İSTER kamuda çalışsın ister özel sektörde, 45 yaş altında olan, bir işyerinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bağlı tüm çalışanlar, işverenleri tarafından, 1 Ocak 2017’den itibaren BES’e dahil edilecek.
Sisteme giriş zorunlu, çıkış ise serbest olacak. Yani çalışanın, daha önce BES’e girmiş olması ya da ‘ben yeni sisteme girmek istemiyorum’ demesi gibi bir şansı olmayacak; işveren, 45 yaş altı tüm çalışanlarını otomatik olarak sisteme sokacak. Ancak, çalışan isterse, sisteme dahil olmasından iki ay sonra çıkabilecek ki, buna cayma hakkı deniyor. Altını çizeyim, birinci ayda ya da 2 aylık süre içinde değil, 2’nci ayın sonunda cayma hakkı kullanılabilecek. Çıkışlar da öyle zor olmayacak. İşveren, otomatik katılım için hangi emeklilik şirketi ile anlaşmışsa çalışanın, sistemden çıkmak istediğini o emeklilik şirketine bildirmesi yeterli olacak.
Çalışanın, prime esas kazancının yüzde 3’ü, işveren tarafından her aybaşı maaştan kesilip, emeklilik şirketine aktarılacak. Örnek vermek gerekirse; bir kişi asgari ücretle çalışıyorsa, maaşından 50 lira (bugünkü asgari ücrete göre) otomatik katılım için kesilecek. Çalışanın maaşı 2 bin 500 liraysa, aylık 75 lira kesilecek. Eğer kişi, aylık 5 bin lira maaş alıyorsa, 150 lira kesilecek. Dikkatinizi çekerim, bir kereye mahsus değil, her ay bu kesintiler yapılacak.
DEVLET KATKISI YÜKSEK
Özetle, kamu yönetimi istedi, hatta bastırdı, şimdi bankalar birer birer faiz indirimine gidiyor. İşletmelerin, özellikle de küçük ve orta boy işletmelerin yararına bir gelişme. Her zaman söylüyorum, KOBİ’lerin temel sorunu, ucuz ve uzun süreli finansmana ulaşamamaları. Ama şunu da unutmamak lazım, faizlerin inmesi tek başına bir şey ifade etmiyor; işletmelerin de üretim ve yatırım yapacak iştahı olması gerekiyor. Neyse, bu başka bir konu.
Dikkat ettim de sürekli bankalardan ve bankaların alacağı pozisyondan bahsediliyor. Oysa bu ülkede, bir de banka dışı finans kesimi var, ama kimse bahsetmiyor. Ben bahsedeyim.
Kimdir, banka dışı finans kesimi? Faktoringciler, leasingciler ve finansman şirketleri. Peki, bunların piyasalar üzerinde hiç mi etkisi yok? Tamam, banka dışı finans kesiminin toplam finans sektörü içindeki payı, aktif büyüklüğüne göre yüzde 4’ler, GSMH içindeki payı da yüzde 8’ler gibi düşük bir seviyede olabilir; ama çok değil bundan 5 sene önce bu oranlar yüzde 1-2’ler seviyesindeydi. Bugün, bu üç sektörün, aktif toplamı 100 milyar liranın üzerinde, işlem hacmi de 80 milyar liraya yakın.
TİCARETİN FİNANSMANI
SİBER saldırılar, sadece kurumları değil sokaktaki vatandaşı da tedirgin ediyor. Teknoloji geliştikçe risk de artıyor. Üstelik siber saldırı öyle bir risk ki, tüm ülkeler bundan nasibini alıyor. Nitekim geçen ay sonunda ABD, ağır saldırıya maruz kaldı, bundan Türkiye de etkilendi. Artık Türk şirketlerinin de gündeminde siber saldırı riski ve bu riske karşı önlem alma ihtiyacı var. Hal böyle olunca, dünyada yaygın olarak kullanılan ve birçok çeşidi bulunan siber sigorta, Türkiye’de de son altı ayda hem kurumlar hem de kişiler tarafından ilgi görmeye başladı. Şunu da belirtmekte fayda var, Türkiye için siber saldırılara karşı siber sigorta kavramı henüz çok yeni.
Peki, nedir siber sigorta? Konunun detayına geçmeden önce bir durum tespiti yapalım. Türkiye’de kişisel bilgisayar kullanım oranı yüzde 45-50’lerde, cep telefonu kullanım oranı ise yüzde 97’lerde. İnternet bankacılığı kullanan kişi sayısı 45 milyon seviyesine, mobil bankacılık kullanan müşteri sayısı da 20 milyon seviyesine ulaşmış durumda. 12 milyondan fazla da e-ticaret kullanıcısı var. Ticari işletmelere gelince; kurumlarda internet erişim oranları yüzde 90-95’lerde ve internet bankacılığı kullanan ticari ve kurumsal müşteri sayısı 3 milyona yakın. Ve Türkiye’de, yılda 10 milyon kişi bir şekilde siber suç mağduru oluyor. İşte bu tablo bir taraftan sigortacıların iştahını kabartıyor ancak, riskin yüksek olmasından dolayı da endişe yaratıyor.
