DARBE girişimi sonrası tüm kesimler, hem toplumsal hem de ekonomik açıdan dayanışma içine girerek, üzerine düşen görevi yerine getirdi ve halen de getirmeye devam ediyor. Bu kesimlerden biri de sigortacılar. Olayların hemen ardından ortak bir açıklama yapan sigortacılar, kasko hasarlarını sorgusuz sualsiz ödeme kararı aldı.
Kimileri, ‘ne var bunda?’ diyecektir. Şu var; normal şartlarda bu hasarlar ödenmiyor. Neden ödenmediğine sonra detaylı değineceğim. Bu açıklamanın sonrasında ise sigortacılar, sadece kasko hasarlarını değil, konuttan işyerine, sağlığa, hatta seyahate kadar tüm hasarları karşılama kararı aldı.
KAMU MALLARI SİGORTASIZ
Darbe girişiminin sigortaya faturası da ortayı çıktı. Toplam, 10 milyon liranın biraz üzerinde ve şirketler bugüne kadar da bunun 4 milyon lirasını ödedi. 15 Temmuz gecesi yaşananları düşündüğünüzde, 10 milyon çok da büyük rakam değil. Evet, değil, çünkü o gece ağırlıklı olarak kamu binaları ile kamuya ait mallar zarar gördü ve kamu, sigorta kapsamında değil. Daha doğrusu, kamuya ait tüm taşınır ve taşınmazlar, yine kamunun kararı ile sigortalanmıyor; devlet, kendi zararını kendi karşılıyor.
HEP söyledik, bireysel emeklilik, uzun vadeli bir sistemdir. Bugün girilip, yarın çıkılmaz; çıkılırsa, kimseye faydası olmaz, zararı olur. Piyasa şartlarından dolayı seçtiğiniz fona göre belki bu sene emeklilik fonlarının getirisi düşük olabilir, hatta birikimler eriyebilir de ama gelecek sene ya da bir sonraki sene getiri artar; uzun vadede ise emeklilik fonları kaybettirmez, birikimler erimez. Dedik mi, dedik. Biz bunları söyledikçe kimileri, ‘bireysel emekliliğin hiçbir getirisi yok, birikimler eriyor’ dedi. ‘Bir sene sonra çıktım, yatırdığımı bile geri alamadım’ diye şikayet etti. ‘Paramı, faize yatırsam daha fazla getiri sağlardım’ diye, emeklilik fonlarını faizle, dolarla mukayese etti.
Doğru, 2015’te; siyasi belirsizlik, finans piyasalarındaki dalgalanma, borsada yaşanan kayıplar nedeniyle emeklilik fonları performans gösteremedi. Devlet tahvili, hazine bonosu gibi getirisi düşük yatırım enstrümanlarının yanı sıra hisse senedini seçenlerin bile birikimleri enflasyon karşısında eridi ve fonlar, yüzde 7’ye varan oranlarda değer kaybetti.
KIYMETLİ MADEN GETİRİSİ
Bu sene ise durum çok farklı. İlk 6 ayda, emeklilik fonları, ‘yok böyle getiri’ dedirtecek kadar yüksek performans gösterdi. Bu yılın Ocak-Haziran döneminde, birikimlerini devlet tahvili, hazine bonosunda değerlendirenler; enflasyonla mukayese edildiğinde reel yüzde 5’in üzerinde getiri sağladı. Standart fonları bile seçenler, birikimlerini yüzde 4’ün üzerinde artırdı. Hisse senedine yatırım yapanlar, yılın ilk yarısında yüzde 6 getiri sağladı. Ancak ilk yarıda en çok, tasarruflarını altın gibi kıymetli maden fonlarında değerlendirenlerin yüzü güldü; yüzde 16’ya yakın getiri artışı yaşandı.
Sadece kişilerin birikimleri değil, fon yönetim şirketleri, bu yıl devlet katkısında bile yüksek performans gösterdi. Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz dönemlerde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bireysel emeklilik sisteminde, varlık yönetim şirketlerinin performansının zayıf olduğunu belirterek, “Birçok kurum devlet katkısını bile buharlaştırıyor” diyerek, eleştirmişti. Bu yılın ilk yarısında devlet katkısının getirisi yüzde 10’a yaklaşırken, enflasyon ile mukayese edildiğinde reel getiri yüzde 6’ya yakın oldu.
