Olimpiyat meşalesi ile koştum

Doğrusunu isterseniz ne yapacağımın farkında değildim. Ciddi bir sporcu ruhu taşımadığım için belki de...

Hatta ayın 5’inde koşu formalarımızı almaya gittiğimizde ve eve gelip onları giydiğimde kendimle dalga bile geçtim: Lise dersi beden eğitimi zamanından beri böyle giyinmemiştim ve bana yakışmıyordu. Kalın belim üzerinde duran uzun, bol şort ve tişörtün altında ince kalan bacaklarımla pek komik buldum kendimi. Önce tişörtü içime sokmayı denedim, sonra dışarı saldım. Belimde düğüm atmayı denedim. Böyle daha bir hoş görünüyordu ama koşarken düğüm bozulurdu... Rahatımı engelleyen bir şey kafamı da karıştırabileceği için riske etmek istemedim.

Akşam Sinan’a ertesi gün neler olacağını, bir süre yanımda olamayacağını, sonra babasıyla beraber benim koşumu izleyeceğini anlattım. Hatta pratik yaptık: O, ‘Koş Nora Koş’ diye bağırdı, ben de evin içinde koşturdum.

Salı, sıradan bir oğlan oyalama, yedirme içirme günü şeklinde başladı. Uzun zamandır konuşmadığım arkadaşlarım bile beni arayıp tebrik etmeye başlayınca ben de havaya girmeye başladım.

Yine de farkında değildim. Kıyafetleri giyince bile...

Buluşma noktam olan Bostancı Gösteri Merkezine gittik ailecek. Oğlumun beni bırakması biraz zor oldu, neyse ki babası onu oradaki lunaparkta oyaladı. Yaklaşık 25 kişilik ekibimiz toparlanıp prosedürler bitince de otobüse alınıp koşu noktalarımıza götürülmek üzere yola çıktık.

Yol boyunca ve öncesinde de neler yapacağımızı, nelere dikkat edeceğimizi o kadar çok anlattılar ki, bu sefer becerememekten korkmaya başladım. ‘Yahu bunlar bu kadar anlattığına göre, bu iş zor bir şey’ diye düşündüm ister istemez. Yanımda ateşi devredeceğim eski milli yüzücü, güzeller güzeli Yankı Ortaç Delen ile tuvaletimizin gelmemesi için dua etmeye bile başladık.

Bu arada Yankı ve refakatçi koşucum basketbolcü Zeynep... İkisi de benden uzun oldukları için fırça attım onlara: ‘Ben alışık değilim yakınımda benden uzun kızların olmasından. Uzak durun bakayım!!!’diye...

Hey yeni nesil hey!!!

ATEŞİNİ SÖNDÜR KAMPANYASI YILDIZI

Önümde oturan Ahmet Özhan, bana bütün dünyada toplam 3 bin 600 kişinin seçildiğini söyleyince bile anlamış değildim yapacağım işin keyfini...

Ve koşu kısmı başladı. Ben bizim otobüsten inecek üçüncü kişiydim. Çığlıklar ve alkışlar içinde uğurladılar beni. İndim ve ateşimi beklemeye başladım. Bu arada otobüsteki gevrek aksanlı Yunan güzelleri bize yavaş koşmamızı hatta dans bile edebileceğimizi, eğlenmemizi ve bunu belli etmemizi söylemişlerdi.

Düşmekten, tökezlemekten korkmadım. Ama bir şekilde ‘Ya ateş sönerse’ endişesi ile fazla rahat olamadım. Farkında olmadan ciddi bir sorumluluk hissettim içimde. Rüzgar da sıkı kuvvetli esiyordu şaka maka. Bir ara düşündüm: Yahu bu ateş bendeyken sönerse bütün dünyada ‘İşte ateşi söndüren tek hıyar’ olarak bilinmek de vardı. Ama belki de ünlü olurdum o zaman: Ateşini söndür reklam kampanya yıldızı muhabbeti...

İşte insanın aklından bir an bile olsa böyle şeyler geçebiliyordu. Ama temel korkularım güneş ve yokuştu. Ki ikisi de başıma geldi. Gözlüklerim olduğundan güneşten yırttım ama koca yokuşu çıkmak zorunda kalınca hafiften şişer gibi oldum. Yolda oğlumu ve kocamı görünce yeni bir depara geçtim o gazla!!! Uzaktan da Yankı’yı görünce de işimin bitmek üzere olduğunu anladım. Ateşi devrettikten sonra meşalemin gazını yakan motosikletli geldi, benimkini söndürdü. O sırada birilerinin adımı bağırdıklarını duydum. Ama ambale olduğumdan onlara cevap verip veremediğimi hatırlamıyorum.

