, ‘bu iş tutmaz’ dendi, ‘vatandaş bir daha bu tür sistemlere kanmaz’ dendi.
20 yıl geçti. 2003’te, 200 bin kişi ve 43 milyon TL’lik fonla başlayan BES’te; bugün, katılımcı sayısı 15.7 milyon kişiye, fon büyüklüğü de 700 milyar liraya ulaştı. Toplam katılımcıların 7.2 milyonu, 2017 yılında başlayan ve işverenlerin çalışanlarını otomatik olarak BES’e dahil ettiği Otomatik Katılım Sistemi’nden (OKS) kaynaklanıyor. Toplam fon büyüklüğü içinde çalışanların fonlarının tutarı ise 50 milyar TL.
SİSTEM 20. YILINDA
Bu rakamlar ne ifade ediyor? Toplam nüfusun yüzde 19’a yakını, toplam çalışanların da yüzde 35’i BES sayesinde tasarruf ediyor. Fon toplamını anlatabilmek için de bir mukayese yapayım, BES ile hemen hemen aynı dönemde kurulan İşsizlik Fonu’ndaki tutar bugün için 165 milyar TL, BES’teki tutar ise 700 milyar TL.
Peki, BES bu hale nasıl geldi? En önemli neden, devletin 20 yılda peşi sıra yaptığı düzenlemelerle sisteme olan desteği. Önceleri yüzde 25 olarak devlet katkısının 30’a çıkarılması, sistemin çalışanları da kapsaması için otomatik katılım uygulamasına geçilmesi, 18 yaş altının sisteme dahil olmasının sağlanması, emeklilik şirketlerine yatırım danışmanlığı hakkı verilmesi, katılımcılara fonlarını senede 12 kere değiştirme imkanı tanınması; kamunun, 20 yılda sistemin büyümesi için yaptığı düzenlemelerden sadece bir kaçı. Açıkça söyleyeyim, kamunun bu desteği olmasaydı, BES bugünkü büyüklüğe ulaşamazdı.
ENFLASYONUN 200 KATI GETİRİ
İkinci neden, BES’in, tek tasarruf sistemi olması. Vatandaşın tasarruf edeceği başka bir sistem yok. Arada devlet eliyle konut hesabı, çeyiz hesabı gibi sistemler kurulduysa da hiçbiri tutmadı. Devlet de bugüne kadar verdiği ve bundan sonra vereceği desteklerle, BES’i tek tasarruf sistemi haline getirdi.
Önce, kaskoda neler yaşanmıştı bir hatırlayalım. Geçen senenin başlarında kaskoda fiyatlar önce yüzde 100’lerde, sene ortalarında yüzde 150’lerde, senenin üçüncü çeyreğinde yüzde 200’lerde artmış; yılın sonunda ise artışlar yüzde 280’lerle neredeyse rekor kırmıştı. Öyle ki, bir önceki yıl 5 bin liraya kasko yaptıranlar, 2022 yılında 19 bin liraya sigortasını yeniletmek durumunda kalmış; hatta fahiş fiyat artışları nedeniyle birçok araç sahibi kasko yaptırmamaya başlamıştı. Hatırlayın, kaskodaki bu artıştan ünlü isimler de şikayetçi olunca, konu magazin dünyasında bile gündem olmuştu.
FİYATLAR HANGİ DÜZEYDE?
Okuyucular hatırlayacaktır, geçen senenin tam da bu zamanlarında, ‘160 bin liraya kasko mu olur?’ başlıklı bir yazı yazmış; 560 bin liraya ikinci el araç alan yakın bir dostuma verilen kasko fiyat tekliflerini sıralamış, içlerinden bir şirketin 160 bin lira teklif verdiğine değinmiştim. O dönem, 10 tekliflerin en düşüğü 17 bin liraydı, ortalaması 27 bin liraydı, en uçuk kaçık olanı da 160 bin liraydı.