KAMUOYUNDA beklenti şu: Nisan ayında yapılan yasıl düzenleme ile trafik sigortasının fiyatı düşecek. Düştü mü? Yüzde 3 ila 5 arasında bir indirim oldu ama bu, beklentileri karşılamadı. Karşılamayınca da son günlerde sivil toplum kuruluşlarından, ‘yasaya rağmen sigortacılar primleri indirmiyor, devlet müdahale etsin, fiyatı devlet belirlesin’ söylemleri gelmeye başladı. Bu istek, siyasi iradeye de iletilmiş olacak ki, geçen hafta Hazine, trafik sigortasında pazar payı yüksek 10 şirketi acil toplantıya çağırdı.Anlaşılan, bu konuda Hazine’nin üzerinde ciddi bir baskı var. Öyle ki, öğrendiğime göre, Başbakan Binali Yıldırım bile fiyatların indirilmesi için talimat vermiş. Nitekim o toplantıda, Hazine, ‘yasa da çıktı daha ne bekliyorsunuz, düşürün artık şu fiyatları, yoksa sıkıntı yaşanacak’ diyerek; şirket yöneticilerinden, indirim sözü istedi. Peki, kim, ne indirim sözü verdi? Ona geçmeden önce, trafik sigortasında fiyatlar hangi seviyede, kısaca değineyim.
HAZİNE’DEN ACİL TOPLANTI
Nisan ve mayıs aylarında, tüm araçlarda ortalama prim, 750 lira seviyelerindeyken, temmuz ayında bu rakam 670 liralara düştü. Yani, trafik fiyatında, son 4 ayda ortalama yüzde 10’lar seviyesinde bir indirim oldu. Şunu da belirteyim, bu dönemde tüm şirketler fiyatları düşürdü diye bir şey söz konusu değil. Kimileri yüzde 5, kimileri yüzde 3 indirirken; kimileri ise, ‘biraz daha bekleyip, bakalım’ diyerek, indirime gitmedi. Gelelim, Hazine ile yapılan toplantıda, konuşulanlara. Öğrendiğime göre, Hazine’nin tavrı; önümüzdeki günlerde fiyatların mutlaka indirilmesi gerektiği ve indirim yapmayan şirketlerin takibe alınacağı yönünde. Ayrıca trafik sigortası satmamak için yüksek fiyat çeken şirketler için de farklı bir yaptırım uygulanacak. Peki, sonuç? Son dönemde trafik fiyatlarının inme trendine girdiğini ifade eden şirketler, önümüzdeki aydan itibaren ilave indirim yapma sözünü de verdi. Anlaşılan o ki, trafik fiyatları konusunda kamuda bıçak kemiğe dayanmış ve tüm kesimleri rahatlatacak beklenen indirim gelmezse, kısa sürede fiyatları devletin belirleyeceği bir sisteme geçilecek.
İNDİRİM ZATEN BAŞLADI
Son verilere göre de 60 binin üzerinde kamu personeli görevden alındı. Bunların başında da 15 bin personelle Milli Eğitim Bakanlığı geliyor. Şu da bir gerçek ki, önümüzdeki dönemde görevden uzaklaştırılan memur sayısı daha da artacak. Peki, hiç merak ettiniz mi, kamuda toplam kaç kişi çalışıyor? 2016’nın Mayıs ayı itibariyle kamuda toplam 3 milyon 390 bin 738 kişi çalışıyor ki, bu da toplam istihdamın yüzde 16,42’si anlamına geliyor.
241 BİN 561’İ TSK’DA
Kamu personelinin 3 milyon 149 bin 177’si memur, 241 bin 561’i de askeri personel. Hemen belirteyim bu sayılara MİT Müsteşarlığı’na bağlı çalışanlar dahil değil. Toplam kamu personelinin 381 bin 552’si merkezde, 2 milyon 419 bin 455’i taşrada, 484’ü yurtdışında, 56 bin 342’si döner sermayede, 12’si kefalet sandığında, 228 bin 447’si mahalli idarelerde, 62 bin 885’i de Merkez Bankası ve kamu bankalarında çalışıyor. Görev dağılımına bakıldığında ise, 925 bin 825 kişi ile eğitim-öğretim hizmetleri başı çekiyor. İkinci sırada ise 558 bin 71 kişi ile idari hizmetlerde çalışanlar geliyor. Üçüncü sırayı ise 398 bin 608 kişiyle sağlık alanında çalışanlar alıyor. Sırasıyla; emniyette 259 bin 751 kişi, teknik hizmetlerde 146 bin 249 kişi, yardımcı hizmetlerde 112 bin 603 kişi, din hizmetlerinde 110 bin 447 kişi, avukatlık hizmetlerinde 3 bin 778 kişi ve mülki idare amirliği hizmetlerinde de 2 bin 181 kişi çalışıyor.
