En çok tercih edilen ülke ise Irak oldu. Geçen sene, 5 bin 335 kişi Irak’ta çalışmaya başladı. Irak’ı, 4 bin 379 kişi ile Rusya takip etti. 4 bin 240 kişi de çalışmak üzere Cezayir’e gönderilirken, Türkmenistan’da 2 bin 913 kişi, Suudi Arabistan’da 2 bin 825 kişi İŞKUR tarafından işe yerleştirildi. Yurtdışında çalışmaya gönderilen 31 bin 966 kişiden, 31 bin 796’sı erkek çalışanlardan, 170’i de kadın çalışanlardan oluştu.
ELEKTRİKÇİLİK GÖZDE MESLEK
Yurtdışında çalışmak üzere en çok tercih edilen meslek ise elektrikçilik oldu. 2015’de, bin 888 kişi, başta Irak ve Rusya olmak üzere çeşitli ülkelerde elektrikçi olarak işe yerleştirildi. Tercih edilen ikinci meslek ise montajcı (kurgucu) oldu. Bin 531 kişi, Rusya ve Irak’ta montajcı olarak İŞKUR tarafından işe yerleştirildi. Tercih edilen meslekler arasında üçüncü sırayı ise ustabaşılık aldı. 945 kişi ustabaşı olarak yurtdışında çalışmaya gönderildi. Boru döşemeciliği, soğuk demirci, inşaat mühendisi, kalıpçılık da yurtdışında çalışmak üzere tercih edilen meslek arasında yer aldı. Nitelik gerektirmeyen işlerde çalışmak üzere geçen yıl İŞKUR, 2 bin 821 kişiyi Türkmenistan, Suudi Arabistan, Azerbeycan, Etiyopya, Kazakistan gibi ülkelerde işe yerleştirdi.
İLK TERCİH SUUDİ ARABİSTAN
İŞKUR’un açıkladığı rakamlara göre son 5 yılda ise 292 bin kişi yurtdışında çalışmayı tercih etti. İstatistikler incelendiğinde, çalışmak için yurtdışına gidenlerin sayısında son 10 yılda ciddi bir düşüş olduğu gözleniyor. 81 bin 379 kişi ile 2006 yılı, yurtdışına en çok çalışan gönderdiğimiz yıl oldu. 2006’dan sonra ise sayı her geçen yıl azaldı ve geçen yıl 31 bin 966 kişi ile en düşük seviyeye indi.
“Orta halli bir işletmeyiz ve tekstil ile uğraşıyoruz, üretim yapıp, satıyoruz. İhracatımız da var ama ağırlıklı yurtiçine çalışıyoruz. Bir süredir sattığımız malın tahsilatını alamama korkusu yaşıyoruz. Geçen sene iflas erteleme nedeniyle yüklü miktarda alacağımız kaldı. İtalya’ya mal sattık, paramızı o kadar geç aldık ki, zor duruma düştük, çalışanlarımızın maaşını bile zar zor ödedik. Sadece biz değil çevremizdeki çoğu işletmenin durumu böyle. Alacağımızı garanti altına almak istiyoruz ama hangi sistemi kullanırsak kullanalım maliyetimizi artırıyor. Hem yurtiçine hem yurtdışına neredeyse maliyetine satış yapıyoruz. Daha fazla maliyete katlanacak gücümüz de kalmadı. Bunun başka bir yolu, çaresi yok mu?”
ALACAK GARANTİSİ NASIL İŞLİYOR?
Yaklaşık iki-üç aydır, buna benzer soru ve yorumları çokça alıyorum. Doğrudur; özellikle küçük ve orta boy işletmeler bir süredir tahsilat sorunu yaşıyor.
Kimileri gerçekten alacağını tahsil edemiyor ya da edememiş, kimileri ise diğerlerinin başına gelenleri duyup, temkinli hareket etmeye çalışıyor. Artık nasıl, temkinli hareket edilirse! Peşin satmaya çalışsa, olmaz, çünkü piyasada işler öyle yürümüyor. Satmasa olmaz. Satsa, alacağını tahsil edememe riski var; zaten iki kere alacağı batsa, dayanma gücü olmadığından kapıya kilidi vuracak.
TRAFİK sigortasında bu noktaya nasıl gelindiğine, fiyatların neden arttığına hiç girmeyeceğim. Bugüne kadar, bu konuya birçok defa değindim ve tahmin ediyorum memlekette artık trafik fiyatları hakkında yaşananları bilmeyen yoktur. Şunu da biliyorum; nisan ayında, trafik sigortasının genel şartlarında değişiklik yapan yasa çıktıktan sonra, tüm kesimlerin fiyatların hemen düşeceği yönünde beklentisi vardı ama olmadı. Neden, fiyatların düşmediğine de değinmeyeceğim, çünkü geçmişte bu konuyu da yazdım.
