DÜNKÜ yazımda da belirttim, her aybaşında bankadan çektiğiniz emekli aylığınız, gerçek maaşınız değil, içinde ek ödeme, yani vergi iadesi de var. O nedenle de bazı okuyucular, ‘ya sizin hesabınız yanlış ya da bana yıllardır eksik maaş yatıyor’ şeklinde şikayette bulunuyorlar. Tabi bir de, ‘tablolarda belirttiğiniz maaşı alamıyorum, arada 100-200 lira eksik fark oluyor’ diyenler de var. Hepsine açıklık getireyim.
Hesaplama konusundan başlayayım. Şikayetler, ağırlıklı olarak zam dönemlerinde yoğunlaşıyor. Bunun da nedeni, emekli maaşının yanlış hesaplanması. En basit haliyle anlatayım. Zam oranı, çıplak maaşınıza göre uygulanıyor; zamlı maaşınız üzerinden de yüzde 4 vergi iadesi hesaplanıp, toplam tutar bankaya yatırılıyor. Bu, rakam sizin elinize geçen, ama maaşınız değil.
BANKAYA YATAN MAAŞINIZ DEĞİL
Örnekleyeyim: 2016’nın ocak-haziran döneminde, her ay elinize 1.934 lira geçiyor. Bu sizin emekli maaşınız değil. Asıl maaşınız 1.860 lira, üzerine yüzde 4 vergi iadesi ekleniyor, böylece aylık elinize 1.934 lira geçiyor. Eğer siz, temmuzda alacağınız yüzde 5’lik zammı, 1.934 lira üzerinden hesaplarsanız maaşınız, 2.030 liraya çıkıyor. Bunun üzerine bir de vergi iadesini koyarsanız, elinize geçecek tutar 2.111 oluyor. İşte, bu yanlış hesap.
DİKKAT ettim de emekli maaşları ile ilgili hem merak edilen hem de kafa karışıklığına neden olan konuların başında, ‘vergi iadesi’ geliyor. Çoğunluk, vergi iadesinin ne olduğunu bilmiyor ya da biliyor ama hesaplamasını yanlış yapıyor. Hal böyle olunca da kimi okuyuculardan, ‘siz mi yanlış hesaplıyorsunuz, eksik mi maaş yatırıyorlar’ şeklinde eleştiriler alıyorum. Önce şu, çok merak edilen vergi iadesini anlatayım. Emeklilere vergi iadesi uygulaması 2006 yılında kaldırıldı, yerine ek ödeme uygulaması başlatıldı ve 10 yıldır da emeklilere; vergi iadesi ya da ek ödeme adı altında bir para yatıyor. İster memur emeklisi olsun, ister SSK isterse de Bağ-Kur emeklisi; istisnasız tüm emekliler bu ek ödemeyi alıyor. Öyle çok kafa karışıklığına neden olacak bir durum da yok, çünkü vergi iadesi oranı tüm emekliler için sabit; o da yüzde 4. Yani, maaşınızın yüzde 4’ü kadar bir tutar, vergi iadesi adı altında her ay hesabınıza yatıyor.
HESAPLAMA YÖNTEMİ
Birkaç örnekle anlatayım: Maaşınız 2 bin liraysa, yüzde 4’ü olan 80 lira, maaşınıza ekleniyor, böylece hesabınıza 2 bin 80 lira yatırılıyor. 3/1 ve ek göstergesi 800 olan hemşiresiniz ve maaşınız da 1.555,95 lira. Maaşınızın üzerine yüzde 4 vergi iadesi tutarı olan 62.24 lira ekleniyor ve elinize toplam 1.618,18 lira geçiyor. Diyelim ki, emekli profesörsünüz ve kıdeminiz 1/4, ek göstergeniz de 6000, 25 hizmet yılı için aylık maaşınız da 4.701,41 lira. Vergi iade tutarınız 188 lira ediyor (4.701,41 liranın yüzde 4’ü), maaşınızın üzerine ekleniyor, elinize toplam 4.889,46 lira geçiyor. Son bir örnek daha vereyim: Polis emeklisisiniz ve kıdeminiz de 5/1, aylık maaşınız da 1.655,95 lira. Üzerine, yüzde 4 yani 62,24 lira vergi iadesi tutarınız ekleniyor ve her ayında başında 1.718,19 lira hesabınıza yatıyor. Aslını isterseniz her aybaşında elinize geçen, aylığı maaşınız değil ki, bu konuya yarın detaylı değineceğim.