YÜZDE 37’Sİ KADIN
Silahlı kuvvetlerde çalışan personeli bir kenara koyarsak, 3 milyon 149 bin 177 memurun, 1 milyon 983 bin 696’sı erkek çalışanlardan, 1 milyon 165 bin 481’i de kadın çalışanlardan oluşuyor. Yani toplam kamu personelinin yüzde 62’si erkek çalışan, yüzde 37’si de kadın çalışanlar. Son olarak şunu da belirteyim, son 6 yılda kamuda çalışan sayısındaki artış yüzde 35’in biraz üzerinde.
Her ay olduğu gibi bankadan yapılması gereken bir-iki ödemem vardı. Yine hep yaptığım gibi sabah, bankaya talimatı verdim. Açıkçası, gündemin yoğunluğundan gün içinde takip etmeyi unuttum. Akşamüzerine doğru müşteri temsilcisi aradı ve üzülerek, ödemeyi yapamadıklarını, ertesi güne kaldığını söyledi. Nedenini sordum. Önce sıkıntılı bir gün geçirdiklerinden bahsetti, ardından ekledi, ‘bildiğiniz gibi olağanüstü günler geçiriyoruz, kusura bakmayın’.
PİYASALARA ETKİSİ
İşte, bu üç kelime, durumu özetliyor; olağanüstü dönemden geçiyoruz. Bir-iki gündür reel sektör temsilcileri ile konuşuyorum; işlerin tamamen durduğundan, tahsilat sorununun tavan yaptığından, piyasada nakit dönüşü olmadığından yakınıyor. Anlıyorum, piyasa sadece dolar, faiz, borsadan oluşmuyor. Esnaf için, KOBİ için piyasa; sattığının bedelini almak, çekin karşılığının olup olmaması anlamına geliyor.
Daha beş gün önce, alçakça ve kanlı bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık. Elbette bunun etkisi, sadece dolar ya da borsa üzerinde olmayacak. Esnaf mal da satamayacak, tüketici alım da yapamayacak, üretim de yavaşlayacak, çekler-krediler de ödenmeyecek. Çünkü olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Sadece olağanüstü dönem de değil, ekonomimiz de bir testten geçiyor ve tüm kesimler bu süreci en az hasarla atlamak için çaba gösteriyor.
ÖNCE müjdeli haberi vereyim. Sigorta şirketleri, 2014’ün Haziran ayından, 2015’in Eylül’üne kadar, 15 aylık sürede, trafik sigortasında aldıkları fazla primleri, bu ayın sonundan itibaren iade etmeye başlıyor. Yaklaşık 1 milyon sürücüye, ortalama 100 lira trafik primi iade edilecek. Hemen belirteyim, bu iadeler, son dönemde tartışma konusu olan trafik sigortasındaki fahiş fiyat artışından kaynaklı değil. Şimdi, konunun detayına gireyim. Sigorta şirketleri, 2014 yılına kadar; özellikle geçmişte aracını satmış ve 2-3 yıl trafiğe çıkmamış sürücülerin, hasar kayıtlarını tutmuyorlardı. Bu nedenle de geçmişe yönelik hasarlı-hasarsız sürücü ayrımı yapılamıyordu. Hal böyle olunca, yeniden araç sahibi olup da trafiğe çıkacak olan sürücülere; sigortacılar, ilk kez trafiğe çıkacak yeni sürücü muamelesi yapıp, trafik sigortasına giriş kademesi olan 4. kademeden poliçe kesiyorlardı. 4. kademe demek, hasarsız sürücülere göre daha yüksek, hasarlı sürücülere göre de daha düşük prim ödemek anlamına geliyor. Hiçbir kayıt olmadığından, 2014’e kadar yıllarca, araç sahipliğine ara vermiş milyonlarca sürücüye, yeniden trafiğe çıktığında, 4. kademeden poliçe kesilmek durumunda kalındı. İki sene önce ise tüm sürücülerin hasar geçmişini kayıt altına alan bir sistem kuruldu ve 2014’ün Haziran ayında uygulamaya girdi.