Aynı dostumun kasko yenilemesi geldi. Kendisinden rica ettim, geçen seneki aynı şirketlerden teklif almasını istedim. Yine 10 şirketin tekliflerini gönderdi. En düşüğü 9 bin lira, ortalaması 11 bin lira, en yükseği 19 bin lira. Elbette yine uçuk kaçık fiyat veren de var; onun da fiyatı 44 bin lira.
Bir sene öncesi ile şimdinin mukayesesini siz yapın artık. Bu arada belirteyim, 650 bin liraya satın aldığı aracın şimdiki piyasa değeri bir milyon liraya yakın. Buradan da anlaşılacağı üzere, şirketler, geçen seneden daha düşük bedele bu sene kasko yapıyorlar. Elbette istisnaları vardır. Hasar durumuna, aracın piyasa değerine, sigorta şirketinin kasko yapma iştahına göre fiyatlar farklılaşabilir.
BİR SENEDE NE DEĞİŞTİ?
Peki, ne oldu da kaskonun ateşi söndü? Birincisi, hükümetin, otomobil pazarına yönelik aldığı tedbirler sonuç verdi, otomobil pazarındaki yangın söndü, pazarda işler tersine döndü. İkinci elde fiyatlar geriledi. Artık geçen seneki gibi otomobilde fiyat artışları yüzde 200’lerde değil. Artan kredi faizleri nedeniyle otoya olan talep yavaşladı. Kaskodaki fiyat ateşinin sönme nedenlerinden biri bu.
İkincisi, sigorta gelecek bir yılı kapsadığından; geçen sene sigorta şirketleri, enflasyon, kur, araç piyasasındaki fiyat artışları gibi etkenlerde dolayı önlerini göremediklerinden, gelecek bir yılı fiyatlayarak, kaskoda primleri artırdılar. Bir anlamda yoğurdu üfleyerek yemeği tercih ettiler. Şimdi ise sigortacılar önlerini görebiliyorlar ve daha rasyonel, mantıklı fiyatlama yapıyorlar.
Soru: Pandemi döneminde şirketimiz kısa çalışma ödeneğinden yararlandı. Günlük iki saat üzerinden prim yatırdı. Biz ise her gün dokuz saat çalıştık. Kimi arkadaşlarımızın çalıştıkları halde primleri hiç yatmamış. Bazılarımızın emekliliği geliyor. Eksik primleri biz mi yatıracağız, işveren mi yatıracak. Bu konuda nasıl bir yol izlememiz gerekiyor? Hande T.
Cevap: Pandemide kısa çalışma ve nakdi ücret desteğinden yararlanan ancak işverenleri tarafından çalıştırılan, çalıştırıldığı halde de primleri yatırılmayan çalışanların SGK’ya eksik bildirilen günleri tamamlanabilecek. İşveren, kısa çalışma ödeneği veya nakdi ücret desteği için başvurmuş ve bu haktan yararlanmış ancak buna karşılık çalışanını ayın tamamında çalıştırmış, buna karşılık çalıştırdığı günlerin primlerini SGK’ya yatırmamış ise yatmayan eksik günler tamamlanabilecek. Eksik prim günleri işveren yatıracak. Bunun için de sigortalılar adına eksik hizmet bildirilen günler için işveren SGK’ya başvuracak ve başvurduğu tarihten itibaren üç ay içinde primleri yatıracak. Ancak İşveren kısa çalışma ödeneğinden kuralları çerçevesinde yararlanmış ve çalışanları fazladan çalıştırmamış, SGK’ya eksik bildirim yapılan gün sayısı ile fiilen çalışılan gün sayısı uyumlu ise bu durumdaki çalışanların eksik primleri tamamlanmayacak.
58’İ DOLDURDUĞUNUZDA YAŞTAN EMEKLİ OLABİLİRSİNİZ
Soru: 30.8.1969 doğumluyum. 1.5.1999 SSK girişliyim. 2913 prim ödemem ve 2003 doğumlu kızım var. Doğum borçlanması yaparak 3600 günden emeklilik olabilir miyim? Nazan N.