HAKSIZ ELEŞTİRİLER
Son olarak şunu da belirteyim: Yazı dizisine başladığımızdan bu yana, “Bu ülkede sadece memurlar mı var, işçi emeklilerini neden yok sayıyorsunuz?” ya da “Sen memur musun, yoksa memur çocuğu musun, günlerdir memur emeklilerinin zamlarını yazıyorsun, bizleri düşünmüyorsun, en çok çalışan biziz en az maaş alan da biziz” şeklinde eleştiriler alıyorum. Evet, memur çocuğuyum; annem öğretmen emeklisi, babam da Türk Hava Yolları’ndan emekli, hatta eşim de öğretmen. Ama emekli zamlarına memurlardan başlamamızın nedeni bu değil. Gerek işçi, gerekse Bağ-Kur emeklilerinin zamları, 4 Temmuz, yani yarın, enflasyon açıklandıktan sonra belli olacak. Memurlarınki ise 2015’den belliydi. Merak etmeyin, salıdan itibaren işçi emeklilerinin de zamlı maaşlarını detaylı açıklayacağız.
EMEKLİ maaşları ile ilgili okuyuculardan çokça soru ve yorum gelmeye başladı. Kimileri, maaşlarının düşüklüğünden şikayet ediyor, kimileri vergi iadesi hesaplamasını merak ediyor, kimileri 1 Temmuz’un maaş günü olmasına rağmen zam alamadıklarından yakınıyor. Kimi okuyucular da pazartesi günü yatacak maaşlarının zamlı olup olmayacağını soruyor.
Hazır, konusu açılmışken, bir yanlış anlaşılmayı düzelteyim. Memur emeklileri kıdemine, göstergesine göre her ayın 1 ila 5’i arası maaşlarını alıyor. Aynı şekilde de SSK ve Bağ-Kur emeklilerine de yine kıdemine, emekli numarasına göre ayın 17’sinden sonra maaşları yatıyor.
Geçtiğimiz günlerde, temmuz maaşları ile ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); Ziraat Bankası’ndan maaş alan 320 bin 247 memur emeklisinin maaşlarının, arife günü olan 4 Temmuz Pazartesi yatacağını açıkladı.
TEMMUZDA ESKİ MAAŞA DEVAM
Sayıları 11 milyonu bulan emekliler, bu yılın ilk yarısına ait son maaşlarını aldı ve Temmuz ayındaki maaş zammına odaklandı. Tarih yaklaştıkça da zam oranı hakkında her kafadan ayrı ses çıkıyor. Öncelikle şunu belirteyim; SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin temmuzda alacağı zam farklı, memur emeklilerinin farklı. Hatta maaşlarını aldıkları günler bile farklı.
Yazı dizisine memur emeklilerinden başladığımız için önce, 3.3 milyonu çalışan, 2 milyonu da emekli olmak üzere 5.3 milyon memurun, maaş zammından nasıl etkileneceğini ve temmuz ayından itibaren cebine kaç para gireceğini detaylı anlatayım. Hem çalışan hem de emekliler, iki yılda bir imzalanan toplu sözleşme gereği, ocak ve temmuz olmak üzere, senede iki kere zam alıyorlar. 2015’de yapılan toplu sözleşme çerçevesinde de alınacak zam oranları belli. Sözleşme gereği memurlara, bu yılın ocak ayında yüzde 6, temmuz ayında da yüzde 5 zam verilecek ve 6 aylık enflasyondan kaynaklı bir fark oluşursa bu da maaşlara yansıtılacak.
ENFLASYON FARKI OLACAK MI?
Hürriyet ekonomiden Burak Coşan, sorunu geçen hafta gündeme getirdi ama bir de ben anlatayım. Bu sene turizmciler, ‘turist yok, öldük, bittik’ edebiyatı yapıyorlar ya; yerli turist için uygulanan fiyata bakıyorsunuz, dudak uçuklatıyor. Bizzat baktım. Eşim, çocuklarla kısa bir tatil için; Bodrum’da, kalınabilir bir otelde, 4 kişilik ailenin beş günlük tatil fiyatı, 9 bin 500 liradan başlıyor. Uçak bileti falan da dahil değil. Kusura bakmayın buna, fırsatçılık deniyor.
Kimse bana, ‘erken rezervasyon yaptırsan öyle olmazdı’ demesin. Yabancı turist yoksa ki, yok, oteller boşsa ki, boş; rezervasyonun erkeni, geçi olmaz. Burak Coşan’ın, haberinden okudum; neymiş, 3 bin liradan biranda 2 bin liraya inilirse gelecek yıl fiyatları eski seviyeye çekemezlermiş. Bundan 20 gün önce, bir otel yöneticisi, trafik sigortalarındaki fiyat artışıyla ilgili bana yolladığı mailinde, özetle şunları yazıyordu: “Otelimize ait 23 tane araç var ve bu sıkıntılı dönemimizde sigorta primlerindeki fahiş artış, bizi zor durumda bıraktı. Fiyatların düşmesi için düzenleme de yapıldı ama yine de düşmüyor, sigortacılar fırsatçılık yapıyor.”
Bu mantıkla bakarsak; sigortacılar da, fiyatları düşürürlerse, gelecek sene poliçe yenilemesinde, primleri eski seviyeye çekemezler.
