Bunun için üç yıldır da devlet, her kişinin yatırdığı her paraya yüzde 25 katkı yapıyor. 50 milyar TL’ye yakın fon birikimine ulaşıldığından, bu fonların ekonomiye uzun vadeli kaynak yarattığından bahsediyoruz. Ufacık bir şikayet olsa hemen düzenleme yapıp, aksayan tarafı düzeltiyoruz. Tüm çalışanları sisteme katmaya hazırlanıyoruz, sorun çıkmasın diye de kılı kırk yarıyoruz. Hatta kıdem tazminatını bile bu sistemde mi değerlendirsek diye tartışıyoruz. Özetle, bireysel emekliliğe ülke olarak ayrı bir önem veriyor, farklı bir konuma koyuyoruz. Hal böyleyken, bireysel emekliliği promosyona konu edip, sistemi ayağa düşürmenin ne anlamı var?
BİR MOTOSİKLET, İKİ TELEFON
‘Bu da nereden çıktı?’ diyeceksiniz. Anlatayım. Önce bir-iki kere radyo reklamında duydum ama pek ihtimal vermedim. Geçenlerde ise gazetede reklamı görünce açıkçası şaşırdım. Bahar kampanyası başlığı altında, “bireysel emeklilik yaptıranlar arasında yapılacak çekilişle bir kişiye motosiklet, 5 kişiye telefon, 10 kişiye tablet verilecek” diye yazıyordu. Yine inanamadım, bir de ilanı veren şirketin internet sitesine girip, baktım; maalesef doğru. Büyük ekran televizyon alana küçük ekran şu kadar indirimli ya da buzdolabı alana elektrik süpürgesi şu fiyata veya da kanepe alana cep telefonu bedava gibi... Bireysel emekliliğe bakış böyle mi yani? Bu kadar mı basit?
Konuyu biraz daha açayım. 2008 yılında yayınlanan yönetmelikle; İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Basın İş Kanunu’na tabi, en az 10 işçi çalıştıran işyerlerine, işçilere yapılacak her türlü ödemelerin bankalar aracılığı ile yapılması zorunluluğu getirildi. Yönetmelik kapsamında yeni düzenleme 2009’un başında uygulamaya girdi. Yedi yıldır da 10 ve üzeri işçi çalıştıran işverenler, yasal olarak ödemeleri bankalar aracılığı ile yapıyordu. Ödemeler derken de ücret, tazminat, yıllık izin, zam, avans, aidat, ikramiye, prim, gider dahil tüm ödemeleri kastediyorum. Daha başka bir deyişle, hür türlü istihkak bankalar aracılığı ile ödeniyordu.
HANGİ İŞYERLERİNİ KAPSIYOR?
21 Mayıs’ta yeni bir yönetmelik daha yayınlandı ve 10 işçi sayısı, 5’e indirildi. Yeni düzenleme ise 1 Haziran’da uygulamaya girecek. Yani, bu tarihten itibaren artık 5 ve üzeri işçi çalıştıran işyerleri tüm ücretleri bankalar aracılığı ile işçilere yatıracak.
‘Sektörler değişti mi?’ diye soracak olursanız; hayır, değişmedi. 2008 yılındaki yönetmelikte olduğu gibi; Deniz İş Kanunu’na tabi olarak 5 ve üzeri gemi adamı çalıştıran işyerleri, Basın İş Kanunu’na tabi olarak 5 ve üzeri gazeteci çalıştıran işyerleri ve İş Kanunu’na tabi olarak 5 ve üzeri işçi çalıştıran işyerleri için geçerli. Daha açık bir anlatımla, İş Kanunu’na tabi dendi mi, tüm işyerlerini kapsıyor.
1 HAZİRAN’DA BAŞLIYOR
Gerek sistemdeki kişiler, ‘aylık yatırdığım para ile emekli olduğumda ne kadar birikimim olur’ diye soruyor; gerekse sisteme girecek adaylar, ‘aylık kaç para yatırırsam, birikimim ne olur’ diye merak ediyor.
İşin aslını isterseniz cevabı çok kolay bir soru değil.
Birikim tutarını etkileyen; kişinin yaşı, aylık yatırdığı tutar, aylık tutarın yıllık artışı, yatırımın hangi fonlarda değerlendiği, sistemde kalındığı süre içinde piyasaların durumu gibi birçok faktör var.
Ben, yine de yol göstermesi açısından, BES’e yatıracağınız aylık katkı payına göre emekliliğinizde ulaşacağınız birikim tutarı hakkında ipuçları vereceğim.