Cevap: 1999 öncesi sigorta girişli olduğunuz için 15 yıl çalışıp, 3600 prim gün ile yaştan emekli olabiliyorsunuz. Doğum borçlanması yaparak eksik prim günlerinizi tamamlayabilirsiniz. Bir çocuk için 720 gün borçlanabilirsiniz. Bu durumda prim gün sayınız 3633 güne çıkacaktır. Ancak 3600 prim gün sayısını doldurduğunuz tarih 2011 sonrası olduğu için 58 yaşında emekli olacaksınız. Dolayısıyla emeklilik için 58 yaşını bekleyeceksiniz.
OĞLUNUZUN MAAŞINI ALMANIZ MÜMKÜN
Soru: Bağ-Kur emeklisiyim. Oğlumu trafik kazasında kaybettim. Eşi vardı, ona da maaş bağlandı. Oğlumun emekli maaşından yararlanabilir miyim? Nurten G.
Cevap:
OKUYUCULARDAN hemen hemen her gün yıpranma hakkından yararlanıp, erken emekli olunması konusunda sorular alıyorum. Kimileri ‘Bu haktan nasıl yararlanırız?’ diye soruyor, kimileri yıpranma hakkının emekli maaşına etkisini merak ediyor. Fiili hizmet süresi zammı ile erken emeklilik mümkün. Öyle ki, bazı mesleklerde çalışanlar 45 yaşında bile emekli olabilir.
İşte, yıpranma hakkının emekliliğe etkisi konusunda tüm merak edilenler...
1- Fiili hizmet süresi zammı nedir?
Halk arasında yıpranma hakkı olarak da bilinen fiili hizmet süresi zammı ile ağır ve yıpratıcı işlerde çalışanlara erken emeklilik hakkı tanınıyor.
2- Nasıl uygulanıyor?
Her 360 günlük çalışma karşılığında ilave gün veriliyor. İlave hizmet süresi en fazla 5 yıl veriliyor ve verilen bu ilave sürenin en fazla 3 yıla kadar olmak üzere yarısı emeklilik için tabi olunan yaştan indiriliyor. Bu süreler için emekli ikramiyesi de ödeniyor. Yer altı işlerinde çalışanlar için süre sınırlaması uygulanmıyor. Türk Silahlı Kuvvetler ve Emniyet Genel Müdürlü personeli için 8 yıla kadar fiili hizmet süresi zammı verilebiliyor.
3- Kimler yararlanabilir?
4/A statüsünde yani işçi statüsünde çalışanlar ile 4/C, memur statüsünde çalışanlar yararlanabilir.
1- Tamamlayıcı emeklilik sistemi ile ne amaçlanıyor?
Tamamlayıcı emeklilik sistemi ile çalışanların, emekliliklerinde, ikinci bir emeklilik geliri elde etmeleri için ikinci basamak emeklilik sistemine geçilecek. Böylece çalışanlar emekli olduklarında hem sosyal güvenlik sisteminden hem de tamamlayıcı emeklilik sisteminden emeklilik maaşı alacaklar.
2- İkinci basamak emeklilik sistemi nedir?
Dünyada üç basamaklı emeklilik sistemleri uygulanıyor. Birinci basamak çalışanların SGK’ya prim ödeyip, gerekli şart ve koşulları yerine getirdiklerinde emekli oldukları devletin sunduğu emeklilik sistemi. İkinci basamak çalışanların her ay maaşlarından kesilen, işverenlerin de belirli oranda katkı yaptığı, çalışan hesabında oluşan birikimlerin fonlarda değerlendirildiği özel emeklilik sistemi. Üçüncü basamak ise kişilerin tamamen kendi tercihleri doğrultusunda birikim yapıp, gelecek için tasarruf ettiği sistem. Türkiye’de birinci basamak emeklilik sistemi ve BES ile üçüncü basamak emeklilik sistemi uygulanıyor. İkinci basamak ise 2017 yılında uygulamaya giren ve çalışanları kapsayan Otomatik Katılım Sistemi ile kısmen uygulanmaya başlandı.
