DARBE girişimi sonrası FETÖ’ye mali destek sağlayan şirket ve bu şirketlerin ortaklarına yönelik operasyonlar tüm hızıyla sürüyor. Bazı kurumlara devlet el koydu, bazılarına kayyum atandı, bazı şirket sahiplerinin soruşturmaları ise halen devam ediyor. Dikkat ettim de bu konuda, özellikle son günlerde, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Kimileri FETÖ ile bağlantısı olan şirketlere ilişkin listelerin banka ve sigorta şirketlerine gönderildiğini söylüyor, kimileri listedeki şirket sayısına 8 bin diyor, kimileri 300 şirketten bahsediyor, kimileri de listede 5 bin şirket olduğunu savunuyor.
İLKİ 28 TEMMUZ’DA GÖNDERİLDİ
Ben size, işin doğrusunu anlatayım; hem de darbe girişiminden bugüne kadar neler olduğunu ayrıntısı ile anlatayım. Önce kara listeden bahsedeyim. Doğru, sigorta şirketlerine, içinde, örgütle doğrudan bağlantısı olduğu tespit edilen kurum ve kuruluşların yer aldığı bir liste gönderildi. Sayısı ise, 2 bin 241. Liste; okul, dernek ve vakıflardan oluşuyor.
Tam listeyi de vereyim. 934’ü okul, 16’sı üniversite, 57’si vakıf, 1.125’i dernek ve 109’u yurt olmak üzere toplam 2 bin 241 kurumdan oluşan bir liste. Ve bu liste, darbe girişiminden 13 gün sonra, yani 28 Temmuz’da sigorta şirketlerine gönderildi ki, bu kurumların tamamına da kondu.
Şimdi ise Adalet Bakanlığı 3 bin hakim ve savcı alımı için düğmeye bastı. Son başvuru tarihi ise 20 Ekim.Adalet Bakanlığı, ihtiyaç durumuna göre; 2 bin adli yargı hakim ve savcı adayı, 200 idari yargı hakim adayı, 700 avukatlık mesleğinden adli yargı hakim ve savcı adayı ve 100 avukatlık mesleğinden idari yargı hakim adayı alacak. Başvurular 11-20 Ekim tarihleri arasında bireysel olarak internet üzerinden ya da ÖSYM başvuru merkezleri aracılığı ile elektronik ortamda yapılacak.
9 BİN BAŞVURU BEKLENİYOR
2 bin adli yargı hakim ve savcı adayı için adli yargı sınavında, genel başarı puanı sıralamasına göre en yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere 6 bin aday mülakata katılmaya hak kazanacak. 6 bininci aday ile aynı puanı alan adaylar da Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak mülakata çağrılacak. 70 ve üzeri puan alanların sayısı 6 bini bulmazsa sadece 70 ve üzeri puan alan adaylar mülakata çağrılacak.200 kişilik idari yargı hakimi içinse; idari yargı sınavında genel başarı puanı sıralamasına göre en yüksek puan alan adaylardan başlanmak üzere 600 aday görüşmeye katılmaya hak kazanacak. İdari yargı hakimliği için de 70 ve üzeri puan alanların sayısı 600’ü bulmazsa sadece 70 ve üzeri puan alan adaylar mülakata çağrılacak.
İDARİ YARGI HAKİM ADAYI
700 kişilik avukatlık mesleğinden adli yargı hakim ve savcı adayı için de adli yargı-avukatlık sınavında genel başarı puanı sıralamasına göre 2 bin 100 aday görüşmeye alınacak. Gerekli başvuru olmazsa 70 ve üzeri puan alan adaylar Bakanlık tarafından görüşmeye çağrılacak.100 kişilik idari yargı hakim adayı için de idari yargı-avukat sınavında genel başarı puanı sıralamasına göre en yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere 300 aday mülakata çağrılacak. 70 ve üzeri puan alanların sayısı 300’ü bulmazsa sadece 70 ve üzeri puan alan adaylar Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak görüşmeye çağrılacak.
Çalışma Hayatı İle İlgili tüm sorularınızı sigorta@hurriyet.com.tr adresine sorabilirsiniz.