HEM çalışanları hem de işverenleri yakından ilgilendiren düzenleme bugün başladı. Bugünden itibaren 40 meslekte, mesleki yeterlilik belgesi olmayanlar çalışamayacak, işveren tarafından da çalıştırılamayacak. Bu da Türkiye İş Kurumu verilerine göre kayıtlı, yaklaşık 150 bine yakın çalışanı ilgilendiren düzenleme anlamına geliyor. 2015 Mayıs’ında, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yeni bir düzenlemeye gidilerek, ‘tehlikeli’ ve ‘çok tehlikeli’ işlerde, 40 meslek için Yeterlilik Belgesi Zorunluluğu getirildi. Mesleki yeterlilik belgesi almak için de hem çalışanlara hem de bu kişileri çalıştıranlara bir yıllık geçiş süreci tanındı.İşte bu süre, 25 Mayıs’ta doluyor. Şunu da belirteyim, bu yılın Mart ayında yeni bir tebliğ daha yayınlandı ve bu mesleklere 8 meslek daha eklendi böylece 48 meslek için yeterlilik belgesi zorunluluğu getirilmiş oldu. Ancak bu 8 meslek için zorunluluk 2017’de başlayacak. Peki, 26 Mayıs’tan itibaren ne olacak? Aralarında inşaat boyacısı, duvarcı, çelik kaynakçısının da olduğu inşaat, otomotiv, enerji ve metal sektörlerinde 40 meslekte; belgelendirme kuruluşları tarafından açılan sınavlara katılarak, belge almamış olanlar çalışamayacak. Yani, yeni düzenleme ile ‘duvarcı ustasıyım’ demek artık bir işe yaramayacak, ‘duvarcı ustasıyım, bu da resmi belgem’ demek gerekecek. Bu tarihten itibaren mesleki yeterlilik belgesi olmayan kişileri çalıştıran işyerlerine ise belgesiz çalıştırdığı her bir işçi için 500 lira para cezası kesilecek.
BELGE ZORUNLULUĞU OLAN 40 MESLEK
26 Mayıs itibariyle: Ahşap kalıpçı, alçı levha-alçı sıva uygulayıcı, alüminyum ve çelik kaynakçısı, asansör bakımcısı, bacacı, betonarme demircisi, betoncu, direnç kaynak ayarcısı, doğalgaz altyapı yapım personeli, doğalgaz çelik boru kaynakçısı, doğalgaz ısıtma ve gaz yakıcı cihaz personeli, doğalgaz bakım operatörü, doğalgaz polietilen boru kaynakçısı, duvarcı, endüstriyel boru montajcısı, hidrolik-pnömatik, ısı yalıtımcısı, doğalgaz iç tesisat personeli, boyacı, iskele kurum elemanı, makine bakımcısı, otomotiv elektromekanikçisi, otomotiv mekanikçisi, otomotiv montajcısı kaynakçısı, betoncu.
Mart 2017 itibariyle: Asansör bakım onarımcısı, asansör montajcısı, CNC programcısı, metal saç işlemeci.
5 SORUDA MESLEKİ YETERLİLİK BELGESİ
Mesleki Yeterlilik Belgesi’ni kimler veriyor?
İki gün önce Hazine bir yönetmelik yayınlayarak, şehirlerarası ve uluslararası taşımacılık yapan araçların trafik sigortası primlerini iki katına yükseltti. Ardından çıkan yorumlara baktım, ağzım açık kaldı. ‘Trafiğin teminat limitleri arttı primler ikiye katlanacak’ diyen mi istersiniz, ‘primler 600 bine çıkacak’ diyen mi; sınır yok.
Ben size işin doğrusunu anlatayım. İşin aslını isterseniz, artan bir teminat da yok. Hatırlayacaksınız, torba yasa ile Nisan ayının sonunda, şehirlerarası yolcu taşıyan araçların zorunlu yaptırdığı karayolu taşımacılık sigortası kaldırıldı ve şehirlerarası seyahat eden yolcuların uğrayacakları zararların trafik sigortasından karşılanmasına karar verildi. Yani, yolcu taşımacılık sigortası ile trafik sigortası birleştirildi.
TEMİNATLAR NEDEN ARTTI?
Her Mayıs ayının son haftası, Sigorta Haftası’dır. Ve her sene, Sigorta Haftası, genel sigortacılığın konuşulduğu, daha çok tüm tarafların bir araya geldiği sempozyumla başlar. Gelenek böyledir. Dün de böyle bir sempozyum vardı ve konusu, ‘Yabancı Sermaye ve Zorunlu Trafik Sigortası’ olarak belirlenmişti. Ama öyle olmadı. Sadece trafik sigortası konuşuldu; diyeceğim ama izlediğim kadarıyla konuşmadan öte, sigortacılara karşı bir tepki vardı.