BAĞ-KUR’LUYU KAPSAMAYACAK
3- Otomatik Katılım Sistemi (OKS) ikinci basamak emeklilik sistemi değil mi?
Değil; ikinci basamak emeklilik sistemi olabilmesi için işveren katkısı olması ve çalışanların sistemden emeklilik için gerekli şart ve koşulları yerine getirmeden çıkamıyor olması gerekiyor. 2017 yılından bu yana uygulanan OKS’de giriş zorunlu, yani işverenler tüm çalışanları otomatik olarak sisteme dahil etmek zorunda ancak çıkış serbest. Çalışan istediği zaman sistemden çıkabiliyor. Daha da önemlisi sadece çalışanın maaşından yüzde 3 kesinti yapılıyor; işverenin ise hiçbir katkısı bulunmuyor. Çalışandan yapılan kesintiye de devlet yüzde 30 katkı yapıyor.
4- Tamamlayıcı emeklilik sistemi nasıl uygulanacak?
SSK, Bağ-Kur gibi herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan ve zorunlu sigortalı olmayı gerektirmeyecek şekilde çalışanlar ile sigortalı olarak çalışmakla birlikte bir ay içinde 30 günden az çalışan veya part-time çalışanlar; 18 yaşını doldurmuş olmak koşulu ile isteğe bağlı sigortalı olabilirler. Sadece çalışmayanlar değil, çalışmaya ara vermiş olanlar ya da prim gün sayısı eksik olanlar da isteğe bağlı sigortalı olup, eksik prim gün sayılarını tamamlayıp emekli olabilir, emekli maaşı alabilir
Bu sayede sanki bir sosyal güvenlik kurumuna bağlıymışsınız ve zorunlu sigortalıymışsınız gibi her ay düzenli primleri öderseniz; gerekli şart ve koşulların yerine getirdiğinizde emekli olabilir, emekli aylığı almaya hak kazanabilirsiniz. İsteğe bağlı sigortalı olduğunuzda genel sağlık sigortası sistemine girip, devletin sunduğu sağlık hizmetinden de yararlanabilirsiniz.
65 YAŞINDA EMEKLİ OLACAKSINIZ
Peki, nasıl isteğe bağlı sigortalı olacaksınız? İlk defa isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenler Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), ‘isteğe bağlı sigortası giriş bildirgesi’ni doldurmaları yeterli. Bildirgeyi doldurduktan sonra hangi ilde ikamet ediyorsanız oranın SGK merkezine ya da il müdürlüğüne başvurulması gerekiyor. Başvuruyu yaptıktan ve SGK da başvuruyu kabul ettikten sonra artık sigortanız başlıyor. Geçmişte isteğe bağlı sigortalı olup da iptal eden ya da sistemden çıkanlar yeniden başvurabilirler. Bunun için de yine SGK’ya, sigortalılığın yeniden başlaması için talep dilekçesi ile başvurmak yeterli.
İsteğe bağlı sigorta yaptıranlar, Bağ-Kur kapsamında, bir başka deyişle de 4/B’li oluyorlar. Hal böyle olunca da Bağ-Kurlu’ların sahip olduğu şartlara tabi oluyorlar. Yani, isteğe bağlı sigortalı olduğunuzda Bağ-Kur’a prim ödeniyormuş sayılıyor ve emeklilik koşulları da buna tabi oluyor. Yani, 9000 gün (25 yıl) prim ödeyeceksiniz ve 65 yaşında emekli olacaksınız.
EN DÜŞÜK PRİM 4.292 TL
İsteğe bağlı sigorta yaptıranlar aylık ödeyecekleri prim tutarını kendileri belirliyor. En az ödenecek prim ise brüt asgari ücretin yüzde 32’si. Bugünkü asgari ücret üzerinden hesaplarsak, isteğe bağlı sigorta yaptıracakların en düşük ödeyeceği aylık prim tutarı 4.292 lira. Ödediğiniz primin de yüzde 20’si malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, yüzde 12’si de genel sağlık sigortası primi olarak ödeniyor.