Samsung nefis bir jest yaparak seçtiği koşucularına taşıdıkları meşaleyi hediye ettiği için meşalemi alıp ailece dönüş yoluna geçtik. Yolda beni tanıyıp tebrik edenler, öpenler oldu.

İşte o gece zor uyudum. Gerçekten emin olamadan kabul ettiğim bu nefis teklifin değerini bitince anlamıştım.

Ve karar verdim: Benden geçti ama olimpiyatlara bir sporcu yetiştirme fırsatım var. Ne de olsa elimde 3,5 yaşında 113 santimlik minik bir dev var...

Keşif ve merak dönemi başlıyor

Bebeğiniz beş aylık oldu mu evinizi bebeğe göre düzenleme zamanınız da geliyor demektir. Çünkü artık bir bardağı yere atabilir, sıcak çaya elini sokabilir. Onu çok kısa bir süre için yalnız bırakmanız gerektiğinde bile çevresindeki eşyalara dikkat edin. Bu ay bebeğinize oyuncakları gösterin, değişik objeleri tanıtın, konuşun. Beşinci ay aynı zamanda bebeklerin konuşma, dinleme ve uzanabileceği her şeyi keşfetme dönemlerinin de başladığı zamandır. O kadar ki, sabahları sabırsızlıkla uyanırlar.

KİLO ALIYOR: Bu ay sonunda bebeğiniz doğumdaki kilosunun yaklaşık iki katına ulaşacaktır. Bundan sonra da her ay düzenli olarak 500’er gram almaya devam edecektir.

KENDİNİ İTEBİLİR: Bebeğinizin kendi fiziksel sınırlarını keşfetme konusundaki ilgisi de artacaktır. Karnının üzerinde kollarını ve bacaklarını iki yana açmaya bayılır, kafasını yukarı kaldırır. Bu hareket onların aynı zamanda sırt ve boyun kasları için iyi bir egzersizdir. Hatta ay sonuna doğru ayağını göbeğine kadar kaldırabilir. Hareketli bir bebek karnının üzerindeyken iki ayağıyla kendini iterek yatakta ilerleyebilir. Sırtüstünden yüzü koyuna veya yüzü koyundan sırtüstüne dönebilir. Her iki tarafa dönmeyi kısa bir süre içinde de tamamlayacaktır.

ERKEN UYANIR: Artık bebeğiniz zamanının büyük bir kısmını en son geliştirdiği motor becerilerini denemekle geçirir. Yani konuşma, dinleme ve uzanabileceği her şeyi keşfetme. Sabahları herkesten önce uyanır. Eğer yatağına birkaç oyuncak koyarsanız sizi uyandırmak için bir süre daha zaman kazanabilirsiniz.

OTURMAYI ÖĞRENİYOR: Pusetle dolaşmak ona büyük keyif verir. Onunla güzel havalarda dolaşıp, gördüğü şeyleri, evleri, ağaçları, insanları şimdiden anlatmaya başlayabilirsiniz. Yavaş yavaş oturmaya da başlayan bebekler için hayat daha da ilginç hale gelmeye başlar. Oturma alıştırmaları için yanına yastıkla destek yapabilirsiniz. Oturma ile birlikte gaz sorunu tamamen ortadan kalkacaktır ama huysuz zamanlarında kendisine vurabilir ya da kendisini tırmalayabilir.

NET GÖRMEYE BAŞLIYOR: Bu zamanda bebeğiniz duran nesneleri net görebilir ancak zıt ve parlak renkleri, keskin köşeleri daha rahat fark eder.

ONA BİR AYNA ALIN: Eğer hálá bir aynası yoksa ona kırılmayan bir ayna alabilirsiniz. Ayrıca beraberce aynaya bakarak çok eğlenceli vakit geçirebilirsiniz.

MAMA SANDALYESİNE OTURABİLİR: Bebeğiniz mama sandalyesinde yemek yemeye başlayabilir. Ama rahat değilse bir süre daha ana kucağını kullanmanız iyi olur.

ZIPLAYAN OYUNCAKLARI SEVER: Ona salıncak ya da benzeri sallanan, hoplayan oyuncaklar da alabilirsiniz. Bazı doktorlar ‘Hoppala’ dediğimiz oyuncak türünü tavsiye etmezler. Ama pek çok anne çocuğun bundan aldığı keyfi bildiği için onu bundan koparmak istemez. Fazla uzun durmadığı sürece çocuk için bir sakıncası olmaz bunların.