BİREYLER SİGORTA YAPTIRIYOR
Gelelim, siber sigortaya. Önce kurumlardan başlayalım. Son bir yılda, kurumsal verilerin ihlali ve bunlardan doğacak zararlar ile yetki dışı yazılım, virüs bulaşmasına karşın; başta finans, perakende, üretim sektörlerinden olmak üzere 100’e yakın şirket, siber risk sigortası yaptırdı. Özellikle son ABD saldırısından sonra ise sigortacılara yüzlerce şirketten talep geliyor. İşin ilginci siber risk sigortasına asıl talep kişilerden geliyor. Sigortacıların çıkardığı kişisel bilgi hırsızlığı ile siber saldırılara karşı koruma sağlayan ‘kimliğim güvende’ sigortasını, 20 binin üzerinde kişi satın aldı. Ürünün en önemli özelliği ise sigorta ile birlikte kişinin bilgisayarına herhangi bir şekilde virüs bulaşmasını önleyecek, bulaşırsa da bunu temizleyecek bir antivirüs yazılımı hediye edilmesi. Böylece sigortacılar da kişi hatasından kaynaklanan risklere karşı kendini korumaya almış oluyor.
2013 yılında Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), ağırlıklı seyahat sigortaları satmak için Turins adı altında sigorta şirketi kurdu. Kurulduğunda Turins’in; yüzde 58 hissesi TÜRSAB’a, yüzde 25 hissesi de FETÖ’ye ait olan ve sonradan el konulan Bank Asya’nın iştiraki Işık Sigorta’ya, geri kalan hisseler de şahıslara aitti. O dönem, Işık Sigorta’nın yönetimi, aynı zamanda Turins’in de yönetiminde yer aldı. Açıkça söyleyeyim; Turins, özellikle turizme yönelik yaptığı sigortalarla başarılı bir şirketti ve bu alanda yaşanan birçok mağduriyetin de giderilmesinde etkin rol oynadı. Öyle ki, hac ve umreye gidenlere bile özel sigortalar sundu. 17-25 Aralık’ta yaşananlardan sonra da 2014’te TÜRSAB, önce Işık Sigorta’nın hisselerini, ardında da 2015’de diğer şahısların hisselerini satın aldı ve Işık Sigorta’nın yönetimi de Turins’ten ayrıldı.
GIG, TURİNS’İ SATIN ALDI
Bu yılın Haziran ayında ise TÜRSAB, Turins Sigorta’yı, Gulf Insurance Group’a (GIG) sattı. Satış bedelinin ise 25-30 milyon TL arasında olduğu tahmin ediliyor.
Burada biraz durup, size, Gulf Insurance Group hakkında bilgi vereyim. GIG, Kuveytli sermaye grubu Kuwait Projects Company ile Kanadalı Fairfax Financial Holdings’in ortaklaşa kurduğu bir şirket. Şirketin yüzde 44 hissesi Kuveytlilere, yüzde 41 hissesi de Kanadalılara ait. Kuwait Projects Company, dünyada finansal hizmetler, gayrimenkul gibi alanlarda yatırım yapan bir grup. Fairfax ise yine dünyada çeşitli ülkelerde ağırlıklı sigorta yatırımları yapan bir grup.
İşte, bu iki sermaye grubun ortaklaşa kurduğu
Şunu söyleyebilirim; uygulama, 100 ve üzeri çalışanı olan işletmelerden başlayacak. Daha doğrusu, 1 Ocak 2017’de 100 ve üzeri çalışanı olan, 2018’in başında 50 ve üzeri çalışanı olan, 2019’un başında da 10 ve üzeri çalışanı olan işletmeler otomatik BES’e girecek.
Gelelim, otomatik katılımda işverenleri nelerin beklediğine. Aslında bu konuda işverenleri bilgilendirmek için kılavuzu, geçtiğimiz hafta Hazine Müsteşarlığı yayınladı. Oradan, bazı önemli bulduğum hususları satır başları halinde sizlerle paylaşayım.
EMEKLİLİK ŞİRKETİNİ İŞVEREN SEÇECEK
Yanlış anlaşılmasın, tartışmaya değil konuya dahil olmak istedim. Soru şu: Bir bakan, bir milletvekili ya da önemli bir siyasetçi, geçmişteki mesleğinden dolayı, yine geçmişte kurduğu ticari şirketini tamamen kapatmalı mıdır? Biraz genel oldu değil mi? Özelleştireyim. Bir bakan veya önemli bir siyasetçi; geçmişte mesleği sigortacılıksa ve bir sigorta acentesi kurmuşsa ve bu şirket de aile şirketi ise, tamamen kapatmalı mıdır?
