Proje çocukların mı annelerin mi?

Geçen hafta Sinan’ın okulunda proje sergimiz vardı.

Hastayım şu proje işine. Beni nasıl kasıyor anlatamam. Okuma yazma bilmeyen bir çocukla proje yapmak gerçekten aileler için de büyük başarı...

Şimdi nedir bu proje işi? Önce, çocuk merak ettiği bir konu buluyor. Sonra ailesi ile onu araştırıyor ve arkadaşlarına anlatmak için bir sunum hazırlıyor. Konunun ne olacağı tamamen çocuğa bağlı ama sunumun renkliliği ailelere tabii ki! Kullanılacak malzemeler, bilgisayar veya her ne ise, sonuçta tamamen anne babaların hakimiyetinde.

Biz anneler için çalışma dönemi oldukça gergin geçmişti. Bizim konumuz antika oyuncaklardı. Oyuncak müzesi, koleksiyoner arkadaşımız Murat’la söyleşi, arşiv tarama derken, çok iyi çalışmıştım inanın ki! Aldığım iki satır notu da Sinan’a öğretmek günlerimi almıştı hatırlarsanız.

Derin, konu olarak Formula 1’i seçmişti. Kartonlar üzerine hazırladıkları resim ve ezberlediği metinler sayesinde ben bile bilmediğim birkaç şey öğrenmiştim. Tibet’in tercihi ise Aikido idi. Aikido dersleri sırasında video kaydı yapmış, kıyafet giyinip gösteri bile yapmıştı.

Ama biz analar, hazırlık döneminde fenalık geçirdik. Çünkü oğlanların dikkatini asla konu üzerinde toplayamıyorduk. İlgilendikleri konuda duydukları cümleleri bile ezberleyen bu çocuklar, nedense kendi seçtikleri konularda bile ilgiyi kolaylıkla dağıtabiliyorlardı.

Sanırım okul ve ders çocukların doğasında yok!!!

Bu çalışmalar sırasında, çocukları okula yeni başlayan bazı veliler, bu çalışmaya pek anlam verememişti. "Çocuklar bir şey yapmayacak ki, biz yapacağız. O zaman çocuklara ne yararı olacak bunun" gibilerinden sorular vardı kafalarında. O zaman öğretmenler, annelere, yapılacak her işe çocukların da dahil edileceğini anlattı. Tabii biz çalışan anneler, iş hayatımızda yapacağımız bir sunum gibi bir şey canlandırıyorduk belki de kafamızda. Sonra da bunu çocuğun nasıl yapacağını düşünüp dertleniyorduk. Oysa çok basit şeyler bile yeterli olacaktı. İnternette araştırma, kitap, dergi karıştırma, ziyaret, söyleşi... Öyle çok büyük çalışmalara gerek yoktu mutlaka ama gel de bunu bizim gibi takıntılı analara anlat!!!

YAŞLANIYOR MUYUM NE

Ayrıca çocukların bu küçük projelerden bile neler öğrenebileceğine ben, geçen sene şahit olmuştum. Durup dururken yılanlar hakkında belgesel sunucusu gibi konuşan Sinan, kocaman gözlerimin ona dönmesine neden olmuştu. Bunları nereden bildiğini sorduğumda, sınıftan birisinin projesinin yılan olduğunu ve onun anlattığını söylemişti. Dolayısı ile bu çalışmaların yararsız olduğunu söyleyemeyiz.

Velhasıl, bu proje işinden alnımızın akı ile çıktık.

Diğer çocukların sunumlarını ancak geçen hafta düzenlenen sergide gördüm. Bunun yanı sıra, okulda grup olarak yaptıkları çalışmalar da vardı. Mesela çeşitli kutularla "Yemek pişiren robot" yapmışlar. Annelerini ne çok düşünüyor çocuklar, görüyor musunuz? Bizim işimize yarayacak şeyler üzerine kafa yormuşlar. Bu tip çalışmalar benim çok hoşuma gidiyor. Pek çok okulda da böyle çalışıldığını biliyorum. Aynı geyiği yapmak istemiyorum ama, biz böyle şeyler görmedik diyesim geliyor her seferinde.

Acaba bu yaşlılık belirtisi mi!

Verem çocukları tehdit ediyor

Son zamanlarda çok fazla verem hastalığı ile karşılaşmaya başladık. Uzun bir zamandır sessiz kalan mikroplar, ihmalkárlığımız sonucu yeniden ortaya çıktılar. Kendimizi ve çocuklarımızı tüberkülozdan nasıl korumamız gerektiğini Neonatoloji ve Pediatri Uzmanı Prof. Dr. Nüvit Altınkaya anlattı.

7 Nasıl bulaşır?

Çocuklarda verem hastalığının kaynağı genel olarak çevredeki bir erişkin ya da genç; çoğunlukla aileden biri. Bu kişi hizmetçi, bakıcı, öğretmen, komşu da olabilir. Tüberkülozu olan kişi, öksürük, aksırık ile basilleri havaya yayar ve bu damlacıkların solunması ile tüberküloz oluşur. Basiller besinlerle de alınabilir, ağız, boğaz, bağırsaklara da yerleşebilir. Çocuklara öpme yolu ile ve deriden bulaşması da mümkün. Mikropların vücuda girişi, her çocukta mutlaka hastalık ile sonuçlanmaz.