SEVMEDİĞİ YEMEĞİ TEKRAR VERİN: Geçen ay katı gıdalara başlamamışsanız bu ay başlayabilirsiniz. Doktorunuz verilebilecek besinlerin listesini vermiştir. Yeni başlayanlar için her gün yeni bir yemek verilmesi daha doğru, böylece çocuğunuzun alerjik reaksiyonlarını görebilir ve sevdiği-sevmediği yemekleri ayırt edebilirsiniz. Sevmediği yemeği birkaç hafta sonra tekrar deneyin. O zaman sevip yiyebileceğini görebilirsiniz. Ayrıca yemek faslının onlar için daha eğlenceli ve oyun dolu, sizin için de daha uzun ve kirli olacağını da bilmelisiniz.

DEMİR TAKVİYESİ GEREKEBİLİR: Bu ay doktorunuzun önerisi ile demir takviyesine başlayabilirsiniz. (Kimi doktorlar ilk ayda başlayabilirler)

TEPKİSİNİ BELLİ EDER: Bebeğinizin uzanma ve ulaşma becerisi de gelişmektedir. Bu dürtü emeklemenin temelini oluşturur. Bir elindeki nesneyi öbürüne geçirebilir. Eşyalara doğru uzanmaya başlar, iki eliyle kavrayabilir. Hálá her şeyi ağzına götürmeye devam ediyordur. Düşen bir nesneyi gözleri ile arar fakat bir nesneyi sakladığınızı görse bile onu nerede bulacağını bilemez. Tepkisini belli eder ve oyuncağını almaya çalışan birine karşı direnir.

CİNSEL ORGANINI KEŞFEDER: Aramalar sırasında cinsel organını da fark etmeye başlar. Kapalı ve her zaman ulaşamayacağı bir yerde olması merakını da arttırır. Onu kısıtlamanızın bir gereği yoktur.

SOSYALLEŞİYOR: Ciddi bir sosyalleşme de fark edebilirsiniz bebeğinizde. Dudaklarını büzer, tükürür, agular yapar, hatta dilini çıkartır. Pek çok hareketi taklit eder. Seslerin son hecesini de yükseltir soru sorar gibi. Sesli ve sessiz harfleri daha fazla yan yana koymaya başlar ve ‘da’ en çok çıkardığı hecedir.

YABANCILARI FARKEDER: İnsanları yadırgamaya, yeni durumlarda etrafına bakmaya başlar. Tanımadıklarına tepkisi daha kuvvetli olur. Yabancıların yüzünü daha dikkatli inceler. Bu incelemeyi alışık olduğu birinin kucağından yaparsa yeni kişilere alışması daha kolay olur

ANNEMİN KÖŞESİ

Kız çocuk olmanın avantajı


Geçen haftaki annemin köşelerinden birinde sarf ettiğim ‘Annelerle kızların sorunlu olmaları’ lafı üzerine yaşını bilmediğim bir anneden yazı geldi. O da anne-kızların sorunlu olmaması gerektiğine inananlardanmış.‘Benim ayrıca bir oğlum da var ve onunla da sorunum yok’ diyor.

Doğru ya, o anda bir şey çaktı beynimde. Benim de erkek kardeşim var. Annemin hangimizi daha fazla sevdiği ya da hangimize nasıl etki ettiği gibi sorularla hiç kafamı yormadım bu güne kadar çünkü gerek olmadı.

Ama bu sorunlu anne-kız ilişkilerinde ortada erkek çocuğu da var mı acaba? Bu anne, kızında komplekse sebebiyet vermiş de oğlanı sağlam mı bırakmış acaba? Yoksa aynı rahatsızlıkları bir şekilde oğluna da mı yansıtmış? Veya kızı ile iyi olup da, oğlanı ruh hastasına çevirenler daha mı çok...

E bu durumda işler karışıyor. Ama size inandığım bir şey söyleyeyim mi: Biz kızlar, belki de bunun farkında olarak büyüdüğümüzden dolayıdır mı bilemem ama annelerimizden gelen sorunları halledebiliyoruz, en azından kabul edip onlarla yaşayabiliyoruz. Ama erkek çocukları çok daha vahim ve bihaber adamlar haline gelmiyor mu!!!
Yazarın Tüm Yazıları