BASKILAR ARTIYOR
En ağır tepkiyi de, ‘Yasa çıkarsa fiyatlar düşer dediniz, çıkarttık. Üzerinden bir ay geçti bırakın primlerin düşmesini, aksine artırıyorsunuz, fırsatçılık yapıyorsunuz” diyerek, Hazine Müsteşarlığı gösterdi. Ardından bir tepki de Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nden geldi. TOBB Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar, “Kanun çıkması için arkanızda durduk, destek verdik, düşürün artık şu primleri” dedi.
Hal böyle olunca da hem engelli vatandaşlar hem de eski hükümlüler iş bulmakta zorlanıyor. Bu işin bir boyutu. Bir diğer boyutu ise illa da engellilerin ya da hükümlülerin bir işyerinde çalışması da gerekmiyor, belli alanda özel yetenekleri varsa ki, var, kendiişlerini de kurabilirler. Bu nokta da finansal destek sorunu ile karşılaşıyorlar. Daha açık bir anlatımla, bu vatandaşlarımız, kendiişlerini kuracak sermayeyi bulamıyor.
36 BİN LİRA HİBE DESTEĞİÖzetle, engelli ve eski hükümlüler hem iş bulamıyorlar hem de kendiişlerini kuramıyorlar. Peki, ne olacak? Bu konuda, Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR), çok özel bir uygulaması var. Açıkçası ben de bu uygulamadan, engelli bir okuyucum sayesinde haberdar oldum. Uygulama kapsamında, İŞKUR, engelli ve hükümlülerin iş kurmaları halinde 36 bin lira hibe desteği veriyor. Yapılacak tek şey ise, bu vatandaşların, projelerini hazırlamak ve İŞKUR’a başvurmak.
Sadece bu da değil; İŞKUR’un, bu kapsamda bir uygulaması daha var. Engellilerin işe yerleşmelerindeki en büyük engel olan, mesleki eğitim ve tecrübe eksikliğini gidermeleri için mesleki eğitim kursları düzenliyor. Bu sayede engelliler, kendilerine uygun mesleği öğrenebiliyor. İŞKUR, engelli kişilerin hem işyerlerinde bizzat iş öğrenmelerine hem de girişimcilik eğitimleri vasıtasıyla iş kurma fikirlerinin gelişmesine de imkan tanıyor.
İŞKUR, KAYNAĞI NEREDEN BULUYOR?Gelelim, işin en ilginç tarafına. İŞKUR, tüm hibe desteklerinin ve eğitim kursu hizmetlerinin maliyetini nereden karşılıyor biliyor musunuz? Engelli ve eski hükümlü çalıştırmayan işverenlere kesilen para cezalarından. Yani tahsil edilen cezalar, bu vatandaşların iş kurmalarında ve eğitilmelerinden kullanılıyor.
Eminim diyeceksiniz ki, ‘kim bu hibelerden yararlanmış, iş kurmuş’. Sadece 2016 yılında, kendi işini kurmak için hibe başvurusunda bulunan 125 engelliye 4,5 milyon TL, 23 eski hükümlüye de 339 bin liraya yakın kaynak tahsis edildi. Toplamda ise engelli ve eski hükümlüleri desteklemek için 10 milyon TL kaynak aktarıldı. Merak edenleriniz için söyleyeyim; hibe desteği alanlar tekerlekli sandalye tamir atölyesi, lokanta, emlak ofisi, ayakkabı imalathanesi, tasarım ajansı kurdular. Peki, 2016 yılı için hibe desteği bitti mi? Hayır. 10 Haziran’a kadar devam ediyor. Benden söylemesi.
Gerek 10. Kalkınma Planı’nda gerekse de AK Parti’nin eylem planında yer alan tamamlayıcı sağlık sigortacılığının geliştirilmesi için düğmeye basıldı. İki yıldır sigorta şirketlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), anlaşmalı olduğu özel hastanelerin, vatandaştan talep ettiği yüzde 200’e varan fark ücreti için uyguladığı tamamlayıcı sağlık sigortasının, tüm çalışanları kapsaması amaçlanırken; sigortanın yatarak tedavilerde zorunlu tutulması bile düşünülüyor.
Eminim, ‘bu da nereden çıktı’ diyeceksiniz. Aslında konu, bir süredir hem kamunun hem de sigorta şirketlerinin gündeminde. Nitekim Sağlık Bakanlığı, Hazine, sigortacılar, özel hastaneler biraya gelip, tamamlayıcı sağlığın tüm çalışanları kapsaması için uygun model üzerinde konuşup, tartışıyor. Kamunun isteği ile ağır basan görüş ise, Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) ve Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) gibi tamamlayıcı sağlıkta da devletin yönetiminde bir sigorta havuzu kurulması ve devletin bu havuza katkı yapması.
FARK ÜCRETİ SORUN OLDU