Cevapları duyar gibiyim; ‘elbette kapatmalı, tartışması bile olmaz’. Haklı olabilirsiniz ama fikren bir tartışalım. Peşin söyleyeyim kimsenin avukatlığına falan soyunmuş değilim.
SİGORTA ACENTESİ
Sigorta acenteliği öyle bir meslektir ki, babadan oğula geçer. Bugün, benim diyen sigorta acentelerine bakın, geçmişi, en az 50-60 yıldır; bir kısmının geçmişi bugün adını duyduğunuz bazı sigorta şirketinden bile eskidir. Öyle, ‘cebimde üç kuruş birikimim var, şurada da bir lokanta, iki yanında da bir bakkal var, bunların arasına ben de bir acente kurayım’ diyemezsiniz. Eğitimini ve belgeni alacaksın, milyonlarca lira teminatını ortaya koyacaksın; bunların da ötesinde güven vereceksin. Çıkması da zordur; çünkü bugün en basit, satılan bir trafik poliçesinin bile kanuni olarak 10 yıl sorumluluğu vardır. Belki sorumluluk acentesi olduğu sigorta şirketinindir ama sokaktaki vatandaş, acenteyi tanır, bilir.
Geçen hafta Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek açıkladı, ama gündemin yoğunluğu nedeniyle arada kaynadı gitti. Mehmet Şimşek’in açıklamaları iyi okunursa, gerçekten de reform niteliğinde bir düzenleme geliyor. KOBİ ve ihracatçıların finansman sıkıntısını gidermek için yeni bir sistem kurgulanıyor. Bu çerçevede kredi kefalet sistemi tamamen değiştirilecek ve Hazine, ihracatçıya yüzde 100, KOBİ’lere ise yüzde 85 kefalet sağlayacak.
Bu satırları okuyunca eminim çoğunluk, ‘kredi kefalet sistemi de nedir?’ diye soracaktır. Haksız sayılmazsınız çoğu işletmenin haberi yok, haberi olana da faydası yok.
Kısaca özetlersek; kredi kefalet sistemi ile teminat sorunu çeken işletmelerin, özellikle de KOBİ’lerin, uzun vadeli ve uygun maliyetli finansmana ulaşmaları için kefalet desteği veriliyor. Bu sistem de 20 yıldan fazla Kredi Garanti Fonu (KGF) üzerinden yürüyor.
20 MİLYAR TL’LİK KREDİ İMKâNI
Ne biliyoruz? 45 yaş altı tüm çalışanlar, 1 Ocak 2017’den itibaren otomatik olarak bireysel emeklilik sistemine katılacak. Uygulama, muhtemelen, 100 ve üzeri çalışanı olan işletmelerden başlayacak. Çalışanların maaşından, prime esas kazançlarının yüzde 3’üne karşılık gelen tutar –ki, bu da 50 ila 350 lira arasında değişiyor- kesilip, bireysel emekliliğe aktarılacak. Devlet de sisteme girenleri destekleyecek. Diğer detaylar, önümüzdeki 2,5 ayda netleşecek. Süre az ama daha az zamanda daha çok uygulamanın hayata geçtiğini biliyoruz.
Öncelikle şunu belirteyim; okuyucularım, önceki yazılarımdan da tahmin etmiştir, otomatik katılımı destekleyenlerin başında geliyorum. Özellikle, orta ve daha düşük gelir grubundaki kişiler, bu yöntemle bir şekilde tasarruf etmiş olacak. Ancak uygulamanın da iyi kurgulanması gerekiyor ki, 1 Ocak’tan itibaren sisteme girecek 13 milyon kişinin kafasında soru işaretleri yaratmasın, endişe doğurmasın.
BES’E OTOMATİK KATILIM
Otomatik katılıma yönelik yasal düzenlemelerin yapılacağı şu sıralar, şöyle duyumlar alıyorum: Her emeklilik şirketi, bugün olduğu gibi ayrı ayrı fon kuracağına, ihale yöntemi ile aralarından bir şirket seçsinler; o şirket, otomatik katılıma yönelik fonları kursun, diğerleri de sisteme girenlere bu fonları sunsun. Yani, fonları -ki, zaten otomatik katılım için biri faizsiz olmak üzere iki fon kurulacak- bir şirket kuracak, diğer şirketler bu fonları çalışana sunacak ve maaşlardan yapılan kesintiler de fonu kuran şirkete aktarılacak, tüm fonu da o şirket yönetecek. Kaba bir hesap yaptım, 70-80 milyar liralık bir fondan bahsediyoruz.