Ancak tüketicinin; yasa çıktıktan sonra trafik sigortasının fiyatı arttı mı, ne kadar arttı, yerinde mi saydı sorularının cevabını bilmeye hakkı var. İşte, bu konuya değineceğim. Peşin peşin söyleyeyim, vereceğim rakamlar ortalama fiyatlardır. Yani, otomobilinden taksisine, motosikletinden kamyonuna, tüm araçların ortalama primleridir. Aracına, hasar durumuna göre bunun üstünde de ödeyen vardır, altında da. O yüzden ‘ben iki katı ödedim’, ‘o fiyata sigorta mı var’ demeyin.
ORTALAMA PRİM, 823 LİRA
Nisan ayında yani, yasanın çıktığı ay, ortalama trafik sigortası fiyatı 817 liraymış; mayıs ayında ortalama fiyatı, 823 lira olmuş. Haziranın ilk 10 gününde de ortalama primler 816 lira civarında seyretmiş. Tabloda hem geçen yılın hem de bu yılın aylık primlerini detaylı bulabilirsiniz. Bu da şunu gösteriyor ki, yasa çıktıktan sonra, trafiğin fiyatı, son bir ayda yüzde 0.73 artmış. Haklı olarak diyeceksiniz ki, ‘yasa çıktı yine de fiyat artıyor’.
Buna göre geçen yıl, kayıtlı iş gücü 5.5 milyon olurken, kuruma kayıtlı 2.1 milyon kişi iş bulamadı. Kayıtlı iş gücünün 3.4 milyonu erkek, 2.1 milyonu da kadın işçilerden oluşurken, işsizlerin 1 milyon 124 bini erkek, 1 milyonu da kadın işçilerden oluştu.
2015’de iş bulmak için başvuranların en çok tercih ettiği meslek ise büro memurluğu oldu. 208 bin kişi büro memurluğu için başvuruda bulundu. İkinci sırayı ise 154 bin 680 başvuru ile satış danışmanlığı, üçüncü sırayı da 108 bin 193 başvuru ile şoförlük aldı. Yine geçen sene 105 bin 123 kişiyi sekreterlik, 102 bin 451 kişi ön muhasebeci, 75 bin 181 kişi de garson olmak için Kurum’a müracaatta bulundu.
İLK TERCİH GÜVENLİK GÖREVLİSİ
İŞKUR, geçen yıl, 628 bin 792’si erkek, 260 bin 848’i kadın olmak üzere toplam 889 bin 640 kişiyi işe yerleştirdi. İşverenler tarafından en çok tercih edilen meslek ise güvenlik görevlisi oldu. Kurum, 39.738 kişiyi, güvenlik görevlisi olarak işe yerleştirdi. İkinci sırada 26 bin 887 kişi satış danışmanı olurken; 20 bin 936 kişi reyon görevlisi, 17 bin 827 kişi büro memuru, 14 bin 737 kişi çağrı merkezi temsilcisi, 14 bin 602 kişi de garson olarak iş buldu.
3.5 milyon gencin merakla beklediği genelge yayınlandı, 25 yaşın altındakilerin Genel Sağlık Sigortası (GSS), prim borçlarının affı ile ilgili detaylar da netleşti.
Konunun detayına geçmeden önce kısa bir hatırlatma yapayım. 18 yaşından küçükler, anne-babası sigortalı olsun olmasın otomatik GSS kapsamında sayılıyor. 20 yaşına kadar lise ve dengi öğretim gören, 25 yaşına kadar da üniversitelerde okuyan gençler de yine anne-babaları üzerinden prim ödemeksizin devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanıyor. Ancak, 18-25 yaş arası okumayan ya da çalışmayan gençlerin, gelir testi yaptırarak, kendilerinin sigorta kapsamına dahil olması gerekiyor. İşte, bu durum GSS’nin uygulanmaya başladığı 2012 yılından bu yana büyük sorun oldu. 18 yaşından büyük olup da okumayan ya da 25 yaşından büyük olup eğitim hayatı devam eden veya da üniversite mezunu olup da iş bulamayan 3.5 milyona yakın genç; 400-500 lira prim borçları ile karşı karşıya kaldı. Borcunu ödeyemeyen sağlık hizmetinden yararlanamadı, kimilerinin borçlarını da anne-babalar üstlenmek zorunda kaldı. Bu durum aylarca kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışıldı.
ÖDEYENE İADE YAPILMAYACAK
Nisan ayında çıkan torba kanun ile sorun çözüldü ve gençlerin prim borçlarına af geldi. Ancak aftan, kimlerin, nasıl yararlanacağının netleşmesi için SGK’nın genelge yayınlanması bekleniyordu. Beklenen genelge yayınlandı.