İsterseniz, daha yüksek de prim ödeyebilirsiniz. Bunun da üst limiti, brüt asgari ücretin 7.5 katının, yüzde 32’si. Brüt asgari ücret bugün için 13.414 lira olduğuna göre, ödenecek en yüksek aylık prim 32 bin 193 lira. En düşük 4.292 lira ile en yüksek 32 bin 193 lira arasında bir tutarı prim olarak ödediğinizde isteğe bağlı sigortalı olabiliyorsunuz. Belirtmekte fayda var; ne kadar yüksek prim öderseniz, emekli maaşınız da o kadar yüksek olacaktır. Tabi, bu prim tutarları 2023 yılı sonuna kadar geçerli. 2024’ün başında asgari ücretteki artışla birlikte isteğe bağlı sigortalı olanların ödeyecekleri primler de artacak.
Son sohbetlerimizde Dr. Bahat, “Hasta bir toplumuz. Her şekliyle hastayız. Hastayız doktora gidiyoruz, psikolojimiz bozuk doktora gidiyoruz. 85 milyonluk bir ülkede, bu kadar muayene olur mu? Yaş ortalamamız da 33’lerde. Bu kadar hasta olmamıza imkan var mı?” diye sormuştu. Ardından da, doktora gitmenin sosyalleşme aracı haline gelmeye başladığını belirterek, doktor kaynağında sıkıntı olduğunu, muayene konusuna kısıtlar konmazsa eldeki mevcut kaynağın yetişemez hale geleceği tespitini yapmıştı.
10 KERE DOKTORA GİTMİŞİZ
Sağlık Bakanlığı’nın, yeni yayınladığı son rakamlarla durumun ne kadar vahim olduğu ortaya çıktı. Buna göre, 2022 yılında 855 milyona yakın hekime müracaat olmuş. 2021 yılında bu sayı neymiş; 675 milyon. Yani bir senede hakime başvurularda yüzde 26 artış yaşanmış. Yine 2021 yılında kişi başı hekime müracaat sayısı 8 iken, geçen sene kişi başına hekime müracaat sayısı 10’a çıkmış. Peki, bu ne anlama geliyor? En basit tabiriyle 85 milyon nüfusta neredeyse bir senede 900 milyona yakın muayene yapılmış. Reşat Bahat’ın söylediği gibi yaş ortalamamız ise 33’lerde.
Daha da ilginci; 850 milyon muayenenin 513.6 milyonu kamu-özel hastanelerde yapılmış. Hastanelerde yapılan muayenelerde ise 2022 yılında bir önceki seneye göre yüzde 20 artış olmuş. Geçen sene aile hekimlerine ise toplam 333 milyona yakın müracaat olmuş ki, bir önceki seneyle mukayese edildiği aile hekimlerine yapılan başvurularda yüzde 40 artış yaşanmış. Kişi başına aile hekimine başvuru sayısı ise 4 olmuş. Bu da şu anlama geliyor; doktorlar zamanının çoğunu muayene ve ilaç yazarak geçiriyor. Kalan zamanda da ameliyat, vizit ve koyduğu teşhisi incelemeye ayırıyor.
Tüm bu muayeneler de; bin 555 hastane –ki, 2021 yılında Sağlık Bakanlığı hastane sayısı 908 iken geçen sene bu sayı 915’e yükseldi, özel hastane sayısı ise 572 ile aynı kaldı- ve 194 bin 668 hekim ile gerçekleşmiş. Bakanlığın istatistiklerine göre, toplam hekim sayısı 2021 yılında 183 bin 569 iken, yüzde 6.1 artış göstererek 2022 yılında 194 bin 688 olmuş.
100 BİN KİŞİYE 228 HEKİM
Toplam sağlık personeli sayısı ise 2021 yılında 1 milyon 252 binden, geçen sene 1 milyon 350 bine çıkmış. Şunu da belirtmekte fayda var; 2021 yılında özel hastanelerdeki hekim sayısı 36 bin 629 iken, geçen sene bu sayı 35 bin 614’e düşmüş. Yani, özel hastanelerde hekim sayısı azalıyor. 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı ise 2021 yılında 217 iken, geçen sene bu sayı 228’e çıkmış.