Oysa FETÖ’cülerin beklentisi neydi: Döviz fırlayacak, faiz uçacak, TL değer kaybedecek, halk bankalara hücum edecek, şirketler birer birer kapanacak, yabancı sermaye kaçacak, ekonomik kaos çıkacak. Darbe girişimi başarısız olsa bile ekonomik kriz mutlaka tutacak beklentisi içindeydiler. Eski Türkiye’de olduğu gibi. Ama hesaba katamadıkları, Türkiye artık eski Türkiye değil.
Peki, ne oldu?
Ne döviz fırladı gitti, ne TL tepetaklak oldu, ne halk bankalara hücum etti, ne de yabancı sermaye bir gecede bavulunu toplayıp kaçtı. Aksine tam tersi oldu. Darbe girişiminin hemen sonrasında, hükümetin aldığı kararlar ve tüm kesimlerle yürütülen diyalog sayesinde ekonomide bir ivme yaratıldı. Tabi bunda, sivil toplum kuruluşlarının ve reel sektör temsilcilerinin milli birlik içine hareket etmesinin de payı büyük.
Yani TARSİM, sigorta sistemini daha etkin çalışacak hale getiriyoruz” dedi.Hazır konu açılmışken sizlere tarım sigortasını anlatayım. Birçok defalar yazdım, bir kere daha tekrarlayayım; 2006 yılında başlatılan devlet destekli tarım sigortası, tarımda bir devrimdir. Bir adım daha öteye gideyim; bu uygulama, sigortadan da öte, bir anlamda üreticiyi sübvanse etmektir. Neden? Çünkü çiftçinin sigorta için ödeyeceği primin yarısını, hatta kimi üründe yüzde 70’ini devlet ödüyor da ondan.
BAŞBAKAN NE DEMEK İSTEDİ?
En basit şekliyle şöyle anlatayım: Tarladaki ürünü 20 bin liraya sigortalattınız, primi de diyelim ki, 2 bin lira; bunun bin lirasını devlet ödüyor -ki, hele bir de ürününüz meyveyse üçte ikisini devlet karşılıyor- bin lirası da sizin cebinden çıkıyor. Ürün zarar gördüğünde 20 bin liranın tamamı olmasa bile ona yakın bir parayı alıyorsunuz. Açıkça söyleyeyim, böyle bir destek hiçbir yerde yok. Ve uygulama başladığından bu yana da her sene yeni bir risk sigorta kapsamına alındı. Dolu, don, sel dahil bugün sigortanın kapsamadığı afet neredeyse yok gibi. Yanılmıyorsam bir kuraklık yok.Peki, sorun ne? Öyle ya, bir sorun var ki, Başbakan Binali Yıldırım, “sigorta sistemini daha etkin çalışacak hale getiriyoruz” diye açıklama yapıyor. Sorun şu: İster tanıtım eksikliği deyin, ister üretici kesimde sigorta bilinci yaygın değil deyin; maalesef, tarım sigortası tabana yayılamıyor. Tabi bu sorunda, siyasilerin de payı yok değil. Her büyük afet sonrasında, bölge milletvekillerinin de baskısı ile üreticiye bazı destekler açıklanması; bunu bilen çiftçinin de ‘üç kuruş da olsa sigortaya neden prim ödeyeyim, nasıl olsa devlet bir şekilde destek oluyor’ algısı da sigortanın tabana yayılmamasında etken.
SORUN NEREDE?
Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), 9 bini erkek, bini de kadın olmak üzere toplam 10 bin polis adayı alacak. Adayı diyorum, çünkü ‘EGM 10 bin polis alacak’ şeklinde yanlış bir kanı var. Düzelteyim; polis olmak için 10 bin öğrenci alınacak ve sınavlarda başarılı olarak Polis Meslek Eğitim Merkezleri’nde eğitim gören ve eğitim sonunda başarılı olan adaylar, polis memuru olarak atanacak.
10 bin aday için sınav tarihleri de belli oldu. Buna göre, 19 Ağustos’a kadar internet üzerinde ön başvuru yapılabilecek ve yine bu tarihe kadar başvuru ücreti –ki, 75 lira- yatırılacak. Adayların şahsen başvurması, başvuru evraklarını teslim etmeleri ve sınavlar için belirlenen tarihler ise, 3-13 Ekim arası.
NASIL BAŞVURULACAK?