AMAN DİKKAT!
Fırsat buldukça okuyuculardan gelen sorulara bu köşeden cevap vermeye çalışıyorum. SGK’nın uyguladığı idari para cezaları da gelen sorular arasında. Aşağıda, işyerinin yaptığı ihlallere karşı SGK’nın talep ettiği idari para cezalarını madde madde anlattım. Cezalar, 2016 yılı içinde uygulanacak rakamlardır.
SGK’NIN, İDARİ PARA CEZALARI
- Sigortalı işe giriş bildirgesinin ve Genel Sağlık Sigortası (GSS) giriş bildirgesinin yasal sürede ve SGK tarafından belirlenen şekle uygun verilmemesi halinde, her bir sigortalı için asgari ücret tutarı kadar idari para cezası kesiliyor. Bu da, 1.647 lira.
- Sigortalı işe giriş bildirgesinin verilmediğinin SGK tarafından tespit edilmesi halinde, her bir sigortalı için asgari ücret tutarının 2 katı kadar ceza uygulanıyor ki, bu da 3.294 lira ediyor.
1 Temmuz’da, on binlerce işletmeyi ilgilendiren önemli bir uygulama başlıyor. Bu tarihten itibaren, bir kişi bile çalıştıran işyerlerine, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu geliyor.
Konunun detayına girmeden önce bir özet yapayım. İş kazalarını önlemek amacıyla 2012 yılında, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkartıldı. Her iş yerinde bir iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu getiren kanun kapsamında da işyerleri; az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli olmak üzere üç gruba ayrılarak işletmelere, zorunlu uygulama için geçiş süresi tanındı. 50 kişinin altında çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri için hekim ve iş güvenliği uzmanı istihdam etme zorunluluğu, 2014’ün Ocak ayında başladı. Daha açık şöyle anlatayım. İş yeriniz tehlikeli ya da çok tehlikeli sınıftaysa ve çalışan sayınız da 50’nin üstündeyse, iki buçuk yıldır iş güvenliği uzmanı ile hekim istihdam ediyorsunuz demektir.
KAMU VE ÖZEL SEKTÖR
Kanunda öngörülen geçiş sürecinin son aşaması da 1 Temmuz’da tamamlanıyor ve bu tarihten itibaren ister kamu olsun ister özel, az tehlikeli ve 50’den az çalışanı olan tüm işyerleri için zorunluluk başlıyor. Böylece, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da resmen uygulama girmiş oluyor. Yeni uygulama kaç işletmeyi ilgilendiriyor diye baktım. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre, bu yılın Mart ayında toplam işyeri sayısı 1,7 milyonun biraz üzerinde. 50’den az çalışanı olan işletme sayısı ise, 1 milyon 654 bin. Bunların yarısı az tehlikeli işlerde faaliyet gösterse, kabaca, hekim ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu 500 bin işletmeyi yakından ilgilendiriyor diyebiliriz.
Hal böyle olunca da okuyuculardan hemen hemen her gün onlarca soru ve yorum geliyor. Bizim görevimiz kamuoyunu bilgilendirmek; doğru bilgilendirmek. Peki, bilgilendirebiliyor muyuz? Hayır. Neden? Bir-iki hususun dışında konunun detaylarını bilmiyoruz da, ondan.
Malum, bilinmeyeni her gün konuşup, tartışırsak; her kafadan ayrı ses çıkar ve bilgi kirliliği oluşur. Bugün, yaşanan da işte budur. Kimileri 50 ve üzeri işçi çalıştıran şirketler otomatik katılıma dahil olacak diyor, kimileri 250 ve üzeri çalışanı olan işyerlerini kapsayacak diyor. Kimileri 13 milyon çalışan sisteme girecek diyor, kimileri sadece 5 milyonu ilgilendiriyor diyor. Kimileri, her girene yüzde 25 devlet desteği olacak diyor, kimileri devlet destek verecek ama bu oranlarda olmayacak diyor. Kimileri, kamu şirketlerini de kapsayacak diyor, kimileri kamu şirketleri muaf tutulacak diyor. Kimileri, işverenin hiçbir katkısı olmayacak diyor, birileri çıkıp, ‘yakın zamanda işveren katkısı da gelecek’ diyor. Kimileri, yeni sistemde kesintiler yüksek olacak diyor, kimileri çok düşük olacağını söylüyor.
OTOMATİK KATILIM NE ZAMAN NETLEŞECEK?
Konunun muhataplarına soruyorsunuz; emeklilik şirketlerine, en doğru adres diye, ‘başta bir taslak hazırlandı ama muhtemelen değişmiştir, uygulamanın içeriğini kesin bilmiyoruz’ diyor. Sendikalara soruyorsunuz, ‘böyle bir uygulamadan haberimiz yok, bize hiç sorulmadı, zaten karşıyız’ diyor.