Sizleri biraz rakamlara boğdum ama bunların da bilinmesi gerekiyor. Özetle, eğer doktora muayene başvuru hızı bu şekilde devam eder ve her yıl yüzde 25’lerde artarsa; birkaç yıl sonra gerçekten hasta olduğumuzda muayene edecek ne doktor ne de hastane buluruz.
Kahramanmaraş depremleri sonrası DASK, zorunlu deprem sigortası olup da depremde hasar gören 600 bin konut için 34 milyar TL ödeme yaptı. Hem de dört beş ay gibi kısa sürede ödedi. Başarı mı? Bu kadar kısa sürede, bu kadar büyük bir hasarın ödenmesi büyük başarı. O yüzden hakkını vereceksin.
Elbette bu 600 bin hasar dosyası içinde hasarını alamayan, aldığı tutarı beğenmeyen olacaktır. Bunları sayıları kaçtır? Öğrendim, bin kişi. Yani, depremde konutu hasar gören bin kişi DASK ile uyuşamamış. Nitekim depremden sonra hemen hemen her gün okuyuculardan DASK’a yönelik şikayetler alıyorum. Kimileri aldığı hasarı beğenmiyor, kimileri DASK’ın eski teminatlar üzerinde ödediğini eleştiriyor. Kimileri de hasar konusunda DASK ile anlaşamadıklarını, nere başvurmaları gerektiğini soruyor.
DEPREMZEDE NASIL KANDIRILDI?
Deprem sonrası DASK ile anlaşamayanların bazıları mahkemelere, bazıları da Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurdular. Bu süreçte kötü olaylar da yaşandı. Şöyle ki; deprem bölgesinde türeyen art niyetli kişi ve gruplar, ‘bize yetki verin, hukuk yoluna gideriz, DASK’tan daha fazla hasar almanızı sağlarız’ diyerek, üstelik bir de ahz-u kabza (bedeli tahsil etme) yetkisini de ellerinden alarak, depremzedeleri kandırdı. Bunlardan bazıları paraları tahsil edip sırra kadem bastı, bazıları da hasarın yarısını vatandaşa verip yarısını cebe indirdi. Bunları nereden mi biliyorum? Okuyuculardan gelen şikayet ve yorumlardan.
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU
Yine bu süreçte başka olaylar da yaşandı. Mesela, DASK’la anlaşamayıp, mahkemeler yerine Tahkim Komisyonu’na başvuranlar oldu. Bu kişiler özellikle zeyilname konusunda başvurdu. Zeyilname konusu nedir? Geçen yılın sonlarında DASK, teminat tutarlarını artırdı. Sigortalıları da olası bir depremde düşük hasar almamaları için ekstra prim ödeyip zeyilname yaptırıp, poliçelerini yenilemeleri gerektiği konusunda uyardı. Kimileri yaptırdı, kimileri yaptırmadı. Depremde de zeyilname yaptırmayanların hasarları eski teminatlar üzerinden; ekstra prim ödeyip, zeyilname yaptırıp teminatını artıranların hasarları yeni teminatlar üzerinden ödendi.
Eski teminatlar üzerinde hasar alanlar, ‘DASK hasarımı yeni teminatlar üzerinden ödesin’ diyerek, tahkime başvurdu. Sonuç ne oldu? Kimi kararlar ‘zeyilname yapılmasa bile DASK yeni teminatlar üzerinde öder’ diye; kimi kararlar da ‘DASK’ın yaptığı uygulama doğrudur, zeyilname yapılmamışsa eski teminatlar üzerinden hasar ödenir’ diye çıktı. Hal böyle olunca hem depremzedenin kafası iyice karıştı hem de hasar alma süreci daha da uzadı. Tabi bu duruma gelinmesinde, kimi kişilerin, ‘siz başvurun zeyilname olmasa da DASK ödemek zorunda’ gibi köpürtmeleri de rol oynadı.
TOBB UYUM DEVREYE GİRDİ