Peki, kimler başvurabilecek? Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak gerekiyor. İkinci şart ise, 2015 veya 2016 yılları içinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’ndan (KPSS), lisans puanı P3 türünden, 60 ve üzeri puan almak gerekiyor. Bilmeyenler için KPSS P3 konusuna da açıklık getireyim. KPSS P3; genel yetenek ve genel kültür sorularının çözümünün getirmiş olduğu puan türü ve Polis Meslek Eğitim Merkezlerine alınacak öğrenciler bu puan türüne göre belirleniyor. Yeni alınacak polis adayları içinde şehit ya da malul polislerin eş ve çocukları için P3 puanının tabanı 48 olarak belirlendi.
1- Otomatik katılıma kimler girecek?
Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) kayıtlı, bir işyerinde çalışan ve 45 yaşını doldurmamış, tüm çalışanlar sisteme girecek.
2- Kamu kurumlarında çalışanlar da katılacak mı?
Uygulama 45 yaşının doldurmamış tüm kamu çalışanlarını da kapsıyor.
3- Otomatik katılım zorunlu bir uygulama mı
Yani, OHAL süresince iflas erteleme yasaklandı. Peki, neden böyle bir karar alındı? Ona geçmeden önce iflas erteleme ile ilgili kısa bir bilgi vereyim ki, birçok defalar yazılarımda bu konuya değindim.
İflas ertelemede gelinen noktayı, geçenlerde Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, açıkladı. Tablo vahim. Geçen yıl 2 bin 564, bu yıl da 571 olmak üzere iki yılda, toplam 3 binin üzerinde iflas davası açılmış.
FETÖ İLE İLİŞKİLİ ŞİRKETLER
İflas ertelemenin suiistimal edilmesi, kimi şirketlerin borçlarını ödememek için bu yolu tercih etmesi, iş dünyasının da bundan rahatsız olması üzerine hükümet, bu konuda yasal düzenleme yaptı ve Haziran’ın sonunda da tasarı Meclis’te kabul edildi. Ancak henüz uygulamaya geçilmedi. Bu hatırlatmayı neden yaptım? Çünkü bazı çevreler, kanun tasarısı Meclis’ten geçti, uygulama başladı gibi bir yanılgı içinde.
Bu tasarı ile 45 yaşın altındaki tüm memur ve işçilere, bireysel emeklilik zorunluluğu getiriliyor. 1 Ocak 2017’de uygulamaya geçecek tasarıyla ilgili bugüne kadar bildiklerimiz arasında büyük farklar var. Düne kadar; her kişiden aylık 100 lira kesilecekti ki, asgari ücret nedeniyle bu rakam sendikaların büyük tepkisine neden olmuştu ve girenler ancak 6 ay sonra çıkabilecekti. Otomatik katılımda işveren katkısının olmayacağı kesindi ama devletin ne oranda katkı yapacağı net değildi. Bunların hepsi netleşti. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, sisteme zorunlu dahil edilecek kişilerden katkı payı adına en düşük aylık 50 lira kesilecek. Yani, asgari ücretli, aylık 50 lira ödeyecek ki, tahmin ediyorum işçi sendikaları bu rakama karşı çıkmayacaktır. Sisteme girenler ise isterlerse 2 ay sonra çıkabilecek. Bir anlamda giriş zorunlu, çıkış serbest.
ASGARİ ÜCRETLİ İÇİN FIRSAT
Bunların hepsi bir kenara, otomatik katılımı teşvik için devlet öyle bir destek veriyor ki, açıkça söyleyeyim, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir katkı yok, Türkiye’de de böyle bir başka destek yok. Hatta bir adım daha ileri gideyim, yasa bu şekilde çıkarsa, sistemden çıkmak büyük hata olur. Çünkü sisteme giren herkese, aylık maaşlardan kesilen tutarın yüzde 25’i kadar devlet katkısının üzerine; bir de, bir defaya mahsus olmak üzere bin lira daha katkı sağlanacak. Daha açık şöyle anlatayım. Asgari ücretlisiniz ve sisteme zorunlu dahil edildiniz. Her ay maaşınızdan 50 lira kesilip, bireysel emeklilik aracılığı ile tasarrufa yönlenecek. Devlet de sizin için her ay 12,5 lira, yıl sonunda da toplam 150 lira katkı yapıp, bireysel emeklilik hesabınıza yatıracak. İki ay sonra sistemden çıkmazsanız devlet, hesabınıza bin lira daha katkı yapacak. Böylece ilk yılın sonunda, maaşınızdan 600 lira kesilecek ama toplam birikiminiz 1.750 lira olacak.
ÇIKMAK HATA OLUR