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, son yaptığı açıklama ile tüm çalışanları, Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) dahil edecek ‘otomatik katılım’ın detayları netleşmeye başladı. Gelin, yeni başlayacak uygulama ile bildiklerimizi alt alta sıralayalım.
45 yaş altı tüm çalışanlar, işverenleri tarafından, zorunlu olarak BES’e dahil edilecek. Çalışanlardan her ay 100 lira kesilecek ve bu paralar kişilerin kendi adlarına açılacak bireysel hesaplarda tutularak, emeklilik fonlarında değerlendirilecek. Çalışanlar isterlerse, 6 ay sonra sistemden çıkabilecek. Çıkarken de hem kendi yatırdıkları paraları hem de getirisini alabilecek. Yani, sisteme giriş zorunlu, ancak çıkış serbest olacak. Bunlar, Mehmet Şimşek’in açıklamaları.
Bir de buna, bizim bildiklerimizi ekleyelim. Otomatik katılım uygulaması, 250 kişi ve üzeri çalışanı olan; kamu ve özel tüm işletmelerden başlayacak ki, birkaç ay öncesine kadar bu, 50 ve üzeri işletmelerdi. İşverenden herhangi bir kesinti yapılmayacak yani, işveren sisteme katkıda bulunmayacak. Devlet ise, sistemi teşvik etmek için bir katkıda bulunacak, ancak bu katkının, bugünkü gibi yüzde 25 olup olmayacağı henüz net değil. Hangi oranda olursa olsun, mevcut bireysel emeklilikte olduğu gibi kişilerin hesabına devlet katkısı aylık olarak yatmayacak; belli dönem sonunda örneğin, bir yıl ya da iki yıl sonra hesaba geçecek. Tabi uygulama hemen başlamayacak. Mehmet Şimşek’in açıklamasına göre, önce Ekonomi Koordinasyon Kurulunda değerlendirilecek, ardından yasal altyapısı oluşturulacak ve 2017’nin başında başlayacak.
Nitekim son bir haftadır da okuyuculardan bu yönde sorular gelmeye başladı. Kimileri, Ramazan boyunca işverenin çalışma saatlerini oruç saatlerine göre değiştirip değiştiremeyeceğini; kimileri, izin hakkını Ramazan ayında kullanıp kullanmayacağını soruyor, kimileri de iş kanunda bu aya özel bir uygulama olup olmadığını merak ediyor.
Hemen şunu belirteyim; Ramazan’ın, yaz aylarına gelmesi nedeniyle Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgelerinde özellikle de Doğu ve Güneydoğu’da başta belediyeler olmak üzere kamu kurumları, iş gücü verimi açısından çalışma saatlerini değiştirirler. Bazıları çalışma saatlerini erkene alır, bazıları da mesaiyi akşam saatlerine sarkıtırlar. Yani, Ramazan ayında çalışma saatlerinde değişiklik, yapılan bir uygulamadır.
ÇALIŞMA SAATLERİ DEĞİŞTİRİLİR Mİ?
Peki, işveren, çalışma saatlerini değiştirebilir mi? İşçi ve işveren anlaşmaya varırsa, çalışma saatlerini ortak değiştirebilir. Bunda bir sorun yok. Kanunen bir sorun olur mu? Ortak mutabakatla değişiklik yapılırsa, kanunen de bir sorun olmaz.
Bir okuyucudan aldığım, ‘sürekli işletmelerin finans ihtiyacında bahsediliyor, küçük şirketler kredilerini ödemekte zorluk çekerken, nasıl yeni finansman arayışında olsunlar, bir araştırın bakalım şirketlerin borcu ne boyutlara ulaşmış’ yorumu üzerine konu, dikkatimi çekti. Merak edip, hem işletmelerin hem de vatandaşın borcunu araştırdım.
2016’nın üç aylık döneminde, tüm finans şirketlerinin ticari ve bireysel olmak üzere kullandırdığı nakdi kredi toplamı, geçen senenin aynı dönemine oranla yüzde 16 artışla, 1.8 trilyon lira oldu. Ticari kredilere baktığımızda, yüzde 27 ile en yüksek payı imalat sanayinin kullandığı krediler alıyor. İmalat sanayini; yüzde 18 ile ticari krediler, yüzde 10.6 ile de inşaat sektörünün kredileri takip ediyor.
Vatandaşın kredi borcuna da baktım. 2016’nın Ocak-Mart döneminde toplam, 415 milyar lira kredi kullanılmış ki, geçen seneye göre sadece yüzde 7’lik bir artış görülüyor. Bireysel kredilerin çoğunluğu da ihtiyaç ve konut kredilerinden oluşuyor.
54.5 MİLYAR TL’YE YÜKSELDİ