7 Hangi gruplardaha riskli?

Çocukluklar ve ergenlerde direnç daha düşük olduğu için ağır hastalık oluşma ve ölüm riski daha fazla. Kötü beslenme, kızamık, boğmaca ve grip gibi enfeksiyonlar, kortizon tedavisi, kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar da tüberküloz enfeksiyonunu kolaylaştırır.

7 Kuluçka dönemi ne kadar?

Basil yavaş çoğaldığı için veremin kuluçka dönemi uzundur. Bir-iki ay sürebilir.

7 Belirtiler nedir?

Belirtiler yavaş geliştiği ve sessiz ilerlediği için hastalığın erken teşhisi pek mümkün değil. Çocuklarda tanısı konamayan uzun süreli ateşlerde ve belli bir sebebi olmayan neşesizlik, yorgunluk ve iştahsızlıkta, huy değişikliklerinde tüberküloz akla gelmeli. Hastalık ilerledikçe öksürük gibi solunum sistemi rahatsızlıkları, lenf bezlerinde şişme, göğüs ağrıları, akciğer dışı yerleşimde ise diğer sistemlere bağlı belirtiler ortaya çıkar.

7 Nasıl teşhis edilir?

Çocuk tüberkülozunun tanısında tüberkülin testi (PPD) çok önemli. Tüberkülin testi, özellikle çocuk BCG ile aşılanmamışsa, enfeksiyonun başlama tarihini belirlenmesi ve tedaviyi yönlendirmesi bakımından çok önemli. Tanıda ikinci önemli adım akciğer grafileri. Kesin tanı ise laboratuvar koşullarında basilinin görülmesi ile konur.

7 Nasıl tedavi edilir?

Hastalığın tedavisinde ikili-üçlü ilaç sistemlerinin uzun süre aksatılmadan uygulanması gerekli. Mikrobu alan, ancak enfeksiyon oluşmayan çocukları korumak için tek ilaçlı koruma yöntemi de uygulanıyor.

7 Hastalığın bulaşması nasıl önlenir?

Bulaşmayı önlemek için en önemli adım BCG aşısı. Doğumdan sonraki ilk üç ayda yapılan ilk aşılamanın ardından PPD kontrolleri ile çocuğun vereme karşı bağışıklık seviyesi takip edilir ve gerekirse beş yılda bir aşı tekrarlanır.

TÜRKİYE’DE

30 BİNDEN FAZLA

VEREMLİ VAR

Verem, tarihçesi çok eskilere dayanan, tüm dünyaya yayılmış, sosyal, kültürel ve ekonomik düzeyle yakından ilişkili bir hastalık. Bulaşma ve korunma yollarının öğrenilmesi, halk sağlığı bilgisinin önem kazanması ile özellikle eğitim kalitesi ve sosyo-ekonomik durumun yükseldiği ülkelerde hastalanma ve ölüm oranları 1945’lerden sonra hızla düştü. Buna karşın, geri kalmış ülkelerde hálá büyük bir problem olmaya devam ediyor. Türkiye’de 1930’lu yıllarda verem savaşının hızlandırılması ve Verem Savaş Dispanserlerinin başarılı uygulamaları sonucu hastalık oranı çok aşağılara çekildi. Ancak bu çalışmaların son yıllarda ihmal edilmesi yüzünden verem görülme sıklığı yükselişe geçti. Ülke çapında yaklaşık 30 bin veremli hasta olduğu bildiriliyor. İstatistiklere girmeyen hastaların varlığı dikkate alınırsa, bu sayının çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

Uzmanlar, Türkiye çapında yapılacak düzenli verem taramalarına yeniden ağırlık verilmesi gerektiğini ve taramalara özellikle çocukların katılması gerektiğini söylüyorlar. Okul, hastane, bakımevi, yuva öğretmen ve görevlilerinin de mutlaka verem taramasının yapılması lazım. Besinle bulaşmayı önlemek için öncelikle süt ve süt ürünlerinin sterilizasyonu, ayrıca hasta hayvanların tedavisi gerekli.

A

NNEMİN KÖŞESİ

Manasız bir sohbet

- Annecim, annecim, korkuyorum!

- Kızım kızım, neden korkuyorsun?

- Bir firma var, reklamları beni hep korkutuyor.

- Kızım, kızım, güzel kızım; neden korkutuyor? Sen öyle böyle değil, korkusuz bir kızdın hani!

- Evet ama onlar hep kadın vücudunda garip garip şeyler gösteriyorlar.

- Acı ama gerçek şeyler onlar kızım!

- Ama ben Otel filmini seyrederken bile bu kadar rahatsız olmadım.

- Kızım, sen deli misin?

- Hayır, filmi seyredince bitiyor ama bu reklamlar hep karşımda...

- Kadın vücudu böyle nankördür işte... Alışman lazım Nora.

- Alışamıyorum, korkuyom ana! - Saçmalama Nora

- Saçmalicam!

- Jandarma!

- Jandarıcam!!!
Yazarın Tüm Yazıları