YANLIŞ UYGULAMA YAPILDI
Ancak hem uygulamadaki aksaklıklardan hem de yeni sisteminin detaylarının bilinmemesinden sigortacılar, 2014’ün Haziran’ından sonra da, yeniden trafiğe çıkan sürücülere, geçmiş kayıtları olmasına rağmen, 4. kademeden poliçe kesmeye devam etti. Sigorta şirketlerinin bu konudaki yanlış uygulaması geçen senenin eylül ayında ortaya çıktı ve bu tarihten itibaren trafik poliçeleri, sürücülerin geçmiş hasar kayıtlarına göre fiyatlanarak kesilmeye başlandı.
Hazine, geçen hafta bir genelge yayınlayarak, Haziran 2014’ten Eylül 2015’e kadarki 15 aylık sürede, bu yanlış uygulama nedeniyle sürücülerden fazla alınan primlerin iadesine karar verdi. Sigorta şirketleri, bu ayın sonundan itibaren iadeleri hak sahiplerine ödemeye başlayacak. Sigortacılar, tahminen, 1 milyon sürücüye, toplam 100 milyon lira iade edecek. İade edilecek primin ise poliçe başına 100 lira olacağı tahmin ediliyor.
ORTALAMA 100 LİRA İADE
Kimi toplu sözleşmeye göre, kimi de enflasyona göre zam alır. Ve ikramiyeden kıdeme, günlük yevmiyeden mesai ücretine kadar da tüm ücretler Ocak ve Temmuz aylarında yeniden belirlenir.
Tüm bunların ötesinde, Temmuz ayının bir önemi daha vardı; o da, yılın ikinci yarısının asgari ücret tutarı belirlenirdi. İlk kez bu sene bu durum değişti. Okuyuculardan gelen soru ve yorumlardan da anlıyorum ki, büyük bir çoğunlukta, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu Temmuz’da da asgari ücretin artacağı yönünde bir beklenti, halen var. Maalesef artmayacak.
TEMMUZ SONRASI DEĞİŞMEYECEK
Daha açık şöyle anlatayım: Düne kadar senede iki kere Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen asgari ücret, bu senenin başında yıllık olarak belirlendi. Belki unutmuşsunuzdur; 2016’nın başında asgari ücrete yüzde 30 zam yapılarak, brüt bin 647 liraya, net de bin 300 liraya çıkarıldı. İşte, bu bin 300 lira, 2016’nın tamamı için geçerli.
ENFLASYON açıklandı, sayıları yaklaşık 11 milyonu bulan SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin temmuz zamları da belli oldu.
Detaya geçmeden önce kısa bir bilgi vereyim. SSK ve Bağ-Kur emeklileri, ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere zam alıyorlar. Zam oranı da bir önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen ve Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından açıklanan, TÜFE’deki enflasyon oranına göre hesaplanıyor. Ancak bu yılın başında, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşları önce 2015 Temmuz-Aralık enflasyonuna göre yüzde 3.81 arttı, üzerine bir kerelik olmak üzere 100 liralık seyyanen zam eklendi.
Böylece en düşük SSK emeklisinin geçen sene aldığı 1.144 lira maaşı, ocak ayında vergi iadesi hariç 1.288 liraya; en düşük Bağ-Kur tarım işçisinin 878.7 liralık emekli maaşı da yine vergi iadesi hariç 1.012 liraya çıktı. Geçen sene en yüksek 2.296 lira maaş alan SSK emeklisinin ise Ocak ayında maaşı 2.483 liraya yükseldi.
Gelelim, temmuz zammına. Enflasyon rakamı açıklandı ve ocak-haziran dönemi enflasyonu yüzde 3.63 olarak gerçekleşti. Bu da şu anlama geliyor: SSK ve Bağ-Kur emeklileri yüzde 3.63 zam alacak.